Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, Paris’teki terör saldırıları ve Türkiye’nin durumuna değinerek, “Paris’te gerçekleşen terör saldırısı, Avrupa ve Amerika’da Suriyeli mülteci ve sığınmacıları kendi ülkelerine yerleştirmelerine karşı çıkanların elini güçlendirdi.” dedi.
Ağustos ayında Almanya’nın, Suriyeli mültecilerin Avrupa Birliği sınırları içerisine kabul edilebileceği açıklamasından sonra, liderlerin sığınmacılar için daha esnek bir sınır politikasının, militanların sığınmacı ve mülteci gibi Avrupa milletlerinin içine sızabilecekleri ve terör saldırıları yapabileceklerinin tartışıldığını kaydeden Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, “Paris’te Cuma günü gerçekleşen terör saldırılarının hemen akabinde Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın daha önce eşi görülmemiş bir kararla Fransa sınırlarına olağanüstü önlemler getirmesi, tehlikenin Fransa’nın dışından geldiğine inandığının en büyük göstergesidir. Fransa şunun da çok iyi farkında ki terör saldırıları yurtdışında planlanmış olsa da suç ortakları ülke içerisindeydi. Paris savcısı François Molins, Cuma günü öldürülen 7 teröristten en az birinin Fransız vatandaşı olduğunu açıkladı. Bununla beraber Belçika sınırında da bir çok tutuklama yapıldığını belirtti. Bir başka saldırganın üzerinde bulunan Suriye pasaportu üzerinde yapılan araştırmalarda, bu kişinin 3 Ekim tarihinde Yunan adası Leros’a giriş yaptığı tespit edilmiştir. Yani bu saldırgan Avrupa kıtasına bir mülteci olarak girmiş sonra da Paris’e gelmişti. Diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri’nde Cumhuriyetçiler, Paris saldırılarının ABD’ye kabul edilmesi planlanan 10 bin mültecinin durumunu ve Obama’nın bu politikasının zora gireceğini belirtiyor. Ayrıca yakında ABD’de gerçekleşecek başkanlık seçimlerine aday olacaklarda, Suriyeli mülteciler konusunda uygulanacak politikalar üzerinde bir hayli kafa yormak zorunda kalacaklar. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, Paris’te gerçekleşen teröri saldırılarından sonra bu hafta içerişimde görüşülmesi planlanan Schengen anlaşmasının tehlikeye girdiğini açıkladı. Fransa, radikal camilerin kapatılacağı ve bunların imamlarının da sınır dışı edileceğini açıkladı. Bütün Avrupa kıtasında, Suriyeli mültecilerin Avrupa birliği sınırları içerisine kabul edilmesinin büyük bir tehlikeye zemin hazırlayacağı yönünde açıklamalar yapılıyor. Almanya’da 800 bin mültecinin kabul edileceğini açıklayan Angela Merkel’in, en yakınındakiler bile Paris saldırılarının herşeyi değiştirdiğini ve Almanya’nın sığınmacı politikasının mutlaka değişmesi gerektiğini savunmaya başladılar. Polonya Suriyeli göçmenlerin hiçbir şartta ülkeye kabul edilmeyeceğini açıkladı.” diye konuştu.
“Görüldüğü üzere ABD’de ve Avrupa’da neredeyse büyün politikacılar sığınmacı, güvenlik ve sınır paylaşım konularının mutlaka yeniden değerlendirilmesi gerektiğini konuşuyor ve bu konularda daha radikal kararlar alınması gerektiğini savunuyor.” diyen Eğilmez, “Bütün bu gelişmeler, Türkiye için büyük bir sıkıntı olan mülteci sorununun çözümünde, mülteci yükünün bir kısmının Avrupa ve Amerika tarafından karşılanması şeklinde uygulanacak bir yöntemin hayata geçmesinin çok zor olduğunu gösteriyor. Mülteci sorunun çözümünde bundan sonra Türkiye için üzerinde ısrarla durulması gereken yöntemin “Güvenli Bölge” projesi olduğu çok açık bir şekilde görülmektedir. Terör örgütlerinden temizlenecek ve Fırat nehrinden başlayıp yaklaşık 110 km batıya, 60 km derinliğe ulaşacak ve Halep vilayetine uzanacak güvenli bölge bu son gelişmelerden sonra Türkiye için hayati bir önem arz etmektedir. Güvenli Bölge hiç vakit kaybedilmeden tesisi edilmeli ve ülkemizde bulunan mültecilerin en azından bir kısmı güvenli bölgeye taşınmalıdır. Ayrıca oluşturulacak güvenli alan ülkemize yönelik yeni mülteci akınlarının önüne de geçecektir. Avrupa’dan yapılan son açıklamalar gösteriyor ki bu sorunun çözümünde Türkiye yine tek başına kalmıştır.” şeklinde konuştu.