Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği (ŞEHİRDER) tarafından düzenlenen Ramazan Söyleşileri’ne konuk oldu.
ŞEHİRDER Başkanı Murat Ertaş, “Ramazan Söyleşileri’nden güzel bir arşiv metin çıkaracağız. Bunun için de böyle bir söyleşi programını Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Sekmen’le başlattık. Başkanımıza İlk programımıza teşriflerinden ötürü teşekkür ediyoruz” dedi.
ŞEHİRDER Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Polat’ın sorularını yanıtlayan Başkan Sekmen, “Ramazan ayının ilk on günü rahmet günleri, ikinci on günü mağfiret günleri, son on günleri de kurtuluş günleri olarak ifade edilen günlerdir. Ramazan, kelime itibariyle yok eden, eriten manasına gelir. Bizim anladığımız manada Ramazan’ı, günahları yakıp yok eden, eriten ay olarak biliyoruz. Öyle bir yok etme ki, gönlümüzdeki o manevi kirleri eritip götürüyor. Hasetleri, kinleri, cimrilikleri… Bunun için Ramazan ayında insan hep böyle bir huzur içerisinde, sakin konumda ve yine başka aylarda yapamadığı yardımları, tasaddukları, paylaşımları bu ayda yapabiliyor” dedi. Sekmen, Ramazan ayının manevi atmosferini şöyle anlattı: “Bu mübarek ayda müminler başta akrabalarını, komşularını gözetirler. İftar sofraları tertip eder, bu sofralara komşuları, akrabaları, dostları davet ederler. Bilhassa hanımlar arasında evlerde, mahallelerde hatimler okunur. Bir hanımefendi evini açar, komşularını davet eder, hanım hoca gelir hatim okur, komşularda takip ederler. Camilerde hatimler okunur, mukabele yapılır. Fakir fukara gözetilir, erzak paketleri dağıtılır, tasadduklar yapılır. Mümkün mertebe vakit namazlarında ve teravih namazlarında, camilere gitmek, cemaate devam etmek bence önemlidir. Hamdolsun ki Erzurum’umuzda camilerimiz vakit namazlarında da, teravihlerde de dolu. Hamdolsun bu güzel gelenek ve güzellikleri hep beraber devam ettiriyoruz… Bizim kendi kahramanlarımızın isimlerini çocukların ilgisini çekecek şeylere, özellikle oyuncaklarımıza vermeliyiz ki çocuklarımız kendi kahramanlarımızla büyüsünler. Biz üniversiteyle beraber Oyuncak Kurultayı yaptık. Ulusal bir gazetede oyuncak üzerine yazılar yazan bir gazeteci de katılmıştı. ‘Başkanım iyi ki buradasınız. Sizden rica ediyorum, kültürümüzdeki oyuncakları yaşatın’ dedi. Bakın, bizim oyuncak diye aldığımız birçok şeyde yabancıların isimleri, yaşantıları ve kültürleri var. Çocuk onu biliyor, onu istiyor. Oyuncaklarla bile kültürlerini, değerlerini çocuklarımıza aşılıyorlar.”
ÖMRÜMÜ AZİZ MİLLETİMİZE ADADIM
Başkan Sekmen, söyleşide çocukluk ve gençlik dönemini de anlattı. Sekmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim çocukluğumun ilk yılları köyümde geçti. Annemin rahatsızlığı, babamın da işlerinin İstanbul’da olması dolayısıyla İstanbul’a yerleştik ve üçüncü sınıfta İstanbul’un Üsküdar semtinde Sokullu Mehmet Paşa Okulu’na yazıldım… Ortaokula ise İmam Hatibe yazıldık. Sağ olsunlar orada güzel eğitim aldık. Liseyi Fatih İmam Hatip’te okuduk. Şuan ki Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş, Hasan Hüseyin Ceylan ve başka meşhur arkadaşlarımız da vardı. Hepimiz aynı sınıftaydık. Başarılı bir neticeyle İmam Hatip’ten mezun olduk. O yıl İmam Hatiplere, üniversitede diğer bölümlere de girme hakkı tanındı. Sınava girdik İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazandık ve oradan da başarının üstünde bir neticeyle mezun olduk. Okurken hem de muhasebe, mali müşavirlik bürolarında çalışırdım. Ömrümü hep aziz milletimize adadım. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Gençlik Kolları Başkanıyken bizi 1989 yılında Kartal İlçe Başkanlığı’na getirdi. Ben zaten partiye girince şunu gördüm; ‘Bu ekip gelecekte Türkiye’ye yön verecek’ derdim. Çünkü Tayyip Bey o zaman yöneticilerin yüzde yetmişini üniversite mezunu istiyordu. Yüzde yetmişi üniversite mezunu olacaktı. Ben arkadaşlarıma derdim ki, ‘Arkadaşlar yakın bir gelecekte bu bizim ekip mutlaka bir yerlerde olacak.’ O zaman ki oy oranımız yüzde altı, yüzde yediydi. Yani bu oy oranıyla nasıl olacağız? Ama hakikaten o gün ki bizim çalışmalarımız takdire şayandı. Sabah erkenden gider parti binasını açtırırdım. Orada görüşmelerimizi yapar, esnaf ziyareti, sosyal faaliyetler, hasta ziyareti yapardık. Kısacası o günden bugünlere kadar aziz milletimiz için hep çalıştık, çalıştık ve çalıştık…”