ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik 
Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik 
Hainlere ait EYP ve çok sayıda mühimmat ele geçirildi
Hainlere ait EYP ve çok sayıda mühimmat ele geçirildi
Erzurum’un şirketleşme performansı düşüşte
Erzurum’un şirketleşme performansı düşüşte
MEB’den Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
MEB’den Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
Hainler Avrupa’nın başına bela oldu
Hainler Avrupa’nın başına bela oldu
HABERLER>TÜRKİYE
13 Mart 2014 Perşembe - 09:08

Görmez’den ‘Zekat’ uyarısı

Görmez, “Zekâtı kendi güç ve çoğaltma tutkumuzun bir aracı haline getirmek Allah’ın hududuna ve fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür…” dedi.

Görmez’den ‘Zekat’ uyarısı

22. Uluslararası Güncel Zekât Sorunları Sempozyumu İstanbul’da başladı. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kuveyt Zekât Fonu işbirliğiyle düzenlenen sempozyumda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, “Zekât müessesinin temellerini değiştirerek fakirliği ve yoksulluğu ortadan kaldırma veya azaltma amacını bir kenara bırakarak, zekatı kendi düşüncemizin dünya görüşümüzün güç ve çoğaltma tutkumuzun bir aracı haline getirmek hem Allah’ın hududuna hem de fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür” dedi.

Konuşmasında zekat müessesesinin işleyişi konusunda yaşanan sıkıntılara dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şunları söyledi;

“ZEKATI KENDI GÜÇ VE ÇOĞALTMA TUTKUMUZUN BIR ARACI HALINE GETIRMEK ALLAH’IN HUDUDUNA VE FAKIR KULLARININ HAKLARINA ALENEN TECAVÜZDÜR…”

Zekât müessesinin temellerini değiştirerek fakirliği ve yoksulluğu ortadan kaldırma veya azaltma amacını bir kenara bırakarak, zekatı kendi düşüncemizin dünya görüşümüzün güç ve çoğaltma tutkumuzun bir aracı haline getirmek hem Allah’ın hududuna hem de fakir kullarının haklarına alenen tecavüzdür.

Afrika’da açlıktan ölen insanların hakkıyla cami yapılmaz, zekat paralarıyla okul, köprü, han, hamam yapılmaz. Suriye’de ot kaynatarak hayatta kalmaya çalışan kadınların, çocukların hakkıyla fi sebilillah maddesine zorla tevil ederek gazete çıkarılamaz, televizyon kanalı kurulamaz, İslam’ın da olsa reklamı, propagandası yapılamaz. Aç komşularımızı ihmal ederek, yok sayarak öksüzleri ve yetimleri muhtaç bırakarak zekatla kendi dinimizin, vakfımızın, teşekkülümüzün gelişmesini önceleyemeyiz.

“İSLAM’IN HAYATLA ILGILI GÖRÜŞÜNÜ KAVRAMADAN ZEKÂTI ELE ALMAK, BUGÜNÜN DÜNYASINDA ZEKÂTLA ILGILI FIKIH BAĞLAMINDA SORUNLARI ÇÖZMEK EKSIK VE YETERSIZ OLACAKTIR…”

Bildiğimiz gibi zekât mali ibadet olarak tavsif edilmektedir. İslam’ın genel paradigması içerisinde zekâtı anlayabilmek için İslam’ın ekonomik düzenle ilgili hangi prensipleri vazettiğini bilmek gerekir. Bugün gerek üretim biçimi ve gerekse iktisadi nizamla klasik İslami literatürün yazıldığı dönemler arasında ciddi bir farklılık vardır. İslam toplumunun iktisadi yapısı hakkında İslam düşüncesinin altın döneminde yazılan klasik eserleri günümüz literatürüne getirememiş bulunduğumuzdan bugün İslam ülkelerinin içinde bulunduğu iktisadi bilgi ve hayat en genel olarak doğrudan doğruya, İslam medeniyetinin dinamiklerinden ziyade genellikle batıda gelişen iktisat teorilerinin bir tekrarı olmaktan ve iktisadi olayları modernitenin postulatlarıyla inceleme, yorumlama ve hayata aktarmadan öteye gitmemektedir. Bu metot ise, her şeyden önce,  tamamen metafizik anlamda farklı bir hayat tasavvuru ortaya koyan, sosyal hayatı ahiret inancıyla bütünleştirmeyen ve buna göre iktisadi ve sosyal hayatı inşa etmiş bir dünyanın tecrübesinden doğmuş kavramları İslam toplumlarında uygulamaya çalışmak temel yanlışları beraberinde getirmektedir.  Dolayısıyla İslam’ın hayatla ilgili görüşünü bütünüyle kavramadan bugün sadece bir başlık olarak ‘zekâtı’ ele almak ve bugünün dünyasında zekâtla ilgili fıkıh bağlamında sorunları çözmek eksik ve yetersiz olacaktır.

“MÜSLÜMAN, MÜLK EDINIŞINDE VE ONA TASARRUF EDIŞINDE, DAIMA ASIL MÜLK SAHIBINI HATIRLAMAK ZORUNDADIR…”

Tarihsel İslami toplumlarda kendine mahsus bir iktisadi sosyal hayat var olmuştur. Bu hayatın temel yapısı İslam’ın hayat tasavvurudur. Öncelikle bu dünya kalıcı ve ebedi bir hayatın yaşandığı bir mekân değildir. İslam, gerek insana, gerek eşyaya baksın, Allah’ı, insanın da, eşyanın da yaratıcısı ve yaşatıcısı olduğunu asla unutmaz. Bu anlamda Tevhid anlayışı olaylara bakışının temel paradigmasını oluşturur. Mutlak anlamda eşya da insan da O’na aittir. Mülk mutlak anlamda sadece O’nundur. Müslüman mülk edinişinde ve ona tasarruf edişinde, daima asıl mülk sahibini hatırlar ve hatırlamak zorundadır. En geniş daire Allah’ın hakkıdır. Mutlak hak O’nundur. Sonra insanın, sonra hayvanın, bitkinin ve eşyanın hakkı gelir. İslami zihinde ve algıda, bu açıdan bakılınca, bir taşın bile bir hakkı vardır ki o hakkı ne insan ne de toplum elinden alabilir. Allah bu mülkte insanı kendisine halife kılmıştır. İslam, insana bir mülkiyet hakkı tanımıştır ama bu hakkın üzerinde, Allah’ın hakkı birinci sırada gelmektedir. Mülkiyet hakkı, kullanma usul, sınır ve gayesiyle birlikte tanınmıştır. İslam, üzerine dinin uhrevi damgasını da vurduktan sonra, kişinin mülkiyet hakkını tanımıştır. İnsana en üstün şan, bu dünyada Allah’ın halifesi olmak hak ve yetkisine sahip oluşudur; bu anlamıyla yeryüzü insana emanet edilmiştir.

“DÜNYADA AÇLIKTAN ÖLENLERIN SAYISI ISTATISTIKI RAKAMLAR IÇERISINDE YER ALIYORSA HIÇBIR MÜMIN KILI KIRK YARARAK VE KIRKTA BIR ÖLÇÜSÜNE GÖRE ZEKÂTINI VERMEYI HESAPLAYIP BUNU IFA ETMENIN HUZURUYLA YATAMAZ…”

Mesuliyetleriyle mükellef olan insan bu emanet düşüncesinden bağımsız değildir. İnsan, sadece kendi benliğini var etmek ve bunun için çaba ve gayret içerisinde olarak tutkularının esiri olamaz. Sınanması için insanın potansiyelinde var olan mülkiyet duygusu bizatihi bir değer değildir. Mülkiyet duygusu ahlaki kaygıları bir tarafa bırakarak bir amaç ve tutku haline gelirse bu duyguyla hareket edenleri Kur’an, Kabil ile sınanmayı kaybedenler olarak bize anlatmaktadır. İslami toplumsal hayatla ilgili genel ahlaki ilkeler bir birini tamamlar. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, hadisi en meşhur bilinen hadislerin başında gelmektedir. Buradaki ahlaki prensip, zekât ile ilgili fıkhî hükümlerin ötesinde çok anlamlı bir duruş vermektedir. Bugün İslam dünyasında veya başkaca dünyada açlıktan ölenlerin sayısı istatistiki rakamlar içerisinde yer alıyorsa hiçbir mümin kılı kırk yararak ve kırkta bir ölçüsüne göre zekâtını vermeyi hesaplayıp bunu ifa etmenin huzuruyla yatamaz.

“BUGÜN EN STRATEJIK DOĞAL KAYNAKLARI BÜNYESINDE BARINDIRAN İSLAM ÜLKELERI IYI BIR AKILLA BU NIMETI DEĞERLENDIRMEDIĞI IÇIN MAALESEF BIRÇOK İSLAM BELDESINDE INSANLAR AÇLIK, SEFALET VE ÖLÜMLE KARŞI KARŞIYADIRLAR…”

İslam’ın her hükmünde olduğu gibi iktisadi hayatla ilgili görüşünde birinci prensip onun İslam dışı sistemlerden farklılığını kabul etmekse, ikinci prensipte İslam’ın bu cephesinin öbür cephelerinden, yani, inanç, ibadet, ahlak, hukuk, sosyal hayat ve genel dünya görüşü cephelerinden ayrı ve bağımsız ele alınamayacağıdır.

Bugün için göz önünde tutulması gereken diğer bir hususta İslam ülkelerinin bugünkü durum ve sistemlerine bakıp veya Müslümanların pratiklerine bakarak İslam’ın özgün iktisat sisteminin olmadığını söylemek doğru değildir. Çünkü bugün gerek Müslüman zihinler ve gerekse Müslüman toplumlar İslam’ın toplumsal ahlaki kaygılarını önceleyen bir durum içinde değillerdir. Uzun süredir modernitenin dayatmalarıyla ve aydınlanma paradigmasıyla düşünmeye mecbur edilmiş kitleler ister istemez farklı bir düşünüş biçimine yönelirler. Bizler bugün fıkhı sorunları zorunlu olarak ele almaktayız. Elbette bu bizim için önemli sorumluluktur. Ancak İslam fetvalar eşliğinde sadece günümüzü zorunlu yaşamak değildir. Bir taraftan reel halimizi her şeye rağmen İslami prensipler doğrultusunda yaşamaya gayret ederken diğer taraftan tarihsel dönemlerde olduğu gibi İslam’ı yaşanan bir medeniyet haline nasıl getireceğimizle ilgili tasavvur üzerine çaba göstermek gerekmektedir. Modernitenin getirdiği üretim biçimlerinin değişmesiyle yaşanan bugün ki sosyal hayat birçok geleneksel kalıpları değiştirmiş ve yeni bu durum karşısında Müslümanlar henüz güçlü söz söylemiş değildir. Yüz yıllardır dünyada gerek ekonomik, gerek siyasi ve gerekse bilimsel açıdan etken olmaktan uzaklaşan İslam ümmeti hep dışarıdan kendisine biçilen rollere göre hayatını idame ettirmekte tarihin yapıcı aktörü olma yerine maalesef edilgen faktörü olma halini yaşamaktadır.

Bugün en stratejik doğal kaynakları bünyesinde barındıran İslam ülkeleri iyi bir akılla bu nimeti değerlendirmediği için, egemen ülkeler bu zenginlikleri maksimum düzeyde ekonomiye dönüştürürken, maalesef birçok İslam beldesinde insanlar açlık, sefalet ve ölümle karşı karşıyadırlar.

“ZEKÂT, IHTIYAÇ SAHIBI KONUMUNDA BULUNANLARIN DIĞER MÜMINLER ÜZERINDEKI HAKKIDIR…”

Allah yarattığı herkes için nimet vermiştir ve rızık Allah’tandır. Ancak bu nimetler bir kısım insanlar tarafından gasp edildiği ve adil bir paylaşım olmadığı için insanların bir kısmı bu rızkı elde edemediğinden açlıkla ve ölümle yüz yüze bırakılmaktadır. İslam sermaye hareketliğini gösteren ve bunun belli bir mutlu azınlığın elinde olmasını değil tabana yayılarak toplumsal bir yapının oluşmasını öngörür. Zekât bütün bu ahlaki ilkelere rağmen toplumsal katman olarak ihtiyaç sahibi konumunda bulunanların diğer müminler üzerindeki hakkıdır. Bu durum, asgari ölçüler içerisinde zekâtı vermeyenler, ihtiyaç sahiplerinin hakkına ve hukukuna uymadıklarını gösteren bir sınırdır. İslam bu hakka riayet etmeyenleri hududullaha tecavüz olarak değerlendirir. Bu sınırın dışında Kur’an müminlere kendilerine rızık olarak verilenlerden infak etmeyi ahlaki olarak tavsiye ve teşvik etmektedir. Sadece zekâtı hesap ederek toplumsal vazifeler yerine getirilmez.

“BUGÜN YANI BAŞIMIZDA AÇLIK VE SEFALET IÇERISINDE YIĞINLAR YAŞIYORSA, YAŞAMIN KOŞULLARINA DAYANAMAYIP CINNETLER KARŞISINDA ÖLÜMLER YAŞANIYORSA VE BIZLER BUNA SEYIRCI KALIYORSAK HANGI VICDANDAN VE HIKMETTEN BAHSEDEBILIRIZ...”

Zekât olmazsa olmazdır. Ancak zekâtın yanında sadaka da, infak da, karz-ı hasen de ibadettir. İbadetin şeklinden ziyade aslolan ibadetlerdeki amacı ve anlamı idrak etmek olmalıdır. Bugün İslam dünyasında hangi mallardan nasıl ve ne şekilde zekât verileceğiyle ilgili yapılan hesapları anlatan kitaplar kadar, zekâtın hangi gaye ve maksada binaen İslam’ın emri olduğunu anlatan ve bu yönüyle Müslümanın toplumsal sorumluluklarını hatırlatan eserlerin de var olması bir o kadar önemlidir. Bugün bizim kaybettiğimiz şey bilgi değil hikmettir. Bugün bilgiye erişmek kadar kolay bir şey yoktur. Bilgiyi ansiklopedilerde ve kitaplarda bulabilir; bilgisayarlarda en güzel tasnif edebiliriz. Ancak hikmeti buralarda bulamayız, vicdanlarımızda olan kadardır. Bugün her birimizin yanı başında açlık ve sefalet içerisinde yığınlar yaşıyorsa yaşamın koşullarına dayanamayıp cinnetler karşısında ölümler yaşanıyorsa ve bizler buna seyirci kalıyorsak hangi vicdandan ve hikmetten bahsedebiliriz. Bu durumlar yaşanırken ciltler dolusu zekât hesaplamalarını anlatan kitapların var olması ne anlam ifade edebilir. Üzülerek belirtmek isterim ki, dünyevileşmenin geçici büyüsüne kapılarak İslam’ın toplumsal ahlaki kaygılarından bağımsız bireysel zenginleşmenin getirdiği yozlaşma bugünün Müslümanları için yeni bir durumdur.

Bu hal içerisinde hiçbir ahlaki kaygıya riayet etmeksizin kazanılan serveti yüzde iki buçuk hesaplamayla verilecek zekâtla temizleneceğini düşünmek İslami bir zihnin ürünü olamaz. Müslüman her şeyiyle helal ve temiz olana riayet etmelidir;  helal olan kazancından zekât vermeli, infak etmelidir. Zekât malın haramlardan temizlenmesi değil, müminlerin mallarındaki başkaca müminlerin hakkının verilmesidir.

“BUGÜN İSLAM DÜNYASI HER ŞEYDEN ÖNCE BIR ZIHNIYET DEVRIMINE IHTIYAÇ DUYMAKTADIR…”

Elbette her türlü çaba önemlidir. İslam medeniyetinin inkişafı bilgiyle ve toplumsal hukukun var olması ve adaletin yaygınlaşmasıyla mümkün olmuştur. Yapılan tüm çabalarımız yeniden bu medeniyetin yeryüzünün tüm mazlum ve mağdur insanları için bir umut olmasına yönelik olmalıdır. Bugün biz Müslümanlar olarak önce kendi nefsimizden başlamak üzere zihnimizi, mala mülke, servete ve paraya bakışımızı değiştirmeli ve her türlü arınmalı yapmalıyız. Bu arınmayla birlikte toplumsal değişimin nasıl olacağı sünnetullahın bir gereğidir.

Bugün İslam dünyası her şeyden önce bir zihniyet devrimine ihtiyaç duymaktadır. İbadeti bir bütün halinde görmeyen, kendi içinde hayatı parçalayarak departmanlara bölen zihniyetin var ettiği toplumdan, her şeyi kuşatacak şekilde ahlaki prensiplere uygun hareket eden bir toplumsal yapı meydana gelmez. Bugün birçok şey güç ve servet tutkusu için istismar edildiği gibi İslami birçok kavramda bilerek veya bilmeden istismar edilebilmektedir. Fakirin hakkı olan zekât müessesesi iktisadi teşekküller haline dönüşebilmektedir. Maalesef üzülerek belirtmek isterim ki,  dini vecibe olarak yapılan mali ibadetlere yönelik hizmet yapma vadiyle ortaya çıkan bir kısım kuruluşlar, kolayca istismara kapı aralayacak hale bürünmektedirler. Klasik dönemlerde kamusal ahlaki denetimler mahallinde kolayca yapılırken bugün, modern hayatın getirdiği karmaşa ve kargaşa içerisinde gönüllülük esasına göre hareket eden yapılarda kamusal denetim gereğince yapılamamaktadır. Özellikle dini vecibeler kapsamında olan mali ibadetlerle ilgili yani zekât, sadaka, kurban, infak vb yardımların toplanma ve harcanma usulleriyle ilgili kamu adına dini hassasiyetlere uygun bir denetim mekanizması kurulmalıdır.

“ZEKAT MÜESSESESININ TEMELLERINI DEĞIŞTIREREK ZEKATI GÜÇ VE ÇOĞALTMA TUTKUMUZUN BIR ARACI HALINE GETIRMEK HEM ALLAH’IN HUDUDUNA HEM DE FAKIR KULLARININ HUKUKUNA ALENEN TECAVÜZDÜR…”

Zekat müessesesinin temellerini değiştirerek fakirliği ve yoksulluğu ortadan kaldırma ve azaltma amacını bir tarafa bırakarak zekatı kendi düşüncemizin, dünya görüşümüzün, güç ve çoğaltma tutkumuzun bir aracı haline getirmek hem Allah’ın hududuna hem de fakir kullarının hukukuna alenen tecavüzdür. Buna göre Afrika’da açlıktan ölen insanların hakkıyla cami yapılmaz. Zekat paralarıyla okul, köprü, han, hamam yapılamaz. Suriye’de ot kaynatarak hayatta kalmaya çalışan kadınların, çocukların hakkıyla fi sebilillah maddesine zorlama teviller sokarak gazete çıkarılamaz. TV kanalları kurulamaz. İslâm’ın da olsa reklamı, propagandası yapılamaz. Aç komşularımızı ihmal ederek yok sayarak öksüzleri ve yetimleri muhtaç bırakarak zekatla kendi derneğimizin, vakfımızın, teşekkülümüzün gelişmesini önceleyemeyiz.

Toplantımızın hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan diliyorum. Dün kaybettiğimiz gencimize, Berkin Elvan kardeşimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Allah hiçbir gencimize, annemize, babamıza bu tür acılar yaşatmasın. Allah bu topraklarda milletin fertleri arasında barışı ve huzuru eksik etmesin.

 

 
‘Men Susmaram’a övgü
 
Yakutiyespor 3’üncü Lig’de
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Cumhurbaşkanı Gül’den kutlama mesajı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erzurum’un kurtuluş yıl dönümü dolayısıyla ...
‘Biz sadece Allah’ın huzurunda eğiliriz’
Başbakan Erdoğan, alandakilerin, "Dik Dur Eğilme Bu Millet Seninle" şeklinde ...
Güllüce: ‘Vatanla ana kelimesini özdeşleştirmişiz’
Güllüce, “Bizim topraklarımızın adı Anadolu... Düşünün ki vatanımızla ...
 
Erdoğan: ‘Önce insan’
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İdeolojik bir ...
Buca’da Şeboy’a Dadaş desteği
AK Parti Buca Belediye başkan adayı Cemil Şeboy, hemşeri derneklerinin ...
Ala’dan halk iradesi vurgusu
İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Türkiye’de halk iradesine, millet iradesine, ...
 
Gazeteciler sordu, Erdoğan cevaplandırdı-4
Erdoğan, katıldığı canlı yayın programında A Haber Ankara Temsilcisi Murat ...
Gazeteciler sordu, Erdoğan Cevaplandırdı-3
Erdoğan, katıldığı canlı yayın programında A Haber Ankara Temsilcisi Murat ...
Gazeteciler Sordu, Erdoğan cevaplandırdı-2
Erdoğan, katıldığı canlı yayın programında A Haber Ankara Temsilcisi Murat ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva