Sultan Abdülhamid döneminin siyasî, kültürel ve sosyal olaylarının Avrupa’daki yankılarıyla ilgili gerek ülkemizde gerekse Avrupa’da birçok hatıra, araştırma-inceleme ve akademik türde eserlerin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Osmanlı Devleti’nin bu kritik dönemiyle ilgili, Avrupalı karikatüristlerin gözüyle “Abdülhamid dönemi Osmanlı Devleti”ne bakmak isteyenlere çok ciddi bir eseri salık verebilirim.
Sözü uzatmadan yazara ve kitaba geçersek; akademisyen Necmettin Alkan’ın 2006 yılında yayımlanan, “Avrupa Karikatürlerinde II. Abdülhamid ve Osmanlı İmajı”[1] kitabı hakkında bir yazı hazırlamayı uygun buldum.
Alkan, önsöz ve giriş bölümünden sonra “Tarihçilik Açısından Karikatür” ve “Sultan II. Abdülhamid’e Dair” isimli başlıklarında konuyu kısa ve özlü bir şekilde açıklar. Daha sonra sırayı kitabın ana konusu olan “Karikatürlerin Anlattıkları” bölümüne getirir. Osmanlı ve Abdülhamid ile ilgili dönemin Avrupa’sının birçok başkent ve önemli şehrinde yayımlanan 141 karikatür, masaya yatırılır. Yazar, alıntılanan her karikatürün önce detaylı bir tasvirini yapar. Akabinde de karikatürün çizildiği tarihi şartları göz önünde bulundurarak tarihi gelişmelere uyup uymadığı, verilmek istenen ana ve yan fikirleri sorgular. Çizilen karikatürlerin arka ve tarihi temelleri irdelenmeye çalışılır. Yazar, kitabın 10 sayfalık “Sonuç ve Değerlendirme” bölümünde ise bütün karikatürler üzerinden kalıcı, keskin ve ciddi tahliller yapar. Tabii ki bu tahliller aynı zamanda çalışmanın özünü oluşturmaktadır.
BİR OKUR OLARAK KARİKATÜRLERDEN ANLADIKLARIM
Karikatürlerin konusunu; “Ermeni, Bulgaristan, Makedonya ve Girit Olayları”, “93 Harbi, Japonya-Rus Savaşı(1904–1905) ve Osmanlı-Yunanistan Savaşı (1897)”, “Kanûn-u Esasî İlanı, Mithat Paşa ve Jöntürk İhtilalı, “Abdülhamid’in şahsı ve tahtan indirilmesi”, “Avrupa’nın Siyasî haritası, Büyük Devletler ve Osmanlı Devleti”, “Almanya-Osmanlı İlişkileri” ve muhtelif karikatürler oluşturmaktadır. Karikatürün yayınlandığı tarihe, ülkeye göre kahramanları haliyle değişmektedir. Ama nedense Osmanlı imajı neredeyse değişmemektedir.
Öncelikle karikatürlerin kahramanları olan Osmanlı haricindeki ülkelerin özelliklerini sıralayalım. Karikatürlerde genelde Rusya, daha sonra da küçük Balkan ülkeleri Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan; Osmanlı’nın baş düşmanı olarak dikkat çekmektedir. Rusya’nın Balkan devletlerini ya da Osmanlı Devleti’nden ayrılma yolunda çırpınan sorunlu bölgeleri Osmanlı’nın aleyhine kışkırtan tavrı belirgindir. 19. yüzyılın son çeyreğinde Avrupa’daki uluslararası denge siyasetine göre Avrupa’nın güçlü ülkeleri arasında inanılmaz mücadele vardır. Almanya-Osmanlı ilişkilerindeki yakınlık dolayısıyla diğer Avrupa ülkelerinin bazıları bu yakınlığa eleştirel bakmıştır. Diğer yandan bütün Avrupa ülkelerinin içerisinde Türkiye’ye en az düşmanlık sezilen ülke olarak Almanya gelmektedir. Karikatürlerin çoğunda Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ gibi Balkan ülkeleri ikinci, üçüncü sınıf ülke statüsünde görülmektedir. Dolayısıyla karikatürlerde buna yönelik roller verilmektedir. Avusturya’da çıkan karikatürler diğerlerine oranla gerçeğe biraz daha yakın gözükmektedir. Osmanlı Devleti ile aralarında sıcak gelişmeler olan ülkelerde yayınlanan karikatürlerde Osmanlı figürü daha acımasız durmaktadır. Hatta bu karikatürlerde propaganda belirgindir. Örneğin Teselya Savaşı döneminde Yunanistan’da çıkan bir karikatürde Abdülhamid bir eşeğe benzetilmiştir. Karikatürlerde İngiltere’yi sembolize eden, verilen rolleri oynayan karakter genellikle John Bull tiplemesidir. Berlin Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’nde sorun olmaya başlayan Ermeni meselesiyle ilgili sadece 2 karikatürün olması dikkat çekmektedir. Genelde Osmanlı’nın, komşusu olan küçük devletler ile yaşadığı sorunlarda ya da Osmanlı’nın kangrenleşmiş sorunlarının çözümünde İngiltere ve Rusya ya da Avrupa hakem rolündedir.
Karikatürlerde çok yaygın olmasa da Avrupa güzel bir kadına, Rusya ayıya, Balkan ülkeleri köpeğe benzetilmektedir. Karikatürlerde dönemin en güçlü Avrupa ülkelerinden olan Fransa’nın siyasi ağırlığının karşılığı çok cılız kalmaktadır. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle yurtdışında yayımlanan karikatürlerin bazılarında, yer yer abartılarak ülkede çok köklü değişiklikler olabileceğini, ama neredeyse karikatürlerin çoğunda gerçek anlamda hiçbir değişiklik olmayacağını vurgular.
GELELİM OSMANLI CEPHESİNE
Bizim için çok önemli olan karikatürlerdeki Osmanlı cephesine gelince durum hiç de iç açıcı değildir. Kitabı okurken Osmanlı Devleti’nin düşmüş olduğu durum karşısında “Kurt kocarsa çakalın maskarası olur.” atasözü aklıma düştü. Osmanlı Devleti ve Sultan Abdülhamid’e ne kadar olumsuz anlam varsa yüklenmiştir. Karikatürlerdeki Türk tipinin bazısı doğrudan Sultan Abdülhamid’dir. Diğerleri de kılık kıyafetiyle Türk tiplemesiyle Sultana benzetilmektedir. Osmanlı İmajı ve Sultanı hakkındaki olumsuz anlamlarla dolu karikatürlerdeki Türk, Osmanlı ve Sultan figürlerindeki çeşitlilik oldukça fazladır. Bunlardan oldukça uzun bir liste oluşturabiliriz. Boğazına sicim geçirilen Türk’ten, avcı tarafından yaralanan ceylana; kütüğe kafası yatırılıp kesilmek üzere olan Osmanlı’dan, medeniyet öğrenmeye çalışan tembel Türk öğrenciye; Padişahının ağzından salya akan, uyuz ve cılız eşekten, ayı tarafından yenilmek üzere olan tavşana; şahinler tarafından parçalanan attan, yabancıların elinde kocaman makasla yününü kesme adı altında kendisini kesmeye çalıştıkları koyuna kadar Türk ve Osmanlı birçok şeye benzetilmiştir.
Karikatürlerde genellikle Osmanlı Devleti yaşlı, aciz, ne yapacağını şaşırmış, düşmanlarına karşı mücadele gücünü yitirmiş, hasta adama benzetilmektedir. Bazı karikatürlerde ayağı, kolu, başı tedavi edilmek amacıyla testere ve bıçakla kesilmiş ya da kesilmeyi bekleyen kişiye benzetilmiştir. Tabii söylemeye gerek yoktur. Doktor ve hemşire figürleri hep Avrupa ve Avrupa’nın güçlü ülkeleri olmaktadır. Ayağından birisi kesilmiş, diğeri de kesildiği takdirde kurtulacağını söyleyen sözde yardım eden arkadaşların anlatıldığı karikatürde kesilen yerler bağımsızlığına kavuşan Sırbistan, Yunanistan, Karadağ gibi ülkelere tekabül ederken, sağlam olan ve kesilmesi öngörülen bacağın üzerinde de Makedonya yazmaktadır. Kazanda muhtelif devletler tarafından pişirilen büyükçe but parçası da Osmanlı’ya benzetilmektedir. Osmanlı’yı temsil eden halının birçok ülke tarafından parçalanmaya çalışılması ve bunların kimler olduğu belli olan karikatür ise Osmanlı’nın akıbetini göstermektedir. Yine bir karikatürde çaresizlik içerisindeki Türk’ün Avrupa ülkelerinden yardım istediği ve hatta dilendiği görülmektedir.
Karikatürlerdeki Abdülhamid imajının da olumsuzluklar içerdiğini fakat Türk ve Osmanlı imajına göre biraz daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin ortalama Türk tiplemesinden bahseden iki karikatür içerik olarak birbirine çok benzemektedir.(s.50,70) Türk figürü, ilkinde Osmanlı’yı parçalamaya yönelik ekibin bir adım gerisinde olanları ve olacakları çaresizce izlemekte, diğerinde ise aynı pozisyonda pencereden çaresizce izlemektedir. Oysaki Karikatürlerde yer yer Abdülhamid, denge siyasetini güden, oyalama taktiğini yapan, uyanık olan, çözüme yönelik batılıların önerilerine şüpheyle bakan kişidir. Ülkemizde Abdülhamid hakkında söylenen Kızıl Sultan adını çıkaranların yabancılar olduğuna dair yaygın bir kanaat var. Karikatürlerin hiçbir yerinde Kızıl Sultan geçmemektedir.
Karikatürlerin bazılarında da Türk gayet sağlıklı, dinç gözükmektedir. Yazarın da belirttiği gibi Osmanlı’nın Makedonya ve Ermeni Sorunu gibi kangrenleşmiş sorunların çözümüne yönelik şiddet uygulamaya başlamasıyla ilgili dönemleri anlattığı karikatürlerde dinç ve sağlıklı Türk karşımıza çıkmaktadır. Küçük ve önemli bir ayrıntıyı es geçmeyeceğim. 1887 yılında Zürih’te yayımlanan bir karikatürde hasta adamdan bahsedilirken Makedonya ve Bulgaristan’ın güney kısmından itibaren balkanların bir bölümünü de “Türkiye” denmektedir.(s.28) Osmanlı’ya yönelik tiplerin çoğunda kadınlara olan düşkünlük ile tütün tiryakiliği belirtilir.
2006 yılında Danimarka’da Peygamberimiz hakkında yayınlanan bir karikatür başta İslam ülkeleri ve birçok ülkede tepki toplamıştı. Kitaptan öğreniyoruz ki 1881 yılında Viyana’da yayımlanan bir karikatürde de Hz. Peygamber geçmektedir. Başında fesi ile Müslümanların ilahı gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.(s.298) Bilmiyorum Batı’nın bilinçaltında bazı şeylerin değişmediğini söylemeye gerek var mıdır?
DEĞERLENDİRME
Osmanlı Devleti’nin Abdülhamid dönemini konu alan, Avrupa’nın birçok başkent ve önemli şehrinde yayımlanan karikatürlerden 141’i seçilerek, bu karikatürlerin tasviri yapılarak, karikatürler yorumlanmıştır. Yazar, hem karikatürlerin yayınlandığı dönemin küçük bir fotoğrafını çekmeye çalışmış hem de tarihi gerçeklerle ne derece örtüştüğünü tahlil etmiştir. Çalışmanın sonunda da karikatürler üzerinden değerlendirme ve sonuca ulaşmıştır. Karikatürlerin yayınlandığı ülkeler ve karikatürlerdeki roller değişmesine rağmen; neredeyse Avrupa’da yayımlanan her ülkede Osmanlı, Türk ve Abdülhamid imajındaki olumsuz vurgu değişmemektedir. Söz konusu bu algının tarihi ve zihni alt yapısı sorgulanarak bazı sonuçlara ulaşır. Bu sonuçlardan en önemlisini belirtmek için sözü Alkan’a bırakmak durumundayım: “Bu kitapta geçen karikatürler, her ne kadar takriben 100-130 yıl öncesine ait olaylarla alakalı olsalar da, aslında günümüze bakan oldukça ilginç ipuçları da ihtiva etmekteler. Çeşitli Avrupa devletlerine mensup o günkü karikatürcüler ile bugünkülerin Türkiye ve İslam devletleriyle ilgili çizgilerinin belli noktalarda örtüştükleri aşikârdır. Eleştirilen, hafife alınan ve kendilerinden ayrılanların farklılıklarını ortaya koyarken kullandıkları sembollerde bir süreklilik söz konusudur. Aradan yüzyıllar geçse de toplumların; toplumları meydana getiren fertlerin birbirlerine bakışlarında ve yaklaşımlarında çok ciddi bir değişim olmaz; ana unsur neyse, o şekilde devam eder. Ana unsurdan kasıt ise, uzun bir tarihi süreçte karşıdakilerle doğrudan tecrübeler sonucunda oluşan ve merkeze yerleştirilen değerlendirmede asıl olan farklılıklardır.”(s.322)
Bazı karikatüristlerin öngörülerinin ileriki yıllarda gerçekleştiğini görüyoruz. Yazar bu karikatüristlerin tahmin ve değerlendirme gücünün başarısını vurgular. Örneğin 1877’de Bologno’da çizilen karikatürde bir papağan Avrupa’nın geleceğiyle ilgili muhtelif kehanetlerde bulunur. Haritada Mora üzerinde bulunan Yunan tiplemesi yönünü Arnavutluk ve Teselya bölgesinde otlamakta olan keçi ve koyunlara dönerek bunları yemek için fırsat kollar. 1897’de patlak verecek Teselya Savaşı’nın kokusunu 20 yıl önce alan bu karikatüristin basiretinin şüphesiz takdir edilmesi gerekir. Yine 1897’de Yunanistan’da yayımlanan bir karikatürde Girit’in eninde sonunda Türkiye’nin elinden çıkacağını açık açık anlatmaya çalışır. Karikatürlere kitabın çoğunluğunda olumsuz yaklaşılmıştır. Bu tespit ve tahliler doğru olmakla birlikte madalyonun diğer yüzüne de bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bazı karikatürlerde bir karikatürün içerisinde birçok olay anlatılmaktadır. Dolayısıyla birçok ana ve yardımcı fikir verilmek istenmektedir. Özellikle yardımcı fikirlerin önemli bir kısmının tarihi gerçekle uyuştuğunu söyleyebiliriz. Bütün önyargılara, bilinç altındaki Türk düşmanlığına, ulusal çıkarlarına rağmen; bizim dile getirmekten çekindiğimiz acı ve zehirli hakikatleri kendileri çok güzel ifade etmişlerdir. Karikatüristlerin hatırı sayılır bir kesimi amma kendi çıkarları ve beklentileri için amma başka sebepler için olsun Osmanlı’nın akıbetinin hüsranla sonuçlanacağını tahmin etmişlerdir.
Gerek Osmanlı aydını gerek günümüz aydınının çok ciddi bir kesimi tahminlerini temenni ile karıştırmaktadır. Olması muhtemel olay ve olgulara hep iyimser taraftan yaklaşmaktadır. Aydınlarımız kötü senoryaların olma ihtimalini bile göz önünde bulundurmamaya çalışıyor. Bunun için Balkan Savaşı’nın başlamasından bir hafta önce Hariciye Bakanımız “Balkanlar avucumuzun içerisindedir. Buralarda savaş olmaz.” diyor. İzmir’in Yunanlılar tarafından birkaç saate kadar işgal edileceği haberi Sadrazam ve Dahiliye Nazırı’na ulaştığında, inanmayacaktır. Çünkü Yunanistan’ın Türkiye’ye saldırma olasılığını hesaba katmıyordur. [2]
Diğer taraftan karikatüristlerin entelektüel birikimlerini dikkate aldığımızda bizdeki emsallerinden kat be kat üstün olduğunu söylemek boynumuzun borcudur. Bu karikatürleri silkelediğimizde tarih, uluslararası ilişkiler, siyaset, sosyoloji düşmeyeceğini kim söyleyebilir?
“Bir resim bin sözcükten daha fazlasını söyler.” Alman Atasözünden hareketle bu kitabın, konuyla ilgili diğer araştırma kitaplarına göre daha çekici ve öğretici olduğunu ifade etmek durumundayız. Bu eseri okuyanların Abdulhamid dönemi hakkında bir kitap ile elde edilemeyecek kadar bilgi sahibi olabileceklerini düşünmekteyim. Son olarak kitabın alanında dünyada sınırlı birkaç eser arasında, Türkiye’de ise ilk olmasını göz önününde bulundurarak yazarı tebrik eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.
[1] Necmettin Alkan,Avrupa Karikatürlerinde II. Abdülhamid ve Osmanlı İmajı, 328 s., 2006, İstanbul, Selis Kitapları
{2] Refik Halid Karay’ın hatıralarında anlattığı olay şöyle gelişir. Karay, Mütareke Döneminde Posta Telgraf Genel Müdürü’dür. İzmir Posta Telgraf Başmüdür Vekili Naşit Beyden “Birkaç saate kadar Yunan Ordusunun şehri işgal edeceğini Maliye Müfettişi Muvaffak beyden şimdi haber aldığını…” belirten telgrafı alır almaz soluğu Sadrazam ve Dâhiliye Nazırı Mehmet Ali Beyin yanında alır. Bu telgrafa inanmazlar. Hatta İzmir Valisine şifreli telgrafla, “Tahrik edici ve heyecan verici haberlerde bulunan müfettiş Muvaffak beyin derhal tevkif ve İstanbul’a gözaltına yollanmasını..” emrederler. Karay, bu duruma çok şaşırır. Gelen telgrafın arkasından Amiral Galtrop’un notasının akıllarını başlarına getirdiğini söyler.(Refik Halid Karay, Minelbab İlelmihrab: Mütareke Devri Anıları, s.139, 1992, İstanbul, İnkılâp Kitabevi)