E.MEHMET YILMAZ
ERZURUM (İHA) - Türkiye’nin lider olduğu ‘bor’ madenine karşı Avrupa’da kara propaganda başlatıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Hasan Türkez, Türk bilim adamlarını bu konuda araştırma yapmaya çağırdı.
Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Doç.Dr. Hasan Türkez, ‘Bor’ uyarısında bulundu. Bor rezervinde dünya birincisi olan Türkiye’nin geleceğin şekillenmesinde önemli rol sahibi olacağına dikkat çeken Türkez, bunu gören bazı güçlerin kara propaganda başlattıklarını söyledi. Ülkemizdeki üniversitelerin fen ve mühendislik fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinin araştırmalarının bir bölümüne ‘bor’u ilave etmelerinin milli bir görev olduğunu vurgulayan Türkez, “Sanayinin vazgeçilmez ham maddelerinden birisi olan ve 400 den fazla alanda kullanılan borlu bileşiklerin ulusal ekonomimiz için hak ettiği değeri bulabilmesinin ancak bu elementin yeni kullanım alanlarının keşfedilmesi gerekiyor” dedi.
‘Bor’un stratejik bir element olduğu gelişen teknoloji ve sürekli desteklenen bilimsel veriler ile doğrulandığını belirten Türkez, "Günümüzde sanayinin tuzu olarak adlandırılan bu madenin 400’ü aşkın endüstri alanında yaygın olarak kullanılıyor. Başta havacılık ve savunma sanayi olmak üzere, otomotiv, temizlik ürünleri, cam, seramik, ilaç, kozmetik ile kimya endüstrilerinde vazgeçilemez olan ‘bor’un kimyası ve biyolojik etkileri hakkında bilinenlerin detaylandırılması durumunda mevcut kullanım alanlarının sayısının daha da artacağı düşünülüyor" dedi.
ETÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Doç.Dr. Hasan Türkez, gelecek için önemli bir maden olan ‘bor’ konusunda Türkiye’nin stratejik bir noktada olduğunu belirterek, “Dünyada en fazla bor rezervleri ülkemizde bulunmaktadır. ABD, Rusya ve Şili gibi ülkelerde de Bor rezervlerinin bulunmasına karşın ülkemiz yaklaşık yüzde 75’lik bir oranla birinci konumdadır. Dünya bor rezervlerinin tükenmeye başladığı ve ülkemiz rezervlerini oluşturan ticari öneme sahip olan kolemanit, üleksit ve tinkalborlu bileşiklerinin dünyaya en az 500 yıl yetebileceği bilgileri dikkate alındığında borun stratejik açıdan ülkemiz için önemi daha iyi anlaşılacaktır” dedi.
Bor bileşiklerinin Türkiye ekonomisi için bu kadar önemli oluşu ve geleceğin şekillenmesinde aktör rolü üstlenebileceği tahmini sebebiyle bazı gerçek dışı oyunların başlatıldığına dikkat çeken Türkez, “Bora karşı bazı olumsuz ve gerçek dışı oyunların ya da kara propagandaların sergilenmesini beraberinde getirmektedir. Nitekim Avrupa Kimya Bürosu tarafından borun üreme sistemleri üzerine toksik etkili maddeler listesine alınması bu çabaların en önemlilerindendir. Uluslararası tıp veri tabanlarında aksini ifade eden bilgilerin varlığına karşın seçilen bazı bilimsel temelden uzak araştırmalar doğrultusunda delil sağlanarak bora yönelik haksız suçlamalar yapılmaktadır. İnsanların maruz kalma ihtimallerinin dahi bulunmadığı çok yüksek konsantrasyonlarda deney hayvanları üzerinde yapılan araştırma bulgularına dayanılarak bor yıpratılmaya çalışılmaktadır. Doğadaki her maddenin belli konsantrasyonların üzerinde insan sağlığını olumsuz etkilediği, vitaminlerin hatta suyun bile fazlasının zehirlenmelere yol açabildiğini dikkate alırsak bora karşı yapılan bu haksızlığı daha iyi anlayabiliriz. Pratik olarak sofra tuzu kadar toksik etkileri bulunduğu gösterilen borun yeni biyolojik etkinliklerinin keşfedilmesi ile bırakın zehir olarak sınıflandırılmasını artık pek çok ilacın yapısına girmeye başlayacak kadar değerli olduğu anlaşılmaya başlamıştır” diye konuştu.
İnsanlar kuruyemişler, et-süt ve tahıl ürünleri gibi çeşitli gıdalar yoluyla bor aldıklarını ifade eden Türkez, “Bor bitkiler için esansiyel yani olmazsa olmaz elementlerden biri olarak kabul edilmektedir. Aynı durumun insanlar için geçerli kabul edilmeyişinin en büyük nedeninin bor biyolojisinin yeterince bilinmemesinden kaynaklandığı şüphesiz bir gerçektir. Günümüze kadar hem kendi araştırma grubumuz hem de diğer araştırma gruplarının elde ettiği veriler ışığında borun insanlarda pek çok metabolik olayda gerekli olduğu bilimsel veriler ile açıkça ortaya konmuştur. Nitekim, Dünya Sağlık Örgütü yetişkin bir insanın günlük aldığı bor miktarını uzun yıllar 1-3 mg ile sınırlamıştı, ama son yıllardaki ilgili çalışmalara dayanarak bu miktarı yükseltmiştir” dedi.
"ARAŞTIRMALAR YETERSİZ"
Dünya genelinde bor rezervlerinde birinci olmamıza rağmen Türkiye’de yapılan araştırmaların yetersiz kaldığını belirten Türkez, şunları kaydetti:
“Maalesef ülkemiz bor bilgi-teknolojisinde istenilen düzeye henüz ulaşamamıştır. Nitekim saygın uluslararası bilimsel veri tabanlarında yapılan taramalar sonrasında en fazla bor konulu araştırma yapan 10 ülkenin sırasıyla ABD, Japonya, Çin, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Hindistan, İtalya, ve Kanada olduğu görülmektedir. Ülkemizin ise Güney Kore ve İspanya’nın ardından ikinci onluk dilimde yer aldığı görülmektedir. Diğer taraftan tüm dünyada 1920’li yıllardan günümüze kadar gerçekleştirilmiş olan ve bor bileşiklerinin tıbbi ve biyolojik etkinliğini araştırmaya yönelik yapılan toplam 13 bin 800 araştırmanın 5 binden fazlasının son beş yıl içerisinde tamamlanmış olması borun yakın zamanda kazanacağı değeri açıkça gözler önüne sermektedir.”
BOR ARAŞTIRMASI MİLLİ GÖREV
Sanayinin vazgeçilmez ham maddelerinden olan ‘bor’un ulusal ekonomi için hak ettiği değeri bulması gerektiğini belirten ETÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Türkez, “Borlu bileşiklerin ulusal ekonomimiz için hak ettiği değeri bulabilmesinin ancak bu elementin yeni kullanım alanlarının keşfedilmesi ile mümkün olacağı aşikardır. Bu bileşiklerin çeşitli teknoloji alanlarında daha yaygın olarak kullanılabilmesi için ülkemiz bilim insanlarının yapacakları araştırmalar daha da önemli gözükmektedir. Ülkemizde yer alan 180 üniversitenin başta Fen ve Mühendislik fakültelerinde görev yapan öğretim üyeleri olmak üzere tüm bilim insanlarımızın en azından yürütmekte olduğu araştırmalarının bir bölümüne bor ilave ederek bor konusunda yeni veriler elde etmelerinin milli bir görev olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim” açıklamasında bulundu.