10. MUHTARLAR TOPLANTISI
10. Muhtarlar Toplantısı’nda İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerden muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkânını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı” dedi.
Afyon, Aksaray, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Kırıkkale, Konya, Kırşehir, Niğde ve Yozgat’tan gelen yaklaşık 400 mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen öğle yemeğinde ağırlandı.
Yemek öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu toplantılarla Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal etme imkânı bulduklarını, önümüzdeki zamanlarda bu toplantıları sürdürerek Türkiye’deki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelmeyi hedeflediklerini belirtti.
“BİZDEN GERİYE KALACAK OLAN, YAPILMASINA VESİLE OLDUĞUMUZ ESERLERDİR”
Konuşmasının başında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde halen hizmet veren ve önümüzdeki zamanlarda hizmete açılacak olan yapılarla ilgili bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şair, ‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş’ diyor ya, bizler için de geride kalacak olan, yapılmasına vesile olduğumuz işte bu eserlerdir. İnşallah bizden sonra gelenler daha iyisini, daha güzelini ülkemize kazandırırlar” dedi.
SEL FELAKETİ
Türkiye’nin çok güzel; ama bir o kadar da zor bir coğrafyaya sahip olduğunu ve coğrafi zorlukların, kimi zaman felakete dönüşebildiğini hatırlatarak, Artvin’de yaşanan sel felaketinin bunun bir örneği olduğunu söyledi ve bu felakette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diledi. Çok kısa sürede yağan çok büyük miktardaki yağmurun yol açtığı bu felaketin, can kaybıyla birlikte ciddi zarara da yol açtığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Selden etkilenen vatandaşlarımıza, buradan bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiliyorum. Devletimiz, ilgili tüm birimleriyle vatandaşlarımızın yanındadır, gereken her şey yapılmaktadır. Rabbime, milletimizi sel ve deprem gibi afetlerle imtihan etmemesi için dua ediyorum” diye konuştu.
“TÜRKİYE, TARİHİNDEKİ EN KRİTİK DÖNEMLERDEN BİRİNİ YAŞIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Türkiye’nin, tarihindeki en kritik dönemlerinden birini yaşadığına dikkat çekerek, bir yanda, güney sınırlarımız boyunca devam eden istikrarsızlık ve çatışma ortamının da tetiklemesiyle yeniden alevlenen bölücü terör örgütünün eylemlerine karşı güvenlik güçlerimizin etkili bir mücadele yürüttüğünü; diğer yanda ise yeni hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, Anayasanın verdiği yetkiye dayanak seçimlerin yenilenmesi kararını almak zorunda kaldığını ifade etti. Bunu ‘anayasal bir yetki ve mecburiyet’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün yollar denenmiştir. Yetkiyi vermiş olduğum Sayın Başbakan bütün siyasi partileri dolaşmış, kendileriyle gerekli görüşmeleri yapmıştır” dedi.
CUMHURBAŞKANI MUHTARLARA SESLENDİ
Muhtarlara hitaben, “Bugün sizlerle birlikte, tüm bu meseleleri değerlendirmek, düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ülkenin ve milletin meselelerini muhtarlarımızla paylaşmamızı bir istihza, bir alay konusu haline getirmek isteyenler yine rahatsız olacaklar. Ama varsın olsunlar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünlere milletimizle birlikte geldiğini, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceklerini kaydederek, şunları söyledi: “Muhtarlarımız, atanmış birer memur değildir. Milletin iradesiyle seçilmiş olan kişilerdir. Seçilmişler atanmışların fevkindedir. Doğrudan milletin oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı da, bu piramidin en tepesinde yer alıyor. Bizim aramızdaki muhabbet ve işbirliği, ülkenin huzuru, gelişmesi, kalkınması bakımından fevkalade önemlidir. Muhtarlarımızla aramızdaki güçlü bağı anlayamayanlar, aslında milletle aramızdaki ilişkiden rahatsızlar.”
“SIRTLARINI TERÖR ÖRGÜTLERİNE DAYAYANLAR, ARAMIZDAKİ GÖNÜL BAĞINI ANLAYAMAZLAR”
Kendisine, mahallesinde yaşayanların selamını getiren, kendi selamını da onlara götüren muhtarları aşağılayan, istiskal ettiklerini sananların, kendilerini küçük duruma düşürdüklerinin farkında olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sırtlarını vesayet odaklarına, terör örgütlerine, paralel yapılara dayayanlar, aramızdaki sevgiyi, saygıyı, gönül bağını bugüne kadar anlayamadılar, anlayamayacaklar” dedi ve şöyle devam etti: “Onlar ne derse desin, biz, ülkemizin ve milletimizin tüm meselelerini muhtarlarımızla, esnafımızla, işçilerimizle, işverenlerimizle, öğrencilerimizle; velhasıl milletimizle istişare etmeye devam edeceğiz. Çünkü bizim en büyük güç kaynağımız ve yegâne güvencemiz millet, sizlersiniz. Milletimizin desteği sürdükçe, Allah da ömür verdikçe, ülkemize hizmet etmeye devam edeceğiz. Rabbim bizleri hak ve hakikat yolundan ayırmasın.”
DEĞERLENDİRME
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin, hiçbir partinin tek başına iktidarına imkân tanımayan bir milletvekili dağılımıyla neticelendiğini, bu sonuçtan sonra da kendisinin, Türkiye’nin bir an önce yeni hükümetine kavuşması konusundaki samimi temennilerini sürekli ifade ettiğini hatırlatarak şu açıklamaları yaptı: “Anayasada belirtilen süreci harfiyen işleterek, bu konuda kolaylaştırıcı ve teşvik edici bir tutum içinde oldum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanarak milletvekillerinin yemin etmesinin, Meclis Başkanı’nın ve Başkanlık Divanı’nın seçilmesinin ardından hükümet kurma sürecini başlattım. 9 Temmuz’da, en çok oyu alan partinin genel başkanı olan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hükümeti kurmakla görevlendirdim. Bu arada, Meclis’te temsil eden siyasi partilerin de, koalisyon hükümetiyle ilgili tavırları yavaş yavaş belli olmaya başladı. Seçimde en çok oyu alan partiyi peşinen dışlayan, diğer ihtimalleri de ortadan kaldıran açıklamalar, ülkede koalisyon hükümeti kurulabilme imkânını büyük ölçüde sınırladı, zorlaştırdı.”
“KAYBEDECEK ZAMANIMIZ YOK”
Bütün bunlara rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, siyasi partileri ziyaret ederek, koalisyon hükümetiyle ilgili görüşlerini aldığını, ana muhalefet partisi ile yürütülen görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanamadığını, MHP’yle görüşmeden de hükümet kurulabilmesine imkân verecek bir sonuç çıkmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Siyasi partilerin açıklamaları, genel başkanların beyanları, artık farklı koalisyon hükümeti kurulabilme ihtimallerini ortadan kaldırdığı için, yeni bir görevlendirmeye de ihtiyaç duymadım. Zira Beştepe’nin, Cumhurbaşkanlığı makamının adresini bilmeyenlere ben hangi görevlendirmeyi yapacaktım? Bu makama, hatta şahsıma her türlü hakareti yapanlara, onlara hangi görevi verecektik? Kaldı ki bir koalisyon hükümetine yanaşmayanlar, ‘Haydi bir erken seçim için beraber bir koalisyon oluşturalım’ davetine hayır diyenlere neyin görevini verecektik? Bizim kaybedecek zamanımız yok.”
1 Kasım’da gerçekleştirilecek tekrar seçim ile ilgili verdiği karara ilişkin süreci kısaca aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki günlerde Başbakan Davutoğlu’nun, yeni Bakanlar Kurulu listesini kendisinin onayına sunacağını açıkladı.
“BEN BU MAKAMA MİLLETİN İRADESİ İLE GELDİM”
1 Kasım 2015 tekrar seçimlerinin şimdiden ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi ile ilgili kimi siyasilerin ve gazetecilerin dillendirdiği ‘milletin iradesini tanımayan’ şeklindeki yakıştırma ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu: “Bana bu yakıştırmaları yapanlar önce aynaya baksınlar. Ben bu makama milletin iradesi ile geldim. Milletin iradesi ile geldiğim halde, ana muhalefet partisinin başındaki ne diyor? ‘Milletin iradesini bırakın, Cumhurbaşkanını Parlamento’da seçelim.’ Yeni önerileri bu. Tekrar eskiye dönüş gibi bir gayretleri var. Biliyorlar ki millete gidildiği zaman milletin iradesi hiçbir zaman onlara teveccüh etmeyecektir. Sayın Başbakan ile ilgili, aramızdaki ilişkiler ile ilgili garip yaklaşımlarda bulunuyorlar. Her şeyden önce şunun bilinmesi lazım: Cumhurbaşkanlığı makamının görev alanı bellidir. Neyse bu görev alanı, ben o görev alanı içinde hareket ederim. Başbakanın da görev alanı bellidir. O da o görev alanı içinde hareket eder. Bu süreçle ilgili şahsıma yöneltilen eleştirilerin hiçbiri de doğruyu yansıtmıyor.”
“TÜRKİYE’NİN GÜÇLENMESİNİ HAZMEDEMEYENLER ÇIKTI”
Ülkenin sorunlarının çözümü için milletin önüne doğru ve ikna edici çözümler koyamayanların, gerçek manada siyaset yapamayanların, şahsını hedef alarak sorumluluktan kaçmaya çalıştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu açıklamalara yer verdi: “Varsa yoksa Erdoğan aşağı, Erdoğan yukarı. Yahu seçime ben girmeyeceğim ki siyasi partiler girecek. Benimle alıp veremediğiniz nedir? Seçimde zaten milli irade tecelli edecek, inşallah bunlara fırsat vermeyecek bir netice çıkmak suretiyle bu ülke istikrarına yeniden kavuşacak. Yaptığımız yatırımların hepsi ortada. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, adalette, emniyette, tarımda ne gibi yatırımlar yaptık; bütün bunlar ortada. Bütün bunların yanında Türkiye’nin güçlenmesini hazmedemeyenler çıktı. İçerde de çıktı, dışarda da çıktı. Türkiye’yi ayrımcılığın içine sokma gayreti içinde olanlar var. Bunun için de çok ciddi çalışıyorlar. İşte buna fırsat vermemek için inanıyorum ki önümüzdeki 1 Kasım seçimleri, istikrarın ya da istikrarsızlığın seçimi olacak.”
“ONLAR SİLAHI SADECE BIRAKMAYACAK, BETONA GÖMECEKLER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Silahlar sussun yok. Silah bırakılacak, gömülecek betona veya bu ülkeyi terk edip gidecekler. Bu işin başka çaresi yok” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen 10. Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Delikanlıca hükümette yer alıp ülke ve millet için hazırladığı projeleri hayata geçirme iradesini ve cesaretini gösteremeyenlerin millete söyleyeceği sözü de yok demektir. Millet iradesini tanımamak asıl budur. Devletin en üst makamları olan Cumhurbaşkanlığını Başbakanlığı istiskal etmeye çalışmak millet iradesini tanımamanın en üst noktasıdır. Geldiğimiz noktada artık bu tartışmaların hepsi geride kaldı. Anayasamıza göre Türkiye bir tekrar seçim sürecine girdi, yani erken seçim. 1 Kasım seçimlerinin ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümüne sağlayacak bir sonuca vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Tüm siyasi partilere, tüm adaylara seçimlerde başarılar temenni ediyorum. 7 Haziran seçim sonuçlarının yol açtığı sıkıntıyı 1 Kasım seçimlerinin çözeceğine inanıyorum. Her zaman söylediğim gibi esas olan milletin iradesidir. Milletimiz 1 Kasım’da bir kez daha sözünü söyleyecek ve bu mesele inşallah hal yoluna girecektir. Bunu niye söylüyorum; çünkü parlamento bu işi çözememiştir. Öyleyse merci neresidir? Millettir. Öyleyse millet çözecektir bunu. Ama bu noktada sevgili muhtarlarımıza çok iş düşüyor” şeklinde konuştu.
“BU SEVGİ MAKAM İÇİN OLMAZ”
“Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri önceliklerimizden biri de ülkede terörü ve bundan dolayı yaşanan acıları bitirmek olmuştur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bunun için gerek demokrasi ve özgürlükler, gerekse kalkınma alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarını attık. En büyük reformlarını gerçekleştirdik. Biz analar ağlamasın derken ve bu doğrultuda adımlar atarken gerçekten çok samimi olduk. Türkiye’nin bu meseleyi ebediyen geride bırakması halinde 2023 projeleri başta olmak üzere 2053,2071 projeleri başta olmak üzere geleceğe ilişkin hedefleri rahatça gerçekleştirebileceğimize inandık. Biz kısa süreli bir projenin peşinde olmadık. Biz uzun yılların projelerinin peşinde olduk. Bu anlayışla bölgede yaşayan vatandaşlarımızın geçmişte maruz kaldıkları baskıları, onların izlerini ortadan kaldırmanın çabası içinde olduk. 81 vilayetimizin tamamındaki vatandaşlarımızla birlikte bölgedeki kardeşlerimizin de demokrasiden hak ve özgürlüklerden, hukuk devleti ilkelerinden eşit şekilde faydalanabilmelerinin yollarını açtık. Bunun için anayasada ve kanunlarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik. İdari olarak yapılması gerekenleri yaptık. Aynı şekilde eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, sosyal yardımlarda ve diğer tüm alanlarda bölgedeki eksikleri giderdik, çok büyük yatırımlara imza attık. Bunların hiçbirini bir lütuf veya ihsan olarak değil, milletimizin tamamıyla birlikte bölgede yaşayan insanların haklarını teslim etme anlayışıyla hayata geçirdik. Biz ret politikalarını ayaklarımızın altına aldık. İnkar politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Asimilasyon politikalarını ayaklarımızın altına aldık. Biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Ayırmadık Türk’ü Kürt’ten, Lazı Çerkes’ten , Gürcü’yü Abhaza’dan ayırmadık, Romanı Boşnak’tan ayırmadık. Hepsini Allah için sevdik. Yaratanımız öyle emrediyordu onun için. Bu sevgi makam için olmaz, mevki için olmaz, para için olmaz, pul için olmaz ancak bir inancın gereği olarak geçekleşir. İşte biz bunu yaptık ama onlar bunu anlamadılar. Anlamamakta direndiler.”
“BÜTÜN OYUNLARIN İÇİNDE SİZ VARSINIZ, SİZ”
Hakkari’de, Şırnak’ta yapılan havalimanlarına değinen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Biz 12 seneye 17 bin kilometre bölünmüş yol sığdırdık. Oraları o bölünmüş yollarla ülkenin batısına bağladık. Okullar yoktu okullar yaptık. Üniversite yoktu. Üniversite inşa ettik. Şimdi Türkiye’de üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Bunlar terör örgütünü arkasına almış olan bu siyasi parti okullarımızı yaktı mı, yaktı, camilerimizi yaktı mı, yaktı, hayır kurumlarımızı yaktı mı, yaktı. Yakmaya devam ediyor mu, ediyor. Bunların Fransa’da, Almanya’da şurada burada camilerimizi, evlerimizi kundaklayanlardan ne farkı var, bunlar aynı. Acımasızca 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimi sokağa döken bunlar değil miydi? Bunlardı. 50 tane kardeşimiz öldürüldü mü, öldürüldü. Ölenler Kürt, öldürenlerde Kürt. Hani bunlar Kürtlerin temsilcisiydi ya ne alakası var. Bunların hepsi yalan. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil. Bunlar kandan besleniyor. Ölümden besleniyor. Utanmadan sıkılmadan da geliyor Suruç’un faturasını şahsıma kesmeye çalışıyor. Geliyor Milli İstihbarat Teşkilatı’na kesmeye çalışıyor. Bütün oyunların içinde siz varsınız, siz. Diyarbakır’da da aynı oyunu oynadılar, Suruç’ta da aynı oyunu oynadılar. Bunların faturasını da utanmadan, sıkılmadan bize kesmeye çalıştılar. Biz bu ülkede bir kişinin ölümüne asla ‘evet’ diyemeyiz. Çünkü biz şunu biliyoruz ki; bir insanın ölümü tüm alemin ölümü gibidir. Biz buna inanıyoruz. İşte 2012 yılı Aralık ayından itibaren çözüm süreci kapsamında her türlü riski göze alarak üzerimize düşenleri yaptık. Bu kardeşiniz başlattı bu süreci. Önce demokratik açılım diye başlattık. Ondan sonra biraz daha bunu yükselttik. Milli birlik ve kardeşlik projesi dedik. Ardından taçlandıralım istedik çözüm süreci. Ama bunlar maalesef buna uymadılar. Çözüm sürecini tanımayanlar döküldüler sokaklara ve terör estirmeye başladılar. Acımasızca maalesef bu süreci sürdürdüler. Terör örgütü ve yandaşları yol kesme, araç yakma gibi eylemlere başlayarak gerçek niyetlerinin milleti huzuru ve refahı olmadığını ortaya koymaya başladılar. Şuanda bizi izleyen tüm milletime soruyorum; Şuanda bütün bu TIR’ları yakanlar, doğalgaz şebekelerini maalesef bombayla tahrip edenler bütün elektrik hatlarını aynı şekilde yok edenler barajlarda şantiyelere girmek suretiyle insanları kaçıranlar oralardaki iş makinelerini yakanlar acaba neye hizmet ediyorlar. Onların temsilcisi durumunda olan siyasi parti acaba bu konuda bugüne kadar ne yaptı? O hala oradan gücünü alıyor. Onun güç kaynağı o. Yaptıkları bu. O barajlardan elde edilen nedir? O kurak topraklara su vermektir. O barajlardan elde edilen nedir? Elektriktir. Niçin o bölgeleri aydınlatalım diye. Onların zaten bayrak noktasında hazımsızlıkları var. İşte son seçimde bazı yerlerde sembolik olarak bazı beyaz Türkler vardı ya onlarda görsünler diye dostlar alışverişte görsün kabininden birkaç Türk bayrağı dalgalandırdılar ‘bak işte bizde dalgalandırdık’ dediler. Ama benim milletim bunları artık yutmuyor. Gerçeği biliyor. Bunların derdi başka. Bunların derdi ülkemizi bölme gayreti. Ama buna asla muvaffak olamayacaklar.”
“SORUNUN ÇÖZÜMÜ ÜMİDİNİ MUHAFAZA ETMEYE ÇALIŞTIK”
“Tüm bunlara rağmen geçmişti binlerce şehide, on binlerce cana çok büyük maddi manevi zararlara yol açan bu sorunun çözümü ümidini muhafaza etmeye çalıştık, çalışıyoruz” ifadesini kullanan Erdoğan, “Bununla birlikte kamu güvenliğinin sağlanmasında buna yönelik adımları atmaktan da geri durmadık. Bu yılın Şubat ayında MHP, CHP ve HDP’nin tüm direnişlerine, tüm karşı çıkmalarına rağmen Cumhurbaşkanı olarak şahsen benimde desteklediğim bir iç güvenlik paketi Meclis’te kabul edildi. İç güvenlik paketinde bugün terör örgütüyle yeterince mücadele edilmediğini söyleyenler terör örgütünün arkasında duranlar bu iç güvenlik paketini çıkarmamak için Meclis’te bunlar omuz omuza hareket etmediler mi? Olumsuz oy vermediler mi? Bir kısmı hatta Meclisi terk etmediler mi? Bunları görmemiz bilmemiz lazım. Bu arada örgüte bir daha silah bırakma çağrısı yapıldığı halde bu çağrının da gereği yerine getirilmedi. Türkiye işte böyle bir ortamda 7 Haziran seçimlerine gitti. Şimdi köşelerinde bazı yazarlar çok rahat yazıyorlar. Çünkü onlar bölgede neyin olduğunu, neyin bittiğini farkında değiller” dedi.
“‘TERÖRÜ BİZ BİTİRİRİZ.’ HADİ BİTİR. SEN BİTİRDİN DE SANA BİTİRME DİYENLER Mİ OLDU”
Seçim döneminde bölgedeki illerin pek çoğuna bizzat gittiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oralardaki havayı yerinde gördüm. Seçimlerin sağlıklı bir ortamda yapılmamış olmasına rağmen, yine de çıkan sonucun ülkemizin geleceği için hayırlı gelişmelere vesile olması ümidini devam ettirmeye çalıştık. Fakat Meclis’te 80 milletvekiliyle temsil edilme imkanı bulan partinin tercihini demokrasiden değil, terörden yana kullanması ümitlerimizi bir kez daha boşa çıkardı. Terör örgütü 11 Temmuz’da yaptığı açıklama ile ateşkesi bitirdiğini ve saldırıya geçeceğini ilan ettiğinde şayet bu parti siyasetteki varlığına uygun şekilde açık ve net bir duruş sergileyebilseydi bugün Türkiye belki çok daha farklı bir yerde olabilirdi. Şimdi bakıyorsunuz sıkılmadan, şunu söyleyebiliyor; ‘Terörü biz bitiririz.’ Hadi bitir. Sen bitirdin de sana bitirme diyenler mi oldu. ‘Silahı biz bıraktırabiliriz.’ Bıraktır hadi sen bıraktırdın da sana ‘bıraktırma’ diyenler mi oldu. Bugüne kadar ülkede huzur ve güven ortamının kökleşmesi konusunda üzerlerine düşen hiçbir şeyi yapmayanlar şimdi çıkıp olayların sorumluluğunu devlete, hükümete ve şahsıma yıkmaya çalışıyorlar. Devleti, hükümeti ve şahsımı ülkeyi çatışma iklimine sürüklemekle suçlayanlar her gün güvenlik güçlerimize saldıran, yolları kesen, Vandallık yapan bölücü örgüte tek bir söz dahi söyleyemiyorlar. Daha dün çözüm süreci için adımlar atılırken, terör örgütüne nasıl silah bırakırsınız, nasıl mücadeleden vazgeçersiniz diyenler bugünde devleti, hükümeti ve şahsımı savaş çıkarmakla itham ediyorlar. Evlerinde uyuyan polisleri infaz edenler bunlar. Eşiyle pazarda alışveriş yapan astsubayımızı katledenler bunlar. Ailesiyle otomobiline binen yavrusunun da yanında olduğu binbaşımıza kurşun yağdıranlar bunlar. Kaza var diye çağırdıkları trafik polisini pusuya düşüren bunlar. Yollara mayın döşeyip güvenlik güçlerine saldıran bunlar. Kamyonları, iş makinelerini yakanlar bunlar. Bunlarda vatan sevgisi diye bir şey yok. O şantiyelerde çalışanlar kimler. Oradaki Kürt vatandaşlarımız onlar çalışıyor. Sokaklara hendek kazıp, kepenkleri kapattırıp vatandaşımıza hayatı zindan edenler bunlar. Dikkat edin o hendekler neyle kazılıyor. Belediyelerin kepçeleriyle. Bu belediyeler o malum partinin kazanmış olduğu belediyeler. Böyle bir barış hedefi olabilir mi? Lafa geldiği zaman barış. Bunların sazı bu. Cazının ne olacağını düşünün” ifadelerini kullandı.
“DEVLET ASKERİYLE POLİSİYLE HİÇBİR ZAMAN SİLAHINI BIRAKMAZ. ÇÜNKÜ BU SİLAH REFAHIN SİGORTASIDIR”
“Bunlara bakarsanız savaş isteyen devlet, hükümet ve şahsım. Öyle mi?” diyen Erdoğan, “Bu iddiaya inananların akıl sağlığından ben şüphe ederim. Bu iftiraya destek veren yerli ve yabancı medya kuruluşları dökülen her damla kanın gözlerden süzülen her damla yaşın vebaline ortaktır. Batı şahsıma acımasızca saldırıyor. Niye? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Aynı şekilde sırf siyasi ihtirasları uğruna bu fitneyi körükleyen siyasetçilerde kimlikleri ne olursa olsun bu vebalin ortağıdır. Ülkenin ve milletin bekasının söz konusu olduğu yerde bütün hesapların diğer tüm hesaplaşmaların bir kenara bırakılması gerekir. Biz böyle biliyoruz, böyle inanıyoruz, böyle hareket ediyoruz. Gözlerini kin ve düşmanlık bürümüş bir sözde aydın, sözde siyasetçi, sözde medya kesiminin ihtirasları uğruna ülkeyle birlikte kendilerini de ateşe atmayı göze aldıklarını ibretle ve üzüntüyle izliyoruz. Teröristlere çiçek çocuk, terör örgütüne hobi derneği muamelesi yapan hiç kimse bizim ve milletimizin gözünde masum değildir. Kendi vatandaşlarının ayağına iğne batsa kıyameti kopartan batılı medya kuruluşlarının Türkiye’deki terör eylemlerini masum gösterme çabasını da huzurlarınızda kınıyorum, lanetliyorum. Bu kuruluşlar terörün sınır tanımadığını, bugün bizi yakan ateşin, yarın onlara da erişebileceğini de unutmasınlar. Aynı şekilde yaşadıkları en küçük bir hadise karşısında nerede bu devlet, nerede bu polis, nerede bu jandarma diye feryat eden bir kesimin terör örgütünün saldırıları karşısında devlet silahlarını sustursun duruşu sergilemesini de şiddetle lanetliyorum, kınıyorum. Devlet askeriyle polisiyle hiçbir zaman silahını bırakmaz. Çünkü bu silah refahın sigortasıdır. Onu gitsinler terör örgütüyle konuşsunlar” şeklinde konuştu.
“ONLAR SİLAHI SADECE BIRAKMAYACAK, BETONA GÖMECEKLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Onlar silahı sadece bırakmayacak, betona gömecekler. Bunu İngiltere’de de böyle yaptılar. Silahlar sussun yok. Silah bırakılacak, gömülecek betona veya bu ülkeyi terk edip gidecekler. Bu işin başka çaresi yok. Kamboçya’da iki milyon insanı öldüren Kızıl Khmerler ile aynı yöntemleri kullanan bölücü örgütünün yöntemlerini şirin gösterme çabaları artık tahammül sınırlarını aşmaya başladı. Bu meselenin demokrasiyle, özgürlükle kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye’deki bölücü terör örgütüne gösterdikleri yaklaşımı Avrupa’daki herhangi bir yerde o ülkede faaliyet gösteren terör örgütüne karşı ortaya koymaya çalışanların inanın başına gelmedik kalmaz. Medya kuruluşuysa kapısına kilit vurulur. Sivil toplum örgütüyse derhal faaliyetine son verilir. Yazarsa kendini önce mahkemede, sonra cezaevinde bulur. Türkiye bu bakımdan özgürlük sınırlarının gerçekten çok geniş olduğu bir ülke. Milletimizin terör konusundaki hassasiyeti arttıkça başka tedbire gerek kalmaksızın bu tür yaklaşımların önünün kesileceğine inanıyorum. Teröre karşı tavır koymayan medya kuruluşları izlenmez, okunmazsa sivil toplum kuruluşları itibar kaybına uğrarsa bu mesele kendiliğinden çözüm yoluna girer. İnşallah o günler yakındır. Bu vesileyle bir kez daha terörle mücadele sırasında hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Gazilerimize Rabbimden şifalar temenni ediyorum. Millet olarak bin yıldır bu toprakları kanımızla yoğurarak vatan haline getirdik. Öyle anlaşılıyor ki bu toprakların ilelebet vatanımız olarak kalmasını sağlamak için gelecekte de aynı fedakarlıkları yapmaya devam edeceğiz.”
"2016 YILINA BÜYÜK BİR MORALLE GİRECEĞİMİZDEN VE BEKLENTİLERİN ÇOK ÜZERİNDE BİR BÜYÜME ORANINA ULAŞACAĞIMIZDAN ŞÜPHE DUYMUYORUM"
Son günlerdeki gelişmelerin daha ziyade küresel ekonomik krizle ilişkili olduğunu ve ekonomi üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen nispeten sağlam bir duruş sergilediğini özellikle söylemek istiyorum. Bunda son 12 yıldır Türkiye’yi güçlü bir ekonomiye kavuşturma konusunda attığımız adımların geliştirdiğimiz reformların önemli payı vardır. Bizim şuanda faizimiz bulunduğu yerden aşağıya doğru gelmesi lazım. Çünkü yatırımları arttırmamız gerekiyor. En kritik dönemde yatırımlar bizim çıkışımız olacaktır. 2009 öncesinde o kriz döneminde demiştik ki, ‘bu kriz ülkemizi teğet geçecektir.’ Hamdolsun o kriz ülkemizi teğet geçti. Bu yıl yaşadığımız tüm bu hassas gelişmeler rağmen ekonomimiz yine büyümeye Allah’ın izniyle devam edecek. Hükümetteki ve bürokrasideki devamlılık sayesinde 2015 yılını küresel krize rağmen ciddi bir kayba uğramadan hedeflerimize yakın bir düzeyde tamamlayacağımıza inanıyorum. Kasım ayındaki seçimin ardından güçlü bir hükümetin kurulabilmesi halinde bir istikrar hükümeti kurulması halinde 2016 yılına büyük bir moralle gireceğimizden ve beklentilerin çok üzerinde bir büyüme oranına ulaşacağımızdan şüphe duymuyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Muhtarlara İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan muhtar bilgi sisteminin tanıtıldığını hatırlatan Erdoğan, “İster masanızdaki formu ister internetteki formu doldurarak, diğer kurumlarla ilgili taleplerinizi beklentilerinizi bakanlığımıza bildirebilirsiniz. Bakanlığımız tüm bu talepleri sizlerin adına ilgili kurumlar nezdinde takip edecek. geçen hafta itibariyle 10 bin civarında talep ve bunlardan sonuçlandırılabilenler ne kadar diye sormuştum bakanımıza; o da ‘5 bin civarında’ demişti” diye konuştu.