Yemen, Doğu Türkistan, Keşmir ve Filistin’de insanlık dramının yaşandığını aktaran Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Hukuki ilkeleri yok sayan bir anlayış, işkence, baskı, dayatma, asimilasyon ile yıldırma gibi zalimane tutumlar karşısında insan hak ve onuruna saygı duyan vicdan sahibi hiç kimsenin sessiz kalması düşünülemez” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Antalya’nın Alanya ilçesinde 21-24 Aralık tarihlerinde düzenlenen, “37. İl Müftüleri İstişare Toplantısı” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından sonuç bildirgesinin kamuoyu ile paylaşılmasıyla sona erdi. Toplantı kapsamında gerçekleştirilen oturum ve müzakereler sonucunda 19 maddelik bildiri kaleme alındı. Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu din konusunda aydınlatmak, manevi hayata rehberlik etmek ve İslam’ı bütün insanlığı buluşturmak amacıyla hizmet üreten önemli bir teşkilat olduğuna vurgu yaptı.
“İNSAN EŞYANIN ESİRİ OLMUŞTUR”
Kardeşlik ve dostluğun mazlum ile muhtaçlara uzanan iyilik elinin olduğunu ifade eden Erbaş, "Başkanlığımız söz konusu amaca matuf çalışmalarını Kur’an ve Sünnet rehberliğinde, İslam medeniyetinin zengin bilgi mirası eşliğinde, temel kaynaklara dayalı sahih bilgiyi esas alarak gerçekleştirmektedir. Bu sebeple, ülkemizin en köklü kurumlarından olan başkanlığımız, bütün faaliyetlerinde her türlü etnik, mezhebi, siyasi, kültürel, ideolojik tartışmaların dışında kalarak İslam’ın temel ilkeleri ve milletimizin ortak değerleri ekseninde hizmet etmeye devam edecektir. Ankara’da “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” üst başlığıyla gerçekleştirilen 6. Din Şurası, yurtiçi ve yurtdışı din hizmetleri, din eğitimi ve dini yayınların geliştirilmesi, toplumsal meselelere temel dini referanslar bağlamında çözümler üretilmesi gibi birçok konuda başkanlığımız çalışmaları için önemli tavsiyeler içermektedir. Alınan şura kararlarının hayata geçirilmesi konusunda hassasiyet gösterilecektir. İlgi ve algıların sürekli değiştiği günümüzde, küresel ölçekte insanlığın maruz kaldığı krizlerin en temel sebebi, anlam ve ahlak konusunda yaşanan savrulmalardır. Üzülerek müşahede etmekteyiz ki bugün, hayatın manası ve gayesi kaybedilmeye yüz tutmuş varlığı anlamlı, insanı ahlaklı kılan değerler hayatın dışına itilmiştir. Küresel boyutta bir kimlik, şuur ve istikamet sorunu hayatı kuşatmış yeryüzü, insanoğlunun hizmetine amade kılınmışken, insan eşyanın esiri olmuştur. Bu sebeple, bütün insanlık için daha güzel bir gelecek adına atılması gereken en önemli adım bireysel, toplumsal ve küresel boyutta bir ahlak inşasıdır. Dolayısıyla her mümin, insanlık için huzurlu, adil ve yaşanabilir bir dünya oluşturma yolunda gayret göstermeyi ihmal edilemez bir sorumluluk olarak görmelidir” dedi.
“DUYARLILIKLA HAREKET ETMESİ HAYATİ ÖNEMİ HAİZDİR”
Diyanet İşleri Başkanlığının şiddetle mücadele çalışmalarını merhamet projesi olarak yürütmekte olduğunu aktaran Erbaş, “Bu bağlamda indirgenmiş ve daraltılmış bir yaklaşımın ötesinde, kimden gelirse gelsin ve kime karşı yapılırsa yapılsın, şiddetin her türlüsüne karşı topyekun bir mücadele anlayışını benimsemektedir. İletişimin tüm boyutlarıyla hayatı kuşattığı, her yaştan insanın vaktinin önemli bir kısmını dijital platformlarda ve sanal ortamlarda geçirdiği günümüzde, medya mecralarının yayın politikaları ve içerikleri oldukça stratejik hale gelmiştir. Söz konusu alanda sorumluluk bilinciyle yürütülen nitelikli çalışmaların önemi ve etkisi tartışılamaz. Ancak ahlaki ve kültürel değerlerimizi, çocukların ve gençlerin duygu dünyalarını ve gelişimsel özelliklerini dikkate almayan; şiddet, nefret ve kavgayı özendiren sorumsuz içerikler bireysel ile toplumsal yapıda ciddi tahribatlara sebep olmaktadır. Dolayısıyla, medya mecralarında yayın ve paylaşım yapanların ahlaki ilkelere büyük bir titizlikle bağlı kalması, medyayı takip eden herkesin de azami bir dikkat ve duyarlılıkla hareket etmesi hayati önemi haizdir" diye konuştu.
“GENÇLİK HİZMETLERİNE KATKIDA BULUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Aile yapısına da değinen Erbaş şunları söyledi: "Ailede adaletin, ihsan ahlakının, sorumluluk bilincinin, istişarenin, karşılıklı anlayışın hakim kılınması ve eşlerin birbirine güven duyması gerekmektedir. Sevinç, başarılar kadar, keder ve sıkıntıların da paylaşılması İslam’ın gereğidir. Bencilliğin ve çıkar ilişkilerinin girdabı içinde güven duygusunu kaybedildiği bir dünyada, aile dokusu da zarar görmektedir. Diğer yandan aileye, nikaha, cinsiyet gibi fıtrı gerçekliklere karşı tavır alan yaklaşımlar, asla tasvip edilemez. Diyanet İşleri Başkanlığı, il ve ilçelerimizde Aile ve Dini Rehberlik Bürolarının öncülüğünde tüm mensuplarıyla aile bilincini güçlendirmek, aile değerlerini ayakta tutmak ve aileyi her türlü riskten korumak amacıyla çalışmalarını sürdürecektir. Bugün bir yanda tüketim sektörü ve gösteriş tutkusu, diğer tarafta tefrika ve anarşi üreten terör örgütleri, hedef olarak gençleri seçmektedir. Ruhunun derinliklerinden gelen en temel ihtiyaç olan “inanma ve bağlanma” duygusu doğru bilgilerle desteklenmediğinde, gençler farklı arayışlar, çelişkiler, bunalımlar, batıl akımlar, sapkın yönelişler ya da boş vermişlik yaşayabilmektedir. Bu sebeple gençliğe yönelik hizmetler, Başkanlığımızın ziyadesiyle önem verdiği ve hızla geliştirdiği hizmet alanıdır. KYK görevlileri ve gençlik koordinatörleri başta olmak üzere, tüm mensuplarımız özel bir dikkat, duyarlılık, özveri ve samimiyetle gençlik hizmetlerine katkıda bulunmaya devam edecektir.”
“BÜYÜK BİR İNSANLIK DRAMI YAŞANMAKTADIR”
Çocuklara yönelik faaliyetleri önemsediklerini sözlerine ekleyen Erbaş, “Bu kapsamda açılan 4-6 yaş grubu Kur’an kurslarımız, çocuklarımızın İslam inancı ve ahlakıyla tanıştığı, değerlerimizi yaşayarak öğrendiği son derece verimli bir hizmet ağına dönüşmüştür. Değişen toplumsal talepler ve oluşan yeni ihtiyaçlar göz önüne alındığında, 4-6 yaş grubu kurslarımıza olan ilginin daha da artacağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda, 4-6 yaş grubu kurslarımızı fiziki imkan, nitelikli eğitimci ve kapsayıcı eğitim programlarıyla her açıdan geliştirmek en önemli hedeflerimizdendir. Bugün, bütün dünyanın gözü önünde ümmetin mahzun beldelerinde, Yemen’den Doğu Türkistan’a Keşmir’den Filistin’e kadar tüm mazlum coğrafyalarda büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. İnsani ve hukuki ilkeleri yok sayan bir anlayış ve zulüm, işkence, baskı, dayatma, asimilasyon ve yıldırma gibi zalimane tutumlar karşısında insan hak ve onuruna saygı duyan vicdan sahibi hiç kimsenin sessiz kalması düşünülemez. Dolayısıyla, ümmetin birlik ve bütünlüğünü merkeze alan somut, kalıcı, gerçekçi adımlar atmanın ve kötülük, haksızlık, adaletsizlik ve merhametsizlik karşısında hep birlikte mücadele etmenin gerekliliği bir kez daha açıkça ortaya çıkmıştır. Bu itibarla, mazlumlar ve masumlar özgürlüğüne kavuşuncaya kadar üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmemiz her şeyden önce bir insanlık ödevidir” şeklinde konuştu.