Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, Türkiye’nin bulunduğu bölgede ve Ortadoğu’da askeri açıdan mutlaka güçlü olma zorunluluğunun 1000 yıldır yaşanan gelişmelerle kendini tekrar hatırlattığını ifade ederek terörle mücadeleye dikkat çekti.
“Bugüne kadar teröre karşı yürütülen politikalarda yapılan hataları tekrar tekrar irdelemenin günümüze çok da faydası yok (tabi ders almak şartıyla). Sonuç olarak bugün geldiğimiz noktada ülkemiz PKK, PYD ve IŞİD arasında sıkıntılı bir duruma sürüklenmiştir. Tabi ki gelinen noktada bu örgütlere örtülü destek veren AB’nin ve ABD’nin önemli bir katkısı ve rolü vardır.” diyen Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:
“PKK’nın kalleş saldırıları sonucunda Türkiye, 23 Temmuz tarihinden sonra teröre karşı güç kullanmaya başlamış, 2009 yılından itibaren uyguladığı politikalardan tamamen vaz geçmiş veya vazgeçmek zorunda kalmıştır. Türkiye’nin yeni politikasının sonucu ne olursa olsun bölge dengeleri açısından çok önemli bir hamle olmuştur. Türkiye’nin bulunduğu bölgede ve Ortadoğu’da askeri açıdan mutlaka güçlü olma zorunluluğu 1000 yıldır yaşanan gelişmelerle kendini tekrar hatırlatmıştır. Artık herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir gerçek var ki o da IŞİD’in bir Amerikan projesi olduğudur. Irak’ı işgal ederek bölge dengelerini altüst eden ABD, bölgede İran’ın etkisini azaltmak hatta tamamen yok etmek ve kendi diğer emellerini hayata geçirebilmek için Sünnileri kullanarak IŞİD projesini hayata geçirmiştir. Tarih boyunca, güçlü devletler bölgede pozisyon alabilmek için yaptıkları siyasi evlilikler yapmışlardır. Bu strateji taraflara başlangıçta büyük avantajlar sağlarken, hegemon gücün kendi menfaatleri doğrultusunda politikaları değiştikçe, bu evlilikler yerel guruplar için felakete dönüşmüştür. Tarihte defalarca uygulanan siyasi evlilik stratejileri günümüzde terör örgütü oluşturma politikasına dönüşmüştür. Ortaçağ boyunca, güçlü devletler orta doğudaki yerel güçlerle evlilik yoluyla bağlar kurup onları kendi çıkarları için kullanmıştır. Bugün de küresel güçler, yerel unsurlar üzerinden terör örgütleri (PKK, PYD, IŞİD vb.) oluşturulup, bunları kendi çıkarları için kullanıyor. Eskiden gelişen olaylar karşısında yeni evliliklerle dünürler değiştirilip eskileri gözden çıkarılırken günümüzde de yeni örgütler oluşturulup eskileri çöpe atılıyor. Bölgenin geleceği ABD’nin siyasi hedeflerine bağlı. Tabi bu noktada ABD-İsrail ilişkileri de bölgedeki gelişmeleri etkileyen temel faktörlerden biridir. Bölgede atılan her adımın belirleyicisi, paranın kimin kasasına gideceği meselesidir. Petrol ve silah satışından sağlanan rant politikaya da yön vermektedir. Bölgedeki her gelişme Türkiye’yi yakından ilgilendirirken, ABD’nin ve batının bağımsız Kürdistan projesi Türkiye için hayati önem taşımaktadır. Çünkü bu proje Türkiye’nin ekonomik çıkarlarına değil topraklarına göz dikmiştir. Bu projenin baş aktörü PKK 30 yıl içerisinde, destekçileri, marifetiyle güçlü bir konuma gelmiştir. Hiçbir silahlı örgüt güçlü hamileri olmadan bu kadar süre ayakta kalamaz. Türkiye devam eden süreçte kendi milli gücünün tamamını, milli çıkarları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemelidir. Bugünlerde ABD ile yapılmış ittifakın oluşturmuş olduğu durum iyi değerlendirilmeli ve terörle en etkin bir şekilde mücadele edilmelidir. Ve silahlar bırakılıp teslim edilmeden, her bir terörist etkisiz hale getirilmeden, kesinlikle bir ateşkes durumuna geçilmemelidir. Bunun aksi bir durum PKK terörünü daha da güçlendirecektir.”