Başbakan Erdoğan, AK Partinin, Gar Meydanı'nda düzenlediği mitingde, Türkiye'de inzivaya çekilmek için pek çok yer olduğunu belirtti.Hacı Bektaş-ı Veli'nin Ankara'da inzivaya çekildiği hücreyi ziyaret ettiğini belirten Erdoğan, "Hücresine girdiğim zaman şaştım kaldım. Boyum, o hücrenin içine sığmıyordu, iki büklüm girdim. Orada hayat sürdüler. Gerçek münzeviler bunlar" diye konuştu. Erzurum'un, Türkiye ve dünyanın yıllarca yalanlara aldatıldığını ifade eden Erdoğan, Alvarlı Efe'nin "Hem yüzleri dost, özleri düşmandan usandım" dizelerini hatırlatarak, "Hem yüzü dost hem arkadan hançerlemek için fırsat kolluyor. Erzurum'daki bu yalanından sonra her yerden dışlanmış, her yerde horlanmış. Erzurum'dan kaçıp giderek başka yerlerde kendisine yalanlar üzerine kurulu farklı bir dünya inşa etmiş" diye konuştu.
Alvarlı Efe'nin ailesinin, kendisine bir küçük hikaye ulaştırdığını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"1950 seçimlerinde Alvarlı Efe Hazretleri yakınlarına şunu söylüyor, 'Gidin, bana vekaleten rey verin' diyor. Hasta, durumu kötü. 'Eğer kabul etmezlerse koluma girin, beni götürün, ben kendim rey vereceğim' diyor. Diyorlar ki 'Efe kurban, sizin reyle ne işiniz olur? Niye bu işi bu kadar önemsediniz?' Alvarlı Efe Hazretleri şunu söylüyor, 'Yarın, kıyamet gününde, bu Cumhuriyet Halk Partisi karşısında benim de bir oyum var, bu Cumhuriyet Halk Partisine karşı ben de bir oy kullandım demek için mutlaka sandığa gitmem lazım' diyor. Erzurum, bu zatın ne olduğunu 1950'lerde görmüştü. Alvarlı Efe, 'CHP'ye karşı bir oyum olsun' diye hasta yatağından kalkıp sandığa giderken, işte bu zat CHP için oy topluyor, CHP için çalışıyor, MHP için çalışıyor, Türkiye'nin kuyusunu kazıyorlar. Sanmayın ki Erzurum'daki o yalan, o ifitira ilk ve sondur. Meğer hayatı boyunca iftiraları var. Meğer sinsice, gizlice, tehditle, şantajla kendisine bir dünya imparatorluğu kurmaya çalışmış. Ne diyor, 'Bir ceketim var' diyor. O da yalan, kuyruklu yalan. Bu nasıl bir ceket? İçine CHP sığıyor, MHP sığıyor. Bu nasıl ceket ki içine holdingler de sığıyor, şirketler sığıyor, ananaslar sığıyor, tesbihler sığıyor, milyarlarca dolarlar sığıyor, kurban derileri sığıyor, himmetler sığıyor. Ah kardeşlerim, ah, ne ceketmiş ya?"
"TÜRKÇE OLİMPİYATLARI FALAN HİKAYE, YAPAMAZLAR"
Fetullah Gülen'in 1999'da Türkiye'den kaçtığını dile getiren Erdoğan, "Ben, bağırıyorum, diyorum ki 'Yahu, Türkiye'ye dönsene. Gel' diyorum, 2 sene önce, Türkçe Olimpiyatları var. Tabii bundan sonra Türkçe Olimpiyatları falan hikaye, yapamazlar, bitti o iş. Artık bizden stad alacak, kapalı spor salonu alacak, geç o işi geç, kapandı o defter artık. Artık bir delikten bir daha sokulmayız, bitti o iş" dedi.
Teyyo Pehlivan'ın yalancı olmadığını, nüktedan olduğunu, latife yaptığını, mesajlarını abartarak verdiğini, herkesi güldürdüğünü anlatan Erdoğan, şunları söyledi:"Bunda iffetli insanlara çamur atmak var. Düşünebiliyor musun, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nı dinleyeceksin, Cumhurbaşkanı'nı dinleyeceksin, Meclis Başkanı'nı dinleyeceksin, bakanlarını dinleyeceksin, ondan sonra utanmadan, sıkılmadan... Bu konuda mahkeme kararı bile alınamaz, bir başbakanı dinleyemezsin, öyle bir hak yok ama bunların intihar komandosu yargı mensupları var. Dinliyorlar, dinleme ile kalmıyorlar, bir de oralara işi düştüğü zaman onları da kapıdan alıp, öbür kapıdan bırakıyorlar. Yazık be, yazık. Montajlar var, dublajlar var. Hiç merak etmeyin biz, bunun hakkından geldik, geliyoruz."
"AMA UYANMAMALARINA DA ÜZÜLÜYORUM"
"Erzurumlu yürekli Efkan Ala'yı İçişleri Bakanı yaptık" diyen Erdoğan, Ala'nın dadaş ruhuyla paralel yapı ve ağababalarıyla yiğitçe, aslanca mücadele ettiğini söyledi. Erdoğan, "Şunu iyi bilmeniz lazım. Bizim işimiz, buraya gönül veren aşağıdaki kesimle değil. Ben üzülüyorum onlara. Saf, temiz o kardeşlerime üzülüyorum ama uyanmamalarına da üzülüyorum. Bizim işimiz, o tepedeki takımla, o karar organlarındaki takımla çünkü onları sömüren, onları aldatan, onların imkanlarını alıp, her türlü yere çeken, çeviren onlar" diye konuştu.
Erdoğan, Fetullah Gülen'in imam hatiplerin kapatılmasından hiç rahatsız olmadığını, imam hatiplilerin başörtüsü sorunundan hiç dertlenmediğini, üniversitelere başörtülüleri almadıkları zaman 'Başınızı açın' dediğini belirterek, çocuklarının da bu çileyi çektiğini, Türkiye'de üniversite okuyamadığını söyledi. Erdoğan, "Ama bizim yavrularımız kaçarak Amerika'ya gitmedi, sadece orada okumak için gittiler ve orada başörtülü okudular ama bu ülkede okuyamadılar. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Nasıl hoca bu?" dedi.
Türkiye'de artık başörtüsü ile okula gidildiğini, katsayının kalktığını, başörtülülerin de devlet dairesinde çalışabildiğini ifade ederek, "İşte buyurun, kardeşçe bir aradalar. Ne oldu sana hoca efendi ya, nasıl bunu söyledin ya? Bu, sana yakıştı mı" dedi.
"BEN, ŞİMDİ O MİLLETVEKİLİNİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MERAK EDİYORUM"
"Hesaba çekilmeden, kendimizi hesaba çekeceğiz" diyen Erdoğan, millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldiklerini anlattı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, birkaç ay öncesine kadar "okyanus ötesi" dediği, en ağır hakaretleri yaptığı kişilerin vagonu olduğunu söyledi.
CHP'nin tarih boyunca dindarlara, başörtülü kızlara zulmettiğini ifade eden Erdoğan, CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın 18 Haziran 2012'de yaptığı yazılı açıklamadan şu bölümleri okudu:
"Kıvrak tavrı ile bilinen bu politikaya çok meraklı hizmet erbabı, artık bir parti kurmalı. Kim olduğunu, kimlerle içiçe olduğunu halka anlatmalı. Meydanlarda söyleyeceği ne varsa söylemeli. Biliniz ki korkaklar kapı arkasından siyaset yapar. Her eleştiriye kasetle cevap verme yüreksizliğini gösterir. Yüreğiniz varsa çıkın ortaya, kimseye yaslanmadan yapın siyasetinizi, namusluca."
"Bu ağır ifadeler, CHP milletvekiline ait" diyen Erdoğan, Tarhan'ın CHP, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Fethullah Gülen hakkında hakkında şimdi ne düşündüğünü merak ettiğini söyledi. Erdoğan, "Çünkü o da iknacıydı, benim başörtülü kızlarımı odalara alıp, onları orada ikna etmeye çalışan kadındı" dedi.