Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek, “1915 Ermeni çetecilerinin eline silahı tutuşturanlar, binlerce, on binlerce vatan evladının masum kanının akıtılmasını teşvik edenler, tahrik edenler, her türlü desteği sağlayanlarla günümüzde ülkemizi kana bulayan, binlerce vatandaşımızın kanını akıtıp yüreğimizi dağlayan, teröristlere silah veren, eğiten, teşvik eden, her türlü desteği veren aynı adreslerdir, aynı çevrelerdir" dedi.
1. Meclis’te 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM’nin kuruluşunun 95. yılı nedeniyle anma töreni düzenlendi. Törene TBMM Başkanı Çiçek’in yanı sıra Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı. 1920’de dönemin en yaşlı üyesi sıfatı ile Mebus Şerif Bey’in konuşmasıyla başlayan tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti.
TBMM Başkanı Çiçek, törende yaptığı konuşmada, TBMM’nin 95. yıl önce bugün açıldığını belirterek, “Bugün bizim en gururlu günümüzdür. Sevinçliyiz ve mutluyuz. Başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere herkesin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum. 23 Nisan 1920 bizim tarihimizde bir dönüm noktasıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ulaşan heyeti temsili üyelerin 4 aylık bir hazırlık döneminden sonra Hacı Bayram Camii’nde kılınan cuma namazını takiben tam istiklal tam hürriyet hedefiyle 23 Nisan 1920’de TBMM açılmıştır” diye konuştu.
“TBMM AÇILDIĞINDAN İTİBAREN MİLLETİMİZİN YEGANE TEMSİLCİSİ OLMUŞTUR”
Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:“TBMM’nin açılışıyla tarihimizde yeni bir dönem başlamıştır. Böylece binlerce yıllık tarihi boyunca devletsiz kalmamış milletin evlatları Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti’nden sonra Anadolu’da genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için tarihi bir adım atmıştır. Türk milletinin tarih sahnesinden silinmek istendiği yıllardan Ankara Anadolu’nun ortasında 20 bin nüfuslu küçük bir şehirdi. TBMM ise çatısındaki kiremitler, milletvekillerinin oturdukları sıralar, yakılan soba ve zabıt tutulan kağıtlar milletin dayanışmasıyla temin edilmişti. TBMM’nin açılmasıyla Türk tarihinde bir dönem kapanmış, yeni bir dönem açılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu dönemi şöyle özetlemiştir; ‘Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur. Hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’ TBMM açıldığından itibaren milletimizin yegane temsilcisi olmuştur. Meclisimiz bu vasfıyla milli mücadeleyi zafere ulaştırarak hem Gazi Meclis unvanını hem de kurucu Meclis unvanını almıştır. Ülkemizin bağımsızlığını canlarından aziz bilen kurucu büyüklerimiz, bu salonda yaptıkları çalışmalarla milletimizi tarih sahnesinden silinmekten kurtarmışlardır. Onlar yaptıkları görevle milli tarihimize altın harflerle kaydedilmişler, gönüllerimizde müstesna bir yer edinmişlerdir. Onlar düşman toplarının sesi Polatlı’dan duyulurken bile hiçbir yılgınlık göstermemişler, teslim olmayı da asla düşünmemişlerdir.”
“TBMM’NİN AÇILMASIYLA TÜRK MİLLETİNİ TARİH SAHNESİNDEN SİLMEK İSTEYENLERİN HEVESLERİNİN KURSAĞINDA KALACAĞI GÖSTERİLMİŞTİR”
“Türk milleti 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açarak tarih sahnesine yeniden döndüğünü bütün dünyaya ilan etmiştir” diyen Çiçek, “TBMM’nin açılmasıyla Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyenlerin heveslerinin kursağında kalacağı gösterilmiştir. TBMM’nin açılışıyla al bayrağımızı gönlerden indirmek isteyenler büyük bir hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu nedenle bugün bizlerin coşku günüdür, bayram günüdür hepimize bir kez daha kutlu olsun” dedi.
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedeninin Osmanlı Devleti’nin nüfusu altındaki toprakları paylaşmak ve Türkleri tarih sahnesinden silip atmak olduğunu söyleyen Çiçek, “Günümüzden yüz yıl önce yaşanan ve milletimizin büyük acılar yaşadığı savaşta emperyalist devletler, Afrika ve Ortadoğu’da egemenliklerini kabul ettirerek büyük ölçüde amaçlarına ulaşmışlardır. Emperyalist devletlerin ikinci büyük hedefi de Anadolu’yu istila edip bizleri tarih sahnesinden silip atmaktı. Birinci Dünya Savaşı’nın mağlupları arasında sayılmamız, istilacı devletlerin bin yıllık hedeflerine ulaşmaları için uygun bir zemin hazırlamıştı. Malazgirt’ten Viyana’ya kadar tarihimizi zaferlerle donatan kahraman ordumuzun dağıtılması Anadolu’yu işgal edilmeye ve Türk milletinin sindirip yok etmeye müsait bir hale getirmiştir” ifadelerini kullandı.
“BU MİLLETE ESARETİ KABUL ETTİRMEK İÇİN GENETİK HAFIZASININ SİLİNMESİ GEREKİYORDU”
Düşmanın Türk milletini tarih sahnesinden silip atmak istediğinin ilk ipucunu 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’yle verdiğini kaydeden Çiçek, “Anlaşma şartlarıyla Anadolu’yu işgal etmek istediğinin ipuçlarını veren düşman nitekim 13 Kasım 1918’den itibaren gemilerini Çanakkale’den sokarak Anadolu’yu işgal etmeye başlamıştır. Düşman hedefi İstanbul dahil Anadolu’yu batıdan, kuzeyden, güneyden işgal ederek bizi Anadolu’nun ortasına hapsetmekti. Ancak onlar bizim milletimizin tarih boyunca hiçbir istilacıya boyun eğmediğini hesaba katmamışlardı. Bu millete esareti kabul ettirmek için genetik hafızasının silinmesi gerekiyordu. Aksi takdirde son ocak sönene kadar direniş kaçınılmazdı. Onun için milli mücadeleyi örgütleyecek lidere ve milli mücadeleyi yürütecek kadrolara ihtiyaç vardı. O kadroların liderliğini Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk üstlenmiştir. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlattığı kutlu yürüyüşle önce Amasya’ya ulaşmış, ardından Erzurum ve Sivas’ta mücadelenin bütün ilkeleri karara bağlamıştır. Nihai hedefe ulaşmak için mücadele karargahı Ankara’ya taşınmıştır” şeklinde konuştu.
“1915 ERMENİ ÇETECİLERİNİN ELİNE SİLAHI TUTUŞTURANLAR, GÜNÜMÜZDE ÜLKEMİZİ KANA BULAYAN BİNLERCE VATANDAŞIMIZIN KANINI AKITIP YÜREĞİMİZİ DAĞLAYAN, TERÖRİSTLERE SİLAH VEREN AYNI ADRESLERDİR”
Bir milletin birliği ve dirliğinin bozulduğunda birliğini yeniden tesis etmek ve mukavemet güçlerini oluşturmanın son derece güç olduğunu ifade eden Çiçek, şunları kaydetti:
“Bu sebepledir ki, İstiklal Savaşı’nın en zor safhası dağıtılan ordunun yeniden teşkil edilmesi olmuştur. Bir zamanlar Basra Körfezi’nden Adriyatik Denizi’ne hükmeden milletin çocukları başlattıkları mücadele ile ezilen ve istilaya uğrayan bütün mazlum milletlere kurtuluşun yolunu bu mücadele ile göstermişlerdir. TBMM’yi açan büyüklerimiz 95 yıl önce bu çatı altında yemin ederek milli mücadelenin neferi olmaktan başka hiçbir paye peşinde koşmayan fedakar ve aziz insanlardı. İstiklal Marşı’nı göğüslerimiz gere gere söylememize vesile olan tam inanmış büyüklerimizdi. O yüce insanlar sayesinde 95 yıl önce bugün bağımsızlık meşalesi buradan yakılmıştır. Yine o yüce insanlar sayesinde zorbalığa boyun eğilmemiş ve büyük emperyalist oyun bozulmuştur. Şu iyi bilinmeli ve her zaman da hatırda tutmalıyız ki; ülkemize, milletimize yönelik oyunlar, saldırılar, kurulan tuzaklar bitmemiştir, öyle anlaşılıyor ki bitmeyecektir. Değişik adlarla, değişik senaryolarla bugün de yenileri sahneye konmaktadır. Son günlerde bazı şahısların ve bazı parlamentoların Ermeni Diasporasının ve arkasındaki güçlerin yürüttükleri bir iftira ve karalama kampanyasına şahit oluyoruz. Tek yanlı, önyargılı, tarihi gerçeklikten ve objektiflikten uzak, yok hükmünde olan bu söylem ve kararlarla bir tezgah kurulmaktadır. Bu yüce çatı altında milletin Meclisi’nin çatısı altında belirtmek isterim ki 1915 Ermeni çetecilerinin eline silahı tutuşturanlar, binlerce, on binlerce vatan evladının masum kanının akıtılmasını teşvik edenler, tahrik edenler, her türlü desteği sağlayanlarla günümüzde ülkemizi kana bulayan, binlerce vatandaşımızın kanını akıtıp yüreğimizi dağlayan, teröristlere silah veren, eğiten, teşvik eden, her türlü desteği veren aynı adreslerdir, aynı çevrelerdir. 40 yıldır kanlı terör eylemleriyle maddi, manevi bize çok şey kaybettirdiler. Şimdi de sözde soykırım yalanlarıyla yeni bir saldırı başlattılar. Bunu iyi anlamımız lazım. Bir şeyi daha bilmemiz gerekir ki bu söylemleri ve kararları alanların bazılarının elleri kirlidir ve kanlıdır. Bizim üzerimizde temizlemeye çalışıyorlar.”
“VATANIN BİRLİĞİ, MİLLETİN GELECEĞİ, DEVLETİN BAĞIMSIZLIĞI SÖZ KONUSU OLUNCA KADER BİRLİĞİ ETMEK ZORUNDAYIZ”
“Anadolu’yu kendine yurt edinen milletlerin her zaman uyanık durması gerekir” ifadesini kullanan Çiçek, “Birliğini bozan düşmanın oyununa gelen milletler tarih sahnesinden çekilip gitmişlerdir. Enerjisini koruyan milletler, tarihin öznesi olmaya devam etmişlerdir. Bizimde her zaman dinç ve uyanık olmamız gerekir. Birliğimize ve dirliğimize kast edenlere fırsat vermememiz icap eder. Geçmişimiz elbette geleceğimizin referansıdır ama teminatı değildir. Millet senlik benlik kavgasına girdiğinde hürriyet ve istiklalin tehlikeye düşmesi kaçınılmazdır. Milli uyum bozulduğunda dirlik ve düzenimize kast edenlerin amaçlarına ulaşacaklarından şüphe duyulmamalıdır. Anadolu bizim bin yıllık evimiz ve ebedi vatanımızdır. Burada hür ve bağımsız bir şekilde yaşadıysak devletimiz ve milletimiz sayesindedir. Güçlü devletler güçlü ordularla kurulur. Bu yüzdendir ki Anadolu’yu işgal eden müstevliler onların işbirlikçileri Mondros Mütarekesinden sonra ilk iş olarak ordumuzu dağıtmışlardır. Vatanın birliği, milletin geleceği, devletin bağımsızlığı söz konusu olunca kader birliği etmek zorundayız. Bu duyarlılığı 95 yıl önce TBMM’nin açılışını gerçekleştiren büyüklerimiz gösterdi. Bugün de bizler devletimizin bağımsızlığına, milletimizin hürriyetine kast edenler olduğunda aynı duyarlılığı göstermeliyiz” diye konuştu.
“ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN 1. MECLİS BİZE HER ZAMAN ÖRNEK OLMALI”
Milletin menfaatleri için gerektiğinde kişisel menfaatlerden feragat etmek gibi bir sorumluluğa sahip olduklarını ifade eden Çiçek, şöyle konuştu:
“1. Meclis’in sahip olduğu yüce ruha bugüne kadar sahip çıktığımız gibi bugünden sonra daha çok sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Çünkü varlığımızı ülkemize ve milletimize borçluyuz. Milletimizin ve devletimizin çıkarlarını kendi çıkarlarımızın üstünde tutmalıyız. Allah devlete de millete de zeval vermesin. Şartlar ne olursa olsun 1. Meclis bize her zaman örnek olmalı ve olağanüstü şartlar altında bile hukuku ve adaleti üstün tutmalıyız. İlk Meclis’in kuruluş ilkelerinden sapmadan demokrasimizi yaşatmalı, istiklal ve hürriyetimizi hiçbir şeyle değişmemeliyiz. Bilinmelidir ki, TBMM’nin iradesi milletin iradesidir. Bu iradeye her zaman saygı göstermeliyiz. Bugün aynı zamanda çocuklarımızla beraber bir başka coşkuyu yaşıyoruz. Bu da çocuklara bayram armağan eden tek ülke olmanın gururu ve coşkusudur. Çocuklarımızın başarılı olmalarını dünyada saygın bir yer edinmelerini istiyoruz. Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşilerin Anadolu erenlerinin bu toprakların mayasında çaldığı sevgi felsefesini öğrenerek kardeşlik duygularının daha da yeşermesini istiyoruz. Ekilmeye çalışılan düşmanlık tohumlarına rağmen birbirlerini severek bu ülkenin değerlerine, kültürüne sahip çıkarak yetişmelerini amaçlıyoruz. Çünkü bizim birbirimizi sevmekten ve kucaklaşmaktan başka çaremiz yoktur. Birbirimizi sevmeden bundan çekinmeden ve birbirimize güvenmekten başka çıkış yolu, tarihimiz, geleneklerimiz, bu çağın gerçekleri bunu emretmektedir.”
Konuşmaların ardından Çiçek, Meclis Özel Defteri’ni imzaladı. Ardından Çiçek ve Bahçeli, Ankara Seğmenlerinin gösterisini izleyerek, çocuklarla hatıra fotoğrafı çektirdi.