AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri kapsamında HDP'ye yaptığı ziyaretin ardından AK Parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Davutoğlu, "7 Haziran tablosunun önümüze koyduğu en önemli gerçeklik de budur, herkesin herkesle konuşması lazım, kimsenin dışlanmaması lazım. Halkın verdiği oya, halka duyduğumuz saygı gereği, meşruiyet tartışmalarının ötesinde TBMM çatısı altında herkesin herkesle konuşabildiği bir psikolojik ortamın oluşması lazım" diye konuştu.
Bunun, seçim neticelerinin ardından dile getirdiği bir konu olduğunu belirten Davutoğlu, bazı partilerin, HDP yetkililerin de, AK Parti dışında formülleri gündeme getirip AK Partiyi dışladığı, bloklardan bahsedildiği dönemlerde her seferinde bütün partilerle diyalog kanallarının açık olduğunu ifade ettiğini hatırlattı.
Davutoğlu, o günlerde de hem o liderlere hem de onlara oy verenlere saygıyı esas aldıklarını, vatandaşın tercihini tartışmayı doğru görmediklerini belirttiğini anımsattı. Hem demokratik hem ahlaki olan bu tavrı sürdüreceklerini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:"HDP ile yaptığımız görüşmede özellikle vurguladığımız husus şu oldu: 7 Haziran bütün partilere bir muhasebe yapma imkanı sağlamıştır. Ortaya çıkan tabloda da herkes hem Türkiye siyasetini tekrar okumak hem de kendi partisinin bu siyaset içindeki yerini doğru konumlandırmak durumunda. Orada da zikrettim, biz AK Parti olarak bunu yapıyoruz ve bu çerçevede de siyasetimizi şekillendiriyoruz. Milli iradeyi tartışmadık, tartıştırmayız."
Davutoğlu, bölgesel gelişmeler üzerinde durduklarını, dış politikayı konuştuklarını ancak bunların detaylarına girmek istemediğini, bu konudaki ilkesel tutumlarının belli olduğunu belirtti.
"BARIŞI TEHDİT EDİCİ UNSUR BARINAMAZ"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın açıkladığı 3 ilke etrafında çok geniş analizler yapıldığını aktaran Davutoğlu, barış, demokrasi, adalet ilkeleri etrafında kanaatlerini samimi şekilde kendilerine aktardıklarını söyledi.
Davutoğlu, görüşmede şunları ifade ettiklerini bildirdi:"Barış esas ise meşru güçler dışında hiç kimse silahlı bir unsur olarak, barışı tehdit edici bir unsur olarak ülke topraklarında barınamaz. Dolayısıyla gelin HDP olarak silahlı gruplara karşı, her türlü şiddete karşı, silahlanmaya karşı bir tavır sergileyin. Bu hem Türkiye siyaseti için faydalı olacaktır hem HDP'nin Türkiyelileşme düşüncesi ve barış prensibinin de içini dolduracaktır. Ama bir taraftan barış söylemini dile getirip, diğer taraftan askeri baraj, askeri yol gibi yeni kavramlar üreterek birilerinin yaptığı terörü, şiddeti meşrulaştırmak, size de bize de ülkeye de fayda getirmez."
Demokrasinin çok güzel şekilde tecelli ettiğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz belki tek parti iktidarı olma şansını bulamadık, hala en büyük parti ve çok büyük farkla büyük partiyiz ama demokrasiye bağlılığımızı gösteriyoruz ve hiçbir şekilde kaç oy almış olursa olsun, hangi düşünceden olursa olsun kimseyi dışlamadan siyasetimizi TBMM çatısı altında yapıyoruz. HDP'nin de 80 milletvekili ile TBMM çatısı altına girmiş olması, Türkiye için de HDP için de bir şans olarak görülebilir. Bu şansı doğru kullanmak lazım. Bu şansı doğru kullanmak demek demokrasiyle şiddet arasına açık bir tavır koymak demektir, bu ayrımı açık şekilde yapmak demektir. Biz burada müzakere ederken, konuşurken, demokratik siyaset içinde, karşılıklı nezaket içinde konuşurken, silahlı grupların Türkiye'nin değişik şehirlerinde, dağlarında varlığı bir çelişki teşkil eder."
Demirtaş'ın dünkü açıklamalarını da yakından takip ettiğini, bu çerçevede dostane şekilde görüşlerini ilettiklerini aktaran Davutoğlu, bunları daha önce de ifade ettiklerini belirtti.
"ORTAK TAVIR BELİRLEME SORUMLULUĞU"
Davutoğlu, Türkiye'de örnek bir demokrasi inşa edilecekse, çevre ülkelerdeki hastalıkların, etnik mezhebi dogmatizmin Türkiye'ye yansıması, çevredeki çatışmaların ülkeye gelmesi istenmiyorsa, Türkiye'nin her yerinde barış ortamı isteniyorsa bütün bu baskılara, şiddete karşı ortak tavır belirleme sorumluluğu taşıdıklarını kaydetti.
HDP yetkililerinin komşu ülkelerdeki Kürtlerle ilgili sorular yönelttiklerini ve onlarla ilgili tutumlarını da açık şekilde ifade ettiklerini aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:"Tabii bu şu anki koalisyon görüşmelerinin parçası değil ama benzer dış politika konularını Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile de konuşmuştum, doğaldır bunları konuşmamız. Orada da ifade ettim Kobani'de 3 günde 197 bin kardeşimize nasıl aynı ilkesel tutumla ev sahipliği yapmamızdan, misafir kabul etmemizden, Türkiye dışındaki Kürtlerin kaderiyle aynen Türkmenlerin, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin kaderiyle Boşnakların, Arnavutların, Balkanlardaki kaderiyle nasıl ilgileniyorsak aynı bakışla ve aynı tarihdaşlık anlayışıyla ilgilendiğimiz hususlarında da son derece faydalı görüşmeler yaptık ve hangi terör grubu olursa olsun DAEŞ başta olmak üzere hepsine karşı da Türkiye'nin ilkesel tutumunun bilindiğini, bu çerçevede de görüşlerimizi ifade ettik."
Faydalı bir istişare olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin sorunlarını, çevre ülkelerdeki sorunlarını karşılıklı anlayış içerisinde görüştüklerini aktardı.
"İLKESEL TUTUMUMUZU ANLATMA İMKANI BULDUK"
Davutoğlu, hem Meclis içinde hem bu süreç içinde iletişime her an açık olunması gerektiğini ilettiklerini, koalisyonla ilgili kanaatlerini paylaştıklarını söyledi.
Gelecekteki gelişmeler bağlamında da özellikle ilkesel olarak tutumlarını anlatma imkanı bulduklarını dile getiren Davutoğlu, Türkiye'de bütün silahlı unsurların, şiddet kullanan bütün unsurların Türkiye dışına çıkması konusunda daha önce Çözüm Süreci bağlamında verilen taahhütlerin en kısa sürede yerine getirilmesi gerektiğini ve bu çerçevede Türkiye'de barış, demokrasi ve adalet ilkeleri etrafında çok daha olumlu atmosferin oluşacağını söylediklerini bildirdi.
Kamu düzeninin tartışma konusu yapılmaması gerektiğini ve yaptırmayacaklarını aktardıklarını belirten Davutoğlu, "Türkiye'de seçim kamu düzeni sayesinde olmuştur. Suriye'de seçimler olmadı, olamaz, çünkü kamu düzeni yok. Türkiye'de demokrasi korunacaksa kamu düzeni olacak. Demokrasi korunacaksa kamu düzenini koruma konusunda bütün siyasi partilerin aynı hassasiyeti göstermesi lazım. Bunları açık yüreklilikle konuşma imkanı bulduk" dedi.
"TÜRKİYE'DE ARTIK TERÖRE, ŞİDDETE YER YOKTUR"
"HDP, bütün diğer partiler, hep beraber biz dörtlü bir deklarasyonla 'Türkiye'de artık teröre, şiddete yer yoktur' buradan da bir çağrı yapayım. Böyle bir metnin altına imza atmaya hazırım" diyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Türkiye'de demokratik mücadele içinde birbirleriyle rekabet eden partilerin liderleri olarak bizler, 'Türkiye'nin demokratik standarttın en üst düzeye çıkması için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu ama bu çabayı sürdürürken hiçbir şekilde terör, şiddet ve baskı unsuru içeren hiçbir müdahaleye de müsamahakar yaklaşmayacağımızı ve ortak tavır alacağımızı bildiririz' diye bir ortak deklarasyonda bulunalım."
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, “Demirtaş, dün yaptığı açımlamada ‘PKK silah bırakmalıdır’ ifadesini kullandı. Birincisi bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? İkincisi, ‘eğer böyle bir irade olacaksa bunun muhatabı da Öcalan’dır. Esas çağrıyı onunu yapması gerekir’ dedi. Bu noktada HDP’nin uzun süredir İmralı’ya gitme talebi vardı. Bu taleple ilgili durum şu an itibarıyla nedir” şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi: "Çözüm Süreci'ni çok iyi niyetlerle başlattık. 2005’te Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olarak Diyarbakır konuşmasıyla başlayan ve temel dokusu, doğası, özgürlüklerin genişletilmesinden bütün vatandaşların sorunlarını çözerken, Türkiye’deki Kürt vatandaşların sorunlarını da çözmek olan ve özgürlükler genişledikçe şiddetin, ortamın, alanın daralacağı temel tezinden hareket eden bir yaklaşımdı. Neydi, şimdiye kadar bu tür terör, şiddete başvuranların kullandığı argümanlar? ‘Bizim haklarımız, özgürlük alanlarımız dar, dilimizi konuşamıyoruz, propaganda yapamıyoruz, Kürtçe şarkı bile dinleyemiyoruz. Kendimizi ifade edemiyoruz ve olağan üstü hal var, faili meçhuller var. Ekonomik geri kalmışlık var. Türkiye’nin en geri kalmış bölgesinden bahsediyoruz. Halka hizmet edilmiyor.”
"HALA SİLAHLI GRUP BULUNDURMANIN MANTIĞI VE ANLAMI NEDİR?"
AK Parti iktidarı döneminde söz konusu şikayetlerin tümünün kaldırılması yönünde büyük çaba sarf edildiğine vurgu yapan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Olağanüstü halin kaldırılmasından, TRT Kurdi, üniversitelerde Kürtçe araştırma enstitülerinden Kürtçe propagandaya kadar çok geniş demokratikleşme süreci hayata geçirildi. Kimsenin buna itiraz edecek bir şey yok. Bunlar yaşanan gerçeklikler. Bu gerçeklik üzerinde bugün HDP, bir güçlü bir gurup olarak 80 milletvekiliyle TBMM’de buluyor. Ekonomi bağlamında Yüksekova Havalimanı’ndan yollara, geniş bir büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirildi. Bütün bu argümanlar birer birer yok olmuşken hala silahlı grup bulundurmanın mantığı ve anlamı nedir? Bu soruyu biz HDP’lilere soruyoruz ve HDP’ye oy verenlere de soruyoruz. Onlara da rica ediyoruz, lütfen oy verdiğiniz HDP’ye bu soruyu daha çok sorun. Sorun ve deyin ki, ‘biz size silahlı bir şiddet için oy vermedik ve bu sorular ne kadar çok sorulursa, eminim HDP’li yetkililer de bir iç muhasebe yapmak durumunda kalacaklar."
"AÇIK VE NET TUTUM ALMANIN VAKTİDİR"
Davutoğlu, dün de Demirtaş’ın açıklamalarını sahur vakti tekrarından izleyebildiğini belirterek, PKK’nın silah bırakması gerektiği yönündeki ifadelerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunurken, şöyle konuştu:"Bu ifade doğru, iyi bir ifadedir. Eğer bu talep gündeme getirilmemiş olsaydı bu ifade gelmezdi. Yani silahların bırakılması ifadesi. Bu soruyu daha çok sormalı. HDP’ye destek veren aydınların, 200 imzalı aydının bu soruyu şimdi gündeme getirmesi lazım. Niye? Barış ve demokrasi derken silaha ihtiyaç hissediliyor. Yeni bir hükümet oluşturuyoruz, yeni bir siyasi kontekst ortaya çıkıyor. Tam da vaktidir. Açık ve net tutum almanın vaktidir. Kendisine çok dostane bir şekilde ifade ettim, demokratik bir seçim kazandınız, güzel. Kazandınız derken, kendileri açısından oylarının iki katına çıktı denildiği için bu ifadeyi kullandım. Bir başarı sağladınız ama seçimin birinci partisi, kazananı AK Parti’dir. Peki bunu kutlarken, kalaşnikoflarla şehirleri böyle bir silah seslerinin içine almanın anlamı nedir? Bunu sormalı. İstanbul’da ve Ankara’da oy veren vatandaşlarımız da sormalı, Diyarbakır’daki vatandaşımız da. Silahla o gece boyu yapılan şeylerin, silahlı gösterilerin ne anlama geldiğini sormalı. Kamu düzeni itibarıyla kendilerine ifade ettim, gereken tedbirleri almaya kararlıyız."
"Bu silahsızlanma Türkiye’de öyle böyle gerçekleşecek. Birlikte bunu gerçekleştirelim. Siz çağrıda bulunun ve Türkiye’de bütün silahlar teslim edilsin" ifadesini kullanan Davutoğlu, görüşmede Demirtaş’ın "Demokrasi arttıkça, silahların azalmasının minimuma, sonra da sıfıra inmesi lazım" dediğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok güzel, işte bu. Duymak istediğimiz ifadeler bu ama demokrasi arttı Türkiye’de, 12 yıl içinde, silahların sayısı azaldı mı? Son 2-3 yıl içinde demokratik birçok reform yaptık. Çözüm Süreci bağlamında attığımız adımlar oldu. Bu soruları samimiyetle sormanın vaktidir. Hem HDP’li yetkilileri kendi içlerinde muhasebe yaparken, biz başka bir partinin iç işine karışmayız, bu mesele hepimizin huzurunu ilgilendirdiği için bunları zikrediyoruz. Kimseye de tepeden dil kullanmadım. Dün CHP, MHP ile de konuşurken de aynı üslupla karşılıklı saygı içinde konuştuk ama bu soru ilkesel sorudur. Ha şu ise bunu da açık bir şekilde ifade ettiler, ‘ya biz söyleriz ama onlar dinlemezler.’ Birincisi söylemeye devam etmeniz lazım. Dinleyene kadar. Bizi de desteklese, şiddet yanlısı hiçbir gurupla yanyana durmayız. Kimi desteklerse desteklesin hangi gerekçeyle olursa olsun. İkincisi, eğer bir süreç yürüyecekse şimdiye kadar olduğu gibi etkili olduğunuz varsayımıyla yürür. Etkiniz yoksa silahsızlanmaya, İmralı’da görüşmelere devam etmeniz halinde ortaya çıkacak netice nedir? Yani eğer etkiniz varsa, bu silahların bırakılması konusunda etkinizi ortaya koyun. Etkiniz yoksa sürece nasıl katkı yapacaksınız, yani hangi yolla katkı yapacaksınız?”
DÖRTLÜ DEKLARASYON ÇAĞRISI
Diğer siyasi partilere de bir çağrıda bulunmak istediğini söylen Davutoğlu, şöyle dedi: “Önemli olan, eminim eğer HDP, bütün diğer partiler, hep beraber biz dörtlü deklarasyona 'Türkiye’de artık teröre şiddete yer yoktur' imza atalım diye çağrı yapıyorum. Ben, böyle bir metnin altına imza atmaya hazırım. ‘Türkiye’de demokratik mücadele içinde birbirleriyle rekabet eden partilerin liderleri olarak bizler, Türkiye’nin demokratik standardının en üst düzeye çıkmasına, çıkması için hazır olduğumuzu ama bu çabayı sürdürürken hiçbir şekilde terör ya şiddet unsuru içeren, baskı unsuru içeren hiçbir müdahaleye de müsamahakar yaklaşmayacağımızı ve ortak tavır alacağımızı bildiririz’ diye bir ortak deklarasyonda bulunalım. ‘Silahlı bütün guruplar Türkiye dışına çıksın. Türkiye’de hiç kimse meşru halk oyuyla seçilmiş hükümetin emrinde olan meşru silahlı kuvvetler dışında hiçbir silahlı unsur olmaz’ diye imzalayalım deklarasyonu. Yada kendileri bunu tekrar tekrar yapsınlar. Ama ikili düşünmemek lazım. Yani bir taratan bunu söyleyeyim, barış dili kullanayım, barış, demokrasi, adalet diyeyim, öbür tarafta silahlı bir güç baskıyla halkın siyasi tercihlerini dahi yönlendirecek bir durumda olsun. Bu olmaz. Aslında bugünkü görüşmemizde, bunları çok açık yüreklilikte ifade etme imkanı bulduğum için, demin de Sayın Demirtaş’ın bu ifadesini olumlu, doğru bir ifade bulduğum için, içi dolduruldukça eminim karşılığı olacak bir ifadedir. Bu konudaki çağrılarımız devam edecek. Ümit ederim bir gün Türkiye, hep beraber hepimizin katkılarıyla çevre ülkelerde görülmeyen bir tutumla, ortak bir iradeyle bu sorunların üzerinden geliriz ve Türkiye’de şiddet ve baskı uygulayan hiçbir gurubun hayat hakkı bulmadığı gerçek bir demokratik bir atmosferi hep beraber yakalarız.”
"BİR AYLIK SÜREÇTE HDP'NİN BU POZİSYONUN DEĞİŞTİĞİNİ GÖRDÜK"
Bir başka gazetecinin "Seçimlerden sonra HDP ile koalisyonu makul görmediğinizi ifade etmiştiniz. Bugünkü görüşmeden sonra fikriniz değişti mi?" şeklindeki sorusu üzerine, "Benim bu ifadem HDP'yi dışlamak için kullanılmış bir ifade değil. Başka ifadelerim de var" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:"Diyorum ki, yüzde 13 oy almış bir partiyi yok saymam, yüzde 1 de olsa hangi partiye kim oy vermişse onlara duyduğum saygı görüşmemi gerektirir görev gereği, şu anda hükümet kurma görevi Meclis içinde olduğu için sadece Meclis'te grubu olan partilerle görüştüğüm için onunla sınırlı ama herkesle partide bu anlamda görüşmeyi ilkesel olarak gerekli bir zaruret olarak görürüm. Niye makul görmüyorum; çünkü 7 Haziran'ın ertesi günü Sayın Demirtaş'ın açıklaması var, 'Asla AK Parti'nin içinde olduğu bir hükümete içeriden veya dışarıdan destek vermeyeceğiz' ifadesi var. Bu ifade çok açık net bir ifade."
AK Parti dışındaki formüller üzerinde çalışıldığını ve düşünüldüğünü dile getiren Davutoğlu, "Bu ifadeye karşı ben herhangi bir cevap verme ihtiyacı bile hissetmedim. Çünkü biliyordum ki kendimizden de son derece emindik ki yüzde 41 alan bir partiyi dışlayacak hiç bir formül Türkiye'de yürümez. Bu önemli bir husustur. Bir aylık süreçte HDP'nin bu pozisyonun değiştiğini gördük. Bugünkü görüşmede de AK Parti ile her şeyi görüşmeye hazırız yaklaşımı içinde oldu, bu yaklaşım içinde olmak doğrudur" dedi.
Kendi partilerinde istişare yaptıklarını, tek başına bir irade beyan etmediğini ifade eden Davutoğlu, tüm parti teşkilatlarında tabanlarıyla, herkesle görüşerek kanaat oluşturduklarını söyledi.
Hiçbir partiyi hiçbir zaman dışlamadıklarını, dışlayıcı bir yöntem benimsemediklerini, ona oy veren vatandaşlarla da görüşmemeyi saygısızlık, nezaketsizlik olarak değerlendireceğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti: "Görüşürüz fakat bugün de böyle bir koalisyon ortaklığı anlamında bir çerçeve oluşmuş değil bakış açılarımızdaki farklar, bu ifadelerin getirdiği birikim dolayısıyla. Ama görüşmeye de devam ederiz çünkü kuracağımız hükümet hangi partiyle olursa olsun Türkiye'nin bütününün kanaatlerini yansıtan bir protokol ve muhtevaya sahip olması Türkiye için bir kazançtır. Diyelim ki CHP, MHP ile görüşmeler sürdürülüyor, HDP'nin ne dediğini, yaklaşımını bilmek önemlidir. Bunları birbirinden ayırmamak, süreyi bir bütün olarak görmek gerekir. Bu çerçevede her hangi bir mekanizma CHP ile oluşturduğumuz gibi bir şey yok ama arkadaşlarımızın temas halinde olmasında fayda görüldü, gerektiğinde tekrar temas edilebileceği konusunda da mutabık kalındı."