Başbakan Ahmet Davutoğlu, siyasi makamda olan devlet adamları için öncelikli şartın, bulundukları ülkeyi ve şehri bilim adamları için cazibe merkezi kılmak olduğunu belirterek, "Ne kadar büyük ordulara sahip olursak olalım, ne kadar güçlü ekonomimiz olursa olsun, arkasında entelektüel bir zihni arka plan yoksa hiçbir devlet baki olamaz, arkasında bir değer boyutu olarak ahlak yoksa hiçbir bilimsel gelişme insanlığa huzur sağlayamaz" dedi.
YURTDIŞINDAKİ TÜRK BİLİM İNSANLARI 3. KURULTAYI
"Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları 3. Kurultayı"na katılan Türk bilim insanlarıyla Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi'nde yemekte bir araya gelen Davutoğlu, bilim insanlarıyla aynı yollardan geçtiğini, bilimin çilesini ama aynı zamanda derin ufkunu ve hikmetini tatma imkanı bulduğunu söyledi.
Bir meslektaş olarak konuşmak istediğini ifade eden Davutoğlu, "Hepimiz bilgi aşkıyla, hayatımızın daha sonraki aşamalarını hep bu aşkın arayışı içinde öğrenci yetiştirmekle, araştırma yapmakla planlamış bilim insanlarıyız. Dolayısıyla hiçbir şey bizim için bilgiden, bilginin dayattığı hikmet arayışından bağımsız ve ayrı düşünülemez" diye konuştu.
Zihni arayışını durduran ya da bilgi aşkını kaybedenin hangi mevkide olursa olsun kaybetmeye başlayacağını vurgulayan Davutoğlu, 1991-1995 arasında Malezya'da görev yaptığını, kendisinin de benzer tecrübelerden geçtiğini anlattı.
Başbakan Davutoğlu, ders verdiklerini, kitap yazdıklarını ancak gözleri ve kulaklarının hep ülkelerinde olduğunu dile getirerek, "Biliriz ki eğer ülkemiz güçlüyse biz de orada itibar görürüz. Sahip olduğumuz bütün değerler aslında ait olduğumuz toprağın ürettiği değerler. O topraktan kopmamak lazım. O toprağın bereketinden, o toprağın entelektüel birikiminden kopmamak lazım" ifadesini kullandı.
TÜRKİYE’Yİ TEMSİL
Türkiye gibi bir ülkeyi temsil etmenin hangi çerçevede olursa olsun çok şerefli bir görev olduğunu belirten, ülkemize değmeyen medeniyet olmadığını belirtenDavutoğlu, bilgi paradigmalarının buluştuğu, medeniyetlerin, Yunan felsefesinden Mezopotamya irfanına, Semerkand ekolünden Harran geleneğine kadar birçok akımın kesiştiği, ilmi olarak bereketli bir yerde bulunulduğunu kaydetti.
DİNAMİK COĞRAFYA
Davutoğlu, merkezi bir coğrafyada olunduğunu, bilimsel akışların ve bilim adamı akışının bundan istifade etmesini beklediklerini vurgulayarak, ekonomik olarak da son derece dinamik bir coğrafyada yaşandığını anlattı.
Türk bilim insanlarının üçüncü kurultayını gerekleştirdiği İstanbul'un, etrafındaki şehirlerle karşılaştırıldığında son 15 yıl içinde göreceli olarak ne kadar büyük bir dinamizm kazandığının izlendiğini, etrafındaki şehirlerin ise ya ekonomik sıkıntılar ya da siyasi çalkantılar sebebiyle düşüş gösterdiğini söyledi.
"DAHA NİCE NOBEL ÖDÜLÜ ALANLAR ÇIKACAK"
Kurultaya dünyanın her bir köşesinden bilim insanlarının katıldığını anımsatan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Gönül isterdi ki birkaç gün sizinle birlikte kalayım ve siyasal kriz yönetiminden çıkıp bilimsel hayatın ufkuna birlikte dalalım. Özledim bunu. Böyle bir güzide topluluğun bu topraklarda yetişmiş olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum. Hepimiz kişisel hayatımıza baktığımızda Anadolunun hemen her yerinde doğmuş arkadaşımız var. Belki çok zor şartlarda, Aziz Sancar hocamız gibi eğitimini almış, Türkiye ölçeğinde bilim adamı olmayı planlarken dünya ölçeğinde olmaya doğru büyük bir ufka, yolculuğa çıkmış çok sayıda arkadaşımız var. Eminim bu topluluk içinde daha nice ve topluluğu takip edenlerden daha nice Nobel ödülü alanlar çıkacak."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, önümüzdeki dönem küreselleşme süreci yaşarken hem siyasi hem de entelektüel ve bilimsel planlamaya ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, bir toplumun bilgi paradigmasında sıçrama yapmamışsa siyasal bir sıçrama yapma imkanının olmadığını dile getirdi.
Hangi büyük siyasi düzene bakılırsa bakılsın bir önceki dönemde çok büyük bir entelektüel uyanışın izinin görüleceğini aktaran Davutoğlu, eğer milattan önce 6. yüzyıl ile 3. yüzyıl arasındaki büyük aydınlanma asrı anlaşılamazsa daha sonra ortaya çıkan İskender ve Roma İmparatorluğu'nu, hatta Hint ekseninde ortaya çıkan yeni siyasal düzenleri anlama imkanının olmayacağını söyledi.
Davutoğlu, İskender'i anlamak için Aristo'yu, Eflatun'u ve o dönemdeki Yunan düşüncesinin sıçrayışını anlamak gerektiğini ifade ederek, Çin hanedanının yükselişini anlamak için de Konfüçyus'un, Tao'nun getirdiği yeni entelektüel boyutu anlamak gerektiğini vurguladı.
"BİLİMİN AHLAKİ VE FELSEFİ OLARAK DENETLENMESİ BİLİMSEL GELİŞME KADAR ÖNEMLİ"
"Bilim insanlarının nereye doğru aktığına bakarsanız gelecek dönemde de medeniyetin ve yükselişin nereye doğru gittiğini de keşfedersiniz" diyen Davutoğlu, İslam medeniyetine bakıldığında da Bağdat'ın kültür merkezi şeklinde doğuşunun, doğu İslam'ının daha sonra asırlarca sürecek paradigmasının zeminini oluşturduğunu anlattı.
Başbakan Davutoğlu, Kurtuba'ya gidildiğinde de Endülüs medeniyetinin doğuşunun görüleceğini dile getirerek, şöyle devam etti: "Askeri başarılar, arkasında entelektüel bir zemin yoksa sürdürülebilir değildir. Siyasi başarılar, arkasında bilimsel bir paradigma değişimini yansıtmıyorsa büyük devinimlere öncülük edemezler. Doğu ve Batı İslam medeniyeti ekollerinin Bağdat ve Kurtuba'da gelişmesinde bunu gördüğümüz gibi daha yakından tanıdığımız ve içinde yeşerdiğimiz kültür havzaları olarak da Semerkand'ın, Uluğbey'in büyük bir astronomi aynı zamanda kozmoloji, felsefe ve tıp dünyası itibariyle Semerkand'a yolların akması da aynı sebepledir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde Semerkand'dan İstanbul'a gelen her bilim adamına gerektiğinde atının her adımı için altın ödemeyi vaat etmiştir. Çünkü kendisi de bilim adamı o ulu padişah bilir ki, eğer bilim bir yere akmıyorsa siyaset o yere akmaz. Eğer yeni bir başkent bilim adamları için çekim haline gelmemişse büyük bir dünya düzeninin ya da imparatorluğunun merkezi haline de gelemez. "
Bir siyasal düzenin düşmesi izlendiğinde de, merkez olan şehirlerin bilim hayatının dumura uğradığının görüleceğini vurgulayan Davutoğlu, nereye doğru siyasal hakimiyet yayılıyorsa bilim adamlarının da oraya doğru gittiğini ya da bilim adamları nereye doğru gidiyorsa siyasal hakimiyetin de oraya yöneldiğini söyledi.
Davutoğlu, "Biz siyasi makamda olan devlet adamları için öncelikli şart; bulunduğumuz ülkeyi, şehri bilim adamları için cazibe merkezi kılmaktır. Ne kadar büyük ordulara sahip olursak olalım, ne kadar güçlü ekonomimiz olursa olsun, arkasında entelektüel bir zihni bir arka plan yoksa hiçbir devlet baki olamaz, arkasında bir değer boyutu olarak ahlak yoksa hiçbir bilimsel gelişme insanlığa huzur sağlayamaz" diye konuştu.
Avrupa'daki veba salgınında çok sayıda insanın öldüğünü, o dönemde bilim gelişmediği için bu hastalığın tedavi edilemediğini hatırlatan Davutoğlu"Şimdi vebadan ölen yok çünkü bilim gelişti. Ama ahlak aynı ölçüde derinleşemediği için yine 4 yıl içinde ikinci dünya savaşında atom bombası dahil bilimsel gelişme kullanılarak 45 milyon kişi ölmüştür. Dolayısıyla bilimin ahlaki ve felsefi arka planla denetlenmesi, bilimsel gelişmenin kendisi kadar önemlidir" dedi.