Bayramlar, sevinç günleri, ilgi yakınlık günleri, kutlanan günler, kutlu günler...
‘’Yarının yollarında yıllarını da; ramazansız bırakmayan ‘’Mevlâ, bu yılda ramazansız bırakmadı. Halbuki daha dün’dü ramazan; bu yakınlıkla soluklanıp dururken zamanı; sessiz sedasız gelip aldı bizi kucağına ve bizi rahmet kundağına sarıverdi.
Bir ay boyunca mağrifet, rahmet ve günahlardan kurtulma ümidiyle teselli bulduk. Bu heyecanla çarptı yürekler çünkü Rasûlullah (s.a.s.) dan idi bu müjdeler...
Fitre, zekât ve iftarı ile ekonomik boyutu olan; orucu, teravih, bayramı ile sosyal boyutu olan güzel günler.
Rûz-ı ıyd (bayram günü-Ramazan bayramı) günlerini de bize göre yaşarız biz. Kardeşliğin, paylaşmanın, dayanışmanın, parça değil bütünün yüceliği yinelenir her bayram. Vicdanların nasırlaşmaması içindir bu sosyal duyarlılık. Hanımlar bayrama bir hafta kala başlarlar evlerini daha bir özenle tezyine ve temizliğe. Bayram sevincini yaşamak için dost akraba, komşu ile.
Bayramlarda tatlı yenir, tatlı konuşulur. Şehrimizde, köyümüzde, mahallemizde, apartmanımızda baklavalar açılır, tel tel kadayıflar dizilir, kurabiyeler, börekler, çörekler….
Bazı yörelerimizde su böreği revaçtadır,bazılarında ise nokul dediğimiz çörekçikler. Tahin, ceviz, haşhaş kullanılarak mayalı hamurdan yapılır nokul; isteyen tatlısını yapar, isteyen tuzlusunu… Komşu, arkadaş, hısım, akraba birbirlerine yardım etmeyi vazgeçilmez görev kabul ederler, tatlılar birlikte hazırlanır, işler birlikte kolaylanır… Ne güzeldir bu paylaşım, insanın yüreğini ısıtır, yüzünü güldürür.
Hz. Peygamber (s.a.s.) Hasan bin Sabit’ten, “Her iki bayramda da en güzel, en temiz elbisenizi giyiniz, en güzel kokuyu sürününüz…’’ Bir taraftan da bayramlıklar alınır çoluk çocuğa, kendimize. Fakat yalnız giyinmeyiz bayramlıklarımızı, alamayanları düşünür onlara da giydiririz ki, bayramlar bayram olsun. Bunu gösterişten uzak çocuksu masum duygularla yapabilmektir asıl olan; bu hissiyatla bir yetimin, öksüzün, garibin başını okşayabilmek, bayramda toplumsal huzurumuza sessiz sedasız konulan bir harçtır aslında.
“Gecenin yarısı saat on buçuk, durakta bekleyen simitçi çocuk donuyorsa eğer, beni öldü say’’… dediği gibi ozanın, gerçeği hissedebilmek tüm benliğimizde ve uzanabildiklerimize uzanmak, uzanamadıklarımız için hiç değilse dua edebilmek. Sanırım o zaman hakikatte ve hak ile bayram edebilmenin lezzeti bizi besler, büyütür, başkalaştırır.
Hani çocukluğumuzda arefe gecesi bayram sabahına kadar, başucumuzda bekleyen bayramlık ayakkabıların bizi ışıttığı günlere! O gecenin uykusu farklıdır, sabahı farklıdır. Çünkü bayramdır, neşe, sevinç, huzur günleridir bayramlar. Bu hissiyatı yüreğimizden söküp atmadığımız sürece güzelleşir bayramlar... Başka neler var bayramlarda!...
Arefe günü ikindi namazından çıkan cemaat, kabristanları ziyaret ederek ölmüşlerine yasinler, fatiha’lar ile selâm gönderip bayramlaşır. Biliyoruz ki, arefe ve bayram günleri af günleridir hepimize.
Bayram namazına uyanışımız, heyecanla unutulacak bir hatıra mıdır her birimiz için?
Bayram sabahı erkenden kalkılır sabah namazı kılınır, daha sonra bayram namazı vakti beklenir sevinç içinde. Namazdan sonra cemaat birbiriyle bayramlaşır. Sıra evlerimize gelir, büyük, küçük herkes birbiriyle bayramlaşır. Neşe içinde kahvaltılar yapılır. Şehirlerde başkadır bayram, köylerde başka ama bayramdır işte...
Hz. Aişe annemizin bayram günlerinde def çalan genç kızları dinlediğini, onlarla eğlendiğini biliyoruz.
Bizde de;
Gençler şehirlerde başka eğlenir, köylerde başka. Köy kızlarının sefaları olur, birbirlerinin evlerine toplu gidip gelmeler olur. Delikanlılar da birbirlerinin evlerinde toplu gidip gelmelerle, kendilerine göre oyunlarıyla çıkarırlar bayramların tadını.
Bazı köylerimizde de hanımlar grup hâlinde, her bayram günü için gelecek misafirlere, belirlenen bir yerde yemek ziyafeti verirler. (Isparta Büyükgökçeli Kasabası geleneği)
Bayram sabahı başlar davulcu bayram faslına:
Kıl nazar sağa sola
Kalbiniz sürurla (sevinç) dola
Ey benim devletli ağam
Iyd’ınız (bayram) mübarek ola
Düşman hazan gibi solsun
Dostlarım şâd olup gülsün
Benim aziz komşularım
Iyd’ınız mübarek olsun
Budur sizlere sözümüz
Uyku görmedi gözümüz
Iyd-ı şerif günü bugün
Bakalım nedir sözünüz.
(Ramazan name (Tercüman 1001 Temel Eser)
Bireyselliğin çıkmazında çözüm arayan insanlığa; yetmez oluyor koskoca dünya! Barış namına yapılan savaş, insanoğlunun hırs ve ihtirasıyla kan, gözyaşı, nefret ve çocukların ölümü,çocukların vuruluşu…
Ne kadar acı...
Dünyanın bu keşmekeşliğini seyredip dururken, iyi ki Ramazan iyi ki de bayram diyebilmenin hazzı sarıyor insanı. Çirkinliklere inat güzel dinimizin gönüllere akışı ne güzel!
Bütün insanlığın mutluluğunu gaye edinen bir dinin, bayramları da insanların insanlıklarını hissetmeleri, hissettirmeleri ile bayramlaşır.
Çocuklara verilen bahşiş ve hediyeler ile büyüklerin ellerinin öpülmesi ile ziyaret ve ziyafetleriyle, gönül hoşluğudur, hoştur bayramlar...
Gurbette ise biraz hüzün vardır bayramlarda, ama daha bir kenetler bayramlar bizi coşkusuyla. Biz olduğumuzu hissederiz daha bir içten.
Öyleyse bayramları tatil eylemeyelim kendimize. Koparmayalım sıla-i rahim bağını. Bayram gelmiş neyime dedirtmemek için, gidemesek de gelemesek de bir sıcak selâm gönderebiliriz herhalde.
Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi Ekim 2006 sayısında yayınlanmıştır