İslam dünyasının hazin bir manzarası var önümüzde. Bırakalım dünyaya değer katmayı, kendi içinde bile birlikten uzak, parçalanmış bir tablo. Mezhepler, etnik ayrımlar, siyasi çıkar çatışmaları… Müslümanların kendi içindeki bölünmüşlük, İslam alemini insanlığa değer katan olgulardan uzaklaştırıyor.
Evet, insanlık tarihine baktığımızda bilimin, sanatın, adaletin ve dayanışmanın yükselttiği medeniyetleri görüyoruz. Matematikten tıbba, edebiyattan felsefeye kadar nice değerli olgu, insanlığın ilerlemesini sağladı. Ama Müslümanlar, bu birikime ne katıyor? Mezheplerin girdabında boğulanlar, İslam’ın özünü, Allah’ın birliğini ve insanlığa hizmeti unutanlar, bu soruyu kendilerine sormalı.
Mezhepler Girdabında Kaybolan İslam
Bölünmüşlüğün bir numaralı sebebi mezhepsel ayrılıklar. Herkes kendi mezhebini tek doğru zannedip diğerini dışlayınca, İslam kardeşliği yerini düşmanlığa bırakıyor. Oysa Allah, kullarından “birlikte tutunun” diye istiyor. Ama Müslümanlar, bu ilahi emri bir kenara bırakıp mezheplerin sığ sularında boğulmayı tercih ediyor.
Oysa tarihin bize gösterdiği bir gerçek var: İnsanlık, birlik içinde yükseliyor. Müslümanların bunu anlaması için İslam’ın Altın Çağı’na dönüp bakması yeter. O dönem, Müslümanların hem birbirleriyle hem de insanlıkla uyum içinde olduğu dönemdi. Felsefede İbn Sina, matematikte Harezmi, astronomide Biruni… Bu isimler, sadece İslam dünyasına değil, tüm insanlığa değer kattılar. Ama bugün, Müslümanlar kendi içindeki kavgalarla bu mirası yok ediyor.
İnsanlığa Değer Katan Olgular ve Müslümanların Yeri
İnsanlık tarihine baktığımızda, bilimsel gelişmelerden sosyal dönüşümlere kadar birçok olgu insanlığı ileri taşıdı:
• Matematik ve tıp gibi bilimler: İnsanlığa hayat verdi.
• Sanat ve kültür: Ruhları besledi.
• Eğitim ve bilgi paylaşımı: İnsanları daha özgür ve bilinçli yaptı.
• Barış ve dayanışma: Toplumları bir arada tuttu.
Ama Müslümanlar, bu değerlere ne ekliyor? Mezhep kavgaları, siyasi entrikalar ve etnik ayrımlar dışında bir şey sunamayan bir İslam dünyası var bugün. Bu bölünmüşlük sürdüğü sürece, insanlığa değer katmak bir yana, Allah’ın rızasını kazanmak bile mümkün değil.
Allah’ın Rızası ve Cennet
Allah’ın bizden istediği şey, yalnızca namaz kılmak, oruç tutmak değil. Müslümanlar, kendilerini yalnızca bireysel ibadetlere kapatıp Allah’ın asıl istediği olan birliği, kardeşliği ve insanlığa hizmeti unuttular. Bu unutkanlık, İslam dünyasını sadece dünyada değil, ahirette de büyük bir tehlikeye sürüklüyor. Çünkü Allah, birliğini bozanlara cenneti vaadetmiyor.
Ezcümle: Müslümanlar Müslüman Olmadıkça…
Müslümanlar, Müslüman olmadıkça; yani İslam’ın özüne dönüp bölünmüşlüğü yok etmedikçe, dünyada hep horlanacaklar. Hep dışlanacaklar. Kanla, kavgayla, gözyaşıyla yoğrulmuş bir hayat yaşamaya mahkûm kalacaklar. Allah’ın rızasını kaybedip cenneti de uzak bir hayal olarak görecekler.
Oysa çözüm basit: Mezhep ayrılıklarını bırakıp İslam’ın özüne dönmek. İnsanlığa katkı sunmak. Bilimle, sanatla, adaletle, merhametle dünyaya değer katmak. Ancak o zaman Müslümanlar, Allah’ın istediği gibi bir ümmet olacak ve hem bu dünyada hem de ahirette kazanan taraf olacak. Ama bu bölünmüşlükle? Ne Allah’ın rızası, ne de cennet mümkün.