1900 yılından günümüze kadar büyük depremler yaşamış Erzurum’da birçok can ve mal kaybı olmuştu. Geçmişte yaşanmış deprem vakalarından sonra akla, Günümüzde bir deprem olma riski var mı, şehrimiz depreme karşı ne kadar dayanaklıdır? Sorularını akla getiriyor. Erzurum’un deprem gerçeğiyle ilgili YENİ KUŞAK’a İMO Şube Başkanı İlhan Tohumcu güncel değerlendirmelerde bulundu.
İlhan Tohumcu, “Son yüzyılda, 1901 6,1 Erzurum merkez, 1924 6,8 Pasinler, 1952 5,8 Pasinler, 1983 6,7 Horasan, 1984 5,7 Balkaya, 1999 5,1 Şenkaya ve 2004 5,1 ile 5,3 Aşkale depremleri meydana gelmiştir. Bu da göstermektedir ki belli periyodlarla yaşadığımız bölgede deprem riski vardır ve her an deprem olma ihtimali bulunmaktadır.” dedi.
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 40’I RİSKLİ
Türkiye genelinde depreme karşı binaların durumuna değinen Tohumcu, “İlk önce ülke genelinden değerlendirme yapacak olursak,şu an itibariyle Türkiye’de yaklaşık 19 milyon konut bulunuyor. Bu konutlardan 2000 yılından sonra yapılan 5 milyon konut haricindeki 14 milyon konutun afet riski yönünden incelenmesi gerekiyor. Deprem tasarımının yetersiz olduğu binalar ve mühendislik hizmeti almayan kaçak yapılar dâhil yapı stokunun yaklaşık yüzde 40‘ının (6-7 milyon konut) yenilenmesi ya da güçlendirilmesi gerektiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yapmış olduğu avan çalışmalarda bildirilmektedir.Bununla ilgili 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 28498 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve riskli yapı ve alanların dönüşümüne hız verilmeye çalışılmıştır. Fakat henüz kırsal alandaki eski ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşması fazla olan Doğu Anadolu bölgesinde yeterli çalışma yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir.” diye konuştu.
‘İŞİ BİLMİYEN MÜTEAHHİTLER ERZURUM’DA DEPREM DE HASAR RİSKİNİ ARTTIRDI’
Türkiye’deki deprem gerçeği içinden Erzurum’a değinen Başkan Tohumcu, “Bilimsel hesaplar araştırılmadan bir binanın yanal yük dediğimiz deprem yükleri altında yıkılma hesapları yapılmadan, bina yıkılır demek doğru olmaz.Bilinen bir gerçek ki, özellikle ülkemizde olduğu gibi ilimizde de 3 kattan büyük binalar 1965-1995 yılları arasında çoğalmaya başladı. Hatalı şehir ve bölge planlaması ile hatalı inşaat teknik ve uygulamaları, yetersiz alt-yapı ve hizmetler ve çevresel bozulma deprem riskinin yüksek seviyelere ulaşmasına yol açmış bulunmaktadır. Peki, bu yapılar kim tarafından yapıldı sorusunda cevap arayacak olursak işi tam bilmeyen az parası ve cesareti olan müteahhitler tarafından yapıldığı cevabını almış oluruz.” dedi.
‘GEREKEN ÇALIŞMALAR BİR AN ÖNCE YAPILMALI’
Bir an önce deprem risk planı hazırlanıp gereken çalışmaların başlaması gerektiğini vurgulayan İlhan Tohumcu, “Bu noktada, 1965-1995 yılları arası yapılan bina stoğunun yerel seçim sürecinde belirttiğimiz gibi deprem master planı çerçevesinde değerlendirilmesi hatta bu deprem master planı içerisinde, mevcut durumun tespiti yapılmalıdır. Teknik çalışmalar, imar uygulamaları, hukuki çalışmalar, mali kaynak çalışmaları, eğitim çalışmaları, sosyal faaliyetler, afet yönetimi ana başlıkları altında yapılması gereken çalışmalar, bunların planlanması, program haline getirilmesi, yetki ve yetkililerin belirlenmesi hususlarına açıklık getirilerek, hedeflenmeli ve meslek odaları da bu master planının içerisine mutlaka paydaş olarak alınmalıdır.” diye konuştu.