Türkiye genelinde başta İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Mersin, Urfa, Yozgat, Malatya, Adana ve Erzurum gibi illerden 200 Kadın Sivil Toplum Örgütü eş zamanlı olarak bir basın bildirisi yayınladılar.
Erzurum’da Erzurum Girişimci Kadınlar Derneğinin organizesi ile eş zamanlı bildiriye desten veren kadınlar “Bu filmler kültürümüzü Avrupalıların hareketleri ile özdeşleştirip, bunu modernlik zanneden gençlerimizin maneviyatı ve ilerdeki sosyal ve aile bağlarını zedeleyici konuları işlemektedir. Tüm anneler bu konuda yetkilileri göreve çağırarak düzgün bir denetim istiyoruz bunlar biz değiliz, bizim törelerimiz değil, Allah aşkına buna bir çare” diye konuştular.
Dernek Başkanı Zekiye Çomaklı “Bu diziler ve hangi kategoride olduğunu bilmediğimiz programlar artık çizmeyi aşmıştır. Bizler Avrupai giyinebiliriz ama Avrupalı değiliz, kaldı ki Avrupa da da böyle bir rezalet yoktur. İçerik olarak ahlaki değerlerimizi zedeleyen özellikle kadınların analık vasfını ayaklar altına alan, ensest ilişkileri ve kültürümüze aykırı hareketleri içeren bu program ve dizi filmlerin denetimi ve akabinde yayından kaldırılmaları insani bir görev olarak görülmelidir. Türkiye Genelinde Türkiye Kadın dayanışma Birliği ile birlikte 200 Kadın STK eş zamanlı olarak bu konuda Basın Bildirisi yayınlamıştır. Kadından sorumlu Bakanlığı, Kültür bakanlığını ve RTÜK’ü acilen göreve davet ediyoruz.” dedi.
Basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi; “Küresel Dünyanın teknolojik etkileri kapsamında sözde modernite esinlenmeleri gelişmekte olan ülkeleri ciddi ölçüde tehdit etmektedir
Bu nedenle; evrensel ahlaki değerlere özelinde kendi öz değerlerimize sahip çıkmak en önemli görevlerimizden olmalı.
Bu bağlamda; toplumlar üzerinde böylesi etkileri oluşturan, yönlendiren ve/ yozlaştıran iletişim araçlarının kullanımı giderek daha da önem kazanmaktadır.
Son zamanlarda artan diziler furyası nerdeyse insanların günlük yaşantılarının tam da odak merkezi haline gelmiştir.
Özellikle de gençlere yönelik diziler sanal ortamlarda birey olma arayışı içerisinde kaybolmakta olan gençlerimizin hayal dünyalarını şekillendirmektedir.
Sadece eleştirilmekle kalan ancak somut çözüm üretilemeyen bu sorun bir yandan kronikleşmekte iken öte yandan tepki görmeyen rant çevreleri değişik amaçlarla bu furyayı beslemeye devam etmektedir.
Sayıları giderek artan ve birbirlerinin kopyası gibi diziler, toplum olarak bizi ayakta tutan değerlerimiz ile her geçen gün daha da çelişmekte, değerlerimizi tahrip ederek ahlaken yozlaşma ve sosyolojik psikolojik dejenerasyona neden olmaktadır.
Aile bağlarını, arkadaş ilişkilerini, toplumsal birlik ve dayanışma ruhunu zedeleyen, sevgi, saygı, vefa, merhamet yardımlaşma gibi duyguları yok edip çarpık ilişkileri besleyen hırs, öfke ve intikam duygularını harekete geçirerek şiddeti makul hale getiren senaryolar izleyiciler tarafından giderek içselleştirilmektedir.
Tüm yetkilerin ve denetimlerin dizilerin olumsuz etkilerini bertaraf edecek şekilde kullanılması yasal bir görev olmanın ötesinde insani bir görev olarak görülmelidir.”