Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun herkese eski Türkiye alışkanlıklarını hatırlattığını söyledi.
Davutoğlu, TOBB Genel Merkezi'nde düzenlenen TOBB Sektörel Ekonomi Şurası'nda yaptığı konuşmada, 8 Nisan'da 81 ilin temsilcileriyle birlikte olduklarını, 59 sektörden kadın ve genç girişimcilerin temsilcileriyle de bugün görüşeceklerini, sektör bazında Türkiye'nin sanayisini geliştirmek, üretimi artırabilmek için yapılacakları ele alacaklarını söyledi.
Siyasi karar mekanizmalarıyla ekonomik alanda çalışan özel sektör temsilcileri ve girişimcileri arasında sağlıklı istişare olmazsa, karşılıklı görüş alışverişi olmazsa Ankara'da aldıkları kararların kağıt üzerinde kalacağını belirten Davutoğlu, diğer taraftan bürokrasinin bu kararların hayata geçmesini birçok mevzuat engeliyle yavaşlatabileceğini de kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, "Eğer sizler, bizlerle sağlıklı iletişim kanallarına sahip olmazsanız sizin şirketleriniz bazında, sektör bazında geçtiğiniz stratejilerle bizim Türkiye'nin makro ekonomik gelişmesi ve makro stratejisi anlamındaki kararlarımız arasında bir irtibat olmaz" diye konuştu.
YAPISAL DEĞİŞİM
Türkiye'nin 12 yıl içinde yapısal bir değişim yaşadığını belirten Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Ama en büyük değişim zihniyet değişimi. Zihniyet değişimi aslında eski Türkiye, yeni Türkiye ayrımında da kendisini çok açık bir şekilde ortaya koyan bir yaklaşım. Daha önceki dönemlerde seçim öncesinde vaatler verilir, seçim sonrasında eldeki dar kaynaklarla bu vaatler karşılanamadığı için ekonomik krizlerin ve itibar kaybının önü açılırdı. Niye biz 12 yılda her seçimi kazandık biliyor musunuz? Çünkü yapamayacağımız hiçbir şeyi vadetmedik, vadettiğimiz her şeyi de yaptık. İşte bu sebeple bir itibar, bir güven, istikrar ortamı oluştu.''
TOBB İSTİŞARESİ
Davutoğlu, son dönemde TOBB ile neden yakın istişarede bulunduklarına ilişkin ise şu açıklamaları yaptı:"Çünkü vadettiklerimizin hayata geçmesi için sizlerin ve bizlerin omuz omuza çalışması gerekiyor. Kamu ile özel sektörün birlikte bu vaatleri hayata geçirmesi gerekiyor. Nitekim, 12 yıl içinde dünya ekonomisi küçülürken, özellikle 2008 krizinden sonra, Türk ekonomisi eğer büyümüşse siyasi karar alıcıların yani bizlerin, daha önceki dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemde onun, şimdi bizlerin temel ilkesinin toplumun her kesimiyle istişare etmek, toplumu motive etmek, hedef koymak, hedefe gidecek adımları da rasyonel bir şekilde planlamak. Ekonomide en büyük tehlike irrasyonelitedir, akıl dışılıktır, mantık dışılıktır, hesaba gelmemezliktir. Hedefiniz ve vizyonunuz büyük olacak, iddia sahibi olacaksınız ama kesinlikle bu iddianız bir tür hayalperestliğe dönüşmeyecek."
"AYNI FREKANSTA ATMASINI SAĞLAMAYA ÇALIŞIYORUZ"
İddia sahibi oldukları için çok kötü şartlardaki karayollarını duble yollara dönüştürdüklerini vurgulayan Davutoğlu, ileriki dönemde ise bütün ana aksları otobanlara çevireceklerini söyledi.
Davutoğlu, "Çökmüş bir demiryolu ağına sahipken önce rehabilite ettik, sonra hızlı trene geçtik, şimdi yüksek hızlı trene geçiyoruz. İstanbul-Ankara 6-7 saat sürerken 3,5 saate indi. Şimdi hedefimiz 1,5 saate indirmek. Bunu şunun için zikrediyorum, hedefleriniz olacak, aynen sizin iş dünyasında yaptığınız gibi. Ama hedefler fizibiliteye dayanacak. Olabilir hedeflere dönük olarak da planlamalar yapılacak, hesap yapılacak. Hem ülkenin makro gelişmesi hem de vatandaşlarımızın mikro hayatlarının, kendi dünyalarındaki alanlarının genişlemesi icap edecek" diye konuştu.
Böyle bir mantıkla 62. Hükümeti kurduktan sonra orta vadeli programı, 25 öncelikli dönüşüm programlarını açıkladıklarını, değişik sektörlerle bir araya geldiklerini anımsatan Davutoğlu, toplumsal nabızla ekonominin nabzının aynı frekansta atmasını sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "Şimdi bir taraftan bu Cumartesi başlayacak olan kampanya hazırlıklarını yürütürken, bir taraftan da şeytan taşlarken tabiri caizse, 1915 olayları ile ilgili bugün dahil birçok telefon diplomasisi yapacağız. Türkiye'ye yönelen o haksız ve hepimizi isyana teşvik eden yani gönüllerimizden gelen seslerle tepki vermemize yol açan bu haksız ithamlar ve Türkiye'yi kıskaca almaya çabalarına karşı mücadele ediyoruz. Ama bu kampanya ve uluslararası mücadelenin arasında vakit bulup sizlerle, sektör temsilcileriyle buluşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki Türkiye'yi kıskaca almaya çalışan bu çevrelere karşı en büyük direncimiz, tarihimize, kültürümüze olan bağlılığımız ve sağlam ekonomimizdir" açıklamalarında bulundu.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle devam etti:"2002'de hem bizimle ilgili kararlar alırlardı bu şekilde, ülke adları zikretmeyeyim, 2001'de Fransa başta olmak üzere. Ama sonra Türkiye'de siyaset yapımcıları Türkiye'yi, milletimizi böyle tahkir eden, milletimize hakaret eden çevrelerle oturup IMF müzakereleri yapmak zorunda kalırdı. Eğer biz tarihimizi, milli onurumuzu korurken, ayakları üstünde sağlam bir şekilde bunu koruma çabası içinde olabiliyorsak, arkamızda sağlam bir ekonomi olduğundandır. Sağlam bir ekonomi olmadığı zaman Düyun-u Umumiye dönemi gibi, siz bir müddet sonra kendi milli onurunuzu, çıkarınızı da koruyamaz hale gelirsiniz. Onun için sizinle bugün buluşmamız aynı zamanda ekonomik güç bakımından, milli güç kapasitemizin de yansıması anlamında son derece önemli bir buluşmadır. Sizler güçlü olursanız, sektörleriniz de uluslararası alanda rekabet ederse biz güç buluruz. Biz güçlü olursak ve sağlam bir siyasi irade sergilersek sizler dünyada daha güçlü ve daha rekabetçi bir şekilde yarışa katılabilirsiniz. Sizin gücünüz bizim gücümüzdür. Bizim gücümüz sizin gücünüzdür çünkü biz hep birlikte Türkiye'yiz. Bütün vatandaşlarımızla birlikte."
Dünya ekonomisinde büyük sıkıntıların yaşandığı bir dönemde reel ekonomiyi harekete geçirebilmek için birçok tedbir aldıklarını belirten Davutoğlu, 25 öncelikli dönüşüm programlarını yeni bir atılımın, yeni bir niteliksel dönüşümün işaret fişeği olarak hazırladıklarını söyledi.
Davutoğlu, "Ne yapmaya çalışıyoruz orada? Katma değeri artıran bir üretim stratejisi, istihdamı artıran bir sosyal ekonomik politik anlayış, Ar-Ge'yi, teknolojiyi teşvik eden bilimsel alt yapının değişimini öngörün bir zihniyet transformasyonu. İthalatın ve ihracatın, ithalatı karşılama oranını artıran bir dış ekonomik strateji. Niteliksel anlamda dönüşümü teşvik edecek şekilde eğitimde bir reform, kaliteli, nitelikli insan yetiştirme stratejisi. Bunların hepsi biri diğeriyle bütünleşik, bir bütüncül stratejilerin bir parçası" diye konuştu.
''SÜRÜMDEN DEĞİL, NİTELİKTEN KAZANMAK İSTİYORUZ''
Bu hedefleri hep birlikte gerçekleştireceklerinin altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Her sektörde yeni, ulaşılabilir ve iddialı hedefler ortaya koyacağız. Her sektörde Ar-Ge'yi, tasarımı ve markalaşmayı teşvik edeceğiz. Ar-Ge önemlidir. Çünkü bugün rekabetçi bir dünyada teknolojiyi üretmedikçe, bunu en iyi şekilde ve en ucuz şekilde kullanmadıkça bir taraftan da demokrasiyi güçlendirmiş ve o anlamda bir Çin değilseniz, yani sendikal hayat ve demokratik alt yapı bağlamında da emeği ucuzlatma gibi bir şansın yok, aksine emeğin de hakkını daha fazla verme iddiasındaysanız tek yolu var Ar-Ge'yi, teknolojik alt yapıyı genişletip her türlü katkıyı sağlayacaksınız.''
Yatırımı teşvik paketine bakıldığında Ar-Ge yatırımlarına 5. bölge teşviki verildiğini anımsatan Davutoğlu, Başbakan olduktan sonra ''Nerede bir Ar-Ge yatırımı varsa, açılışında mutlaka bulunacağız'' sözü verdiğini kaydetti.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Çünkü nihayetinde yeni dönemde bizim gücümüze güç katacak olan niteliksel dönüşümü teşvik edecek olan şey Ar-Ge'dir. Tasarım ve girdiler itibarıyla mutlaka sektörlerimizin bizim tasarımımızla, sadece bir tabiri caizse taklit ve benzer üretimler yapmak yerine kendi tasarımımızla alana çıkmamız lazım. Bunun doğal sonucu olarak da markalaşmaya gelmemiz lazım. Sürümden kazanmak tabiri benim babamın 1970'li, 1980'li yıllarda tekstil sektöründeki temel tabiriydi. Şimdi sürümden değil, nitelikten kazanmak istiyoruz. Sürüm yine olsun ama o sürüm nitelikli ve dünya şartlarında rekabet edebilecek ölçekte olsun. Hedefimiz sizlerle birlikte her sektörde bir devrim gerçekleştirebilmek."
Davutoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Sektörel Ekonomi Şurası'nda yaptığı konuşmada, hedeflerinin tüm sektörlerde devrim gerçekleştirmek ve seçim beyannamesini paylaşırken öne çıkardıkları kavramlardan birinin de "millileşme" olduğunu vurgulayarak, ''Kastedilen kapalı bir ekonomi değil, açık ve rekabetçi bir ekonomi'' diye konuştu.
İktidarları döneminde başlattıkları ve hayata geçirecekleri çok sayıda milli projenin uygulamaya konulacağını belirten Başbakan Davutoğlu, milli marka otomobilin ve 2023 yılında da Türk yapımı milli muharip uçağının semalarda yerini alacağını söyledi.
Dün Bakanlar Kurulu'ndan sonra ilk milli bölgesel uçakla ilgili brifing aldığını, gelecek dönemde de tanıtımını yapacaklarını ifade eden Davutoğlu, milli bölgesel sivil ve askeri uçağının da ilk test uçuşunu 2019'da, uygulamayı da 2021'de hayata geçireceklerinin bilgisini verdi.
Başbakan Davutoğlu, Milli Uzay Ajansı'nın bütün hazırlıklarını yaptıklarını, lansmanını da yakın dönemde gerçekleştireceklerinin müjdesini verdi.
Sadece savunma sanayinde değil, sağlık sektöründe milli aşı yapabilecek kapasitede bir alt yapıya ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Davutoğlu, milli tohum gen bankasının kurulduğunu, Türkiye'nin de dünyada en gelişmiş milli tohum gen bankasının sahibi olduğunu kaydetti. Türkiye'de artık milli tohum, tarım, milli sağlık ve ilaç stratejisini geliştirebilen bir alt yapı bulunduğunu anlatan Davutoğlu, gelecek dönemde Türkiye'nin kendi kapasitesiyle üretim yapabilmesini ve dünyada rekabet edebilmesini istediklerini vurguladı.
Davutoğlu, "Başkalarının tasarımını yaptığı, markalaştırdığı şeyleri taklit mantığıyla Türkiye'de üretmenin dönemi bitsin istiyoruz. Aksine tasarımını biz yapalım, markasını biz oluşturalım, Ar-Ge'sini biz geliştirelim, üzerine de Türk malı diye damga vurduk mu gerçek anlamda Türk malı olsun" dedi.
Şirket ve sektörlerin hedefleriyle milli ekonomiyi geliştirme yönündeki çizginin örtüştüğünü vurgulayan Davutoğlu, konuları istişare ederek, bunları hep birlikte gerçekleştireceklerini aktardı.
Başbakan Davutoğlu, Ekonomi ve Ticaret Zirvesi'nden önce üretimi, istihdamı destekleme paketini açıkladıklarını, paketteki imkanların sektör bazında destek bekleyen iş adamları tarafından araştırılmasını ve isteklerinin kendisine iletilmesini istedi.Davutoğlu, dünya ekonomisinin daraldığı, G-20 ülkelerinin dahi ekonomik büyümede yüzde 2 hedefi koyduğu bir dönemde, Türkiye'nin en az yüzde 5 kalkınmayı ve büyümeyi gerçekleştirmesi gerektiğinin altını çizdi.
"İKTİDARI BEKLEYEN TEHLİKE SEÇİM EKONOMİSİDİR, POPÜLİZMDİR"
Başbakan Davutoğlu, Avrupa'da, avro bölgesinde yüzde 1'e ulaşmayan, Latin Amerika'da yüzde 1,3 kalkınmanın Türkiye'de de yüzde 2,9 olarak tespit edildiğini ancak bunun yeterli olmadığını yüzde 5 ve daha ötesinin sağlanması gerektiğini anlattı.Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçimler yaklaşırken iktidar ve muhalefeti bekleyen iki tehlikenin bulunduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:"İktidarı bekleyen tehlike seçim ekonomisidir, popülizmdir. Nasıl olsa iktidarın, suyun başındayım, şu vanaları öyle bir açayım ki herkes biraz su içsin, sonra oyunu bize versin, sonrası Allah kerim. Allah her zaman kerim de bizim görevimiz o bize sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirmek. 90'lı yıllarda böyle yapıldığı için iktidarda olan partiler suyun başındayım düşüncesiyle suyu tükettikleri için daha sonraki dönemde ya iktidarı kaybettiler ya da iktidara geldiklerinde verdikleri sözü yapamaz hali geldiler. Biz bunu yapmadık, hiç bir zaman yapmadık. 2002'de de yapmadık, şimdi 2015 seçimlerine giderken de yapmadık."
Davutoğlu, 62. Hükümeti kurduklarında hükümet programının 8 aylık olmadığını, 2023'e giden bir iktidarın 9 yıllık programını yazdıklarını ifade ederek, "Biz şunu biliyoruz, inşallah 7 Haziran'daki seçimle tekrar emanet bize verilecek. 8 Haziran günü o suyu da o kaynağı da kullanacak olan yine biziz. En iyi şekilde en etkin şekilde onu kullanma planı içinde olmamız lazım. Bundan hiç şüphemiz yok" değerlendirmesinde bulundu.
"GELECEK NESİLLERİN SERMAYESİNİ BUGÜNDEN HARCAMAYACAĞIZ"
Davutoğlu, doğum yapan kadınlara, esnafa, emeklilere, tarım kesimine sosyal destekler verdiklerini, bir kuruş borçlarının bulunmadığını, tarım destek ödemelerini yaptıklarını hatırlattı.
Esnafa, KOBİ'lere her türlü imkanı sağladıklarını, ancak bütçe disiplinini hiç bozmadıklarını kaydeden Davutoğlu, bütçe disiplini bakımından Türkiye'nin Avrupa'nın en iyileri arasında yerini aldığının altını çizdi.
Bütçe açığının yüzde 0,7'e ulaştığını hedefin de 2017 yılında bütçe açığının yaşanmaması olduğunu belirten Davutoğlu, "Şunu yapabilirdik, 'Seçime gidiyoruz, herkese bol keseden bazı sözler verelim'. Ama bedelini yine halk öder. En ciddi ahlaki yozlaşma, ekonomide yapamayacağı sözü verip ya da iktidardaysa kısa dönemli hesap yapıp milletin uzun dönemli geleceğini riske etmektir. Biz bunu yapmadık, yapmayacağız. Ne olursa olsun seçim ekonomisi uygulamadık, uygulamayacağız. Verdiğimiz sözü yerine getireceğiz. Ama gelecek nesillerin sermayesini bugünden harcamayacağız" diye konuştu. Davutoğlu, 90'lı yıllarda seçime giderken sosyal güvenliğe ilişkin verilen sözlerle sistemin bozulduğunu, o dönemde görülmeyen etkilerin şimdi herkes tarafından açıkça görüldüğünü vurgulayarak, "SGK'nın başına öyle kişiler geldiler ki sizin çok yakından tanıdığınız, SGK da iflas etti. Sayın Kılıçdaroğlu'nu kastediyorum" dedi.
Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:"Halka, milletimize ve bizden sonraki nesillere bir taahhüt olarak söylüyorum, 90'lı yıllarda yapılanları biz yapmayacağız. Kısa dönemde 'Seçimi alalım da iki anahtar vereceğiz' dediler, iktidara öyle geldiler, eldeki anahtarları da kaybetti herkes. Bir parti, biz 2002'de seçime girerken aynı kampanyayı yürüten bir parti, biliyorsunuz Genç Parti diye bir parti vardı, şimdi unuttunuz. Çünkü olgunlaşamadan öldü, neden öldü? Çünkü gençliğinden değil, istismarı sebebiyle. Bir anda bir proje olarak çıkartıldı, beklendi ki iktidara yürüyen AK Parti'nin önü kesilsin diye bir proje olarak ortaya çıkartıldı. Ama AK Parti bugün 12-13 yıllık iktidarını sürdürüyor. İnşallah önümüzdeki dönemde de sürdürecek. Ama böyle proje olanlar kısa zamanda siyasi çöplüğe döndüler. Biz bunu yapmadık yapmayacağız."
Davutoğlu, TOBB Sektörel Ekonomi Şurası'nda yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı seçim bildirgesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı pakete "eski Türkiye" alışkanlıklarının görüldüğünü ifade eden Davutoğlu, "Aslında, arkadaşlarla değerlendirirken bir bakıma iyi bir gösterge oldu. Eski Türkiye, yeni Türkiye ayrımında biz 'Eski Türkiye' diye bahsettiğimizde kimsenin aklında tam canlandıramıyorduk. Çünkü, 12 yıllık iktidardan sonra herkes eski Türkiye'deki alışkanlıkları unutmaya başlamıştı. Kılıçdaroğlu, herkese eski Türkiye alışkanlıklarını hatırlattı" dedi.
Eski Türkiye alışkanlıkları anlatan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:"Nedir bu eski Türkiye alışkanlıkları? Sahip olmadığın bir kaynağı dağıtacaksın, konuşacaksın ama yapmayacaksın. Yarın ne olur diye bakmayacaksın, bugünü kurtarmaya çalışacaksın. Olabilecek en geniş koalisyon cepheleri oluşturmaya çalışıp, bir şekilde iktidara tutunmaya çalışacaksın. Arkadaşlarımız, Kılıçdaroğlu'na cevapları tek tek alanlarında verecekler ama benim genel bir bakışla söylemek istediğim birkaç husus var.
Birincisi, eğer bunlar bu söylenen vaatlerin maliyeti hesaplansa, 150 milyar lira. Biraz önce zikrettim. Türkiye'de şu anda bütçe açığımız yüzde 0.7'dir. Biz iktidara geldiğimizde 2002'de bütçe açığımız yüzde 10.8'di. Kılıçdaroğlu'nun bu söylediği şeyler yapmaya kalkılsa tekrar bütçe açığı 10 misli artarak yüzde 10'lara çıkacak. Yani, Türkiye 2002'ye, 2001'e geri dönmüş olacak. Kaynağı belli olmadan vaat verdiğinizde, o vaatten istifade ettiğini zanneden kitleler, bir müddet sonra en büyük bedeli öderler. Şimdi Kemal Derviş ile niye konuştuğunu daha iyi anlıyoruz. Tam bu şeylerden önce. Çünkü, bizim biriktirdiğimiz hazineyi boşaltacak, sonra da Kemal Derviş'i çağırıp IMF önünde nasıl borç dileneceğimizin hesabını da onunla yapacak. Biliyor, başına geleceği. İktidara gelemez ya..."
"YÜZDE 35 İFADESİ BİLE TÜRKİYE'DE İKTİDARA GELME DÜŞÜNCESİ OLMADIĞINI ORTAYA KOYUYOR"
Davutoğlu, "Şimdilerde birilerinin koalisyon çağrısı ve hazırlığının içine girmiş göründüğünü" belirterek, "Sırf AK Parti'yi; aslında AK Partiyi değil Türkiye'nin yükselişini engellemek için. Sadece şunu söylemesi bile, yüzde 35 ifadesi bile Türkiye'de iktidara gelme düşüncesi olmadığını ortaya koyuyor" diye konuştu.
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Ama, bir takım manipülasyonlarla öyle bir hesap içindeler ki 'ne kadar popülizm yapılır, ne kadar gerçekleştirilmeyecek vaat verilirse Türkiye'de istikrar o kadar sarsılır ve AK Parti'nin güçlü bir şekilde iktidara gelmesi engellenir'. Bu millet, bu tarihin testinden, sınavından çok geçti. Bunları çok yaşadık ve bu tür yollara tevessül edenlerin ülkeyi ne hale getirdiğini de gayet iyi biliyor.
O bakımdan, bütünüyle bu seçim bildirisine baktığımda, ben şöyle bir psikoloji hissettim Kılıçdaroğlu'nda... Ergen psikolojisi. Neden biliyor musunuz? Ergenlik çağına gelindiğinde, genel olarak şöyle bir teamül ortaya çıkar. Bir, babaya ve anneye öykünme, onun benzerini yapma. İkincisi, 'ah, şu aile bütçesi elimde olsa, ben ne kadar güzel irade ederim veya ne kadar istediklerimi yaparım' gibi bir yaklaşımdır."
CHP'nin seçim bildirgesinde AK Parti'nin hayata geçirdiği projelerinin yer aldığını ifade eden Davutoğlu, "Seçim Bildirgesi'ne baktığımızda, önemli bir kısımı madde madde incelendiğinde bizim daha önce yaptığımız, gerçekleştirdiğimiz, hayata geçirdiğimiz projelerden ibaret. Özellikle, sosyal yardımlar konusunda. Bu da çok ilginç" dedi.
Davutoğlu, CHP'nin verilen sosyal yardımlara ilişkin eleştirilerinin bulunduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Hem verilen sosyal yardımları daha önce 'sadaka kültürü' diyip hafife alacaksınız hem de daha sonra o verilen sosyal yardımların ötesine giden bir sosyal yardım mantığı getireceksiniz. 'Ötesine giden' derken zihniyet olarak ötesine gitmek değil tam tersi, tam bir taklit mantığıyla Aile Sosyal Destek Projesi programından ASDEP'ten alınmış, neredeyse kes-yapıştır usulü, bizim programlardan yansıtılmış bazı hususlar var. Bunların arkadaşlarımız tek tek üzerine değinecekler.
İkinci kısım ise karşılıksız kaynağı olmayan vaatlere dayalı ülke ekonomisini çökertme çabaları. Halkımız bunlara kanmayacaktır. Bunların hepsine gereken cevaplar tabi ki verilir ama esas bizim gündemimiz aktif bir gündemdir. Kendisinin hesap uzmanı olduğunu söylüyor."
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, dün bazı hesaplarla gerçekleri ortaya koyduğunu dile getiren Davutoğlu, Bakanlıkta çok sayıda uzmanın çalıştığını söyledi. Davutoğlu, "Maliye Bakanlığında Mehmet Bey'in altında çok sayıda hesap uzmanı çalışıyor. Onlarca, yüzlerce, hepsine saygımız sonsuz ama Maliye Bakanımızdan hesap yapmayı öğrenecek Sayın Kılıçdaroğlu, ondan sonra uzman olup olmadığını birlikte test edeceğiz. Önce hesabı öğrenecek. Onun için ben kendisini Maliye Bakanımıza havale ediyorum. Bütün o vaatlerle ilgili yansımaları tabi tek tek ele alacak" dedi.
"BİZİM MESELEMİZ, BÜYÜK MAKRO HEDEFLERE SİZLERLE BİRLİKTE YÜRÜMEKTİR"
"Bizim meselemiz, muhalefet partileri ile bir tür ekonomik yarışa çıkmak değil; bizim meselemiz başta zikretmiş olduğum büyük makro hedeflere sizlerle birlikte yürümektir" diyen Davutoğlu, bu gündemlerin geçici olduğunu söyledi.
Seçim kampanyaları içinde birçok şeyin söylenebildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:"Birçok vaatler verilir ama tarihi yazanlar, seçimlerden sonra iktidarı hakkı ile ve milletin hukukunu koruyarak gözetenlerdir. İşte geçmişte büyük ekonomik hamleler yapılan dönemlere bakıldığında istikrarla kurulan hükümetlerin, istikrarla yürüyen hükümetlerin güven ve itibar ortamında önünü görerek politikalar geliştirmelerinin etkisi görülür.
Hala rahmetli Özal'ın 80'li yılların başındaki vizyonu, hepimiz için zihinlerde büyük izler bırakan bir tarihi kesit olarak akıldadır. Hala rahmetli Menderes'in Türkiye'yi demokratikleşme yanında kalkınma alanında ve altyapı, başta karayolları olmak üzere, sağladığı büyük atılım gözlerdedir ve nihayet bu anlamda bir büyük hamle de AK Parti iktidarları ve sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde gerçekleştirildi.
Buradan şunu bir kez daha teyiden söylüyorum; 2023 hedefleri doğrultusunda kim ne derse desin, kim ne tür irrasyonel, hayalperest tavırlar içerisine girerse girsin; biz AK Parti iktidarları olarak reel ekonominin gereğini yapmaya devam edeceğiz. 90'lı yıllarda dünya büyürken bu yanlış yaklaşımlarla Türkiye ekonomisi küçüldü ve krize girdi. 2000'li yıllarda dünya ekonomisi küçülürken akılcı ve rasyonel politikalarla ekonomi hem o hasta dönemden çıktı, rehabilite edildi, hem büyük hedeflere hep birlikte yürüme becerisi, kabiliyeti, gücü gösterildi. Önümüzdeki dönemde, 2023'e doğru giderken de birlikte, kamu ve özel sektör olarak hep birlikte Türkiye'yi küresel ekonominin en güçlü 10 ülkesi arasına sokmak için çalışmaya devam edeceğiz"
TOBB'un içinde bulunduğu tüm sektörlere güvenlerinin tam olduğunu belirten Davutoğlu, bir atılım hamlesinin başlaması ile Türkiye'nin genel ekonomik performansı ve üretiminin büyük bir güç ve kapasiteye ulaşacağına emin olduklarını söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gerek 25 öncelikli dönüşüm programı, gerek üretimi istihdamı destekleme paketi, gerek orta vadeli program çerçevesindeki bütçe disiplini, sağlam finansal altyapı sizin yatırım için güveneceğiniz ortamı hazırlıyor. Biz; ortamı hazırlamakla, sizlere siyasi gücün akılcı ekonomik politikaların önünü açacak şekilde kullanılmasından sorumluyuz. Sizlerse; bu temel üzerinde bu teşviklere dayanarak Türk ekonomisini başka bir standarda çıkarmakla sorumlusunuz. Birlikte el ele verdiğimizde dünya ekonomisi küçülse de Türk ekonomisi büyüyecektir.
Türkiye'de AR-GE, tasarım ve markalaşma zinciri üzerinden yepyeni bir dünya ile rekabet eden, üretim kapasitesine dayalı sektörlerimiz gelişecek ve önümüzde kat edeceğimiz mesafe itibarıyla gelişmiş ülkelerle arayı sürekli kapatarak dünyanın öncü ekonomik ülkeleri arasına gireceğiz."