Belediyeler, sadece çöp toplamaz. Park yapmaz. Yol kazmaz. Belediyeler, milletin emanetiyle o millete hizmet eder. Ama ya bu emanet kötüye kullanılırsa? Ya bu emanet, milletin huzuruna kasteden ellerin oyuncağı haline gelirse?
İşte mesele tam da burada.
Bugün konuştuğumuz konu, terör örgütlerine destek sağlayan belediyelere kayyum atanması. Devlet diyor ki, milletin iradesine ihanet edenlere, milletin kaynaklarını teröre aktaranlara izin yok. İyi mi yapıyor? Evet. Hatta çok iyi yapıyor.
Şimdi bazıları diyecek ki “Bu demokrasiye müdahale.” Kusura bakmasınlar ama, milletin oylarıyla seçilmiş bir belediye, o oylardan aldığı gücü teröre taşeronluk yapmak için kullanıyorsa, bunun adı demokrasi değil ihanettir. Demokrasi, milletin huzurunu bozanlara yol vermek değildir. Demokrasi, milletin kaynaklarını millet için harcamaktır.
Bir belediye düşünün, milletin vergilerini alıyor, o parayı hizmet için değil, milletin huzurunu kaçıranlara aktarıyor. Buna kim sessiz kalabilir? Kimse. İşte bu yüzden kayyum kararı, sadece devletin değil, milletin de kararıdır. Çünkü millet, birliğine ve huzuruna kastedenlere “dur” demesini bilir.
Gelelim meseleye başka bir açıdan bakalım. Demokratik haklar korunmalı mı? Elbette. Ama demokrasi demek, her şeyi özgürce yapmak anlamına gelmez. Hele ki, milletin güvenliğini tehdit edecek şekilde davranmak hiç değil.
Kayyum atamaları bu yüzden önemli.
İşin özü şu: Teröre destek veren, milleti ayrıştıran, huzuru bozan belediyelere göz yumulamaz. Bu, milletin birliğini koruma mücadelesidir. Ve bu mücadele, sadece bir devlet politikası değil, milletin ortak vicdanının talebidir.
Kayyum meselesi budur. İhanete karşı birlik, hukuksuzluğa karşı adalet. Ve elbette milletin, kendi huzurunu koruma kararlılığıdır