Gündoğdu, havadaki nitrik ve sülfürik asitlerin tarihi eserlerdeki kalkerli taşları deforme ederek, taşların kimyasal yapısının bozulmasına neden olduğunu öne sürerek, özellikle kışın hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşanan asit yağmurlarının, tarihi eserlere büyük zarar verdiğini söyledi.
Gündoğdu, yaptıkları bir araştırma çalışmasında şehir merkezinde kirliliğin yoğun olarak yaşandığı bölgelerdeki tarihi eserlerde asit yağmurları nedeniyle meydana gelen zararın daha fazla olduğuna dikkati çekerek, “Belirttiğimiz nedenlerden dolayı zarar gören tarihi eserler, kireçleme, taraklama veya kâğıtlama metoduyla restore edilebilirler” dedi.
//HAVA KİRLİLİĞİNİN ZARARI SADECE İNSANLARA DEĞİL
Erzurum'da coğrafi konum ve iklim nedeniyle hava kirliliğinin yoğun olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gündoğdu, “Erzurum’da özellikle kışın hava kirliliği artıyor. Bunda coğrafi konum ve iklim çok etkili. İnsan sağlığı açısından tehlikeli olan hava kirliliği benzer bir zararı tarihi eserlere vermekte. Bu zarar, havadaki asit yağmurlarından kaynaklanıyor. Sülfürik ve egzoz gazından oluşan nitrik asitler kalkerli taşların deforme olarak, kimyasal yapılarının bozulmalarına neden oluyor.” dedi.
Tarihi bir eserin havadaki zararlı elementlerden korunabilmesi için rüzgar sirkülasyonunun olması gerektiğini anlatan Gündoğdu, şehir merkezinde kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde bulunan Yakutiye, Çifte Minareli ve Ahmediye Medreseleri ile Lalapaşa Camii’nde bu tür taş bozulmalarına daha sıklıkla rastlanabilir. Şehir dışında bulunan ve rüzgar sirkülasyonunun sağlandığı bölgelerdeki Mecidiye ve Aziziye Tabyaları'nda zarar ise, yok denecek kadar az olacaktır.” şeklinde konuştu.
//UZMANDAN UYARI
Gündoğdu, “Tarihi eserlerimizin korunup sonraki nesillere aktarımında herkese büyük görevler düşüyor. Biz bilim adamları olarak belli araştırma ve incelemeler yapıyoruz. Belittiğimiz nedenlerde zarar gören tarihi eserler, ya kireçleme, taraklama ve kağıtlama metoduyla restore edilebilinirler. İstanbul’da şu anda taraklama yöntemiyle restore edilen tarihi yapılar var. Yine Venedik’teki tarihi eserler de bu yöntemler kullanılarak tahribata karşı korunuyorlar. Erzurum’da da benzeri sistemlerle tarihi eserlerin koruma altına alınması gerekir”