ERZURUM gazetesi
Türk Büro-Sen tarafından hazırlanan rapora göre, kamunun parti organı, ülkenin polis devleti haline getirildiği öne sürüldü. Raporda, Erzurum “MEB Müdürü Fevzi Budak görevinden 11 kez alınmış, dört kez de görev yeri değiştirilmiştir. Bu haksız atamalar ve yer değiştirmelerle ilgili olarak dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Müsteşarı tazminata mahkum olmuştur.” İfadelerine yer verildi.
//İNSAN HAKLARI İHLALİ
Türk Büro-Sen tarafından 10 Aralık günü İnsan Hakları Günü dolayısıyla hazırlanan 'İnsan Hakları İhlali, Sürgün ve Kıyımlar' ile ilgili araştırma raporu tamamlandı. Rapora göre, günümüzde insan hakları ihlallerinin son bulmadığı, özellikle insanın en temel hakkı olan yaşama, korunma ve özgürlük haklarının elinden alındığı, savaşların ve terör saldırılarının gölgesinde bir yüz yıl yaşandığı belirtildi. Türkiye'de, insanların temel haklarını kullanabildiği, bunları özgürce ifade edebildiği, demokratik bir
yapının yerleştirilmesi her dönem arzu edildiğini vurgulanan raporda, "Ancak siyasi iradeler kuruluşlarının öznesi olan insanın insan hakkını iktidarlarının meşruiyetine tercih etmişlerdir. Bu bağlamda ülkemiz insanın yaşam standardını geliştirecek temel haklarını kullanabilecek imkanların önünü açmak yetkisine sahipken, bunları engelleme yolunu seçmiştir. İnsan haklarını kullanabilmenin en önemli şartı bunu ifade edebilme özgürlüğünün tanınmasıdır" denildi.
//İNSAN HAKKI KAVRAMI
Raporda, insan hakkı kavramının önemi ve kapsamı düşünüldüğünde bunları ifade edebilme yeteneğinin örgütlü sivil toplum kuruluşlarınca daha da güçlendiğinin bir gerçek olduğu belirtilerek, "Tüm bu gerçekliğe rağmen ülkemizdeki mevcut iktidar, sosyal diyalog, demokratikleşme gibi önemli kavramları bizzat ifade etmesine rağmen, bu kavramların içini fiili olarak boşaltmıştır. Siyasi iktidarın bu tavrına birçok örnek gösterilebilir. Örneğin, Konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen'in ülkemiz çalışanlarının daha
yüksek ekonomik seviyede görev yapması için 2010 yılı bütçesini protesto etmek, bu konudaki duyarlılığını kamuoyu ile paylaşmak adına yaptığı TBMM önündeki eylemde, kolluk kuvvetleri orantısız bir müdahalede bulunmuş, biber gazı sıkarak, temel bir hakkın kullanılması ifadesine engel olmuştur. Yine kamuoyuna TEKEL eylemi olarak geçen olayda siyasi iradenin direktifleri ile yapılan müdahale halkımızca ibretle izlenmiştir. En son yine üniversite öğrencilerine karşı takınılan olumsuz tavır, orantısız güç
kullanılması, siyasi iradenin demokratik düzlemde insan haklarına bakış açısını oldukça net olarak ifade etmektedir" denildi.
//İKTİDAR VE İNSAN HAKLARI
Raporda, AK Parti iktidarının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ifade edilen temel hakkı geliştirmeyi toplumun tüm kesimine yaymayı iktidarda olduğu süreç içerisinde amaç edinmediğini ve çalışma hakkı bakımından, bu hakkın öznesi olan kamu çalışanlarının bu hakkın kullanımı aşamasında sürekli olumsuz tutum ve davranışlara maruz kaldıkları savunuldu.
//"İKTİDAR, HÜKÜMET MEMURU YARATMAYI HEDEFLİYOR"
AK Parti döneminde, devlet hiyerarşisini hiçe sayan çalışma barışını bozan kamuda 400 bine yakın atama yapılarak siyasi iradeye yakın olanlar üst düzey görevlerde istihdam edildiği kaydedilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"AK Parti 2002-2006 tarihlerinde 4316 kişiyi üçlü kararname ve Bakanlar Kurulu Kararı ile atayarak ilk iktidar döneminde kadrolaşmasını büyük oranda tamamlamıştır. Belirtilen dönemde; 26 müsteşar, 112 müsteşar yardımcısı, 243 genel müdür, 480 genel müdür yardımcısı, bin 175 daire başkanı ve bin 299 il müdürü atanarak günde ortalama üç bürokrat atandı. Bu atamaların tamamı incelendiğinde, üst düzey devlet görevlilerinin yüzde 95'i görevden alınmış ya da yerleri değiştirilmiştir. Yıllarca devlete hizmet
etmiş emeklilik hakkı kazanmış kamu görevlileri iradeleri dışında emekli olmaya zorlanmakta, bu konuda direnç gösterenler ise, aileleri ve çocuklarından uzak yerlere atanmaktadırlar. Yargıtay'da sıra bekleyen 1 milyon 600 bin dosyanın yaklaşık 400 bini hakkını arayan kamu çalışanı vardır. İdari davalara bakan Danıştay'da bekleyen 343 bin 532 dosyanın büyük çoğunluğu haksızlığa uğrayan memurlarla ilgilidir. Bunun dışında on binlerce memur görevden alınmış ya da isteği dışında görev yeri değiştirilmiştir. Bukonuda Konfederasyonumuza bağlı taşra avukatlarının sırf üyelerimiz için açmış olduğu dava sayısı 30 binleri geçmektedir.
Özellikle Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminde veto edilen 445 kişilik üst düzey görevlendirmeler, vekaletle yürütülmeye çalışılmıştır. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasından sonra veto edilen bu atamalar gerçekleştirilmiş, asaleten atanmışlardır. AK Parti iktidarı, çeşitli vesilelerle atama yapamadığı kadrolara ehliyet durumuna bakmaksızın vekaleten görevlendirme yapmıştır. 2007 yılı öncesi dönemde vekaletle yürütülen üst düzey yönetici sayısı binleri bulmuştur."
//MAHKEME KARARIYLA GÖREVE DÖNENLERİN DURUMU
Rapor da yer alan diğer konular ise şöyle: "Mahkeme kararı ile görevine dönen bürokratlar tekrar tekrar görevlerinden alınmış, taşralara tenzili rütbe yapılarak geçici görevle gönderilmiştir, görevden alınmayanlarda makama yakışmayacak odalarda araçsız ve gereçsiz atıl olarak bırakılmışlardır. Siyasi iktidarın kamu çalışanlarının çalışma hakkına ilişkin ihlalleri baskıcı tutumu, sadece üst düzey bürokratlarla sınırlı değildir. Kamu çalışanlarını, 'senin memurun-benim memurum' diye ayıran, kamudaki atama ve terfilerde liyakat ve kariyeri değil,yandaşlığı esas alan bu zihniyet, sonunda kamu hizmetlerini kilitlenme noktasına getirmiş, atama ve sürgünler devam etmiştir.
//DANIŞTAY’DAKİ DAVALAR
Sadece Danıştay 13. Dairesinde 1yıllık süreçte yer alan 82 bini aşkın dosyanın 32 bini kamu görevlilerinin görev yerlerinin değiştirilmesi ve benzeri konulara ilişkindir. AK Parti hükümetinin atadığı bürokratlar, kamu hizmeti gerekçesine dayanmayan atamalarda etkin bir rol oynamışlardır. Hatta bu konuda kamu görevlilerinin yargı kararlarıyla sabit olan haklarını da hiçe saymışlardır. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda görev yapan üç ayrı müsteşar mahkeme kararıyla görevlerine iade edilen memurları görevlerine başlatmadıkları gerekçesi ile mahkum olmuşlardır. Suçları mahkeme kararı ile sabit olan bu görevliler dışında, hakkında soruşturma izini istenen bürokratların yargılanmasına, şeffaf ve demokratik olduğunu iddia eden siyasi irade izin vermemiştir. Sendika üyemizin sürgün edilmesine ilişkin yapmış olduğu şikayette, kurum başkanlığı haksız işlem tesis eden yönetici hakkında soruşturma izini vermemiştir. TÜİK ve Deniz
Feneri olaylarında bu konu çok net olarak gözükmüştür. Üst düzey bürokratların yaptığı yasa dışı işlemlerle ilgili, müfettişlerin hazırladığı raporlar, ilgili Bakanlar tarafından hiçbir kurumda işleme konulmamıştır. Rapor düzenleyen müfettişler ise görevden alınmışladır. Özellikle son 8 yılda bu sebepten dolayı görevden alınan müfettiş sayısı 100'ü geçmiştir. En çok görevden alınan müfettişler, Sağlık Bakanlığı, SGK Başkanlığı ve Gümrük Müsteşarlığı'nda olmuştur. Devletin illerdeki temsilcisi valiler bile
hükümetin temsilcisi gibi davranmakta, kamuoyundan üzülerek izlediğimiz kadarıyla iktidar partisinin il, ilçe örgütlerinin etkisi ve yönlendirmesi olmadan işlem tesis edememektedirler. Ayrıca halkımızın meşru oyları ile iktidara gelen AKP, yine halkımıza hizmetle mükellef devlet yöneticilerinin yerlerini keyfi olarak değiştirmiştir. Örneğin; Ordu ili 2006-2009 yılları arasında 3 vali, Düzce 11 yılda 6 vali değişikliğine sahne olmuştur. Eskişehir Han ilçesine 4 yılda 4 kaymakam, Seyitgazi ilçesine 4 yılda5 kaymakam, İnönü ilçesine 5 yılda 8 kaymakam, Alpu ilçesine 5 yılda 19 kaymakam atanmıştır."
/"İNSAN HAKLARI KİMSE TARAFINDAN İHSAN EDİLMİŞ BİR HAK DEĞİLDİR"
"Çalışma hakkının ihlali konusunda sadece bürokratların, atamaya yetkili organların tutum ve davranışı etkili olmamıştır. Atama, nakil, terfi ve tayinlerde iktidar partisinin il yöneticilerinin onayına başvurulmakta, kamudaki en basit işlemler dahi siyasi müdahalelere açık hale getirilmektedir" denilen raporda, "AKP hükümeti çeşitli sendikaları da siyasi örgütlerinin bir organı gibi kullanmayı bilmiştir. Kamuda özgürce, hizmet etmeyi, kariyer ve liyakatle elde edilen unvanları muhafaza etmeyi, bulunduğu şehirde çalışmayı belli bir sendikaya üye olma şartına bağlamıştır. Memurlar, ikna odalarına alınarak yandaş sendikaya üye olmaya zorlanmaktadır. Siyasi irade sendikacılara tanınan sendikal güvencelere, sendikal ayrımcılığa dair cezai müeyyidelere rağmen bu kanunları da hiçe saymıştır. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümleri çiğnenerek, Türkiye Kamu-Sen'e bağlı sendikaların 120 şube başkanı, işyeri temsilcisi ve şube yönetim kurulu üyesi sürgüne gönderilmiştir. Konu ILO' ya şikayet edilmesine rağmen sendika başkanlarımız ve genel merkez yönetim kurulu üyelerimiz hakkında soruşturma açılmış, bazıları görevden alınmış ve mahkeme kararıyla görevlerine iade edilmişlerdir.
//FEVZİ BUDAK’IN DURUMU
Isparta Belediyesi çalışanı ve Türk Yerel Hizmet Sen Şube Başkanı Suat Tanyeri AKP'li belediye Başkanının göreve geldiği tarihten itibaren 6 ayrı yere sürülmüştür. Erzurum MEB Müdürü Fevzi Budak görevinden 11 kez alınmış, dört kez de görev yeri değiştirilmiştir. Bu haksız atamalar ve yer değiştirmelerle ilgili olarak dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Müsteşarı tazminata mahkum olmuştur. Türkiye Kamu-Sen, toplu görüşmelerde konuyu 49 ayrı başlık altında, klasörler halinde Toplu Görüşmelerden Sorumlu Devlet Bakanına iletmesine rağm2002-2006 tarihlerinde 4316 kien hükümet konu hakkında hiçbir girişimde bulunmamıştır. Konuyla ilgili olarak muhalefet partilerinin TBMM'de sunduğu soru önergelerine hükümet tarafından cevap dahi verilmemiş, bu haksızlıklara göz yumulmuştur. Sonuç olarak, insan hakları kimse tarafından ihsan edilmiş bir hak değildir. İnsan olmanın doğal bir sonucudur. Bu haklara herkes gibi siyasi iradelerde saygı göstermekle, bu hakları en ileri seviyeye ulaştırmakla yükümlüdür" ifadelerine yer verildi. İHA