//ERMENİ MESELESİNİ UZMANLAR ELE ALMALI
Ermeni meselesiyle ilgili konuları tarihle alakası olmayan araştırmacı yazarların dillendirdiğini söyleyen Yard. Doç. Dr. Artuç, ermeni meselesiyle ilgili yanlış ibarelerin kullanıldığına dikkat çekti. Bu durumun Türk tarihçiliğinin uluslar arası arenalarda zarar görmesine ve itibar kaybetmesine neden olduğunu ifade eden Artuç,"Ülkemizdeki pek çok araştırmacı, 1915'te yaşanan bu olaylar için yanlış bir biçimde 'tehcir' kelimesini kullanmaktadır. Ancak, ülke dışına sürülme, göç ettirme anlamına gelen bu
kelimenin kullanılmasını hatalı bulmaktayız. Zira, tamamen Osmanlı Devleti sınırları içerisinde gerçekleşmiş olan söz konusu olaya ilişkin, 31 Mayıs 1915'te Meclis-i Vükela'da alınmış olan kararda tehcir ifadesi yer almamış olup, bunun yerine sevk ve iskan tabirleri kullanılmıştır. İttihatçıların hükümette olduğu dönemde de konuyla ilgili çok nadir olarak tehcir ifadesine yer verilmiştir. Mondros Mütarekesi'nin ardından İttihatçı liderlerin ülkeyi terk edişiyle birlikte söz konusu mesele için özellikle tehcir ifadesi kullanılmıştır. Burada bir şeye özellikle dikkat çekmek istiyorum. Ermeni meselesinde konuyla ilgisi olmayan hatta tarihçi bile olmayan kendilerine araştırmacı-yazar sıfatını koyan insanların kulaktan dolma bilgilerle belgesiz olayları açıklamaya çalışmaları ermeni meselesini içinden çıkılamaza hale getirmiştir.
//OSMANLI ARŞİVLERİ
Üzülerek belirteyim ki, Osmanlı arşivlerine girmemiş Osmanlıca okumaktan aciz okudukları belgeleri yorumlamaktan yoksun, utanmadan başka eserlerden intihal ederek kitap çıkartan bu kişilerin son derece popüler bir konu olan ermeni meselesini ele almaları boşuna değildir. Bu insanlar meşhur olmak, makam-mevki sahibi olmak ve kendilerine çıkar sağlamak adına böylesine hassas ve uzmanlık gerektiren bir konuda pervazsızca yorum yapabilmektedirler. Elbette yapılan bu yorumların bilimsellikle bağdaşmadığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu durum Türk tarihçiliğinin uluslar arası alanda zarar görmesine, itibar kaybetmesine neden olmaktadır" dedi.
//KULAKTAN DOLMA BİLGİLERLE KONUŞULMAMALI
Ermeni meselesinin bazı kesimler tarafından kulaktan dolma bilgilerle tartışıldığını belirten Yard. Doç. Dr. Artuç, ermeni meselesinde Amerika ve Fransa başta olmak üzere büyük devletlerin siyasi çıkarlar gözettiğini kaydederek,"Günümüzde en fazla tartışılan tarihi konuların başında Ermeni Meselesi ve bu meselenin en önemli süreci durumunda olup, 1915 Mayıs başlarında uygulamaya konulan ve ülkedeki Ermenilerin Suriye ve Mezopotamya'ya gönderilmelerini öngören sevkıyat kararı gelmektedir. Meselenin bu
kadar dallanıp budaklanmasında Ermenilerin uzlaşmaz tutum sergilemeleri ve başta Amerika ile Fransa olmak üzere büyük devletlerin ülkemize yönelik siyasi çıkarlar gözetmesinin önemli rolü olmuştur" diye konuştu.
//SEVKİYAT, GÜVENLİK TEDBİRİDİR
Sevkıyat esnasında bazı üzücü olayların yaşandığını kabul eden Artuç, bu olayların imha amacı taşımadığını dile getirdi. Artuç, Ermeni meselesiyle ilgili açıklamalarına şöyle devam etti: "1915 yılında dönemin İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından alınmış olan Ermeni Sevkıyatı kararı, Osmanlı Devleti'nin sınırları içerisinde yaşayan Ermenilerin bizzat isyan etmeleri ve Ruslarla işbirliği yapmaları nedeniyle alınmış bir güvenlik tedbiridir. Sevkıyat kararının alınmasını sağlayan İttihatçı lider kadro, savaş şartlarına rağmen, Ermeni kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarının karşılanması için azami ölçüde gayret göstermişlerdir. 1915'te yaşanan bu olaylar, Birinci Dünya Savaşı'nın sona
ermesinin ardından İtilaf Devletleri'nin gölgesi altında kurulan İttihatçı karşıtı Osmanlı Hükümetleri tarafından yeniden gündeme getirilmiş ve hiç vakit kaybedilmeden yargıya havale edilmiştir. Yargılamalar sonucunda sevkıyat sırasında bazı üzücü hadiselerin yaşandığı kabul edilmiş, ancak bu olayların bir imha amacı taşımadığı özellikle vurgulanmıştır. Öte yandan Ermeniler, sevkıyat olayını II. Kanal Seferi sırasında İngiliz ordularında gönüllü olarak yer almakla protesto etmişlerdir.
//YURT DIŞINDAKİ ERMENİ LOBİLERİ
Yurt dışındaki Ermeni lobileri, savaştan sonra İttihatçı liderlere yönelik suikastlar düzenleyerek sevkıyat sırasında hayatlarını kaybetmiş olan Ermenilerin intikamını almak istemişlerdir. Sevkıyat kararının alınmasında hiçbir rolü olmayan Milli Mücadele'nin lideri Mustafa Kemal Paşa'yı bile ölüm listelerine alarak meseleyi adeta bir kan davası haline getiren Ermeni Lobileri, günümüzdeki uzlaşmaz siyasetin temellerini atmışlardır. 1915'te yaşanan olaylara farklı bir açıdan bakabilmeyi ve söz konusu olaylarla ilgili bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutabilmeyi amaçladım. Bu yüzden şimdiye kadar pek çok çalışmada ele alınmış olan Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihçesine, Birinci Dünya Savaşı öncesi yaşanan gerginliklere, Van, Zeytun İsyanları'nın ayrıntılarına değinmek yerine sevkıyat kararının alınmasına neden olan gelişmelere, bu kararın ne şekilde değerlendirilmesi gerektiğine, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Ermenilere karşı olumsuz bir tutumda olup olmadığına, 1915 olaylarının yargılanma sürecine ve Ermenilerin bu mesele dolayısıyla ortaya koymuş oldukları uzlaşmaz tutumun boyutlarına orijinal belgelerden istifadeyle değinmeye çalıştım."
//1915 ERMENİ SEVKIYATI KARARI NİÇİN ALINMIŞTIR?
Artuç, Ermeni sevkıyat kararının neden alındığını şöyle ifade etti:
"Osmanlı Devleti, 2 Ağustos 1914'te Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamış, Ağustos'ta da seferberlik ilan etmişti. Ancak, Ermenilerin çoğunluğu seferberlikle ilgili alınmış olan kararlara uymamışlar, meclisteki Ermeni mebuslarından bir kısmı da Rusya'ya kaçmışlardı. Bu durum üzerine Dahiliye Nazırı Talat Bey, Erzurum Ermeni Mebusu Varteks Efendi'yi çağırtarak, olası taşkınlıklar durumunda can ve mal kayıplarının önüne geçilebilmesi amacıyla sağduyulu hareket etmeye davet etmiştir.
//ERMENİ İSYANLARI
Bu sıralarda ortaya çıkan küçük çaplı olaylar bastırılmışsa da, 1915 Şubat'ında Zeytun ve Nisan ayı içerisinde Van, Çatak ve Bitlis'te baş gösteren geniş çaplı isyanlar, İttihat ve Terakki Hükümeti'ni oldukça güç durumda bırakmıştır. Bölgedeki Ermeni isyanlarının giderek tehlikeli boyutlara ulaşması ve Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapıp, Müslüman ahaliyi katletmeye başlamalarının ardından, bu tarihe kadar iyi niyetini muhafaza eden Dahiliye Nazırı Talat Bey, 24 Nisan 1915'te tüm Vilayetlere göndermiş olduğu bir genelgeyle Ermeni komite merkezlerinin kapatılmasını ve sorumlularının derhal tutuklanmalarını istemiştir. Söz konusu genelgeyle Ermeni komitecilerine büyük bir darbe indirilmiş olmasına rağmen, isyan olaylarının önü alınamamıştır. Bu yüzden, İttihat ve Terakki'nin önde gelen isimlerinden olan Bahriye Nazırı ve IV. Ordu Kumandanı Cemal Paşa'nın 8-10 Nisan 1915 tarihli telgrafı üzerine Konya'ya sevklerine karar verilmiş olan Zeytun Ermenileri, Dahiliye Nazırı Talat Bey'in yukarıda belirtmiş olduğumuz ve güvenlik gerekçelerinin ileri sürüldüğü genelgesi üzerine Halep, Şanlıurfa ve Zor'a sevk edilmeye başlanmıştır. Olayların artarak devam etmesi üzerine Harbiye Nazırı Enver Paşa, 2 Mayıs 1915'te Talat Bey'e bir yazı göndererek toplu halde bulunan Ermenilerin Rusya içlerine ve Anadolu'nun farklı bölgelerine gönderilmelerini istemiştir. Talat Bey, Enver Paşa'nın bu yazısı üzerine Ermeni sevkıyatını fiilen başlatmış, birkaç hafta sonra da konuyu Meclis-i Vükela'ya havale etmiştir. Olağanüstü toplanan Meclis-i Vükela, 31 Mayıs 1915 tarihli toplantısının ardından Ermeni sevkıyatına dair gerekli resmi müsaadeyi vermiştir.
//ORTAYLI’NIN GÖRÜŞÜ
Sonuç olarak, Ermeni sevkıyatı kararı İlber Ortaylı'nın da ifade ettiği gibi, olası bir isyan hazırlıklarına karşı alınmış bir tedbir niteliğinde olmayıp, Ermenilerin bizzat isyan etmeleri ve masum Türk-Müslüman halkı katletmeleri üzerine son çare olarak alınmıştır. Nitekim Dahiliye Nazırı Talat Bey, sevk kararının alınmasında amaçlarının Ermenileri imha etmek olmadığını, bilakis cephegerisi güvenliğini sağlamak, Ermenilerin Ruslarla işbirliğini engellemek ve bu sayede Doğu Anadolu'da kurulması planlanan Ermeni devleti senaryolarının önüne geçmek olduğunu belirtmiştir. Başlangıçta savaş bölgeleriyle sınırlı tutulan sevkıyat kararı, ülke içerisinde olası bir iç savaşa meydan vermemek amacıyla Anadolu içlerinde yaşayan diğer Ermeniler için de uygulamaya konulmuştur. Bu arada Ermenilerin sevk edilmesini öngören kararın Almanya'nın teşvikiyle alındığına dair bazı iddialar bulunmaktadır.
//ENVER PAŞA’NIN TALİMATI
Ancak, Enver Paşa'nın ilgili yazısı gereğince Ermeni sevkıyatını başlatmış olan Talat Bey, 16 Aralık 1915'de ülke genelindeki tüm Vilayet ve Mutasarrıflıklara bir yazı göndererek, sevkıyat kararının herhangi bir devletin baskısı veya etkisi altında kalınmadan tamamen iç güvenlik gerekçeleriyle alındığını vurgulamıştır."
//DEĞERLENDİRME
Sevkıyat sırasında Osmanlı Devleti'nin Ermenilerin can ve mal güvenliğini kontrol altına aldığını vurgulayan Artuç:"İmparatorluk geleneğine sahip bir devletin en temel görevlerinden birisi olan iç güvenlik meselesi, değişik etnik gruplar göz önüne alınarak problemsiz bir şekilde çözüme kavuşturulmalıdır. Osmanlı Devleti'nin, 1915'te artarak devam eden Ermeni saldırılarına karşı başta Doğu Anadolu olmak üzere ülkedeki Türk-Müslüman halkın can güvenliğini sağlamak amacıyla, Ermeni vatandaşlarını bulundukları bölgelerden kendi sınırları içerisindeki bir başka bölgeye sevk etme olayını bir etnik grubu imha etmek tabiriyle izah etmek mümkün değildir. Bahsetmiş olduğumuz imparatorluk geleneğiyle yetişmiş ve bu geleneği özümsemiş İttihat ve Terakki liderlerinin ve sayısız etnik yapıyı yüzyıllardır bünyesinde barış ve huzur içerisinde yaşatma geleneği olan Osmanlı Devleti'nin, sınırları içindeki küçük bir Ermeni azınlığı özellikle hedef almış görünüyor olması tarihsel gerçeklerle de bağdaşmamaktadır"
diye konuştu.
//YARGILANMA SÜRECİ
Artuç, sevkıyat kararının yeniden gündeme getirilmesi ve yargılanma süreciyle ilgili olarak konuyu şu şekilde özetledi: "1915'te gerçekleşmiş olan Ermeni sevkıyatı, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ve İttihatçı liderlerin yurt dışına çıkışının hemen ardından, İtilaf Devletleri'nin baskısı altında kurulan İttihatçı aleyhtarı Osmanlı Hükümetleri tarafından yeniden gündeme getirilmiştir. Birinci Damat Ferit Paşa Kabinesi döneminde, Almanya'da oldukları belirlenen İttihatçı liderlerin iadeleriyle ilgili Hariciye Nezareti'nin isteği üzerine tesis edilen Sıkıyönetim Mahkemesi Tahkik Heyeti tarafından hazırlanmış olan, 21
Mart 1919 tarihli İzahname'de 1915 Ermeni sevkıyatı için askeri sebeplerden dolayı Hükümet-i Osmaniye'ce alınmış bir tedbir ibaresi kullanılmıştır. Söz konusu belgede sevkıyat olayının etnik bir imha hareketi olmadığı belirtilmesine karşın, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Merkez-i Umumi azasından Dr. Bahaddin Şakir ile Trabzon eski Valisi Cemal Azmi Bey'in, 1915 Haziran'ında Erzincan ve Trabzon'da bir takım olumsuz hadiselerin içerisinde yer aldıkları iddia edilmiştir. Bu iddialara göre; Dr. Bahaddin Şakir Bey, 1915 Haziran ayı içerisinde Erzurum ve Erzincan'dan yola çıkartılmış olan Ermenilerin Kemah Boğazı'nda pusuya düşürülerek Kürt çetecilerin saldırılarına maruz kalmalarına sebebiyet vermiştir. Bu saldırılar sonucunda Ermeni kafilesinin tamamı imha ve yanlarında bulunan değerli eşyaları da gasp edilmiştir. Cemal Azmi Bey ise, Trabzon'dan gerçekleşen sevkıyat sırasında kimsesiz kalmış ve yetimhanelere yerleştirilmiş Ermeni çocuklarını, yetimhanelerden çıkartılıp kayıklara bindirilerek Trabzon'a bir buçuk-iki saat mesafede Karadeniz'e atılarak öldürülmelerine neden olmuştur. Ancak bu iddiaların İttihatçılara karşı adeta bir kan davası düşmanlığıyla tavır almış ve İtilaf Devletleri'nin baskısı altında kalmış Osmanlı Hükümetleri döneminde gündeme getirilmiş olduğunu dikkate almak durumundayız."
Artuç ayrıca, sonuç olarak,"1915'te alınan Ermeni sevkıyatı kararı, olası isyan hazırlıklarına karşı alınmış bir tedbir değildir. Aksine, Ermenilerin isyan etmeleri ve Ruslarla işbirliği yapıp Osmanlı ordularına karşı bizzat savaşa girmeleri nedeniyle iç güvenliği sağlamaya yönelik alınmış bir karardır. Sevkıyat kararı başlangıçta cephe gerisi bölgeler için düşünülmüş, ancak savaş şartları ve muhtemel bir iç savaş felaketinin önüne geçebilmek amacıyla Anadolu'nun diğer bölgelerinde de uygulanmıştır"
ifadelerine yer verdi.