SAMET ÖZÜNAL (GHA) – Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Yakutiye İlçe Başkanlığı tarafından “Erzurum’un Tarım Potansiyeli” konulu bir konferans düzenlendi. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Müdahir Özgül’ün konuşmacı olarak katıldığı konferansta, Erzurum’un tarım potansiyeli masaya yatırıldı. Güneş Vakfı Genel Merkezi’ndeki konferansa büyük ilgi gösterilirken, açılış konuşmasını MHP Yakutiye İlçe Başkanı Muhittin Çapadağ yaptı. Başkan Çapadağ, toplumun bilgilendirilmesi amacıyla periyodik aralıklarla düzenledikleri konferanslara gösterilen ilgiye dikkat çekti.
//ERZURUM’UN KALKINMA POTANSİYELİ
Erzurum’un, tarım, hayvancılık, turizm, ticaret ve hizmet sektörleri bakımından çok önemli potansiyelleri barındırdığını vurgulayan MHP Yakutiye İlçe Başkanı Muhittin Çapadağ, “Yaşadığımız şehrin sahip olduğu zenginlikler ve değerler hakkındaki bilgilerimizi pekiştirmek adına, çeşitli konu ve konuşmacıların seçildiği konferanslar gerçekleştiriyoruz. Eğer Erzurum’u marka bir kent haline getirmek istiyorsak, öncelikle şehrimizin sahip olduğu gücün farkında olmalıyız. Bu güçlerden birisi de, tarım sektörüdür.” diye konuştu.
//KALİTE VE VERİMLİLİK UYARISI
Daha sonra söz alan Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Müdahir Özgül, konuşmasına tarımın tanımını yaparak başladı. Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, bunların kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, bu ürünlerin uygun koşullarda muhafazası, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanmasına tarım adının verildiğini kaydeden Özgül, tarımın, bitkisel ve hayvansal üretim olmak üzere iki ana daldan oluştuğunu belirtti.
//“TÜM SEKTÖRLERİN BİRBİRİYLE İLİŞKİSİ VAR”
İnsan yaşantısının sürekliliğinde her şeyin elde edilmesinde, her ne kadar sektörel bazda ayrıcalık var gibi görünse de aslında tüm sektörlerin birbirleri ile ilişkilerinin olduğunu dile getiren Özgül, “Tarım ise, bu etkileşimin en fazla görüldüğü sektördür. Tarımın kullandığı sektörler ile tarımsal ürünlerin kullanıldığı sanayi sektörü gelişim süreçlerini birlikte etkilemektedirler. Milli gelirimizin yüzde 10,2’ini ve istihdamın yüzde 30 ile 35’ini oluşturan tarım sektörü, gıda üretimi ve beslenme ile doğrudan ilgilidir. Yine bu sektör, aktif nüfus ve işgücünde yüksek değerler göstererek, sanayi sektörüne hammadde sağlayarak, sağlıklı bir çevrenin oluşması ve korunmasında önemli bir yer tutarak, ekolojik dengenin kurulması ve sürdürülebilmesine etki ederek ekonomik ve sosyal bir sektör olma özelliğini sürdürmektedir.”diye konuştu.
//TARIMIN ÖNEMİ
Tarımın, insanlığın tarihi kadar eski olduğunu anlatan Müdahir Özgül, “İnsanoğlunun ilk ürettiği şey tarımsal ürünlerdir. Tarımın çağına göre atılım yaptığı, uygarlık ilkelerine göre yerleşik düzende gelişim gösterdiği ve kendi gıda üretimini gerçekleştirdiği ilk tarım kenti, bundan 9 bin yıl önce Konya Çatalhöyük’te ortaya çıktı. Toprağı ilk Anadolu uygarlıkları işledi. Yine bu anlamda, tarımsal uygulamaların o günün koşullarında teknolojik olarak desteklenerek yapıldığı yerlerden biri de, Mezopotamya olarak adlandırılan coğrafyadır. Farklı üç havzaya yayılmış toprakları ile Erzurum Fırat nehrinin doğduğu ve birliktelik sunduğu önemli bir coğrafyadır
Kapitülasyon altında olan ülke, 1878 ile 1913 yılları arasında her yıl ortalama 75 bin ton un, 65 bin ton pirinç ve 10 bin ton buğday ithal etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle her yıl yaklaşık 12 milyon altın lira ödenmiştir.” ifadelerini kullandı.
//MERA HAYVANCILIĞI
Erzurum’un, Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzey doğu kesiminde yer alan Erzurum ile Kars bölümünün batı yarısını oluşturduğunu kaydeden Özgül, “Çoruh, Fırat ve Aras havzalarının başlangıç alanında 25 bin 066 kilometrekarelik alanıyla ülke topraklarının yüzde 3,2’lik kısmını oluşturmaktadır. Ortalama rakımı bin 612 metredir. Erzurum ili, coğrafi olarak Anadolu platosu içerisinde yer alan bir üst plato konumundadır. Bu özellikleri ile tarımsal açıdan bazı avantajları olup yine bu topografyanın getirdiği iklimsel veriler açısından bazı kısıtlar içermektedir. Erzurum ilinde mera hayvancılığı ve bitkisel üretim açısından önemli sıkıntılar söz konusudur. Özellikle gece gündüz sıcaklık farkları ile ilkbahar geç ve sonbahar erken donları üzerinde durulması gereken konulardır. Ülkemizin sınırları içerisinde tanımlanan 26 su toplama havzasının üç tanesinin ilimiz sınırları içerisinde toprakları yer alır. Bu havzaların iklim, toprak ve topografik karakterleri de, birbirinden farklılıklar göstermektedir. İlimiz tarımsal üretim açısından havza bazlı çalışmaların planlanmasını zorunlu kılmaktadır. Coğrafi yapının getirdiği kısıtlar iyi analiz edildiği taktirde, bu potansiyelin iyi değerlendirilmesi mümkündür. Yukarıdaki özellikler incelendiğinde tarımsal üretimde gelişmiş ülkelerde uygulanan sigorta sisteminin koşulsuz uygulanması gereken il Erzurum olmalıdır. Ancak ülkemizde tarım sigorta verileri incelendiğinde, en zayıf halkanın yine Erzurum’unda içinde bulunduğu Doğu Anadolu bölgesi olduğu görülmektedir. Bu durumda yapılması gereken şey, merkezi yönetimin üretimdeki uygulamalara müdahalesidir.” şeklinde konuştu.
//KOYUN YETİŞTİRİCİLĞİ
Erzurum’da yüksek yaylaların, çayırların ve meraların değerlendirilmesi, ıslahı ve korunması çok önemli bir konu olduğunu ifade eden Özgül, “Bu alanlarda yapılacak olan tarımsal uygulamalar mutlaka planlanmalıdır. Otlatma dönemleri ile kaliteli yem bitkisi üretimi geniş ölçekli proje çalışmaları ile desteklenmelidir. Dağların taban arazilere yakın yerlerinde yem bitkileri üretimi hayvansal üretim içerisinde ele alınarak ciddi anlamda desteklenmelidir. Erzurum’un tarımsal üretimle ilgili verileri değerlendirilirken çok sayıda olumsuz durum sayılabilir. Ancak günümüz koşullarında üretemediğimiz her ürüne olumsuzluk nitelemesi yapmaktansa koşulların elverdiği en iyi üretim dalına odaklanmak daha akılcı olacaktır. Bu durumda koyun yetiştiriciliği üzerinde durmak gerekir. İlimiz iklim ve topoğrafyası koyun yetiştiriciliği açısından önemli avantajlar sunmaktadır. Karasal iklimin temel göstergesi olan gece gündüz sıcaklık farkından en az etkilenen hayvan grubu olan koyun ve keçi yetiştiriciliği otlatma bakımından da önemli avantajlar sağlamaktadır. Özellikle son yıllarda, ülkemizde ve dünyada artan kuzu eti tüketimi koyunculukta önemli bir konu olarak karşımıza çıkar. Diğer faktörler ise, geleneksel yetiştirme yöntemleri ile sosyolojik değişimler sıralanabilir. Erzurum ili tarımsal yapısının değerlendirilmesi hassas ve uzun süreli bir çalışmayı gerektirir. Herkesin yaptığını yapmak değil fakat bize özgü sosyolojik temelli ve merkezi yönetimin müdahale gücünü kullanarak yapılacak uygulamalarla istediğimiz sonuçları alabilmek mümkün olacaktır.”