MÜGE ÇEVİK (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri ve Elazığ belediyelerindeki yolsuzluk iddiaları ile ilgili kendisine mektup gönderen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. Sen bu Kayseri melesinde çok kötü çaktın. Sen Kayseri'yi artık yargıya bırak da, 'yamyamları doyuramıyoruz' diyen kendi belediye başkanının ifadelerine bak. Başkan demekle, başkan olunmuyor. Kongreden çıkmakla da lider olunmuyor" sözleriyle yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Kayseri ve Elazığ belediyelerindeki yolsuzluk iddiaları ile ilgili kendisine mektup gönderen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yanıt verdi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun kendisine bir mektup gönderdiğini, öbür taraftan da aynı mektubu basına verdiğini belirterek, "Sayın Başbakan diye başlayan 'saygılarımla' diye biten bir mektup Ancak bu ifadenin arasında mektubun kalan bölümü maalesef bir ana muhalefet genel başkanına yakışmayacak edepve adap sınırlarını zorlayan bir üslupla kaleme alınmış. Konu ne? Konu, Kayseri ile ilgili iddialar. Neymiş? Orayla ilgili niye bir müfettiş göndermemişim, inceleme başlatmamışım" diye konuştu.
MÜFLİS TÜCCAR ESKİ DEFTERLERİ KARIŞTIRIR
"Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış" diyen Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun malzemesiz kaldıkça Kayseri ve Elazığ iddialarına sarıldığını söyledi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu TBMM Genel Kurulu'nda bu iddiaları dile getirdiği anda belgesiyle, deliliyle iddiaların yalan olduğunu ortaya koyduklarını belirterek, şöyle devam etti: "CHP Genel Başkanı'nın bir kez daha yanıltıldığı, aldatıldığını, sınıfta kaldığını, yani çaktığını hemen oracıkta ispat ettim. İddialarından dolayı özür dilemesi gereken CHP Genel Başkanı her sıkıştığı anda Kayseri meselesine sarılıyor ama karşılıksız çekle namı maruf olan kişiyi de milletvekili yapmanın gayretinden geri durmuyor ve onu sıkılmadan onu geri parlamentoya taşıyor. Karşılıksız çekleriyle maruf. Böyle bilinir. Güya kendi partisi içindeki yolsuzlukları, usulsüzlükleri örtme gayreti içine giriyor. Şimdi konuyla ilgili her şey zaten yargıda. Bana gönderdiğini iddia ettiği bir defter değil bir kağıt parçası. O kağıt parçası da başka birçok bilgi ve belgeyle güya zaten yargıya teslim edilmiş durumda. 'Şüphelinin emniyetteki ifadesi saklandı' dediler yalan çıktı. 'Avukatın otel parasını belediye ödedi' dediler yalan çıktı. İki katlı binaya 'dokuz katlı' dediler yalan çıktı. Hasılı ne kadar iddia ortaya attılarsa hepsi yalan ve iftira çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu, bak ben buradan açık açık söylüyorum; sen bu Kayseri melesinde çok kötü çaktın. Sen Kayseri'yi artık yargıya bırak da 'yamyamları doyuramıyoruz' diyen kendi belediye başkanının ifadelerine bak."
Başbakan Erdoğan, böyle bir genel başkanın CHP'ye yakışıp yakışmadığının CHP'nin bileceği iş olduğunu ifade ederek, ancak böyle bir ana muhalefet partisinin Türkiye'nin geldiği noktanın çok gerisinde kaldığını kaydetti. Erdoğan, "Zorla güzellik olmuyor. Başkan demekle, başkan olunmuyor. Kongreden çıkmakla da lider olunmuyor" dedi.
KILIÇDAROĞLU’NA MEKTUPLU CEVAP
Kılıçdaroğlu'na biraz daha teferruatlı bir mektupla cevap verdiğini ve bugün yarın kendisine ulaşacağını belirten Erdoğan, "Tabii bununla da kalmayacak, yine o bunları devam ettirecek. Çünkü sermaye yok" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesini eleştiren CHP'ye tepki göstererek, "Kendisini cumhuriyetin yegane sahibi, yegane bekçisi gibi gören, cumhurdan kopuk bir cumhuriyet anlayışını savuna gelen CHP, 29 Ekim törenleriyle ilgili olarak o bildik refleksini gösterdi. Hiç kimse AK Parti'ye, AK Parti hükümetine de cumhuriyet dersi vermeye kalkmasın. Türkiye Cumhuriyeti, elitlerin, seçkinlerin, zenginlerin, belli zümre ve grupların değil, 74 milyonun topyekün cumhuriyetidir" dedi.
KUTLAMA İPTALİ ELEŞTİRİLERNE CEVAP
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptal edilmesini eleştirenlere yanıt verdi. Erdoğan, Cumhuriyetin kuruluşunun 88. yıldönümünün kutlu olmasını dilediğini belirterek, "Kurtuluş ve kuruluşta emeği geçen tüm şehitleri, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, gazilerimizi şehitlerimizi bir kez daha minnetle yad ediyorum" diye konuştu. Gerek Van depremi, gerek Çukurca'da 24 askerin şehit olduğu saldırı nedeniyle kutlamaların abartılı yapılmaması için Başbakanlık olarak bir genelge yayınladıklarını hatırlatan Erdoğan, "Öncelikle ifade etmeliyim ki, bu genelge bu anlamda ne ilktir, ne de tektir. Geçmişte de çeşitli afet dönemlerinde vakar ve ağırbaşlılık içinde yapılması, abartılı, şenlik havasında yapılmaması konusunda kararlar alınmıştır" şeklinde konuştu.
"CAN ÇIKAR HUY ÇIKMAZ"
Başbakan Erdoğan, 1999 Sakarya depreminin ardından DSP-MHP-ANAP hükümetinin genelgeyle kutlamaları iptal ettiğini belirterek, "Tabii milletin anlayışla karşıladığı bu karar ana muhalefet partisi CHP'nin geleneksel istismarcı reaksiyonunu bir kez daha hayata geçirdi. Çünkü bunların bu ülkenin geçmişiyle de alakaları yok. Huylu huyundan vazgeçmez, can çıkar huy çıkmaz. Kendisini cumhuriyetin yegane sahibi, yegane bekçisi gibi gören, cumhurdan kopuk bir cumhuriyet anlayışını savuna gelen CHP, 29 Ekim törenleriyle ilgili olarak o bildik refleksini gösterdi. Cumhuriyetin sahibi şu aya da bu değil, cumhuriyet cumhurundur. Yani 74 milyonundur. 88 yıl boyunca nasıl ki sevinçleri hep birlikte yaşadıysak, hüzünleri de hep birlikte yaşadık. Aynı şekilde sevinci de kederi da paylaşmaya devam edeceğiz. Hiç kimse meseleyi farklı yerlere, farklı mecralara çekme gayretinin içine girmesin. Hiç kimse AK Parti'ye, AK Parti hükümetine de cumhuriyet dersi vermeye kalkmasın. Türkiye Cumhuriyeti, elitlerin, seçkinlerin, zenginlerin, belli zümre ve grupların değil, 74 milyonun topyekün cumhuriyetidir, bunu böyle bilsinler" dedi.
"CHP, MEVCUT PARANOYALARINDAN SIYRILMALI"
AK Parti'nin 9 yıl boyunca kaydettiği en önemli başarılarından birinin, cumhuriyeti cumhurla buluşturmak ve barıştırmak olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, "9 yıl boyunca cumhuriyeti daha ileri demokrasiyle, kalkınmayla, dayanışmayla ve kardeşlikle güçlendirme mücadelesi verdik. Bu karalı mücadeleyi sürdürecek ve cumhuriyetimizi dimdik en güçlü şekilde geleceğe taşıyacağız. CHP eğer değişmek iddiasındaysa öncelikle bu mevcut paranoyalarından sıyrılmak zorundadır. Kendi sahip olduğu, millete de empoze ettiği korkular bugüne kadar cumhuriyeti yüceltmemiş, aksine gelişmenin önünde engel olmuştur. CHP eğer değişim iddiasında, değişim arzusundaysa en başta genel başkanın üslubunu sorgulamak zorundadır" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bingöl'deki canlı bomba saldırısına değinerek, "Çok merak ediyorum acaba terörist taziyesinde boy gösterenler, o canlı bombanın, çocuklarının gözü önünde anne öldüren, sokaktan geçen Mehmet Çelik'i katleden, Hatice kardeşimizin 16 yaşındaki Veysel'ini ağır yaralayan o teröristin evine de taziyeye gidecekler mi? Herkes gösterdiği tepkiyle, takındığı tavırla asaletini, karakterini ortaya koyar. Ama bunlar bunu yapamazlar. Neden? Çünkü bunlar sipariş üzere
geldiler, emir komutayla geldiler" dedi.
VAN DEPREMİ
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın büyük bölümünü Van depremi ve ardından bazı mecralarda dile getirilen ırkçı söylemlere ayırdı. Van merkezde arama kurtarma çalışmalarının sona erdiğini, Erciş'te de tamamlanmak üzere olduğunu belirten Erdoğan, meydana gelen bin 792 artçı sarsıntıda da yaptıkları uyarılar ve aldıkları tedbirlerle bu sarsıntıların kayba neden olmasının önlendiğini söyledi. Yaraların sarılması, yardımların dağıtılması ve depremzedelerin geçici barınaklara yerleştirilmesinin de büyük ölçüde tamamlandığını belirten Erdoğan, hayatını kaybeden vatandaşların 601'e ulaştığını, 4 binin üzerinde vatandaşın da yaralandığını kaydetti. 188 vatandaşın enkaz altından canlı olarak kurtarılmasının bu süreç içerisinde ayrı bir başarı örneği olduğuna işarete den Erdoğan, tüm bu çalışmalarda emeği geçen kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, vatandaşlara da teşekkür etti. Erdoğan, Başbakanlık kaynaklarından depremzedeler için gönderilen paranın 13 milyon TL olduğunu, bunun bir yardım ödeneği olduğunu kaydetti. Erdoğan, Başbakanlık yardım hesaplarında da 10 günde Suudi Arabistan'dan gönderilen 50 milyon dolarla 118 milyon TL toplandığını bildirdi.
ERDOĞAN TEŞEKKÜR ETTİ
Erdoğan, bu süreçte kendilerine destek veren siyasi parti liderleri, siyasiler, işadamlarına da teşekkür etti. Yardım kampanyalarına katılan vatandaşlara da teşekkür eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"İstanbul sokaklarında kağıt toplayarak geçimlerini sağlamaya çalışan ama kazandıklarını Van'a yardım olarak gönderecek kadar da gönlü zengin olan kardeşlerime teşekkür ediyorum. Sakarya'nın Hendek ilçesinde tekerlekli sandalyesinde balon satarak geçinen, bir günlük kazancıyla iki battaniye alan Murat Özel kardeşime Ankara'dan, bu çatı altından milletim adına teşekkür ediyorum. Harçlıklarını, biriktirdikleri küçük tasarruflarını Van'daki kardeşlerine gönderen tüm yavrularımıza şükranlarımı sunuyor, gözlerinden öpüyorum. Silivri'de Van için gönderdiği battaniye arasında 5 bin lirasını unutan kardeşime de, battaniyedeki o 5 bin lirayı bulan ve hemen sahibine iade eden depremzede kardeşime de teşekkür ediyorum. Trabzon'da yetiştirme yurdunda kalan, bisiklet alma hayaliyle biriktirdiği 61 lirayı gönderen Muhammed Demirci'ye, Muhammed'e bisiklet alarak bu tavrını ödüllendiren işadamımıza da teşekkür ediyorum. İşte bu millet böyle aziz bir millettir. Bu millet acının, gözyaşının, mağduriyetin rengine, ırkına, coğrafyasına hiçbir zaman aldırış göstermeyen onurlu ve fedakar bir millettir. On yıllardır bu milleti birbirinden ayırmak, birbirine soğutmak için her türlü nifak girişimi Allah'a şükür Van'da enkazın altında kalmıştır."
Milletin birliği, bütünlüğü ve kardeşliğinin bir günde, bin günde değil, binlerce yılda oluştuğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, yüzlerce olayda da bunların test edildiğini söyledi. Erdoğan, "Senlik benlik, ayrılık gayrılık bizim aramıza sızamaz. Kimse bu milletin içinden ötekiler çıkaramaz, düşmanlar üretemez. Van depreminden sonra yaşananlar bin yıllık kardeşlik hukukumuzun ne kadar sağlam olduğu bir kaz daha ortaya koymuştur" diye konuştu.
"KİMİN İSTİSMARCI OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI"
Herkesin hamiyet elini uzattığı böyle bir günde, tahrikten, fitne, fesattan, ayrımcılıktan medet umanların çıkmasının deprem acısı kadar yürekleri dağladığını kaydeden başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Kimlerin istismarcı olduğu, kimlerin milletin hissiyatını sömürdüğü, kan ve gözyaşından beslendiği; kimlerin de bu ülkede birlik ve beraberlik için kardeşlik için mücadele ettiği işte Van depreminde açık ve net şekilde ortaya çıkmıştır. Türkiye Van'da, Erciş'te enkaz altında kalanların acısıyla kıvranırken, örgüt uzantıları Van Belediyesi'ne belediye garajında basın açıklaması yapıyor, Van'da 3 günlük yas ilan ediyorlar. Dikkat edin, deprem için yas ilan etmiyorlar, öldürülen teröristler için yas ilanediyorlar. Bunların sahte Cuma namazı kıldıran sahte imamları da bu arada İstanbul'da sahte para operasyonunda tutuklanıyor. Bunların deprem, acı, gözyaşı diye bir derdi yok. Bunlar depremden ne kaldırırız, ne götürürüz bunun derdindeler. 'Deprem acısını nasıl istismar ederiz', onun peşindeler. Bü ün Türkiye Van'daki enkazı kaldırmak, yaraları sarmak için seferber olurken, Azra bebeğin kurtulması ile sevinirken, bunlar Van kırsalında güvenlik güçlerine tuzak hazırlayacak kadar
vicdandan, izandan ve insanlıktan yoksunlar."
"MEHMET ÇELİK'İ KATLEDEN TERÖRİSTİN EVİNE DE TAZİYEYE GİDECEKLER Mİ?"
Bingöl'deki canlı bomba saldırısına da değinen Başbakan Erdoğan, "Bayram alışverişine çıkan Hatice kardeşimiz, oğlu Veysel'i, kızları Ceylan ve Hazal'ı korumak için canlı bombanın üzerine kapaklanıyor ve hayata gözlerini yumuyor. Bir annenin üç çocuğunun önünde havaya uçması ne demektir? Oyuncakçı dükkanı önündeki masum sivilleri, küçük bebekleri hedef almak ne demektir? Herkesin can kurtarma derdinde olduğu saatlerde, insanların canına kastetmek nasıl bir canavarlıktır? Çok merak ediyorum; acaba terörist taziyesinde boy gösterenler, o canlı bombanın çocuklarının gözü önünde anne öldüren, sokaktan geçen Mehmet Çelik'i katleden, Hatice kardeşimizin 16 yaşındaki Veysel'ini ağır yaralan o teröristin evine de taziyeye gidecekler mi? Acaba bu vahşete, bu cinayete lanet okuyup, terör örgütüne karşı bir kınama cümlesi kurabilecekler mi? Terör örgütü bugün sadece insanımızın yaşamına kastetmiyor, aynı zamanda insani değerlere, demokrasiye, barış ve istikrara, kardeşliğimize kastediyor. Bu değerleri ağzından düşürmeyenlerin çıkıp da terör örgütünün bu sabotajlarına, bu gözü dönmüşlüğüne, bu cinayetlerine ses çıkarması gerekmez mi? Herkes gösterdiği tepkiyle, takındığı tavırla asaletini, karakterini ortaya koyar. Ama bunlar bunu yapamazlar. Neden? Çünkü bunlar sipariş üzere geldiler, emir komutayla geldiler. O şekilde gelenler kalkıp da bu ifadeleri kullanma cesaretini, asaletini ortaya koyamazlar" dedi.
"SELAHADDİN-İ EYYUBİ'NİN GERÇEK TORUNLARI"
Kim nasıl davranırsa davransın, burası çok önemli, Selahaddin-i Eyyubi'nin gerçek torunları Selahaddin'e yaraşır şekilde artık cinayetlere, katliamlara, haksızlıkları, hukuksuzluklara kahramanca tavır alıyorlar. Benim Kürt kökenli vatandaşım artık açık yüreklilikle, cesaretle korkmadan bu canilere 'yeter artık' diyor, 'benim adıma öldürme' diyor, 'elinin kanını bana bulaştırma' diyor. Allah'ın izniyle, milletimiz sabır ve dirayetiyle bu kanlı örgütün de, onun uzantılarının maskeleri de artık tek tek
düşüyor" diye konuştu.
"90'LI YILLARA DÖNME KAYGISI ARTIK YERSİZ"
Başbakan Erdoğan, teröre karşı çok yoğun bir mücadele verdiklerini, çok kararlı şekilde terörün üzerine gittiklerini ve yapılacak ne varsa onu yaptıklarını, atılabilecek hangi adım varsa onu attıklarını da vurguladı. Erdoğan, bunu yaparken demokrasiden, haklardan, özgürlüklerden de asla taviz vermediklerini belirterek, "Bölge halkının zarar görmemesi için kılı kırk yaran bir hassasiyetle harekete diyoruz. Terör ile bölge halkını birbirinden ayırıyor, kimseye zarar gelmemesi için büyük dikkat
gösteriyoruz. Güvenlik güçlerimizin bu hassasiyeti bölgede büyük takdir görüyor. Terör örgütü bu hassasiyeti kırmak için, sivillerin zarar görmesi için her türlü tahriki sergiliyor ama güvenlik güçlerimiz sabırla bunların üstesinden geliyor" dedi. Güvenlik-özgürlük dengesinden asla taviz vermeyeceklerinin de altını çizen Başbakan Erdoğan, "Eskiye dönüş kesinlikle söz konusu olmayacak. 90'lı yıllara dönme kaygısının yersiz olduğunu bugün herkes görüyor. Günlük yaşamı etkileyecek hiçbir olumsuzluğa geçit verilmediğini herkes daha iyi anlıyor Demokrasi ve hukuku zaafa düşürmeden terörle etkin bir mücadele yürütüyoruz. Terör örgütünün tuzaklarına da düşmüyoruz" diye konuştu.
"IRKÇI VE AYRIMCI SÖYLEMLERİ REDDEDİYOR VE KINIYORUZ"
Nasıl ki terör örgütü ve uzantıları Kürt kökenli vatandaşların temsilcisi değilse, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşların da topyekun örgüt sempatizanı olarak yaftalanamayacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: "Eğer 80 vilayet Van'da toplanmışsa, tüm imkanlarını Van için seferber ettiyse, bu oyun ne denli bozuk olduğu ortaya konan bir oyundur. Ve halkım bunu çok iyi biliyor. Biz önceki hafta medya temsilcileriyle bir toplantı yaptığımızda, ana muhalefet ve muhalefet bunu 'sansür girişimi' olarak gördü. Tüm dünyada terör-medya ilişkisi üzerine yapılan tartışmalardan bunların haberi yok. Biz burada 'propaganda terörün oksijenidir' dedik. 'Medya farkına varmadan terörün sözcülüğünü yapabiliyor' dedik. Başka ülkelerde yaşanan tecrübeleri anlattık, hassasiyetleri anlattık. İspanya ve İngiltere'yi anlattık. Ekranlardaki görüntülerin haber vermenin ötesine geçip, ülkenin doğusuyla batısını, kuzeyiyle güneyini karşı karşıya getirebileceğini söyledik. Kalın çizgilerle bir kez daha altını çizerek söylüyorum ki; Deprem sonrasında kimi mecralarda orta konan ırkçı ve ayrımcı görüş ve imaları şiddetle reddediyor ve kınıyoruz. Diyorum ki bugün, gelin Azra bebeği görelim, gelin Trabzon'dan bisiklet için biriktirdiği parayı Van'a gönderen Muhammed'i görelim. Azra bebeği, Muhammed'i öne çıkarmayıp, ırkçı, ayrımcı imalarda bulunanlar ne kendilerine, ne bu millete, ne bu ülkeye hayırlı bir iş yaparlar. Terörle mücadeleye destek vermek bir partiye, bir iktidara destek vermek değildir. Bu siyaset üstü bir konudur. Terör olaylarını hükümeti yıpratma vesilesi görenler terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmış yapmazlar."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben inanıyorum ki, Suriye halkı da şu anda o şanlı direnişinin neticesini alacaktır, diye düşünüyorum. Demokrasi, gerçek manada demokrasi Suriye'de de kendini gösterecek ve hak, özgürlükler orada da er veya geç Suriye halkının hakkı olarak kendisi tarafından elde edilecektir" dedi.
DÜNYA’DAKİ GELİŞMELER
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki son gelişmelere de değindi. Tunus'ta seçimlerin yapıldığını hatırlatan Erdoğan, "Tunus'ta inanıyorum ki yeni bir dönem başarılı şekilde kurulacak bir koalisyon hükümetiyle devam edecektir. Kurulacak olan hükümete Türkiye'den başarılar diliyoruz" dedi.
Mısır'da da gelişmelerin devam ettiğini ve seçime hazırlandığını ifade eden Erdoğan, "Seçimlerin Mısır demokrasisine, hak ve özgürlükler noktasına yeni bir döneme vesile olmasını diliyoruz" diye konuştu.
Kaddafi'nin ölümüyle birlikte Libya'daki süreçte Ulusal Geçiş Konseyi'nin süratle yeni bir hükümetin kurulması çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "Libya'da kurulacak yeni dönemin, 'Libya Libyalılarındır' anlayışıyla geleceğe taşınması en büyük temennimizdir. Halkın iradesinin iktidar olması beklentimizi yine ifade ediyoruz" şeklinde konuştu.
En üzücüsü durumun ise Suriye'de yaşandığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gelişmeler hiç mi hiç iyi değil. Gayet kötü bir süreci, zulme dayalı bir süreci yaşıyoruz. Bu sürece ne yazık ki az da olsa destek verenleri görüyoruz. Bir kişinin öldürülmesi, tüm insanlığın öldürülmesi gibidir. Ama ne yazık ki şu anda yüzlerce insanı katleden, öldüren -ben inanıyorum ki onlar şehittirler- bir iktidar var. Ve bu iktidar güce dayalı bir iktidardır. Bu iktidar elindeki silah gücüyle halkını susturmanın gayreti içinde olan bir iktidardır. Bizim 9 yıl önce başlayan bir dostluğumuz vardı.
Ama ne yazık ki bu dostluğumuzun kıymeti Suriye iktidarı tarafından bilinmedi, tavsiyelerimiz hiçe sayıldı ve çevrede çıkar ilişkisine dayalı yaklaşımlara sırtını dayamak suretiyle, karakteristik babadan devşirilen yapıyı, halka zulüm ederek gösteriyor. Bu sürece bizim sessiz kalmamız mümkün değil ve bu süreçle ilgili olarak biz de gerekli yaklaşımlarımızı ortaya koymak durumundayız ve koyacağız. Ve hala 'şu reformu yapıyorum, yapacağım' Reformlar bir anda olmaz. 40 yıl olağanüstü hal sürdüren bir ülke
Adama sormazlar mı 'ne zaman değişeceksin?' diye. Onlarca yıl hapishanelerde yargılamadan sürdürülen zulümler sorulmaz mı? Bunları bizzat ben şahsen yaşadım. Kendilerine sorduk bize cevap vermediler, veremediler. Ben inanıyorum ki, Suriye halkı da şu anda o şanlı direnişinin neticesini alacaktır, diye düşünüyorum. Demokrasi, gerçek manada demokrasi Suriye'de de kendini gösterecek ve hak, özgürlükler orada da er veya geç Suriye halkının hakkı olarak kendisi tarafından elde edilecektir."
Erdoğan, UNESCO'nun Filistin'i üye olarak kabul etmesine de değinerek, "İnşallah bundan sonraki oylamalarda yine bu hoşgörüyle bu kabulle gerçekleşir ve Filistin'i görmeyi arzu ettiğimiz yerlerde büyük bir güçle görürüz.. Bu üyelikle birlikte başlayan yeni sürecin Filistin'e hayırlı olmasını diliyor, kendilerini kutluyorum" dedi.