MÜGE ÇEVİK (İHA) –
Başbakan Erdoğan, otel enkazında hayatını kaybeden Doğan Haber Ajansı muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir'e de Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Doğan Haber Ajansı ve basın camiasına taziye mesajlarını dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Erciş il olsun' görüşüne, "Ana muhalefetin Başkanı, yapacağı bir şey yok ya. Tek şey var; ortalığı karıştırmak, akılları bulandırmak. Ne diyor, 'Erciş il olmalıdır.' Yani il olduğu zaman Erciş ne kazanacak, bunu filan düşünmüş değil veyahut da Türkiye'nin uygulamaları ortada. Böyle popülist yaklaşımlarla il yapacağız diyenlerin il yaptıkları yerlerin halini biliyoruz, görüyoruz. Ama ilçe dahi olsa, eğer başarılı bir
yönetim varsa oraların da nerelere taşındığını biliyoruz" sözleriyle karşılık verdi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. Van'da yaşanan depreme ve ardından yapılan çalışmalara değinen Erdoğan, deprem üzerine birçok spekülatif çalışmanın olduğunu söyledi. Erdoğan, "Ana muhalefetin Başkanı, yapacağı bir şey yok ya. Tek şey var; ortalığı karıştırmak, akılları bulandırmak. Ne diyor, 'Erciş il olmalıdır.' Yani il olduğu zaman Erciş ne kazanacak, bunu filan düşünmüş değil veyahut da Türkiye'nin uygulamaları ortada. Böyle popülist yaklaşımlarla il yapacağız diyenlerin il yaptıkları yerlerin halini biliyoruz, görüyoruz. Ama ilçe dahi olsa, eğer başarılı bir yönetim varsa oraların da nerelere taşındığını biliyoruz" dedi.
Van'ın 2014'te büyükşehir olacağını açıkladığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Büyükşehir olduğu zaman mülki sınırlar içinde olacağı için Erciş de büyükşehirin bir ilçesi olacak. Dolayısıyla bugün İstanbul'un, Kocaeli'nin modernleşen, değişen ilçeleri neyse, yarın Erciş de böyle bir ilçe haline gelecek. Altyapısı, üstyapısı, her şeyiyle yoğun bir şekilde orada bir gelişimin olduğunu göreceğiz. Ama bunları hiç düşünmeden, hani ağzı olan konuşuyor ya. Böyle bir şeye başvurmak suretiyle, 'Bak ben size gayet güzel bir proje ürettim, Erciş il olmalı.' Böyle kolaycılık, böyle bir
popülizm olmaz. Nitekim biz bunu Erciş'te vatandaşımıza meydanda söyleyince, vatandaşımız ben söylemedim onlar konuştu, 'Başbakanım ağzı olan konuşuyor, siz bunlara bakmayın' dedi. Aynı şekilde bir başkası çıktı, 'Burası afet bölgesi ilan edilsin' diyor. Sorun afet bölgesi nedir diye bunu bilmez. Mevcut şu andaki mevzuatımızda siz bir yeri afet bölgesi ilan ettiğiniz zaman orada inşaat yapamazsınız. Oraya mevcut inşaatlarda herhangi bir restorasyona bir çivi dahi çakamazsınız. Ha nedir. Belediyeler para kazandıracak ya, o para geldiği zaman ondan da ne yapılacağını biliyorsunuz. Şu anda Van merkezde biz belediyenin yaptığı çalışmaları görüyoruz. Neler yaptığı ortada. Sadece popülizm, sadece ideolojik yaklaşım tarzıyla bakıyorsunuz belediyenin imkanları oralarda kullanılıyor. Biz tabii bütün bunları bir kenara koyuyoruz, ne yapacağız onlara bakmamız lazım. Hamd olsun tüm kurum kuruluşlarla yoğun bir çalışma yürütülüyor."
"VAN DEPREMİ ÇOK BÜYÜK BİR İMTİHANDI"
Van depreminin gerek millet, gerekse hükümet için çok büyük bir imtihan olduğunu belirten Erdoğan, bu imtihanı aşmak, başarıyla geride bırakmak için çok büyük bir çaba içinde bulunduklarını söyledi. Erdoğan, "Şunu samimiyetle ifade etmek durumundayım, Van'da bizzat müşahede ettim. Vanlı depremzedeler büyük bir vakarla, sağduyu ve sabırla oradaki çalışmalara yardımcı oluyorlar. Hem 74 milyonun hem de hükümetin çok büyük gayretle çalıştığını kendileri de görüyorlar ve bunun için o sabrı göstermek suretiyle onlar da bu sürece yardımcı oluyorlar. Vanlı kardeşlerimizin yalnız olmadığını, yalnız bırakılmayacaklarını kendilerine hissettirmek için çok büyük bir çaba içerisindeyiz. Bu çabamız da Vanlılar tarafından takdir ediliyor. Gerek Van'da, gerek Erciş'te bu hissiyat, heyetimize çok sıcak şekilde ifade edildi" dedi.
Depremde kendilerini farklı hüzünlere sevkeden olaylar da yaşandığını belirten Erdoğan, Japonya'dan Vanlı depremzedeler için yardıma gelen ancak otel enkazında hayatını kaybeden Miyazaki'yi şükranla andı ve Miyazaki'nn annesine, Japon devletine ve Japon halkına minnet ve taziye mesajlarını iletti. Aynı enkazda yaralanan Japon Konai ile kaldığı hastanede telefonla görüştüğünü belirten Erdoğan, kendisine de şükranlarını yinelediğini ifade etti. Erdoğan, otel enkazında hayatını kaybeden Doğan Haber Ajansı muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir'e de Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Doğan Haber Ajansı ve basın camiasına taziye mesajlarını dile getirdi.
GENÇ-USLU GERGİNLİĞİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta TBMM Genel Kurulu'nda CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve TBMM İdare Amiri AK Parti Milletvekili Salim Uslu arasında yaşanan gerginliğe atıf yaparak, "Meclis İdare Amiri görevini yaparken, ilk oradaki yanlış fiili durum malum milletvekilinden geliyor. Tabii ki İdare Amiri de görevini yapıyor" dedi. Konuya ilişkin eleştiride bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da tepki gösteren Erdoğan, "Ana muhalefetin Genel Başkanı, görevini yapan Meclis İdare Amirine hakaret etmeyi bıraksın, önce Genel Kurulu terörize eden, kendi partisi içindeki şovmenlere, küfürbazlara ahlak dersi versin'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan, CHP'nin TBMM Genel Kurulu'nu terörizme etmekten kaçınmadığını belirterek, geçen hafta TBMM Genel Kurulu'nda CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve TBMM İdare Amiri AK Parti Milletvekili Salim Uslu arasında yaşanan gerginliğe değindi. Erdoğan, "Malum bir milletvekilleri var, Meclis kürsüsünü adeta işgal ediyor. Meclis Başkanvekili kendisini uyarıyor, çekinmiyor hala devam ediyor" dedi.
ERDOĞAN GURUBA SESLENDİ
TBMM Başkanvekilinin Meclis İdare Amirini göreve çağırdığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Meclis İdare Amiri görevini yaparken, ilk oradaki yanlış fiili durum malum milletvekilinden geliyor. Tabii ki İdare Amiri de görevini yapıyor. Ne oldu? Bunların malum özel destek kıtaları da var, hepsi devreye giriyor. Çıkıyor bu genel başkan, milletvekilimizin geçmişteki sendikacığından bahsediyor, ta bindiği arabaya kadar başlıyor onları konuşmaya. Geç bu işleri geç. Siyaset bu kadar basit, küçük değil. Geçen dönem parlamentoda da senin, Türkiye'nin en büyük sendikası diye bilinen sendikanın genel
başkanı üyendi. Onun nelere bindiği, nelere sahip olduğunu bu ülke, işçiler dünyası çok iyi bilir. Bu işlerle uğraşma. 'Yok Mercedes'e biniyormuş, yok şunu yapıyormuş, bunu yapıyormuş.' 'Ben Mercedes'e binmiyorum ama Audi'ye biniyorum.' Marka farklılığından başka ne var? Onun fiyatı da aynı, onun fiyatı da aynı. Bununla bu milleti aldatamazsın, geçti bu işler geçti. Onun için Anadolu'da vatandaşlar diyor ki 'Sayın Başbakanım bunların demesine bakmayın, sür eşeğini Niğde'ye.' Bu duruma geldik. Dokuz yıl boyunca her fırsatta Genel Kurulu engelleme çabası içinde oldular. AK Parti, milletin sorunlarına TBMM Genel Kurulu'nda çözüm üretmek için mücadele verirken, ana muhalefet ve diğer muhalefet partileri Genel Kurulu yavaşlatmak, engellemek, Genel Kurulu çalıştırmamak için çabalıyorlar. AK Parti, millet adına yasama faaliyeti yaparken, onlar şahsi çıkarları adına Genel Kurulu tahrik etmek, provoke etmek, çalışmaları duracak noktaya getirmek için her yolu deniyorlar. 'Yemin etmeyeceğiz' dediler. Biz 'kuzu kuzu gelecekler' dedik. Ne oldu, geldiler mi? Geldiler. Şimdi de 'bizimle özel protokol yaptılar' diyorlar. İktidar partisi onlarla protokol yapmış. Eline diline dursun ya ne protokolü yapmış? Böyle bir protokol mecburiyetimiz mi var? Hangi protokol yapıldı, neyin sözünü vermişiz? Onların çıkarılacağına dahil bir sözümüz mü oldu, böyle bir şey mi var, nereden çıktı? Bunu çıkaracak olan merci yargıdır, bunun bizimle ne alakası var? Eğer çıkmayı hak ediyorlarsa yargı gereğini yapar çıkarır. Tutukluluk sürelerinin uzun olması meselesi. O ayrı mesele, bu ayrı mesele. Eğer uzuyorsa bu da yine sizin yüzünüzden. Bu anlayışta, mantıkta, zihniyette, devam ettiğimiz sürece zaten bu süreçler kısalmaz. Hiçbir düzey ve kalite kaygısı olmayanlar, şov yapmayı, hakaret etmeyi, Meclis'i kilitlemeyi siyaset tarzı sanabilenler netice alamazlar. Meclis'in itibarını beş paralık etmekten çekinmeyen bu milletvekillerinin sergiledikleri manzara, emin olun ki milletimiz tarafından eleştirilmekte, şiddetle kınanmaktadır. Meclis İdare Amiri Salim Uslu'nun tamamen yetkisi sınırları içerisindeki müdahalesini kampanyaya dönüştürmek için bu gayretlerine devam ediyorlar. Biz bu bayat senaryolara asla aldırış etmeyeceğiz. Bunlar da patinaj yapmaya devam edecekler. Ana muhalefetin genel başkanı, görevini yapan Meclis İdare Amirine hakaret etmeyi bıraksın, önce genel kurulu terörize eden, kendi partisi içindeki şovmenlere, küfürbazlara ahlak dersi versin."
KKTC'NİN 28. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ
Başbakan Erdoğan, 15 Kasım 1983'te kurulan KKTC'nin bugün 28. kuruluş yıl dönümünü kutladığını belirterek, tanınma konusundaki sıkıntılara rağmen KKTC'nin bağımsız bir ülke olarak her zaman diyalog ve uzlaşmayı savunarak 28 yılı geride bıraktığını söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin, KKTC'nin kuruluşuna büyük destek verdiğini ve KKTC'nin tanınması için her türlü çabayı gösterdiğini belirterek, AK Parti hükümetleri döneminde KKTC'nin kalkınması, refahı, ekonomik ve siyasi olarak güçlenmesi için çok büyük destekler sağladıklarını söyledi.
AK PARTİYE GÖSTERİLEN TEVECCÜH
AK Parti'nin kuruluş yıldönümüne de işaret eden Erdoğan, AK Parti'nin 9 yıllık başarısı ve millet nezdinde her gün artan teveccühü karşısında ne yapacağını bilemeyenlerin 'AK Parti vesayeti' iddiası ile geçmişe olan özlemlerini dile getirdiklerini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: "Biz statükoya, vesayete karşı yoğun mücadele verirken, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere vesayete kol kanat geren, bizim çetelerle mücadelemizi her adımda engellemeye çalışanlar çıkıyor. CHP vesayeti, statükoyu muhafaza etmek için 9 yıl boyunca yoğun gayret gösterirken, aslında kendisinin, yani CHP'nin de nasıl bir vesayet altında olduğunu topluma ispat ediyor. CHP'nin yeni genel başkanı, CHP üzerindeki o vesayetin bir ürünü, tasarımıdır. 22 Haziran seçimlerinde CHP Genel Başkanı, genel
başkanlığının gereğini yerine getirmiş, Ergenekon zanlılarını kendi listelerinden milletvekili adayı göstermekten kaçınmamıştır. Neticesini bile bile, göre göre kaçınmamıştır. Niye? Ergenekon'un avukatı olduğunu açıklayan, bunu bizzat söyleyen bir kişi. 'Nerede bu Ergenekon, gidip üye olacağım' diyen CHP, önceki gün de Silivri'ye gidip oradaki mahkemeye tiyatro benzetmesi yapmak gibi bir gafletin içerisinde olmuştur. Türkiye'nin bağımsız mahkemelerine tiyatro benzetmesini yapmak, bağımsız hakimleri vicdansız diye nitelendirmek, ana muhalefet partisi CHP için talihsizlikten öte bir şey değildir. Demokrasiye, hukuk devletine ve seçilmiş hükümete karşı girişim içinde oldukları iddiasıyla yargılanan kişilerin sözcüsü gibi hareket etmek, demokrasiyi ve milli iradeyi önemsememek ve gereken ihtimamı göstermemek demektir. Silivri Cezaevini toplama kampı olarak ilan eden Kılıçdaroğlu, toplama kampının ne olduğunu siz çok iyi bilirsiniz. CHP zihniyeti. Eğer toplama kampları oluşturmak varsa bu ülkenin tarihinde bu işi onlar çok başarılı bir şekilde yapmışlardır. Türkiye'nin her yerinde bu toplama kamplarını oluşturmuşlardır. Bunu CHP zihniyeti yapmıştır, inim inim inletmişlerdir. O işkenceler tarihin sayfalarına geçmiştir. Kılıçdaroğlu, senin dedelerindir onlar."
KRİZ DEĞERLENDİRMESİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa ülkelerindeki ekonomik krize değinerek, "Avrupa'nın bugün yaşadığı kriz, geçmişte atılması gereken adımların atılmamasının neticesidir. Atılacak adımların niteliği kadar alınacak tedbirlerin içeriği kadar, bunların kararlılıkla ve bir an önce yapılması da önemlidir. Avrupalı liderler, şahsi beklentilerini, siyasi beklentilerini bir kenara koymalı ve Avrupa ekonomisinin geleceğini öne çıkarmalı" dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. Küresel ekonominin zor bir dönemden geçtiğini belirten Erdoğan, küresel ekonomide krizin son dönemde Avrupa merkezli olarak tezahür ettiğini, İspanya ve Yunanistan'ın ardından şu anda İtalya'nın da krizin etkilerini çok sıcak şekilde hissettiğini kaydetti. Avrupa'da birçok ülkede borç stoku ve bütçe açıklarının yüksek seviyelere çıktığını, finans sektörünün çok zor bir süreçten geçtiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Avrupa liderlerin ede tavsiyelerde bulundu.
POPÜLİZMDEN KAÇINMA ÇAĞRISI
Erdoğan, şöyle konuştu: "Tüm bunların olduğu bir süreçte, hamd olsun Türkiye, etkili bir şekilde ve yere sağlam basarak bu süreci şu anda yürütüyor. Biz AB üyelik müzakereleri noktasında AB liderlerine her zaman bir şey söyledik; popülizmden kaçınma çağrısı. Esasen bu çağrı, sadece Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili değil, Avrupa'nın geleceğiyle de çok yakından ilgili bir çağrı. Türkiye, popülizmden sıyrılarak, popülizmi tarihe gömerek 9 yılda reformlarını kararlı şekilde gerçekleştirdi. Milletimizle gerçekten samimi bir iletişim dili kurduk. Gerçekleri çok net, çok şeffaf şekilde milletimizle paylaştık. Eğer fiyat artışı yapacaksak, sosyal kesintiye gideceksek, bir reform gerçekleştireceksek bunu milletimize çok açık bir dille ifade ettik. Milletimizden aldığımız güçle, bugünlere ulaştık. Örneğin sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde gerçekleştirdiğimiz tarihi nitelikteki reformu, konunun tüm taraflarıyla, işçi işveren sendikalarıyla, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla, medyayla, üniversitelerle istişare ederek uygulamaya koyduk.
Milletimizde bu noktada bizi anladı, bize tam destek verdi. Bankacılık, finans sektörü, vergiler, maaş artışlarıyla ilgili düzenlemelerde, IMF ile ilişkilerde, enflasyonla mücadelede, her konuda milletimizin desteğini alarak yürüdük."
Türkiye'de ekonomi konusunda kararlı bir duruş sergilerken, Avrupa'ya ve Avrupalı liderlere de popülizmden her alanda kaçınma çağrısında bulunduklarını belirten Erdoğan, bugün de Avrupa'ya aynı çağrıyı yaptığını dile getirdi. Erdoğan, "Avrupalı liderler, şahsi beklentilerini, siyasi beklentilerini bir kenara koymalı ve Avrupa ekonomisinin geleceğini öne çıkarmalı" diye konuştu.
"EURO BÖLGESİ'Nİ ZOR GÜNLER BEKLİYOR"
AB'nin bugün hala ciddi bir merkez bankasının olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunun için Euro Bölgesi'ni zor günler bekliyor. Uzak görüşlü liderler, böyle zor günlerde zor kararlar alarak Avrupa'nın geleceği adına çok önemli adımları atmış ve isimlerini de tarihe kaydetmiş olurlar. Ama günübirlik politikalarla hareket edenler, sorunları gizleyenler, erteleyenler, önlemleri almakta gecikenler, kendi halklarına, kendi ülkelerine büyük haksızlık yaparlar. Avrupa'nın bugün yaşadığı kriz, geçmişte atılması gereken adımların atılmamasının bir neticesidir. Sorunlar ertelenmiş,
saklanmış, birikmiştir. Bugün de devasa boyutta, daha yıkıcı bir boyutta açığa çıkmaktadır. Şunu da Avrupalı liderlere, Avrupalı dostlarımıza hatırlatmak durumundayım; atılacak adımların niteliği kadar alınacak tedbirlerin içeriği kadar, bunların kararlılıkla ve bir an önce yapılması da önemlidir. AB'nin bugün her zamankinden çok daha fazla ortak mekanizmalara ihtiyacı var. Özellikle Euro Bölgesi'nde çok daha güçlendirilmiş ortak maliye politikası kaçınılmaz hale gelmiştir. Ortak para birimini
kullanan 17 ülkenin, özellikle ortak bir maliye politikasının olmaması önemli bir zaaftır. Bakınız İrlanda'da bankalar iyi şekilde denetlenmiyor, faturayı İrlanda ile birlikte İngiltere de ödüyor. Yunanistan'ın mali tablosu, Yunanistan kadar Fransa'yı da tehdit ediyor. Portekiz reformları ağırdan aldıkça, bundan İspanya'nın büyümesi de etkilenir. Küresel ekonomide sorunlar nasıl ortaksa, çözümler de ortak. Avrupalı liderlerin artık bunu görüp tavır almasını bekliyoruz, tavsiye ediyoruz. Biz işte bugörüşlerimizi Fransa Cannes'te gelişmiş ülkelerin liderlerine aktardık. Ümit ediyoruz ki Avrupa bu süreçten en az hasarla çıkar. Türkiye olarak güçlü ekonomimizle, krizden en az etkiyle atlatan ülke olarak kriz içindeki ülkelerle deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz."
Erdoğan, son dönemdeki sıkıntılara rağmen TC Merkez Bankası'nın döviz rezervinin altın dahil 96,6 milyar dolar olduğunu da vurguladı. Avrupa'nın mevcut sorunları aşabilmesi için Türkiye olarak katkılarını sürdüreceklerini belirten Erdoğan, "Umut ediyorum ki Avrupalı liderler, son kriz sürecinde Türkiye'nin önemini çok daha iyi anlamışlardır. 'Türkiye yük olmayacak, yük alacak' dedik. Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Bu son kriz Avrupa'nın Türkiye'ye ne kadar ihtiyacı olduğunu da bir kez daha
göstermiştir. Popülizmde ısrar eden liderlere Türkiye'nin bu krizden nasıl sapasağlam, dimdik ayakta olduğunu görmelerini, Türkiye ile ilgili değerlendirmelerini yeniden gözden geçirmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz" diye konuştu.