Güneş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, Malazgirt Zaferinin yıldönümü ile ilgili yaptığı basın açıklamasında; “Malazgirt, Türk’ün asırlık zaferi” dedi.
“Yıl 1071, Ağustos ayında, günlerden Cuma idi. Yaklaşık 200 bin kişilik Bizans ordusu, Malazgirt Ovası’nda yerini almış, 50 bin kişilik Selçuklu Ordusuna karşı oldukça kalabalık duruyordu. Her bir Türk askerine, yaklaşık 4 Bizanslı düşüyordu. Savaş alanındaki bu durum, Türk’ün kanındaki kudretin tarih yazacağını önceden müjdeliyordu” diyen Prof. Dr. Ceylan açıklamasında şunları söyledi;
“Sultan Alparslan, ordusunun başında Cuma namazını eda ettikten sonra secdeye kapandı ve o muhteşem duayı şöyle okudu: “Ya Rabbi; seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor, uğrunda cihat ediyorum. Ey Allah’ım! Niyetim, senin rızanı kazanmaktır. Bana yardım et.”
Üzerinde beyaz bir elbise vardı Sultan Alparslan’ın. Tıpkı, Türk’ün Turan hayali gibi berrak ve temizdi. Beyaz atına bindi. Cesaret aşılayan duruşuyla ok ve yayını bırakıp, kılıç ve gürzünü eline aldı. Sonra, gerisindeki askerle döndü ve şöyle seslendi: “Yiğitlerim! Eğer şehit olursam, bu beyaz elbisem kefenim olsun. Ben nefsimi, Alemlerin Rabbine adadım. Benim için şehadet de muzaffer olmak da bir saadettir. Yüce Allah zaferi nasip ederse, istikbal bizimdir!”
Bu sözlerle, cesareti ve şehadeti iliklerine kadar hisseden Türk ordusu, yüzünü Malazgirt Ovasında bekleyen Bizans ordusuna çevirdi. Sultan Alparslan ile birlikte inanmış ve adanmış bütün ordu, Bizans’ın üzerine dört nala at sürdü.
İşte, Anadolu’nun kapıları bu muazzam inanmışlık ve muhteşem savaş tekniği ile Türk’lere açıldı. Sultan Alparslan, secdede ettiği duayla ve damarlarında dolaşan asil Türk kanı ile Bizans ordusunu bozguna uğrattı. Sonra döndü Türk Milleti’ne ve şöyle seslendi: “Sizlere öyle bir vatan aldım ki, ebediyen sizin olacaktır!”
Velhasıl, bu topraklar Türk’e ve Türklüğe mühürleneli 948 yıl oldu. Asırlar ötesine miras kalacak olan Türk yurdu, atalarımızin bize emanetidir. Bu emanet, her Türk’ün namusudur, şerefidir. Korumak, yaşamak ve yaşatmak ise asli görevimizdir.
Rabbim, bu toprakları Türk yurdu haline getiren, uğruna canlarını feda eden ceddimizi ve tüm şehitlerimizi cennetinde buluştursun. Bizleri de, şehitlerimizin şefaatine nail eylesin.”
Ceylan sözlerini şöyle bitirdi. “Azeri bir sairimizin de dediği gibi Demde gül gamda bülbül demde gül Şatlikda herkes güler Yiğit olda gamda gül. Gamda gülen bir milletin evlatları olarak nice zaferleri nice destanlari bu topraklarda kutlamayı Allah nasip etsin.”