Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Devlet demek tedbir demektir. Eğer onlar biz kasım ayında bunu konuşurken mart ayında verdikleri söz gereği silahsızlanma konferansı yapıp çekilselerdi bu tedbirlere gerek yoktu." dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "DAEŞ'in saldırısını planlayan, Suruç'ta 32 vatandaşımızı katleden kimse, Ceylanpınar'da iki polisimizi şehit talimatını veren de aynı yerdir. Veya aynı yer iki tarafa da bir oyun çizdiler ve zannettiler ki biz bu oyun karşısında aciz kalırız, geri adım atarız, apolitik davranırız, yok 'bizim DAEŞ'le ilişkimiz var mı yok mu' tartışmasına gireriz, girmedik. O zaman 23 Temmuz günü açık ve net bir şekilde talimatımızı verdik: DAEŞ'i Suriye'de vuracaksınız ve gerekli cezayı vereceksiniz, PKK'ya da Irak'ta gerekli cezayı vereceksiniz ve bir daha hiçbir şekilde karşımızda böyle konuşamayacaklar" dedi.
BAŞBAKAN’IN DEĞERLENDİRMESİ
Davutoğlu, Kanal 7'de yayınlanan İskele Sancak adlı programda 6-7 Ekim olaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, "Devlet bir karar aldı mı, devlet derken devleti yüceltmek anlamında söylemiyorum, ben bir devlet adamı olarak söylüyorum, bir stratejik karar aldığım zaman sonuna kadar o stratejik kararı götürmek için her yolu denerim ama eğer alternatifi çıkmaya başlamışsa o stratejik kararın maliyeti en doğru zamanda o maliyetin giderilmesi için de çaba sarf ederiz" diye konuştu.
6-7 EKİM OLAYLARI
6-7 Ekim olaylarında başbakanlık görevini yeni devraldığını anımsatan Davutoğlu, olayları gece boyunca takip ettiğini, valilerle tek tek konuştuğunu kaydetti.
O zaman niyetin başka olduğunu fark ettiklerini ifade eden Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarından sonra devletin son derece kararlı, soğuk kanlı bir şekilde, iki yollu birden çalıştığını söyledi.
Bir taraftan görüşmeleri devam ettirerek, 'Acaba son bir şansta silahlar bırakılır mı' diye geçen nevruza kadar bu şansın ortadan kalkmaması için çaba sarf ettiklerini anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:"Fakat orada niyetlerinin silahları bırakmak olmadığı ortaya çıktı. Burada da iki faktörü söyleyeyim, belki başta gerçekten böyle düşünmüş olabilirler sonra Suriye'deki gelişmeler dolayısıyla 'aynı şeyi Türkiye'de de yapabiliriz' gibi veya aynı şey değildiyse de oradaki kendilerince kazanımları üzerinden bir şey yapmak... İkincisi de kulaklarına bazı fısıldayanlar oldu, dış mihraklar olarak biz onları biliyoruz. Kimlerin Kandil'de ne yaptığını biliyoruz. Kimlerin kimlerle nerede, neyi görüştüğünü biliyoruz. Bunların Esat'la hangi şehirde ne görüşmeler yaptığını biliyoruz."
DEVLETİN TEPKİSİ
Devletin tepkisini doğru zamanda doğru yerde gösterdiğini dile getiren Davutoğlu, fevri tepki göstermediklerini belirtti.
6-7 Ekim olaylarından sonra bir gün boyunca İçişleri Bakanlığı, Jandarma Komutanlarının ve ilgili birimlerin olduğu yerde, 'Benzer bir olay bir daha çıkarsa eksiğiniz nedir? İsteyeceksiniz yapacağız" dediğini hatırlatanDavutoğlu, şöyle devam etti:"Yeni 2-3 aylık başbakan olarak, daha önce de Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlığı döneminden gelen hazırlıklar var ama 6-7 Ekim olayları, bunların bu sefer başka bir taktiğe yöneldiğini ortaya çıkardı. Etrafı yakarak yıkarak, şehirlerde isyan çıkarmak. 'Nedir eksiğimiz? Benzer bir olay bir daha olursa, benzer bir kışkırtma bir daha olursa tek bir yerde zaaf istemiyorum' dedim. (Eksiğinizi söyleyeceksiniz, Türkiye güçlü bir ülkedir onları tamamlayacağız. Hangi teçhizat eksik, müdahale etmek için ne eksik, bunların hepsini yapacağız. İHA mı eksik, yapacağız. TOMA mı eksik yapacağız ama şehirlerinizde bir daha böyle bir yangın hali görmeyeceğiz)."
"NİYE ŞEHİRLERDE SİLAH VAR"
Davutoğlu, geçen yıl kasım ayında gerçekleştirilen aynı toplantıda kendisine "bazı şeylerin yasal olarak yapılamadığının" iletildiğini aktararak, şunları kaydetti:"(Niye şehirlerde silah var, niye bunlar silah sokabiliyorlar?) dedim. Burada MHP'lilere ve CHP'lilere sesleniyorum, o yasaya onlar karşı çıktılar Meclis'te. Bana dedikleri güvenlik birimlerinin, 'Aynı günlerde uyuşturucuyla ilgili tedbir düşünüyorduk'. Dediler ki, 'Efendim, şurada bir araç geçse bu aracın içinde uyuşturucu ya da silah olsa bir polis onu durdurup arayamıyor, savcılıktan izin gerekiyor'. 'Savcılık da diyor ki (Delilin var mı)'. Delil arabanın içinde, delili bulmak için arabayı durdurman lazım, kısır döngü var. Savcının delilini bulmak için arabayı durdurman lazım, arabayı durdurmak için savcıdan izin alman lazım. 'Bu böyle olmaz' dedik. Tek tek o maddeleri, etüt ettik. Dünyada nasıl baktık, bunları da anlattık. Şimdi bizi eleştiren MHP, HDP ile birlikte o yasalara karşı çıktı. HDP ile birlikte karşı çıktı. Bizi eleştiren CHP oturdu onlarla birlikte eylem yaptı. Biz bunları niye yaptık? Yasal olmayan hiçbir iş yapmamak için."
"Yaklaşan fırtınayı hissedersiniz ama o fırtınaya karşı hazırlıksız bir şekilde bir şey yaparsanız fırtına sizi alır götürür" diyen Davutoğlu, kasım ayındaki toplantıda "Türkiye'nin bütün kritik ilçelerine tek tek çalışacaksınız" dediğini hatırlattı.
Davutoğlu, "Devlet demek tedbir demektir. Eğer onlar biz kasım ayında bunu konuşurken mart ayında verdikleri söz gereği silahsızlanma konferansı yapıp çekilselerdi bu tedbirlere gerek yoktu. Geçen Kurban Bayramı'nı nasıl geçirdiğimizi, 6-7 Ekim olaylarını nasıl geçirdiğimizi biz biliyoruz. Bakın Başbakan olarak bu üçüncü bayramım, hiçbir bayramı huzur içinde geçirmemize izin vermediler, daha önce de öyle. Peki nedir? Tedbirleri tek tek çıkardık" ifadelerini kullandı.
"(Bir göz yumma olmadı) diyorsunuz" ifadesi üzerineDavutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Göz yumma değil bu. Biz çözüm süreci diye bir irade ortaya koymuşsunuz, onun sonucunu nihai olarak görmeden bir şeye gidemezsiniz. Bir de yasal zemini hazırladık. Sonra seçimlere giderken, 'Operasyon yapmak seçimlere gölge düşürür diye' bir görelim dedik. HDP'ye bir şans. Hepsi girsinler demokratik yolla girsinler ve demokratik yolla mücadele ederiz. Belki o zaman seçim sonrasında çözüm sürecini tekrar canlandırmak mümkün olur, çünkü seçim sonrasında yeni bir siyasi tablo ortaya çıkacak. 'Seçim sonrasında HDP'nin bu kadar çok milletvekili çıkarması birçok kişi tarafından olumlu bulundu. Nihayet bunlar Türkiyeleşecek'. Fakat bunlar küstahça seçimin hemen sonrasında iç savaş çağrıları, direnin çağrıları, devrimci halk savaşı, silahlanın çağrıları yaptılar."
"BU GİDİŞAT İYİ DEĞİL"
Davutoğlu, 1 Ekim'den sonra ilk defa Demirtaş'la karşı karşıya geldiklerini ifade ederek, Demirtaş'a, "1 Ekim'de bize söylediğiniz sözleri 6 Ekim'de yok saydınız. Şimdi de bu çağrıları yapıyorsunuz. Bakın bu gidişat iyi değil" dediğini hatırlattı.
Çağrıların devam ettiğini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:"20 Temmuz'da zannettiler ki bütün dünya Türkiye'yi DAEŞ'le özdeşleştirecek. Birileri çünkü onlara onu söyledi. Beni ve cumhurbaşkanımızı Lahey adalet divanına çıkarmak gibi plan yapan 'paralel yapı'yla bunlar aynı şeyi söylediler. Zannettiler ki, Türkiye gibi köklü bir devlet, AK Parti gibi milletle bütünleşmiş bir siyasi hareket, bir anda terörist hale getirilecek. Benim gibi kan dökülmesin diye kaç ara buluculuk girişimi için gecesini gündüzüne katmış birisi, cumhurbaşkanımız gibi İsrail, Suriye arasında bile mekik dokuyarak, 'barış olabilir mi' diye çalışan birisini 'biz terörist olarak oraya götüreceğiz, DAEŞ'le', hesap buydu. DAEŞ'in saldırısını planlayan, Suruç'ta 32 vatandaşımızı katleden kimse, Ceylanpınar'da iki polisimizi şehit talimatını veren de aynı yerdir. Veya aynı yer iki tarafa da bir oyun çizdiler ve zannettiler ki biz bu oyun karşısında aciz kalırız, geri adım atarız, apolitik davranırız, 'yok bizim DAEŞ'le ilişkimiz var mı yok mu' tartışmasına gireriz, girmedik. O zaman 23 Temmuz günü açık ve net bir şekilde talimatımızı verdik: DAEŞ'i Suriye'de vuracaksınız ve gerekli cezayı vereceksiniz, PKK'ya da Irak'ta gerekli cezayı vereceksiniz ve bir daha hiçbir şekilde karşımızda böyle konuşamayacaklar."
Halkın Türkiye'nin yaptığı operasyonlara karşı sokağa döküleceğini ve 6-7 Ekim olayları gibi olaylar yaşanacağının zannedildiğini aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Aynı gece 6-7 Ekim olaylarını da organize ettiğini bildiğimiz bir sürü suçluyu, aynı gece 768 kişiyi DAEŞ'ten de DHKP-C'den de PKK'dan da gözaltına aldık. Şehirlerimizi ifsad edecek olan unsurları da gözaltına aldık, Kuzey Irak'a çöreklenip de bizi tehdit eden ve yabancı bazı güçlerin telkinleriyle hareket edenleri de orada şey yaptık."
Birleşmiş Milletler'den 55 ikili görüşme talebi geldiğini ancak 40'ını yapabildiğini vurgulayan Davutoğlu, "20 zirveye katıldık. 3 tanesine eş başkan olarak. Göç, insani ve kalkınma zirvesini Birleşmiş Milletler'in eş başkanı olarak orada idare ettim. Ayrıca 5 zirvede de konuşma yaptık. Bunlar bu ham hayalle zannettiler ki Türkiye Cumhuriyeti'ni ve onu idare eden AK Parti'yi suçlu sandalyesine oturtabilirler. Şimdi peki ne oluyor? Suriye'de DAEŞ'i vuruyoruz. Hiçbir tereddüt göstermeden nerede ihmal olmadığını göstermek için söylüyorum, biz eğer yeterli hazırlıkları soğukkanlı bir şekilde yapmasaydık... 3 gecede 452 hedef vuruldu."
TERÖR OPERASYONLARI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör operasyonları konusunda, "Silahları bırakacaklar ya da silahları biz onlara bıraktıracağız. Çatışmasızlık değil, mutlak anlamda silahsızlanma, devletin gücü dışında hiçbir silahlı gücün bu topraklarda yer almasını istemiyoruz" dedi.
Davutoğlu, terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonların devam edeceğine vurgu yaparak, silsile halindeki bir omurgayı tek tek kırdıklarını söyledi.
"Bu, terör tehdidi bitecek anlamına gelmez" diyenDavutoğlu, terör tehdidinden azade bir ülkenin olmadığını Paris, Londra, İspanya ve Amerika'nın da terör tehdidi ile karşı karşıya kaldığını belirtti.
Operasyonlar ile terör örgütünün irtibatlarının kırıldığını anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:"Bu strateji bugün itibarıyla başarıya ulaşmıştır. Bize başta 23 Temmuz'dan önce meydan okuyan, silahlı ayaklanma çağrısı yapan, '23 Temmuz'dan sonra bunun hesabı sorulacak' diye çarı yapanlar, şimdi hem kendileri hem de bir sürü kanalla 'çatışmasızlık' diyorlar. Değişik yerlerden geliyor bize çatışmazsızlık. Silahları bırakacaklar ya da silahları biz onlara bıraktıracağız. Çatışmasızlık değil mutlak anlamda silahsızlanma, devletin gücü dışında hiçbir silahlı gücün bu topraklarda yer almasını istemiyoruz."
"HDP'LİLER İÇ SAVAŞ VE AYAKLANMA ÇAĞRISI YAPTI"
Davutoğlu, 7 Haziran'dan sonra HDP'lilerin iç savaş ve ayaklanma çağrısı yaptığını, Kandil'den sürekli savaş tehditleri geldiğini, iki polisin masum bir şekilde gece uyurken şehit edildiğini anımsatarak, "Allah aşkına biz operasyon yapar mıydık? Yapmaya ihtiyaç hisseder miydik? Niye yaptık? AK Parti'nin iktidar olmadığı 8 Haziran'da belliydi, niye biz 23 Temmuz'a kadar operasyon yapmadık. Biz mi Allah muhafaza kendi polisimizi öldürme talimatı verdik? Biz mi iç savaş çağrısı yapıp, karşılıklı oyun oynadık" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, terörle mücadele dersini 6-7 Ekim olaylarında aldığını ifade ederek, o gece uyamadan Bitlis'ten, Siirt'ten, Batman'dan 'şehir yanıyor' haberleri aldığını kaydetti. Her türlü tedbiri aldıklarını aktaran Davutoğlu, "Çözüm süreci işleyip silahları bıraksalardı o senaryoya da hazırdık. 2 Kasım'da da hazır olacağız" yorumunu yaptı.
Operasyon kararını nasıl verdiklerini de anlatan Davutoğlu, 23 Temmuz'da Genelkurmay Başkanı'nın kendisiyle görüşmeye geldiğini, o esnada dağ karakolunda bir askerin DAEŞ tarafından şehit edildiğini söyledi.
HAZIR MISINIZ?
"İlk sorduğum soru (Hazır mısınız?)" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:"Gün bugündür. 'Ne yaptınız, bana rakam verin' dedim. 'Şehirlerde kaç kişi var? Ülkeyi huzursuzluğa boğabilecek kaç kişi var. Tamam, sizin hedefleriniz neresidir? Hava Kuvvetleri olarak Kuzey Irak'ta nereler var?' 'Şu barınaklar var. Şunları biliyoruz'. 'Suriye'de nereler var?' O gün saat 5'te kararlar alındı. Çok soğukkanlılıkla. 'Terör değerlendirmesi yapıldı' dendi. Sayın Cumhurbaşkanımızı aradım 'Şu tedbirleri düşünüyoruz, bu geceden itibaren başlıyoruz' dedim. 'Hayırlı olsun' dedi ve o gece başladı. Eğer biz ihmal etmiş olsaydık, bunu söyleyenlere söylüyorum, o gece o operasyon yapılabilir miydi?"
"RUSYA HAMA'DA SİVİLLERİ ÖLDÜRDÜ"
Rusya'nın Suriye'de gerçekleştirdiği hava operasyonlarını da değerlendiren Davutoğlu, Esad'ın bütün katliamlarına sessiz kalan Rusya'nın tek taraflı olarak dışarıdan bir müdahale ile Hama'da, Humus'ta sivilleri öldürdüğünü söyledi. Rusya'nın, Türkiye'ye DAEŞ'e karşı operasyon yapacakları şeklinde bildirimde bulunduğu aktaranDavutoğlu, Moskova ve New York'ta Putin'le yaptığı görüşmelerde de aynı şekilde konunun gündeme geldiğini ifade etti.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanı'nın da New York'ta Putin'le görüşme yaptığını, kendisinin bilgi aldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise Putin'le telefonla görüştüğünü belirterek, "Herkesle görüşüyoruz. Suriye'de sivillere yönelik her operasyon DAEŞ'in güç kazanmasına sebebiyet verir. Burada uluslararası toplumun büyük vebalı var" dedi.
İran ve Rusya'nın, Suriye'ye yabancı müdahalelere karşı olduklarını söylediğini aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rusya'nın ya da İran'ın, Suriye ile yerli bir ilişkisi mi var? Suriye'ye en fazla yakın olan biziz. Biz dahi ne kadar dikkatli bir politika takip ettik, yani ulusal çıkarlarımız zedelendiği yerde müdahale ettik. Rusya'nın ya da İran'ın, Suriye ile ulusal çıkar anlamında, bu anlamda bir şeyi yok. Defalarca söyledik, 'bir insani konularda, iki teröre karşı mücadelede, üç savaş suçlarında anlaşalım'. Şunu veya bunu desteklememiz önemli değil. Esad istiyorsa savaşı, onu da cezalandıralım, muhalefet yapıyorsa onu da DAEŞ yapıyorsa onu da. Esad'a karşı da tavır koyan, DAEŞ'e karşı da tavır koyan bir tek biz varız. Birileri DAEŞ'e karşı tavır koyuyor sadece, birileri Esad'a karşı, biz ikisine de karşı tavır koyduk, koyuyoruz. DAEŞ'e de ilk darbeyi 2013 yılında biz vurduk, daha DAEŞ ortada yokken. Dolayısıyla Türkiye ilkeli bir tutum takındı, bunu da sürdürecek."