Hükümetle sürdürülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde tıkanma yaşanması, Türk-İş’e bağlı sendikaları sokağa döktü. Türk-İş’e bağlı Erzurum’daki sendika temsilcileri tarafından AK Parti İl Başkanlığı önünde ortak bir basın açıklaması yapıldı. Türk-İş 9, Bölge Temsilcisi Orhan Gözgeç, 89 bin 915 işçinin, 2 Temmuz itibariyle grev kararı aldığını söyledi. Türkiye’nin genelinde eşzamanlı olarak yapılacak bu basın açıklamasının, hükümete yapılan bir uyarı niteliği taşıdığını anlatan Gözgeç, sözleşme görüşmelerinin, Yüksek Hakem Kurulu’na intikal ettiğini kaydetti.
GÖZGEÇ AÇIKLAMA YAPTI
Türk-İş bünyesinde kurulan Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenen tekliflerinin, yerel seçimlerden önce hükümete iletildiğini hatırlatan Orhan Gözgeç, “Ancak gerek yerel seçimler, gerekse ardından gelen kabine değişikliği nedeniyle görüşmelerde ciddi bir mesafe kat edilememiştir. Taleplerimize ilişkin cevap nihayet 4 Haziran 2009 tarihinde Kamu Sözleşmelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile yapılan görüşmede gelmiştir.Sayın Yazıcı, birinci ve ikinci altı aylar için yüzde 3; üçüncü ve dördüncü altı aylar için yüzde 2,5 zam teklifinde bulunmuş, düşük ücretlerin ise, sadece 25 TL artırılabileceğini ifade etmiştir. Aradan geçen zamana rağmen bugün gelinen nokta farklı değildir. Yönetim Kurulumuzun Sayın Başbakan’la yaptığı görüşmede, birinci altı ay için yüzde 3’ün üzerine çıkılamayacağı söylenmiştir. Başbakan, ikinci altı aydaki yüzde 3 rakamını ise yüzde 4’e çıkarmıştır.” diye konuştu.
GÖZGEÇ: VERGİ MAĞDURİYETİ İŞÇİLERDE DAHA BELİRGİN DÜZEYDE Türk-İş’in, bu teklifi kabul etmeyerek, eylemlilik sürecini başlattığını vurgulayan Gözgeç, 2 Temmuz itibariyle 89 bin 915 işçinin grev kararı aldığını ve 3 bin 851 işçinin toplu iş sözleşmesinin de, Yüksek Hakem Kurulu’na intikal ettiğini bildirdi. Gözgeç, “96 bin 312 işçimizin sözleşmesi arabulucu aşamasına gelmiştir. 30 bin 861 işçimizin ise toplu iş sözleşmesi görüşmeleri halen devam etmektedir. Gelinen noktada aylardır sözleşme bekleyenler ve onların aileleri üzgündür, kırgındır, kızgındır. Bizlerin, yani kamu işçilerinin içinde bulunduğu durumla ilgili bir değerlendirme yapacak olursak; Türkiye’de sanayici ve iş adamları, kendi nam ve hesabına çalışanlar ile esnaf, gelirinin vergisini bir yıl sonra vermektedir. Geliri her ay vergilendirilenler ise sadece ücretlilerdir. Vergi mağduriyeti, işçilerde, diğer ücretlilere göre daha belirgin yaşanmakta, işçilerin ücretleri yıl içerisinde vergi nedeniyle düşmektedir. Bu durum 2006 yılından bu yana daha da ağırlaştırılmıştır. 2006 yılında işçilerin vergi oranları yükseltilmiş, vergi dilimleri daraltılmıştır. 2008 yılında ise işçi gelirlerinin sigorta prim tavanını aşan kısmı primlendirilmeye devam edilmiş, ayrıca sadece kamu işçilerine ödenen ikramiyeden sosyal güvenlik primi kesilmeye başlanmıştır. Bu durumda ücretlerimiz Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 6 azalmakta ve Aralık sonuna kadar düşük ücret devam etmektedir. Bu nedenle Temmuz ayında yapılacak yüzde 6 oranında bir zam sadece ücretimizin sabit kalmasına yetmektedir.” şeklinde konuştu.
“BİZİ SABİT GELİRLİ KATEGORİSİNDEN ÇIKARIP, AZALAN GELİRLİ KATEGORİSİNE SOKUYORLAR”
Hükümetin, birinci altı ay için yüzde 3 ve ikinci altı ay için yüzde 4 zam teklifinin kabul edilmesi halinde Temmuz ayında yüzde 3 zam alınacak olunmasına rağmen ücretlerin yüzde 3 oranında düşeceğini vurgulayan Orhan Gözgeç, “Bizleri ‘sabit gelirli’ kategorisinden de çıkarıp, ‘azalan gelirli’ hale getiren bu çarpıklığı kabul etmemiz mümkün değildir. Gelir düzeyi itibariyle yoksulluk sınırının altında yaşayan bizler, Hükümetin ‘yoksulun yanındayız’ söylemlerinin karşılığını kendi hayatımızda görememekte, aksine reva görülen yüzde 3 zam nedeniyle özellikle mağdur edilmeye çalışıldığımızı düşünmekteyiz. İçinden geçtiğimiz kriz dönemi öncesinde işverenlere sağlanan kolaylıklar, primler ve muafiyetler kriz döneminde yenilenmekte ve genişletilmektedir. Oysa krizin daha kolay atlatılmasındaki en önemli ayak, piyasaların canlandırabilmesi için geniş halk kitlelerinin satın alma gücünün artırılmasıdır. Halkın satın alma gücü artırılmadığı sürece, alınacak diğer hiç bir önlemin bir faydası olmayacağı ortadayken, kamuda çalışan işçilere yapılacak zammın krizin atlatılması için bir fırsat olarak değerlendirilmemesi bırakın bizleri, krizi atlatma mücadelesi veren ülkemize zarar verecektir.” şeklinde konuştu.
“MAKSADIMIZ KAVGA ETMEK DEĞİL, SORUNU ÇÖZÜME KAVUŞTURMAKTIR”
Türk-İş’in, krize karşı duyarsız olduğunun kesinlikle düşünülemeyeceğini dile getiren Orhan Gözgeç, şöyle konuştu: “2001 krizinden bu ülkeyi daha çok çalışarak, daha uzun çalışarak ve daha verimli çalışarak çıkaran bizleriz. 2001 krizinden bu tarafa da gelişen ekonomiden pay alamayan, ücretleri enflasyona yenik düşen, artırılan vergi ve sigorta primleri ile ücretleri kuşa çevrilen de bizleriz. Bunların yanı sıra, kıdem tazminatlarımıza göz dikilen, üyesi olduğumuz sendikadan baskı ve tehditle istifa ettirilip Hükümet, bürokrat destekli sendikalara üye olmaya zorlanan; sahip olduğumuz işsizlik sigortası fonu amacı dışında kullanılan da bizleriz. Hükümet artık üzerine düşen görevi yapmalıdır. Kayıpları yüzde 20'leri bulan kamu işçisinin verilen zam oranını kabul etmesi mümkün değildir. Gelinen noktada Türk-İş, taleplerini daha yüksek sesle dile getirebilmek amacıyla bir dizi eylem kararı almıştır. Bugün burada bu eylemin birincisini gerçekleştirmekteyiz. Eylemlerimiz, uyarı niteliğindedir ve taleplerimiz kabul edilinceye kadar devam edecektir. Edilmezse de grev silahımızı kullanacağımız açıktır. Umuyoruz ki bugün yarın bir gelişme sağlanır ve bu eylemlere ve grevlere gerek kalmaz. Bizim maksadımız kavga etmek değil, soğuk kanlılıkla sükunetle konuyu çözüme ulaştırmaktır.”