“Manevi ve Sosyal Sorunların Çözümünde Dinin ve Din Adamlarının Rolü” ana temalı 6. Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Toplantısı Arnavutluk’un başkenti Tiran’da yapıldı.
GÖRMEZ BAŞKANLARA SESLENDİ
12 ülkenin katıldığı toplantının açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Ne yazık ki, dini kurumlar ve din adamları son yüzyılda sekülerizmin etkin gücü ile zayıfladı. Bunda, bizlerin de eksiklik ve kusurları oldu. En başta bizler ve dini kurumlar modern zamanlarda kendimizi adeta mabetlerin içine hapsettik. Bugün biz toplum önderlerine, din adamlarına, aydınlara ve dini kurumlara düşen, toplumlarımızın geleceği için sorumluluğumuz doğrultusunda dinimizin iman, ibadet ve ahlak esaslarının toplumda egemen olması için var gücümüzle çalışmaktır” dedi.
Toplantının açılışındaki konuşmasına “Sizlere Türkiye’den, Fatih’in İstanbul’undan, Sultan Murad’ın Bursa’sından, Hz. Mevlana’nın Konya’sından, kucak dolusu selâmlar getirdim” diyerek başlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, toplantı vesilesiyle bir araya gelen Balkan ülkelerinin geçmişten bugüne aynı medeniyet havzasında var olmuş milletler olduğunu söyledi.
İSLAM DÜNYASI’NIN SORUNLARI
Konuşmasında İslam dünyasının küresel ölçekte yaşadığı sorunlara dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez önemli mesajlar verdi. Modern zamanlarda kişisel rahatlık, lüks ve eğlencenin sürekli yüceltildiğine, insanda temel özdenetim mekanizması olan “istek ve ihtiyaç” dengesinin bozulduğuna, Yaratıcı’yı ve ahireti yok sayan bir sorumsuzluk anlayışının ve her şeyi mübah gören acımasız bir dünyevileşmenin yaşandığına değinen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle konuştu;
“ŞİDDET GİDEREK NORMALLEŞMEKTE VE HAYATIMIZDA KALICI HALE GELMEKTEDİR…”
“Tarih boyunca ortak insanî bir değer olarak kabul edilen merhamet, modern zamanlarda şaşırtıcı bir hızla hayatın her alanından çekilmeye başladı. İnsanla en derin anlamına kavuşan bu kıymetli duygudan boşalan yeri, şiddet, öfke, kin, intikam, nefret ve zorbalık gibi insanoğlunun ortak aklı tarafından asla tasvip edilmeyen olumsuz duygular doldurmaya başladı. Kültür, inanç, ırk ve coğrafya tanımaksızın bütün dünya halklarını kasıp kavuran şiddet olgusu, bireyin bizzat kendisine uyguladığı fiziksel ve duygusal şiddetten başlayarak ikili ilişkilere sıçramakta, aile ve yakın çevre diyaloglarına uzanmakta, kurumların ve şehirlerin dokusuna işlemekte, nihayetinde uluslararası ilişkiler boyutunda görünür hale gelmektedir.
“TOPLUMDA YAŞANILAN ŞİDDET OLAYLARININ TEMELİNDE, KÖRELEN VİCDANLAR, NASIRLAŞAN KALPLER VE YİTİRİLEN İNSAF VARDIR…”
Toplumları ve uluslararası ilişkileri derinden etkileyen küresel çaplı şiddet olayları bir yana, şiddet bugün bireylerin günlük hayatlarında en çok başvurdukları iletişim biçimlerinden biri haline geldi. Şiddet giderek normalleşmekte ve hayatımızda kalıcı hale gelmektedir. Özellikle kadına karşı şiddet olayları toplumsal dinamiklerimizle tezat oluşturacak şekilde artış göstermeye başladı. Toplumda yaşanılan şiddet olaylarının temelinde, körelen vicdanların, nasırlaşan kalplerin ve yitirilen insafın olduğu izahtan varestedir.”
“MODERN ZAMANLARDA İSLÂM’IN ÖZELLİKLE ŞİDDET VE TERÖRLE BAĞDAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMASI İSLAMOFOBİ’Yİ BESLEYEN EN ÖNEMLİ FAKTÖRDÜR…”
Şiddetin meşrulaştırılmakta olduğunu ve bilinçaltlarında kabul görmesi için özel çaba sarf edildiğini vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslamofobi’nin de felsefi ve ideolojik temellerine dikkat çekerek şunları söyledi;“11 Eylül olaylarıyla birlikte özellikle Batı toplumlarında tırmanışa geçen İslamofobi, bugün İslâm’ın önündeki en büyük engellerden biridir. Belki de İslâm’ın tarihi boyunca karşılaştığı en büyük hadiselerdendir. Ne yazık ki İslamofobi’yi canlı tutmak isteyen çevreler olduğu gibi İslamofobi’den nemalanan bir iktidar biçimi de vardır. Modern zamanlarda İslâm’ın özellikle şiddet ve terörle bağdaştırılmaya çalışılması İslamofobi’yi besleyen en önemli faktördür. Doğu-batı çatışması çıkartmak isteyenlerin, medeniyetler, dinler ve kültürler arasında çatışma bekleyenlerin, ırkçılığın, ayrımcılığın, ötekileştirmenin, asimilasyon, izolasyon ve entegrasyon politikalarının İslamofobi’nin tırmanmasındaki payı hiç de az değildir.”
Başkan Görmez şunları söyledi; “Aslında bugün de durumun bundan pek farklı olduğu söylenemez. Dolayısıyla İslâm coğrafyasında zihinler ve gönüller yaralıdır. Ayrıca bilinçli ve sistematik bir şekilde Müslümanların kutsallarına hakaret edilmekte, değerleri aşağılanmaktadır. İslâm toplumları somut işkencenin yanında soyut ve kültürel bir işkenceye de tabi tutulmaktadırlar. Tüm bunlar peş peşe geldiğinde bu olaylar Müslümanların tepki biçimini etkileyerek İslamofobi’yi besleyen ve körükleyen bir unsur hâline gelmektedir. Bu kısırdöngü içerisinde sürekli İslâm ve Müslümanlar zarar görmekte, İslamofobi ise güçlenerek Batı’da bir endüstri hâline gelmektedir.”
“MÜSLÜMANLARIN İSLÂM ANLAYIŞI BÜTÜNCÜL BAKIŞ AÇISINDAN ÇOK UZAK OLDUĞU GİBİ YEREL, BÖLGESEL VE PARÇACIDIR. İSLÂM’IN EVRENSELLİĞİNİ YANSITAMAMAKTADIR…”
Aslında bütün bunlar Batı’nın İslâm’la karşılaşması ve tanışması ile de yakından ilgilidir. İslâm açısından bakıldığında bu yeni bir durumdur. Bugün İslâm, meydan okumalarla karşı karşıyadır. Üzülerek ifade edelim ki Müslümanlar bu yeni duruma hazırlıksız yakalanmışlardır. Özellikle çeşitli nedenlerle Batı’ya gitmiş olan Müslümanlar, İslâm medeniyetini inşa eden değerlerden ne yazık ki yoksun kalmışlardır. Müslümanların İslâm anlayışı bütüncül bakış açısından çok uzak olduğu gibi yerel, bölgesel ve parçacıdır. İslâm’ın evrenselliğini yansıtamamaktadır.
“İSLÂM DÜNYASI, İNSAN YETİŞTİREN BÜTÜN MEKANİZMALARINI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMEK ZORUNDADIR…”
“Hem İslâm coğrafyasındaki sorunların çözümü hem de Batı’da yükselen İslam düşmanlığı karşısında nasıl bir tavır belirlenmesi noktasında topyekûn İslâm dünyasının, insan yetiştiren bütün mekanizmalarını yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir. Bunu sağlamanın ve geliştirmenin en temel yolu ilim ve hikmetten geçmektedir. İslâm’ın yolu ilim ve irfan yoludur. Ahlâkî erdem ve faziletlerdir. Hak, hakikat ve hukuk duyarlılığıdır. Sahih bilgiye dayalı öğretilerdir. Her türlü aşırılıktan uzak kalarak orta yolu tutmaktır. Sevgili Peygamberimizin çağlar üstü örnekliğidir. Kısacası İslâmî çizginin dışına çıkmadan, sünnet-i seniyyeye bağlı, çağı anlayan, takvaya dayalı Müslümanlıktır. Asrın idrakine sunulmuş İslâm’dır. Endülüs’ü, Maveraünnehir’i inşa eden medeniyet değerleridir.”
6. BALKAN ÜLKELERİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİYLE SONA ERDİ
Arnavutluk’un başkenti Tiran’da “Manevi ve Sosyal Sorunların Çözümünde Dinin ve Din Adamlarının Rolü” ana temalı 6. Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Toplantısı sonuç bildirgesiyle sona erdi. 12 Balkan ülkesinin katıldığı toplantının sonuç bildirgesini Arnavutluk İslam Topluluğu Genel Sekreteri Ali Zaimi tarafından okundu.
Bildirgede, Myanmar’da Müslümanların yaşadıkları katliamlar kınanırken, Sırbistan’ın Sancak bölgesinde devam eden müftü sorununun da çözümü konusunda adım atılması istendi. Balkanlar’da görev yapan din görevlilerinin niteliğinin artırılmasına vurgu yapılan açıklamada “Birlikte barış, huzur ve mutluluk içerisinde yaşamayı önemsiyor ve öneriyoruz” denildi.
6 ay sonra gerçekleştirilecek toplantının Bosna Hersek’te yapılması kararlaştırılırken 14 maddeden oluşan sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi;
“BİRLİKTE BARIŞ, HUZUR VE MUTLULUK İÇERİSİNDE YAŞAMAYI ÖNEMSİYOR VE ÖNERİYORUZ…”
İslam dininin mensupları ve dini liderler olarak, asırlardır bu topraklar üzerinde yaşayan her din, dil ve ırktan insanın huzur ve mutluluğu için hiç bir ayırım yapmadan, toplumlarımızın asırlarca nasıl birlikte barış, huzur ve mutluluk içerisinde yaşadıklarının ve yüce dinimiz İslam’ın asırlar öncesi gerçekleştirdiği hoşgörü ortamının toplumların mutluluklarına vesile olduğu hususunun bir kez daha toplumlarımıza hatırlatılmasını önemsiyor ve öneriyoruz.
“DİN GÖREVLİLERİNİN İYİ YETİŞTİRİLMESİ MANEVİ VE SOSYAL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE BÜYÜK KATKI SAĞLAYACAKTIR…”
Din hizmeti sunan ve sunacak olan her düzeyde din görevlisinin; iyi yetişmiş ve iyi seçilmiş olmaları, Hz. Peygamberin sünnetinde var olan sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörü gibi özellikleri taşımaları ve insanlarla rahat diyalog kurabilecek nitelikte bulunmalarının ve yetiştirilmelerinin manevi ve sosyal sorunların çözümüne büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz.
“DİN GÖREVLİLERİNİN NİTELİĞİNİN ARTIRILMASINI SAĞLAMAK İÇİN ÇALIŞMALAR YAPILACAK…”
Din görevliliği, Peygamber mesleği olarak kabul edildiğinden ve halk nazarında da öyle algılanıp kabul edildiğinden, din görevlilerinin topluma yön verecek, örnek şahsiyet olarak kabul görecek ve sorunların çözümünde ilk başvurulacak kişiler olmalarını sağlamak üzere en üst seviyede dini bilgi, beceri ve diğer niteliklerin kazandırılması amacıyla çalışmalar yapılacaktır.
Üstün nitelikleri ve önemli bilgileri haiz din görevlilerini yetiştirmek amacıyla din görevlisi olmak için gönülden bu mesleğe bağlı gençlerin erken yaşlarda seçilerek çok iyi dini bilgiler, müspet ilimler, yabancı dil bilgisinin yanında pedagojik ve sosyolojik formasyonla teçhiz edilmelerine ve istihdamlarının ihtiyaca cevap verecek tarzda gerçekleştirilmesine özen gösterilecektir.
“TOPLUMLARIN MANEVİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE HAZRETİ PEYGAMBER’İN YOLU TAKİP EDİLMELİ…”
Bugün batıda kabul görmüş değerler, insan haklarına ilişkin kavramlar ve hükümler asırlar önce Hz. Peygamber tarafından bizzat uygulanmış ve dünyaya ilan edilmiş hayati öneme haiz prensipler olduğundan, toplumların manevi sorunlarının çözümünde bu yol takip edilmeli ve dinimiz İslam’ın bu konudaki evrensel mesajı iyi okunmalı ve anlatılmalıdır. Sevgi, barış ve hoşgörü gibi ilkeleri her zaman ön planda tutan İslam’ın şiddet, işkence, çağdışı görüntüler, kadını eve hapseden, aşağılayan ve ötekileştiren her türlü davranışın İslam ve çağ dışı bir uygulama olduğu, din görevlilerince topluma en iyi şekilde anlatılması sağlanacaktır.
“İSLAM’IN TERÖRLE ÖZDEŞLEŞTİRİLMESİNİ REDDEDİYOR VE BUNA DESTEK OLANLARI KINIYORUZ…”
Özellikle son yıllarda barış ve hoşgörü dini olan yüce dinimiz İslam’ın terörle yan yana getirilmesini ve özdeşleştirilmesini kabul etmiyor, dünyaya böyle tanıtmaya çalışanları şiddetle kınıyor, İslam’ın asla terörle birlikte zikredilemeyeceğini, bunu yapmak isteyenlere de asla imkân vermeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
“GÜNÜN ŞARTLARINA VE İHTİYAÇLARINA CEVAP VERECEK YORUMLARI TAŞIYAN YENİ İSLAMİ ESERLER TELİF EDİLECEK…”
Tarihten tevarüs ederek günümüze kadar gelmiş olan ve İslam kültürünün gelişmesinde önemli yeri bulunan tefsir, fıkıh, hadis ve diğer önemli İslami eserlerin gözden geçirilerek günün şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap verecek yorumları taşıyan yeni eserler telif edilerek din görevlilerinin istifadesine sunularak, toplumlarımızın beklentilerinin karşılanmasına çalışılacaktır.
“DİYANET YAYINLARININ ÇEŞİTLİ DİLLERE TERCÜME EDİLMESİ KAYNAK ALANINDA BÜYÜK BİR BOŞLUĞU DOLDURACAKTIR…”
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nca konusunda uzman yüzlerce ilim adamının çalışmasıyla telif olarak hazırlanan İslam Ansiklopedisi, Hadislerle İslam ve Kur’an Yolu gibi önemli eserlerin çeşitli dillere tercümelerinin yapılmasının bu alanda ihtiyaç duyulan büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz.
“MYANMAR’DA MÜSLÜMANLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİ ŞİDDETLE KINIYOR, SORUMLULARIN ADALETE TESLİM EDİLMESİNİ İSTİYORUZ...”
Son aylarda özellikle Myanmar’da ve diğer bazı ülkelerde Müslümanlara ve ibadethanelere yapılan saldırılar ile toplumların önderleri olan din görevlilerinin öldürülmelerini şiddetle kınıyor, toplumların saygın kişileri olan din görevlilerine yapılan bu çirkin olayların son bulmasını arzu ediyor, faili meçhul cinayetlerin ve katliamların faillerinin bir an önce bulunarak adalete teslim edilmesini istiyoruz.
“BALKANLAR’DA ASIRLARDIR DEVAM EDEN BARIŞ ORTAMI DEVAM ETMELİDİR…“
Balkan ülkelerinde asırlardır bir ve beraber barış, huzur ve birbirine saygı göstererek hoşgörü içerisinde yaşayan Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin asırlar önce olduğu gibi bugün de birlik ve beraberlik içinde ülkelerinin menfaatleri için hiçbir art niyet gütmeden birlikte gayret sarf etmelerinin, özelde Balkanlar, genelde Dünya barışı için çok elzem olduğunun bilinmesini ve bu inancımızı daima muhafaza edeceğimizi ilan ediyoruz.
“Sancak sorunu bölgede yaşayan Müslümanlara büyük zarar vermektedir…”
Sancak bölgesinde uzun yıllardır devam eden çekişme, bölgede yasayan Müslümanlara büyük zarar vermektedir. Bölgede birlik ve beraberliğin sağlanması için bu çekişmenin son bulmasını ve Balkan Ülkeleri Diyanet İsleri Başkanları toplantısına temsilci bir müftüyle katılmaları en büyük arzumuzdur.