Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, 2008-2014 yılları arasında Avrupa Birliği’ne (AB) üye 28 ülkede Bilgisayarlı Tetik çekim oranı artışının yüzde 3.5 Türkiye de ise yüzde 106 olduğunu açıklarken, “Gelir gurubuna göre sık görülen ve nadir görülen hastalıklar var. Prostat kanseri iyi beslen yüksek protein alan salam sosis ürünler yiyen obez grubun hastalığı. Akciğer kanserleri ise daha zayıf ve gelir düzeyi düşük olan grubun hastalığı. Yani zengin ve yoksul hastalıkları gurupları var” dedi. Kongrenin Bilimsel Program Sekreteri Prof. Dr. Gökhan Özyiğit ise, “Kırmızı et için günde 100 gram, işlenmiş etler için 50 gramdır. Bunlar her gün tüketildiğinde yüzde 18-20'nin üzerinde kanser riski artıyor. Hala yüzde 100 demiyoruz ama kanser riskini artırıyor" ifadelerini kullandı.
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) tarafından, KKTC'nin başkenti Lefkoşa'da bir otelde, "Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi" düzenlendi. Dernek ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam düzenlenen basın toplantısında, radyoterapinin kanser tedavisinin önemli silahlarından biri olduğunu belirterek, kanser tanısı alan olguların yüze 65-70'ine hastalıklarının bir döneminde radyoterapi uygulandığını söyledi.
2008-2014 yılları arasında AB’ye üye 28 ülkede Bilgisayarlı Tetik çekim oranı artışının yüzde 3.5 Türkiye’de yüzde 106 olduğunu açıklayan Sağlam, kanser hastalarında doğru beslemenin önemine işaret ederek, “Tedaviyi iyi yönetebilmek için hastaya bütüncül olarak yaklaşmak lazım. Yan etkili mücadele de en önemli unsurlardan bir tanesi de beslenme. Hastaya ne kadar iyi bakabilir ve doğru besleyebilirsek etkinlikte iyi sonuç elde edebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ZENGİN VE YOKSUL HASTALIKLARI GRUPLARI VAR”
Gelir gurubuna göre sık görülen ve nadir görülen hastalıkların olduğunu kaydeden Dernek Başkanı Esra Kaytan Sağlam, “Prostat kanseri iyi beslen yüksek protein alan salam sosis ürünler yiyen obez grubun hastalığı. Akciğer kanserleri daha zayıf ve gelir düzeyi düşük grupların hastalığı gibi oluyor. Yemek borusu ve mide tümörlerinin yurdumuzda en çok görüldüğü bölgeler ise Van Doğubeyazıt, Bitlis, Erzurum ve biraz daha gelir düzeyi düşük ve beslenme alışkanlıkları farklı gurupta. Yani zengin ve yoksul hastalıkları gurupları var” dedi.
“SIFIR ŞEKER İŞİMİZİ ZORLAŞTIRIYOR”
Yemek tümörü konusunda da bilgi veren Sağlam, “Yemek borusu tümörü olan hasta zayıf yutamıyor hiçbir şey boğazından geçemiyor. Hastalarımın yüzde 90’ı kanser oldum ama şekeri bıraktım diye geliyor. Bu konu sigaranın dahi önüne geçmiş dorumda. Sıfır şeker yeyip beslenemeyen yutamayan zayıf hastaları bizim beslememiz daha da zor. Burada tümör gurubuna göre hareket etmemiz çok önemli. Beyaz işlenmiş şeker yerine dondurma öneriyorum, hem besleyici bir ürün, hem de protein vermiş oluyoruz. Pekmez kullanılabilir, hurma, incir tüketilebilir. Azaltmak önemli. Sıfır şeker bizim işimizi biraz zorlaştırıyor” diye konuştu.
Sağlam, zerdeçal ve kanser ilişkisine yönelik olarak da "Zerdeçal kullanarak hiçbir hastalıkta, hastalıklı bölgenin lokal kontrolünü artıran bir çalışma yok, sağ kalımı uzatan bir çalışma yok ancak yan etkileri azaltmakta etkili olabileceğine yönelik bir çalışma var."
ÖZYİĞİT: “ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KARBONHİDRAT, YAĞ VE PROTEİNİN DENGELİ ŞEKİLDE ALINMASI ŞART”
Kongrenin Bilimsel Program Sekreteri Prof. Dr. Gökhan Özyiğit de şeker ve kanser ilişkisine yönelik olarak "Ben 'şeker kanseri beslemez' demeyeceğim, şeker dolaylı olarak kanser yapabilir ama erişkinlerde şekeri kaçırdığınızda obezite olur ve obezite kanserin bilinen sebeplerinden biridir. Ama kanserli bir hücrenin sadece şekere ihtiyacı yok. Protein ve yağ da var. O zaman yağı da proteini de keselim. O nedenle özellikle çocukluk çağında karbonhidrat, yağ ve proteinin dengeli şekilde alınması şart. Beynin en önemli gıdası glikozdur. Ama bu da mısırdan üretilmiş olan değil. Çünkü onların doyma denilen hissi engellediğini net biliyoruz. Meyve suyunu içtikçe içmek istiyorsunuz" dedi.
Palm yağından da uzak durulması gerektiğini belirten Özyiğit, "Palm yağlarının, kanserli farelerde yayılımı 8-10 kat arttırdığını ve kanserin çok daha hızlı büyüdüğünü gösteren kanıtlar elde edildi ve sonuçları bilimsel dergilerde yayımlandı. Bu nedenle, palm yağı, fruktoz bazlı şekerler en uzak durulmalı. Dünya Sağlık Örgütü, bütün salam, sosis ve sucuk gibi işlenmiş et ürünlerini sigarayla aynı düzeyde birinci kategoride kanserojen olarak ilan etti. Bir maddenin kanser yapabilmesi için sürekli kullanılması önemli. Her gün maruz kalındığında, bağışıklık sistemi buna yetişemiyor ve temizleyemiyor. Nadiren yapılması halinde, kişinin düzgün bir bağışıklık sistemi varsa temizlik yapılabiliyor. Bu nedenle aşırıya kaçılmadan ve hafta bir tüketilebilir. Miktarlar da önemli. Kırmızı et için günde 100 gram, işlenmiş etler için 50 gramdır. Bunlar her gün tüketildiğinde yüzde 18-20'nin üzerinde kanser riski artıyor. Hala yüzde 100 demiyoruz ama kanser riskini artırıyor."