MÜGE ÇEVİK (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Van'da Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a ve Van valisine yönelik protestolara tepki göstererek, "Bunlar depremzede de değil. Bunlar sadece buradaki süreci provoke etmeye çalışan provokatörler. Orada çalışmakta olan, gayret eden bakanlarımız, valimiz, valilerimiz ve tüm güvenlik güçlerimiz burada bir de onlarla mücadele etmek zorunda kayıyorlar. Bizim işimiz var" dedi.
11.11. 2011
Başbakan Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yapımı gerçekleştirilen 111 tesisin açılışını gerçekleştirdi. Atatürk Spor Salonu'ndaki açılışa Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile bazı milletvekilleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Burada bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, bugünün tarihinin 11.11.2011 olduğunu belirterek, "Açılışını gerçekleştirdiğimiz 111 tesisin illerimize oralarda yaşayan vatandaşlarımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Allah'tan temenni ediyorum. Bu 111 tesisi ülkemize ve şehirlerimize kazandıran Orman ve Su İşleri Bakanlığımıza, Sayın Bakanımıza ve çalışma ekibine, emeği geçen tüm yüklenici firmalara her bir kardeşime kalpten şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Konuşmasında Van'da önceki gün meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depreme de değinen Erdoğan, bu depremde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifa diledi. Edremit merkezli bu son depremde Van merkezde 25 binanın yıkıldığını hatırlatan Erdoğan, 35 kişinin enkazlardan yaralı çıkarıldığını, 20 kişinin ise hayatını kaybettiğini söyledi. İlk deprem sebebiyle zaten tüm kurumların, ekiplerin bölgede teyakkuz halinde olduğunu belirten Erdoğan, bu yeni depremle birlikte bölgeye gönderilen yeni yardımlar hakkında bilgi verdi.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇALIŞMALAR
Erdoğan, şöyle konuştu: "Vanlı kardeşlerim lütfen müsterih olsunlar. Onların korkularını, tedirginliklerini, acılarını çok iyi biliyor, hissediyoruz. Var gücümüzle, imkanları zorlayarak Vanlı kardeşlerimizin yanında olmanın mücadelesini veriyoruz. Kimseyi bu kış gününde aç ve açıkta bırakmayacağız. Çadır, battaniye, ısıtıcı, gıda gibi yardımları fazlasıyla sağlamaya devam edeceğiz. Geçici konutları hızla monte ediyoruz. Kalıcı konutlar için de kolları sıvadık. Yine Vanlı kardeşlerimden rica ediyorum; lütfen hasarlı binalara girmeyin. Hatta bu binalara yaklaşmayın. Artçı depremler devam ediyor. Bilim adamlarımızın tespitlerine göre bir süre daha devam edecek. Lütfen tedbiri elden bırakmayalım, lütfen risk altına girmeyelim.
TÜRKİYE BİR DEPREM BÖLGESİ
74 milyon vatandaşımızın dikkati özellikle bir hususa çekmek istiyorum Türkiye bir deprem bölgesi. Geçmişte Erzincan, İzmir'de, Burdur, Muş, Samsun, Erzurum'da çok büyük depremler yaşandı. O zaman haberleşme imkanları, ulaşım böyle kolay değildi. Deprem bilimi bu kadar ileri değildi. Ama son yıllarda başta Sakarya ve Düzce depremleri olmak üzere, Çankırı, Afyonkarahisar, Bingöl, Van, Elazığ, Bala, Simav depremlerin bütün Türkiye aynı anda öğrendi, gelişmeleri an be an izledi. Üniversitelerimizde depremle ilgili uluslararası merkezler kuruldu. Önemli bir bilinç oluştu. STK'lar yardım noktasında, arama kurtarma noktasında çok güzel ekipler oluşturdu. Artık tek tek vatandaşlarımızın da bu bilinç düzeyinde bu farkındalığa ulaşması kaçınılmaz hale geldi. 'Bana bir şey olmaz' anlayışıyla hareket etme lüksümüz bulunmuyor. Deprem anında, deprem sonrasında nasıl hareket edeceğimiz, nasıl davranacağımızı bilmemiz gerekiyor Ev ya da işyeri alırken, kiralarken yaptırırken, bir gün deprem olacağını artık hesaba katmamız gerekiyor. Altında oturduğumuz çatının sağlamlığını sorgulamamız gerekiyor. Depremle yaşamayı, ama tedbirli yaşamayı artık milletçe, bilinçli bir şekilde hayatımıza yerleştirmemiz gerekiyor.
DEPREMLERDEN DERS ÇIKARMALIYIZ
Sadece müteahhitleri, denetim kuruluşlarını, yerel yönetimleri değil, artık tek tek kendimizi de sorgulamak durumundayız. Eğer 1903'te Malazgirt'te 2 bin 626 kişinin vefat ettiği depremden ders çıkartılsaydı inanın 1930'da Hakkari'de 2 bin 514 kişi hayatını kaybetmeyebilirdi. Eğer 1939'da tam 32 bin 961 kişinin öldüğü büyük Erzincan depreminden ders çıkarılsaydı 1944'te Bolu-Gerede'de 4 bin kişi hayatını kaybetmeyebilirdi. 1966 Varto'da 2 bin 394 vatandaşımızı kaybettik. 1975'te Lice'de 2 bin 385 vatandaşımızı kaybettik. Bütün bu depremlerin üzerine Sakarya Gölcük İstanbul depreminde maalesef 17 bin 127 kardeşimizi kaybettik. Biz depreme karşı duyarsız kalamayız. Yaşanan onca felaketi unutup hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Hükümet olarak en başından itibaren çok ciddi şekilde depreme hazırlık yapıyoruz. Bir yandan acil müdahale konusunda önemli reformlar gerçekleştiriyoruz, bir yandan Türkiye genelinde hızla kentsel dönüşüm, değişimi gerçekleştiriyoruz. Herkes şunu bilsin ki; bu iş tek başına hükümetlerin çözebileceği bir iş değildir. Bu mesele devlet-millet işbirliği ile karşılıklı güven anlayışıyla çözülecek bir iştir. İşte bu yüzden 74 milyonu muhtemel depremlere karşı teyakkuz halinde olmaya çağırıyorum. Allah'ın izniyle biz milletçe bu meseleyi de, çözeriz, çözeceğiz. Can kaybını, mal kaybını en az seviyeye indirebiliriz. Sıfırlayabiliriz demiyorum, en asgariye indirebiliriz. İnşallah da başaracağız."
Başbakan Erdoğan, ayrıca "Özellikle önceki günkü depremde hayatını kaybeden Japon vatandaşı dostumuza da şükranlarımı yad ederek Japonya'ya bildiriyorum. Ailesine, yakınlarına, Japon hükümetine başsağlığı mesajlarımı iletiyorum" dedi.
VAN'DAKİ PROTESTOYA TEPKİ
Başbakan Erdoğan, Van'da Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'a ve Van valisine yönelik protestolara da tepki gösterdi. Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu depremi speküle eden, bunun üzerinden kendisine rant sağlamaya çalışan, çevreleri de buradan uyarmak istiyorum. Bunların hiçbirisinin depremle mücadelede verdikleri katkı söz konusu değil. Açık net söylüyorum, bunlar depremzede de değil. Bunlar sadece buradaki süreci provoke etmeye çalışan provokatörler. Orada çalışmakta olan, gayret eden bakanlarımız, valimiz, valilerimiz ve tüm güvenlik güçlerimiz burada bir de onlarla mücadele etmek zorunda kayıyorlar. Bizim işimiz var. Burada böyle bir şey söz konusu olmuş. Bu evlerin yapımında, inşasında gelinen noktada herkes ne yazık ki hesabını kitabını çok iyi yapmalı ve menfaat odaklı, çıkar odaklı adımları bir kenara koyarak artık inşasında bulunduğumuz her türlü binada da bütün depreme dayanıklılık, zemin etüdüne varana kadar her şeyi çok iyi götürmemiz lazım."
YASAL SÜRECİ ÇALIŞTICAĞIZ
Son depremde yıkılan binalarda oturulabilir izni verilmesi ile ilgili tartışmalara da değinen Erdoğan, "Bizler tabii burada yasal süreci de çalıştıracağız. Kimden olur olsun İster üniversite camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, nereden olursa olsun, kim burada oturulabilir şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci başlatacağız. Zira bizler her şeyi bilen insanlar değiliz. Bu bilen insanları buralarda istihdam ediyoruz. Onların verdiği raporlara da uymak zorundayız. Uyulmadığı zaman da 'niçin
uymadınız?' diye siyasetçi. Bununla karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla bunların nedeni, niçini üzerinde de tabii ki yetkililerin duracağını umuyorum" diye konuştu.
9 YILDIR UYGULANAN POLİTİKALAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadele konusunda 9 yıldır sürdürdükleri politikaların haklılığının bugün artık çok daha net biçimde görüldüğünü belirterek, "Demokrasinin, terörün nasıl panzehiri olduğu, bugün daha iyi anlaşılıyor. İşte onun için taviz vermeyeceğiz. İnadına demokrasi demeye devam edeceğiz. Bir yandan demokrasiyi ileri standartlara kavuşturacak, bir yandan temel hak ve özgürlükleri genişletecek, aynı zamanda terörle mücadeleyi de daha etkin bir şekilde sürdüreceğiz"
dedi.
TERÖRLE MÜCADELE
Başbakan Erdoğan, terörle mücadele konusuna da değindi. "Kutlu yürüyüşümüze, büyümemize, huzur ve barışımıza kast edenlere asla müsaade etmeyeceğiz. Bu milletin fertleri arasına nifak sokmaya çalışanlara asla fırsat tanımayacağız" diyen Erdoğan, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, ekonomik istikrarı, büyük Türkiye'yi hedef alan
terörle, teröristle mücadeleyi tek bir geri adım atmadan sürdüreceklerini kaydetti.
"TERÖR ÖRGÜTÜ GENÇLERİ ROBOTA DÖNÜŞTÜRÜYOR"
Terör örgütünün son aylarda, adeta intihar edercesine saldırılar düzenlemeye başladığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, sadece güvenlik güçlerini değil, artık sivil halkı, masum vatandaşları, küçücük çocukları, hatta anne karnındaki doğmamış bebeği bile hedef aldıklarını söyledi. Terör örgütünün dağdaki mensuplarını öldürmeye gönderdiği kadar, ölmeye, yani intihara gönderdiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: "14 yaşında, 15 yaşında çocukları kandırıp dağa çıkarıyor, ellerine silah veriyor, birer robota dönüştürüp, kanlı eylemlerine alet ediyor. Telsiz konuşmaları her gün ortaya çıkıyor. Yaralı arkadaşlarını vurmaları için emirler alıyorlar. Örgütten kaçan gencecik kızları, bir mağarada günlerce işkence yaptıktan sonra öldürüyor, bilinmeyen bir yere gömüyor, ailelerine haber vermeye bile gerek görmüyorlar. Kendi içlerinde mahkeme kurup, keyfice infazlar yapıyorlar. Çatışmada ölen teröristlerin cesetleri
bulunmasın diye kayalıklardan atarak imha ediyorlar, gizliyorlar. Örgütün lider kadrosu lüks içinde, saltanat içinde safa sürerken, hayatının baharında gençler dağda, kanlı bir pazarda alınıp satılıyor. Öyle anneler, öyle babalar var ki 4 yıldır, 5 yıldır çocuklarından tek bir haber alamıyorlar. Çocuğu öldü mü, hayatta mı, bunu dahi öğrenemiyor, soramıyor, sorgulayamıyorlar. İşte geçenlerde evladının ölümü sebebiyle evinde Türk Bayrağıyla taziye kabul eden babayı düşünün. 'Ben evladımı okula göndermiştim ama evladım kandırıldı, kaçırıldı.' Nasıl isyan ettiğini gördünüz değil mi? Terörist başları kendilerini isyancı diye tanımlıyor. İşte gerçek isyancı, o evlatlarını kandırıp götürdüklerinizin aileleri. Kime? Size. Size isyan ediyorlar. Bırakınız hayatta olanları, teröristlerin cesetleri bile ailelerinden kaçırılıyor. Gençlerin hayatlarıyla kumar oynayanlar, gençlerin kanıyla beslenenler, o terörist gençlerin cesetleri üzerinden bile rant sağlamak gibi bir alçaklığın içine giriyorlar. Bu alçaklık, bu
insafsızlık, bu vicdansızlık karşısında benim Kürt kökenli vatandaşlarımın yüreklerindeki isyan artık daha da büyüyor. Benim Kürt kökenli kardeşlerim 'yeter artık' diyor, 'benim adıma öldürme, benim adıma kan dökme' diyor, 'sen beni temsil edemezsin' diyor."
"9 YILLIK HAKLILIĞIMIZ ORTAYA ÇIKIYOR"
Terör örgütünün de, uzantılarının da, kuklalarının da maskesinin artık tek tek düştüğünü belirten Erdoğan, güya bir takım haklar için mücadele verdiğini iddia eden terör örgütünün, nasıl bir kanlı tezgah olduğunun artık açıkça ortaya çıktığını vurguladı. Erdoğan, terör örgütünün, bölge halkının gelişmesini, iyi eğitim almasını, iyi sağlık hizmeti almasını, yatırım görmesini, daha ileri haklara sahip olmasını istemediğini belirterek, "Terör örgütü ırkına, kökenine, mezhebine bakmadan, kadın mı, bebek mi diye sormadan herkesin yaşam hakkına kastediyor, herkesin düşüncesini bastırmaya çalışıyor, herkesin üzerinde şiddet uyguluyor. Bunlar terörden başka, öldürmekten başka, kan dökmekten başka, zulmetmekten başka bir yol, bir yöntem bilmiyorlar. Bizim 9 yıldır sürdürdüğümüz politikaların haklılığı bugün artık çok daha net biçimde görülüyor" dedi.
"DEMOKRASİ TERÖRÜN PANZEHİRİ"
"Demokrasinin, terörün nasıl panzehiri olduğu, bugün daha iyi anlaşılıyor" diyen Erdoğan, terörle, teröristle masum vatandaşı ayırmanın, güvenlik-özgürlük dengesini kurmanın nasıl olumlu sonuçlar çıkardığının bugün daha belirgin hale geldiğini söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte onun için vazgeçmeyeceğiz. İşte onun için taviz vermeyeceğiz. İnadına demokrasi demeye devam edeceğiz. Bir yandan demokrasiyi ileri standartlara kavuşturacak, bir yandan temel hak ve özgürlükleri genişletecek, aynı zamanda terörle mücadeleyi de daha etkin bir şekilde sürdüreceğiz. Hem Türkiye'nin hem bölge halkının, terörün gerçek yüzünü daha net görmesini sağladık ve bunu daha da belirgin hale getireceğiz. Ben diyorum ki; bütün nifak çabalarına rağmen birliğimizi muhafaza edelim. Bütün fitnelere rağmen kucaklaşmaya devam edelim. Bütün tahriklere, provokasyonlara rağmen kardeşliğimizi daha da yüceltelim. Bu milletin sağduyusu, bu milletin uhuvveti, Allah'ın izniyle bu terörü de bu kanlı tezgahları da ortadan kaldıracaktır. Her ne yaparlarsa yapsınlar hem dayanışmayı, hem kardeşliği pekiştirecek, hem de işte bu yatırımlara devam edeceğiz."
Erdoğan konuşmasının ardından açılışı yapılan bazı tesislerle kurular canlı bağlantıyla, bölgenin mülki idare amirleri ile birlikte açılışları gerçekleştirdi.
111 TESİS
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, DSP-MHP-ANAP hükümetinin 3 yılda 9 tesis yaptığını, kendi iktidarları döneminde ise 9 yılda 991 tesis tamamlandığını belirterek, "Bunlardan bir şey olmaz. Bunların bu ülkeye verebileceği bir şey yok" dedi.
Bugün bir kalemde, tam 8 milyar 365 milyon liralık 111 ayrı yatırımın açılışını yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, "5 baraj, 48 hidroelektrik santral, 12 dere ıslahı ve taşkın koruma tesisi, 5
gölet, 11 sulama tesisi, 10 içme suyu tesisi, 3 meteoroloji radarı, 5 gözlem istasyonu, 6 kent ormanı ve 6 milli park, resmi olarak bugün buradan hizmete giriyor. Artvin'den Tekirdağ'a, Sinop'tan Mersin'e, Rize'den Çanakkale'ye kadar Türkiye'nin 4 bir yanı bugün, suyun bereketiyle, yeşilin güzelliğiyle buluşuyor. Bu tesislerle yılda 7 milyar 100 milyon kilovat saat elektrik üreteceğiz. 721 bin dekar tarım arazisini sulayacağız. Yılda 124 milyon metreküp içme ve kullanma suyu temin edeceğiz. 2 il, 16 ilçe ve
43 köyü taşkınlardan koruyacağız. Şehirlerimizi yeşil alanlarla, mesire yerleriyle; çiftçilerimizi daha isabetli hava tahminleriyle buluşturacağız" diye konuştu.
"BUNLARDAN BİR ŞEY OLMAZ"
AK Parti iktidarından önceki DSP-MHP-ANAP hükümetin 3 yıl iktidarda kaldığını ve bu üç yılda 9 tesis yaptığını belirten Erdoğan, "Bunlardan bir şey olmaz. Bunların bu ülkeye verebileceği bir şey yok. Biz 9 yılda tam 991 tesisi tamamladık ve milletimizin hizmetine açtık. Onlar 3 yılda 9 tesis açıyor, bizim 3 yıllık ortalamamız 330 tesis. Üstelik bunu nasıl yaptık biliyor musunuz? Bizden önce DSİ'nin bütçeden aldığı pay yüzde 3,5; yatırım bütçesi payı yüzde 44. Biz bu oranı düşürdük. Bütçeden alınan pay
yüzde 2; yatırım bütçesi payı yüzde 24. Yatırımlar ise geçmişle kıyaslanmayacak oranlarda daha fazla. Fark ne? Fark AK Parti farkı. Fark bu. Bütçeden alınan pay düştüğü halde kıyas kabul etmeyecek derecede fazla hizmet üretiliyor. Neden acaba? Hep şunu söylediler; 'devletin malı deniz, yemeyen...' dediler. Fakat biz millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik ve millete hizmet ederek bugünlere ulaştık. Biz milletin derdini biliyoruz, biz bu ülkenin ihtiyaçlarını biliyoruz, biz işi biliyoruz,
çözümü biliyoruz ve hiçbir engel tanımadan millete hizmet götürüyoruz" şeklinde konuştu.
"MİLLİYETÇİLİK İŞTE BÖYLE OLUR"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde, kentin susuzluktan kıvrandığını belirten Başbakan Erdoğan, evlerin içinde küvetlerde, varillerde ve plastik bidonlarda su biriktirildiğini söyledi. Erdoğan, İstanbul'un su sorununu 2050'li yıllara kadar çözdüklerini belirterek, "İzmir'in su problemini çözemiyorlardı. Gördes Projesi bitmiyordu. Biz Gördes Projesi'ni 2010 yılında bitirdik ve İzmir'in su sorununu biz çözdük. Burada farklı parti var demedik. Biz çözdük. Bizim işimiz değil, İzmir Büyükşehir
Belediyesinin işiydi. Ama orada yaşayan da bizim halkımız, bizim vatandaşımız...Dedik ki DSİ'ye, süratle bu işi bitirelim ve bu iş çözülsün. Kesikköprü ve Gerede projeleriyle de inşallah Ankara'nın da su meselesini 2050 yılına kadar çözdük, çözüyoruz" dedi.
Su sorunu ile ilgili Türkiye ile de sınırlı kalmadıklarını ve dünyada ilk defa uygulanacak bir projeyle, şimdi yavru vatan Kıbrıs'ın da su meselesini çözeceklerini belirten Erdoğan, "Temelleri attık, çalışma devam ediyor. İnşallah 7 Mart 2014'te, saat 13.00'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne de Anavatan'dan suyu akıtıyoruz. Şimdi buradan, 'Biz milliyetçiyiz' diye sadece slogan atanlara sesleniyorum; milliyetçilik işte böyle olur, büyük devlet işte böyle olunur. Devlet-i muazzama böyle yapılır. Şimdi yine öyle olacağız. 'Biz çevreciyiz' diye sadece slogan atanlara sesleniyorum; çevrecilik işte böyle olur, çevre işte bu şekilde korunur. Onlar sadece slogan atar; biz iş üretiriz iş. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" diye konuştu.