İslamiyet’ten önce kadının değeri bir eşya kadardı ve parayla ölçülüyordu. Ancak İslamiyet’in gelmesiyle beraber, kadına söz hakkı düşmüş ve saygı-sevgi duyulur olmuştu. Günümüzde kadın-erkek eşitliği tartışılırken, özellikle son yıllarda kadına yönelik şiddet bir İslam ülkesine yakışmayacak derecede arttı.
KÖLELİKTEN SÖZ SAHİPLİĞİNE KADIN
İslamiyet’in kadına verdiği değeri anlatan Yakutiye Müftülüğü Şube Müdürü Eyüp Karakelle, “Yıllar boyunca bir köle, hatta bir eşyadan farksız olarak yaşamaya mahkûm edilen kadın, gerçek benliğine, ancak kâinata rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed (s.a.v.) Allah tarafından getirip insanlara tebliğ buyurmuş olduğu İslam dini kavuşturmuş, kadına gerçek değer ve itibarını vermiştir. İslam dini, kadının pazarlardan alınıp satılan bir eşya olmadığını, her şeyden önce onun da bir insan olup, toplumun en küçük bölümü olan ailenin kurulmasında erkeğin bölünmez bir parçası olduğunu, onsuz erkeğin hiçbir şey yapamayacağını çok açık olarak beyan eylemiştir. Aile binasının kurulmasında emsalsiz bir yeri bulunan kadına gerçek değerini veren ve onu düştüğü yerden kurtaran, toplumda kendisine layık olan yeri veren İslam, kendisine verilen bu mevkii koruyabilmesini istemiştir. Eskiden düştüğü kötü durumlara bir daha sürüklenmemesi için, her zaman şerefli, her yerde kıymetli ve itibarlı olması, herkes tarafından kendisine saygı gösterilmesi ve toplumda kendisine yaraşır bir şekilde dimdik kalabilmesi için önemli görevler yüklemiştir. İslam dini, cahiliyet, devrindeki batıl inançları ve adetleri kökünden kaldırmıştır. Kız çocuklarının öldürülmesine şiddetle karşı çıkmış ve kız evlatlarının herhangi bir sebepten dolayı öldürülmesini yasaklamıştır.” dedi.
BU GÜN KADININ DEĞERİ
Kadının bu gün yeterince ya da yanlış değerlendirildiğini belirten Karakelle, “Bugün Batı (Avrupa) kültürünün etkisi altında yetişen bir gencin anaya verdiği kıymetle, İslam kültür ve terbiyesiyle yetişen bir gencin anaya verdiği kıymeti mukayese ettiğimizde, İslam’ın kadına verdiği önem ve kıymeti anlamakta güçlük çekmeyiz. İslam’ın ve onun getirdiği nizamın ne kadar ulvi, İslam dışı olan bütün nizamların ne derece süf1i olduğunu görürüz. "Cennet anaların ayakları altındadır." Peygambe¬rimiz (s.a.v.) bu mübarek sözü ile kadının toplumdaki yerini ne güzel tayin buyurmaktadır. İslam terbiyesiyle yetişen bir çocuk anasına bu gözle bakar. Kadına saygıyı, kadının değerini, hak ve hukuku olabileceğini İslam dini öğretmiştir. Günümüzde ise kadına verilen önem, yine Batı'dan alınan örneklerle tamamen aslından uzaklaştırılmıştır. Eşitlik; batı sisteminde kadını erkekle aynı yarışa sokmuş ve her iki cinsi birbirleriyle savaştırmayı da denemiştir. Kadın erkek eşitliği yaygarası bunun güzel örneklerinden birisidir. Kadınlarla erkeklerin eşit olması fikri, ahlakla ilgili meselelerde ve beşeri hukukun meselelerinde değil; medeni hayatta erkeğin faaliyet sahasına giren her işin kadınlar tarafından da yapılabileceği şeklinde öne sürülüyor. Eşitlik mefhumunun yanlış bir teşhise tabi tutulması neticesinde, kadın yaratılışına uygun fıtri özelliğini bir tarafa iterek, gaflete düşülmüş üstelik kafasına uygun bulduğu, mahiyeti meçhul bir eşitlik fikrinin arkasına takılmak suretiyle İslam medeniyetinin bekası için şart olan esas vazifelerinden uzaklaşmıştır. Böylece kadın kendi öz şahsiyetini bu gibi faaliyetlerin içinde eritmiş, kaybetmiştir.” diye konuştu.