Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, “Asıl olan fethi anmak değil emanetine sahip çıkmaktır” dedi.
Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmed tarafından Camiye çevrilmesinin 562. yılında, Fethin sembolü olan Ayasofya hakkında değerlendirmelerde bulunan ÖĞ-DER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, “1453’te İstanbul’u fethederek fethin sembolü olarak camiye dönüştürülen ve vakfiyesinde cami olarak hizmet yapması şartı bulunan Ayasofya bu gün maalesef biletle girilen bir müze durumundadır. Ayasofya Camii'nin asli haline dönüştürülerek tekrar ibadete açılması, Fatih'in torunları olan bizler yani yüce milletimiz için hem bir vefa borcu, hem bir görev ve sorumluluk, hem de milli bir haysiyet ve şeref davasıdır. Çünkü Ayasofya sadece bir sembol değil aynı zamanda burası vakfiyeli camidir ve ibadethanedir. İbadethaneler uluslararası hukuk gereği ibadethane dışında kullanılamaz. Ayasofya bir bayraktır. İman-küfür ve Hilal-haç mücadelesinde Hilal’in Haç’a galibiyetinin tescilidir. Turist kazanacağız, patrikhaneyi memnun edeceğiz diye buranın amacı dışında kullanılması uygun bir mazeret değildir. Nitekim İstanbul’da Topkapı Sarayı Ayasofya’dan daha fazla turist çekmektedir. “Çevre camiler dolmadan burası ibadete açılmaz” gibi ifadeler tarihi bilinçten uzak ifadelerdir.” Dedi.
“ÖĞ-DER olarak vakfiyesinde cami olan, resmiyette de yani tapu kayıtlarında cami olarak geçen Ayasofya’nın aslına dönüştürülmesini istiyoruz” diyen ÖĞ-DER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, “Fatih bu caminin kıyamete kadar cami olarak vakfetmiş tüm ihtiyaçları için bağışlar yapmıştır. Fatih, cami dışında bu mabedi kullananlara beddua etmiştir. Fatih vakfiyesinde aynen şu ifadelerle beddua edilmektedir: “Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun. Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın”. Milletimiz ve Müslümanlar bu bedduadan kurtarılmalıdır.
Ayasofya, Müslüman milletimizin izzeti, şerefi, onur ve haysiyetidir. Batı karşısında hür ve dik duruşunun ifadesidir. Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılması, ülkemizin tam bağımsızlığını kazandığının; baskı, müdahale ve yönlendirmelerden kurtulduğunun, hakimiyetin millete geçtiğinin gerçek manada göstergesi olacaktır. Sınırları içerisinde tüm resmiyeti cami olan bu mabedi aslına dönüştürmek devletimizin; vakfiyede birinci derecede sahibi olan yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanımızın ve Bakanlar Kurulunun asli vazifesidir. 24.11. 1934 tarihli, kanunlara aykırı hazırlanan Ayasofya Kararnamesi iptal edilerek Ayasofya cami olarak milletin hizmetine sunulmalıdır. Yoksa binlerce fetih şöleni, fetih kutlaması ve fetih mitingi yapılsa önemi yoktur. Asıl olan Fatih’i anmak, fethi anlatmak değil Fatih'in emanetine ve fethin ruhuna sahip çıkmaktır.” Diye konuştu.