Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin “ŞEHİRDER Ramazan Söyleşileri”ne konuk olan MHP Erzurum Milletvekili Prof.Dr. Kamil Aydın, program sunucusu Efendi Sarı’nın sorularını cevapladı. Hayat ve hatıratı ışığında şehrin ve sosyal hayatın konuşulduğu söyleşide milletvekili Aydın, eski Ramazanlarla günümüz Ramazanları arasındaki en büyük farkın şaşaalı iftar sofraları olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili Kâmil Aydın şunları söyledi:
“Ramazan ve oruç, Erzurum’da bireyin en küçük yaşlardan itibaren gönüllü olarak teslim olduğu ay ve ibadettir. Çocuklar İslamın şartlarından “oruç”a en küçük tereddüt göstermeksizin sahip çıkar, 6-7 yaşlarından itibaren hayatlarında kısmen uygularlar. Keşke diğer ibadetlerimize de çocuk yaşta böyle riayet edebilsek. Eski Ramazanların en büyük farkı mütevazı iftar sofralarıydı. Ramazan nefsin terbiye edildiği ay. Bu bilinç hâkimdi oruç tutanda. Kıymalı yumurta Ramazan’da ya bir ya iki defa yapılırdı. Sadece yoksulluktan değildi elbet. Bugün gönüllerimizde kanaat ve paylaşmanın yerini ben merkezli tüketim almıştır maalesef. Yemek için oruç tutulmaz, nefis terbiyesi oruç tutulur.”
Ülkenin içinde bulunduğu terör olaylarıyla ilgili de bir değerlendirme yapan Aydın, terörle mücadelede tüm siyasi partilerin ve milletin tek yürek olması gerektiğini vurguladı. Milletvekili Kamil Aydın’ın terörler ilgili tespitleri şöyle:
“Önce bu meselenin adını koyalım. Türkiye’nin bazı il ve ilçelerindeki menfur faaliyetler kesinlikle savaş değil, terör saldırılarına karşı devletin mücadelesidir. Savaşın hukuki zemini vardır. Bu mücadeleyi “savaş” kelimesiyle ifade edenler, teröristi meşrulaştırma çabasındadır. Sevr Antlaşması’ndan bugüne Batılı güçlerin yapamadıkları iki şey kaldı. Biri Büyük Ermenistan devleti diğeri Büyük Kürdistan devleti... Ayrıca Fransa ve İngiltere arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması’nın bu sene 100.yılı. Bu antlaşma I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı'nın 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916’de yapılmış ve Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır. Bu antlaşmadaki niyetler bugün uygulanmak isteniyor. Bu yaşananların altında bu iki emel yatmaktadır. Bu mücadelede sonuna kadar güvenlik güçlerimizin yanındayız. Bu mücadele tek bir terörist kalmayana kadar sürmelidir.”