Önemli gün ve haftalar bağlamında “3 Temmuz” tarihi, Erzurum için iki ayrı önemi birden taşıyor. M. Kemal Atatürk’ün, Büyük Kongre’yi toplamak üzere Erzurum’a geldiği 3 Temmuz’u, büyük bir coşkuyla kutlayan Erzurumlular, aynı gün, bir başka değerin de, kaybı için üzülüyor. “Alimlerin Alimi” olarak adlandırılan Erzurumlu Solakzade Müftü Sadık Efendi’nin, Hakk’ın Rahmetine kavuştuğu gün olan 3 Temmuz, daha 4 yaşındayken Kur’an-ı Kerim’i okuyup yazmaya başlayan ve Ulema’dan sayılan Zat’ı, Erzurum’a yeniden hatırlatacak.
ERZURUM’UN UNUTULMAYAN KANAAT ÖNDERİ
Erzurum’un, şimdiye kadar en uzun süreyle Müftülük görevini yürüten manevi bir dinamiği olan Solakzade Müftü Sadık Efendi, sahip olduğu ilmi donanımıyla sadece talebe yetiştirmekle kalmadı, aynı zamanda Milli Mücadele’ye de önemli katkılar sundu. Vatan topraklarını işgal eden düşman kuvvetlerine karşı halkla birlikte mücadele eden ve ordu ile milleti birbirine kaynaştıran Müftü Sadık Efendi, işgalden sonraki yıllarda da, yakılıp-yıkılan cami, mescid ve medreselerin yeniden imar edilmesiyle uğraştı. Vefat ettiği 3 Temmuz 1960 günü, Erzurum’un tarihinde görülmemiş bir cenaze namazıyla toprağa verilen Solakzade Müftü Sadık Efendi, Rahmet- Rahman’a yürüyüşünün 49’uncu yılında bir kez daha rahmet ve minnetle yad edilecek.
29 YAŞINDA ERZURUM MÜFTÜSÜ OLDU…
1884 yılında Erzurum’da dünyaya gelen Solakzade Sadık Efendi, babası ulemadan Erzurum Müftüsü Muhammed Hamid Efendi’den ders aldı. Zamanın en büyük ilim ve fikir adamlarından olan ve Sadrazam Küçük Said Paşa başta olmak üzere çok sayıda devlet adamı yetiştiren Solakzade Ahmed Tevfik’in torunu olan Sadık Efendi, 26 yaşında Müftü Yardımcısı, 29 yaşında da, Erzurum Müftüsü oldu.
Bu aileye Solakzâde denilmesinin sebebi ise, bizzat Müftü Sadık Efendi tarafından açıklanırken, Merhum Müftü bu durumu; “Dedem Ahmed Tevfik Efendi'nin babası Hacı Lütfullah Ağa yarım kan Arap atı besler ve beslediği bu atlarla Erzurum ve çevresinin geleneksel atlı sporlarından cirit oyunlarına katılırmış. Cirit sopasını sol eliyle tutup attığından kendisine solak, çocuklarına da solağın oğlu anlamında Solakzâde denilmiştir.” ifadeleriyle açıklamıştır.
YÜZLERCE TALEBE YETİŞTİRDİ
Dedesi Ahmed Tevfik Efendi ve babası Muhammed Hamid Efendi’den akli ve nakli ilimleri tahsil eden Erzurum Solakzade Müftü Sadık Efendi, Erzurum’daki çeşitli cami ve medreselerde müderrislik görevlerinde bulundu. 1913 yılında 29 yaşında iken Erzurum Müftüsü olan Müftü Sadık Efendi, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Ruslar tarafından işgal edilen Erzurum’dan gözyaşlarıyla ayrıldı. Erzincan, Sivas ve Kayseri hattında ilim tahsil etmeye ve talebe yetiştirmeye devam eden Sadık Efendi, gördüğü bir rüya üzere İstanbul’a hareket etti. Dar-ül Hilafe’de ders vermeye başlayan Solakzade Müftü Sadık Efendi, 1917 yılının sonunda yeniden Erzurum’da döndü. Rus işgalinden henüz kurtulmuş olan Erzurum’da, halkla birlikte bu kez Ermeni mezalimine karşı duran Müftü Sadık Efendi, Milli Mücadele çalışmalarına da bizzat katıldı.
MİLLİ MÜCADELE’YE KATKILARDA DA BULUNDU
Müftü Sadık Efendi ve bir grup vatanperver Erzurumlu, dini ve insani bütün haklarını korumak için harekete geçerken, 3 Mart 1919’da Erzurum'da Vilayat-ı Şarkiyye ve Müdafayı Hukuk-u Milliyye Cemiyet kuruldu. Sadık Efendi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini teşkil eden bu cemiyetin kurucuları arasında yer alırken, başkan yardımcılığı görevinde de bulundu. Adı geçen cemiyet, 19 Mart 1919’da kuruluş gayesini açıklayan ve tarihe ışık tutacak çok önemli bir beyanname yayımlarken, söz konusu beyannameye, Müftü Sadık Efendi de, imzasını koydu. Erzurum Kongresi’ne de katılan Solakzade Müftü Sadık Efendi, savaş yıllarının geride kalmasının ardından Lalapaşa Camii’nde halka vaazlar vermeye başladı. O dönemde Kur’ın-Kerim’in muhtevasını öğrenmek ve tek tek okunan ayetlerin tefsir edilmesini dinlemek isteyenler için özel sohbetler düzenleyen Müftü Sadık Efendi, Dedesi Ahmed Tevfik Efendi’nin yarım bıraktığı, babası Hamid Efendi’nin de tamamlayamadığı hatmi bu sohbetler sayesinde tamamladı. Daha sonra iki hatim daha tamamlayan Müftü Sadık Efendi’nin ömrü, üçüncü hatm-i sohbet için vefa etmezken, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle kesintiye uğrayan “Binbir Hatim Geleneği” ise, 1937 yılında Solakzade Müftü Sadık Efendi tarafından yeniden başlatıldı.
1960 YILINDA MERHUM OLDU
Herhangi bir tarikata bağlı olmayan Müftü Sadık Efendi; bu durumu soranlara ise, her zaman “Benim mürşidim Hazreti Muhammed ve Kur’an’dır.” diyerek cevap verdi. Cemaleddin Server Ravnakoğlu, merhumun bu yönünü şöyle anlatır: “O, hususi bir şekilde bir tarikata bağlanmış değildi, fakat gönlünü kaptırmaktan kendini kurtaramamıştı. Allah dostlarının manevi kemalatından, büyük sofilerin ilahi irfanından, feyizli nazarlarından hayranlıkla bahsederdi. Hele onda bulunan Peygamber aşkı ve sevgisi anlatılacak gibi değildi. Yüce Peygamberimizin ism-i şerifi anıldığı zaman gözlerinden yaşlar akar, rengi değişir ve adeta kendinden geçerdi.”
3 Temmuz 1960’da Rahmet-i Rahman’a yürüyen Solakzade Müftü Sadık Efendi, Erzurum tarihinde görülmemiş mahşeri bir kalabalığın katıldığı cenaze namazının ardından Asri Mezarlık’ta toprağa verildi.