sorumluluğumuzun farkındayız. Bize düşen, yolları açmak, bize düşen yoldaki engelleri temizlemek. Biz, özel sektörün önünü açıyor, destekliyor ve teşvik ediyoruz. 9 yıl boyunca istikrar ve güven ortamını zedeleyecek hiçbir adım atmadık. Girişimleri engelleyecek hiçbir faaliyetin içinde olmadık" dedi.
AVRUPA’DAKİ KRİZ
Erdoğan, Avrupa'da yaşanan krize değinerek, "Amerika, Avrupa sıkıntı çekiyorsa, karşılıksız para bastılar ama biz karşılıksız para basmadık. Bizden öncekiler cayır cayır karşılıksız para basıyorlardı. Çünkü biz, karşılıksız para basmayı modern hırsızlık olarak tanımladık. Çünkü o, alnının teriyle kazananın cebindeki parayı sömürmektir. Modern bir şekilde çalmaktır. Biz buna tevessül etmedik. Eğer bugün paramız değer kazandıysa, böyle değer kazandı. Mali disiplini zedeleyecek girişimlere prim vermedik. Türkiye ve yurtdışındaki yatırımcının hükümete, politikalara, açıklanan programlara güven duymasını sağladık. Bu sayede dünyada farklı bir konuma yükseldik. G-20'de bazı liderler bana, 'paranıza sahip çıkın' diyor. Bu çok anlamlı" diye konuştu.
POPÜLİST VAATLER
Türkiye'nin geçmişte popülist vaatlerin bedelini ağır ödediğini belirten Başbakan Erdoğan, bol keseden dağıtan, maliyenin, hazinenin musluklarını ardına kadar açan siyasi zihniyetin bir süre için milleti kandırmayı başarsa da, ardından millete ağır bedeller ödettiğini söyledi. Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinin, milletin kuru vaatlere karnının tok olduğunu açık ve net şekilde ortaya koyduğunu ifade ederek, "Biz milletimizle sadece gerçekleri paylaştık. Yapabileceklerimizi anlattık, yapamayacaklarımızı samimi şekilde milletimize izah ettik. Mali politikalardan asla taviz vermeyecek, özel sektörü, finans sektörünü tedirgin edecek hiçbir adım atmayacağız. Bundan sonra da krizi en iyi şekilde yönetip, bölgede bir istikrar unsuru olmaya devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.
DEPREM DEĞERLENDİRMESİ
Van'da yaşanan depremi hatırlatan Başbakan Erdoğan, bölgede mevsim koşulları sebebiyle şartların çok zor olduğunu söyledi. Erdoğan hükümetin, bunun da altından kalkacağını belirterek, "Artık o güven var. Fakat bir gerçeği özellikle vurgulamak istiyorum. Ortada felaket tellalları çok. Ben bir başbakan olarak, sorumluluğunun bilincinde bazı açıklamalar yaptım. Yıllar yılı bu ülkede, 'bu evleri yıkalım' dediğimizde, vatandaş buna hiç olumlu yaklaşmadığı gibi, maalesef bu ülkenin yargısı da her zaman onları haklı çıkarmış, bizi ise haksız duruma düşürmüştür. Şimdi kimse yargıya bilet kesiyor mu, veya kesebilecek bir güç var mı? Yok. Biz bugünleri gördüğümüz için bunu istiyoruz. Siz bütün tedbirlerinizi alsanız da, buna benzer felaketler olmaz mı? Olur ama daha az hasarla atlatırız" dedi.
TOKİ'nin teslim ettiği yaklaşık 380 bin konut olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu konutlarda herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Hata payları olabilir. Bu hata payları bir hasar bilançosu getirebilir. Bütün bunları göz ardı etmek suretiyle yapılmış konutlar var. Yumuşak zeminde, zemin etütleri yapılmadan yapılmış konutlar var. Van'da manzarası çok güzel diye gölün kenarında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi inşa edilmiş. Bunlar benim dönemimde yapılmış şeyler değil. Şu anda 13 fakülte binası hasarlı. Şimdi bunların hepsinin yapılması gerekiyor. Televizyonlarda bazı hocalar konuşuyor. İlla fatura kesecek birilerini aramanın anlamı yok. Hepsini mimar, mühendisler yapıyor. Sizin öğrencileriniz yapıyor. Gerçekçi değiller. İstanbul bir deprem için hazırlıklı bir şehir değil. İstanbul böyle de, diğerleri farklı mı? Diğerlerinde de aynı sıkıntı var. Deprem olması da şart değil. Sele de bir çok yer hazır değil. Bunları, el ele vermek suretiyle birlikte çözeriz. Ustalık dönemi diye ifade ettiğim bu dönemde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı kurmayı istememin tek sebebi bu. Yeni bir yasal düzenleme ile artık biz bu bakanlıkla bu işe müdahale edelim. Belediyeler olumlu yaklaşım göstermiyorlarsa, biz bakanlıkla müdahale imkanı bulalım."
KONU RANT MESELESİ HALİNE GETİRİLDİ
Erdoğan, konunun rant meselesi haline getirildiğini söyledi. Bir deprem olması durumunda büyük sıkıntılar yaşanacağının altını çizen Erdoğan, "Kardeşim; yarın Allah göstermesin bu binanın altında bu insanlar kaldığı zaman sen bunu hangi parayla ölçeceksin. Biz diyoruz ki, enkaz bedeli neyse belirlenir ve ona göre kaç tane daire istiyor, bedeli karşılıyorsa o kadar verilir ve 20 yıl vadeyle de kendilerine biz bu daireleri veririz. 'Ben oturduğum yerde kalmak istiyorum.' Seni şimdilik başka bir yere
taşıyalım. Burada yıkılıp yapılacak konutlardan sana konut verelim. İkinci alternatifimiz de bu. Buna da razı değilsen kusura bakma, o zaman ben burayı kamulaştırıyorum. Üç tane alternatif. Vereceğiz paranı, kusura bakma. Çünkü şehirlerin de insanlar üzerinde hakkı vardır. Bunların bedelini ağır ödemek istemiyoruz. Onun için bu adımı atmak durumundayız. Van'da süratle yoğun bir şekilde bu geçiş dönemini atlayacağız ama şubat, mart itibariyle de kalıcı konutlarımıza başlayacağız. Mülk sahibi, kiracı ayırımı yapmıyoruz. Mülk sahipleri de yapacağımız konutlardan alacaklar. Kiracı durumunda olanlar da, bu yapacağımız konutlardan 20 yıl vade ile alma imkanını bulacaklar.
'TOKİ zorla bizim buralara el koyuyor' diyorlar. Bizim böyle bir hesabımız, böyle bir derdimiz yok. TOKİ'nin başında iş çok" dedi.
AŞKIN DİLİ OLUR MU YA..
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemde yaşayan bir Almanı Türkleştirmek gibi bir gayretim olamaz. Almanya'daki bir Türk'ü de, Almanlaştırmak gibi bir gayretin içine onların makamları da girmemelidir, giremez. Bu bizim en doğal hakkımız. Bir Türk kızı ile bir Türk evlenecek. Almanca biliyor musun, bilmiyor musun? Aşkın dili olur mu ya. Böyle saçmalı olur mu. Bunu kendilerine söylediğiniz zaman hem gülüyorlar, hem de öbür taraftan kurslara gitsinler diyorlar. Bunların içinde okuma-yazma bilmeyeni de var. İki aşığı birbirinden ayırmanın
ne büyük felaket olduğunu bilmiyor musun ya. 'Entegrasyona evet, asimilasyona hayır' dedik. Almanya'ya da aynısını söyledik. Bunları bile makasladılar. Bu hala halledilmiş değil. Biz küresel refah ve istikrarın, bölgesel refah ve istikrarın tek tek ülkelerin huzur ve barışıyla yakından bağlantılı olduğuna inanıyoruz."
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL KONUMU
Başbakan Erdoğan, çalkantıların yoğun olduğu bir coğrafyada bulunan Türkiye'nin, bölgesinde güçlü bir biçimde her zaman istikrarı savunduğunu söyledi. Türkiye'nin, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak gibi bir niyeti olmadığını savunan Erdoğan, "Bizim hiçbir ülkenin topraklarında, siyasetinde, idari sisteminde asla gözümüz yok. Ne bölgemizdeki, ne dünyadaki hiçbir ülkeye çıkar kaygısıyla bakmadık. Bizim için her yerde öncelikli olan insandır. 9 yıllık süreçte Suriye ile çok iyi ilişkiler tesis ettik.
Bizzat devlet ve hükümet başkanları, bakanlar düzeyinde önemli projelerin altına imza attık. Suriye halkını ne kadar kardeş bildiysek, Suriye yönetimini de o kadar kardeş bildik. Ancak 9 yıl boyunca Suriye yönetimine reformlar ve demokrasi konusunda her türlü eleştirimizi yaptık. Suriye'den yükselen muhalefet, insanlık dışı yöntemlerle kan akıtılarak bastırılmak isteniyor. Ortada bir politika değişikliği varsa, bu Türkiye'nin değil Suriye'nin politika değişikliğidir. Suriye verdiği sözleri tutmamıştır. Söz vermiş ama gereğini yerine getirmemiştir. Samimi ve güvenilir davranmamıştır. Biz, bölgesel barış ve istikrar adına Suriye'nin bir an önce iç barışa kavuşmasını arzu eden bir ülkeyiz. Bütün çabalarımız Suriye'nin ve Suriye halkının huzuru ve refahı için. Suriye ne kadar huzurlu olursa, Türkiye de o kadar huzurlu olur. İnsanların refahı adına, huzuru adına en önemlisi de insanlı adına biz hakkı savunmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.