YÖK Başkanı Erol Özvar, üniversite rektörleri ile ilk kez bir araya gelerek Yükseköğretim Kurulunun geleceğe dair yeni vizyonunu paylaştı. Toplantıda ayrıca 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında üniversitelerde uygulanacak eğitime ilişkin istişarede bulunuldu.
YÖK olarak yeni yol haritalarının teknoloji ve Ar-Ge'ye olan yatırımı desteklemek ve artırmak olduğuna dikkat çeken YÖK Başkanı Özvar, ‘büyük veri’ olgusunun yükseköğretimde yeterince kullanılmadığını, büyük verinin kullanımını yaygınlaştırarak geliştireceklerini kaydetti. Özvar, “Büyük verinin yükseköğretimde kullanımı, üniversitelerimizin geleceğini şekillendirecek önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tahlilden elde edilecek sonuçların eğitim kurumunu ve öğrenciyi daha ileriye götürmesini ve süreçlerdeki karar verme mekanizmalarına katkı sağlamasını beklemekteyiz. Yükseköğretime dair elimizde olan devasa miktardaki veriden faydalanabilmek ve üniversitelerimizi küresel bilimsel rekabette güçlendirecek şekilde dönüştürebilmek ve yönlendirebilmek ancak bu büyük verinin analiz edilmesiyle mümkün olacaktır. İnanın bunu başarmak üniversitelerimizde çok güçlü bir dönüşüm oluşturacaktır diye düşünmekteyim” diye konuştu.
“Yeni Bir Terminoloji Olarak Gündeme Oturan Bilgi Diplomasisi Terimini Akademik Dünya Yaygın Olarak Kullanıyor”
Yeni yol haritalarında güncel terminolojiyi de takip ettiklerini belirten Özvar, ‘bilgi diplomasisi’ üzerinde durarak, “Yükseköğretime uluslararası bakışta yeni bir terminoloji olarak gündeme oturan bilgi diplomasisi terimini akademik dünya yaygın olarak kullanıyor. Dünya genelindeki küresel birçok soruna yükseköğretimin, üniversitelerin bakış açısını, çözüm önerilerini, bu alanlarda yürüttükleri araştırmaları, yenilikçi gözlemleri çok taraflı iletişim kanalları ve uluslararası akademik yayınlar ile duyurabilmek bilgi diplomasisi olarak değerlendiriliyor. Günümüz dünyasında terör, göç, küresel iklim değişiklikleri, hükümetler arasındaki yaygın ve ciddi siyasi anlaşmazlıklar gibi büyük sosyal sorunlarda da üniversitelerimizin küresel, bilimsel işbirliklerini artırmaları ve bu konuya hızla dahil olmaları gerekiyor. Bilimsel faaliyetlerin bu sorunlar karşısında diplomatik hedeflere yönelik olarak kullanılması ve bu konularda varlık göstermemiz ülkemizin muhatap kamuoyları nezdinde itibarını daha da artıracak ve güçlendirecektir. Resmi ilişkilerin sınırlı kaldığı veya tıkandığı konularda üniversitelerin geliştirdiği bilim diplomasisi ayrı bir önem kazanacaktır. Yetiştireceğimiz genç neslin ileri teknoloji kadar, yapıcı düşünce akımı ve duygusal zeka yönünden de desteklenmesi dünyanın büyük sorunlarına katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
“ÜNİVERSİTELER, YETİŞTİRDİKLERİ ÖĞRENCİLERİN MESLEKİ GELECEK BAŞARILARINI, REFAHINI TAKİP ETMELİ VE BU ALANDA MEZUNLARINA DESTEK SAĞLAMALIDIRLAR”
Yeni dönemde yükseköğretim kurumlarından istihdamın özel bir odak haline getirmelerinin bekleneceğini belirten Özvar, “Üniversiteler, yetiştirdikleri öğrencilerin mesleki gelecek başarılarını, refahını takip etmeli ve bu alanda mezunlarına destek sağlamalıdırlar. Bu destek öğrencileri motive eden ve öğrenme isteklerini güçlü kılan önemli bir ögedir. Bu bağlamda olmak üzere yeni dönemde bir diğer önemli konumuz Türkiye’de iş gücü piyasası ve üniversitelerimizin kendi mezunlarının istihdamlarını izleyen bir yönetim anlayışını harekete geçirmek olacaktır. Üniversitelerimizde mezun takip sistemlerinin özenle ve hızla hayata geçirilmesi, bu sistemlere sahip üniversitelerimizde ise aktif hale dönüştürülmesi ve daha işlevsel kılınmasını dilemekteyim. Ayrıca bugün ülkemizde de kar amacı gütmeyen birçok organizasyon bu takip sistemlerinin kurulmasında ve işlemesinde üniversitelerimize katkı verebilmektedir. Yükseköğretim Kurulu olarak paydaş kurum ve kuruluşlarla tam bir uyum ve eşgüdüm içinde üniversitelerimizin ülkemiz istihdam kapasitesine nasıl daha nitelikli katkı sağlayacağı sorusu etrafında bir dizi çalışmalar başlatacağımızı buradan ilan etmek isterim” şeklinde konuştu.
"İSTİHDAM İÇİN KLASİK ÜNİVERSİTE EĞİTİM ANLAYIŞIMIZIN DIŞINDA HEM SIRADA HEM SAHADA EĞİTİM-ÖĞRETİMİ GÜNCELE HIZLA TAŞIMALIYIZ"
Milli Teknoloji hamlesi için ihtiyaç duyulan iş gücü profilinin belirlenmesi ve bu ihtiyaca dönük yükseköğretim programlarında güncelleme yapılmasının 11. Kalkınma Planı kapsamındaki eylem planları arasında yer aldığını anımsatan Özvar, şunları kaydetti:
“Başlamış olan bu süreçleri daha da güçlendirerek ve çeşitlendirerek devam edeceğiz. Dünyayı ve ülkemizi yakından izleyen ve beşeri sermayemizin gelişmesine öncelik veren yükseköğretim politikaları önceliğimiz olacaktır. İstihdam için klasik üniversite eğitim anlayışımızın dışında hem sırada hem sahada eğitim-öğretimi güncele hızla taşımalıyız. Bunun yanı sıra lisans ve lisansüstü programlarda disiplinler arası bir yaklaşımla deyim yerindeyse esnek müfredat anlayışı geliştirmek zorundayız. Şöyle ki Bologna Süreci hedefleri doğrultusunda yükseköğretim kurumlarımız mevzuat düzenlemelerinde ve müfredat oluşturulurken seçimlik ders oranlarını yüzde 25’in altına düşmeyecek biçimde diledikleri gibi belirleyebilmektedir. Her programın öğrencilere kazandırması gereken bilgi, beceri ve yeterlilikler kapsamında değerlendirilerek seçmeli ders sayısı ve kredi miktarına her üniversitenin yetkili organlarında karar verilmektedir. Bu çerçevede yükseköğretim kurumlarımızın tüm programlarında alan yeterliklerini de dikkate alarak farklı disiplinlerden seçmeli dersler alınmasına imkan verecek düzenlemeleri yapmaları ve mümkün olduğunca bu seçimlik ders oranını artırmaları elzem hale gelmektedir. Geleceğin nesillerini yetiştirirken öğrencilerin farklı disiplinlerden beslenmeleri sorunlara daha geniş bakış açılarından bakabilmelerine ve daha sağlıklı çözümler üretebilmelerine vesile olacaktır. Bu anlayışla üniversitelerimiz yeni açmak istedikleri akademik birimleri, bölümleri, programları ve müfredatları planlarken yeni nesillerin iş gücü piyasasına katılımını arttıracak alanları da daha çok dikkate almalıdır.”
“2023 YILI HEDEFLERİNCE ULUSLARARASI ÖĞRENCİ SAYISININ AKADEMİK STANDART VE KALİTEDEN ÖDÜN VERMEDEN ARTTIRILMASINI BEKLEMEKTEYİZ”
Son yıllarda Yükseköğretim Kurumu’nun uluslararasılaşmayı bir stratejik hedef olarak benimsediğini ve bu hususta üniversiteleri bir hayli teşvik ettiğini vurgulayan Özvar, “Erasmus anlaşmalarıyla gelen öğrenci hareketliliği dikkate alındığında uluslararası öğrenciler için üniversitelerimiz cazip birer kurum halini almıştır. Yurt dışına giden ülkemiz öğrencileri ise sadece Avrupa üniversite alanı içinde değil aynı zamanda diğer kıtalardaki üniversitelerde öğrenim görebilmeyi başarmışlardır. Öğretim elemanı hareketliliği için de benzer gözlemlerde bulunmak mümkündür. Bu hareketliliğin yanı sıra uluslararasılaşma bakımından son yıllarda kayda değer bir diğer gelişme ise üniversitelerimizdeki uluslararası öğrenci sayısının artmasıdır. Yükseköğretim kurumlarında uluslararasılaşmanın en önemli göstergelerinden biri olan uluslararası öğrenciler, ülkelerin küresel görünürlüğüne ve ekonomilerine katkı sağlayan önemli bir unsur olarak kabul görmektedir. Yükseköğretim sistemimizdeki uluslararası öğrenci sayısı 182 farklı ülkeden 200 bini aşmaktadır. Bu sayı ile dünyada uluslararası öğrenci kabul eden ilk 10 ülkeden biriyiz ve Avrupa yükseköğretim alanında ise İngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya’dan sonra beşinci sırada yer almaktayız. Bildiğiniz gibi 2023 yılı hedeflerimiz bakımından üniversitelerimizden yetiştirdiği uluslararası öğrenci sayısını akademik standart ve kaliteden ödün vermeden arttırmalarını beklemekteyiz” açıklamasında bulundu.