Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Sezer, Kültür merkezinde açtığı hat sergisiyle ramazan alında Erzurumluları hat sanatı ile buluşturuyor. Sezer, ülke genelirde ünlü hattatlardan Erzurumlu Hasan Çelebi’nin öğrencisi.
TÜRK İSLAM MEDENİYETİNE AİT BİR OLGU
Geleneksel el sanatlarının emek verildiği için değerli olduğunu dile getiren Sezer hat sanatının Türk İslam Medeniyetine ait bir olgu olduğuna dikkat çekti.
Sergi ile 35 eseri Erzurumlu sanatseverin beğenisine bunduğunu belirten Sezer, “Üniversite öğrencileri Erzurum da olmadığı için ilgi yeterli değil. Buna rağmen Erzurumlular da ramazan ayının misyonu ile örtüştüğü için sergimizi ziyaret etmeyi tercih ediyor. Hat sanatı faklı alanlarda karşımıza çıkıyor. Günümüzde bazı büyük şehirlerde davetiyeler artık hattatlar tarafından hat işlemeleriyle yapılıyor. Hat sanatının önemi her geçen gün artıyor, fakat bu sanata sahip çıkmanın hepimizin görevi olduğunu düşünüyorum. İnsanlarımız en azından bu sanatın kendi kültürümüze ait bir sanat olduğunu bilmeli ve bu değeri paylaşmalılar. Hat sanatına geçmişimizden gelen nostaljik bir olgu gibi bakılmamalı. Her şeyin makineleştiği günümüzde makineleşmenin en büyük temsilcileri Amerikalıların ve Japonların gelecekte el sanatlarının en kıymetli değer olacağını söylemeleri oldukça manidardır” şeklinde konuştu.
MAKİNELEŞEN DÜNYADA HAT SANATI DAHA DEĞERLİ OLACAK
Günümüzde yok olmak üzere olan el sanatlarının geçmişte insanların yapabildiği en kıymetli işlerin başında geldiğine dikkat çeken Sezer“Teknolojik gelişmelerin tavan yaptığı, gündelik yaşamın tamamen makineleştiği, el emeğinin nerdeyse bittiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Oysaki geçmişte her şey el emeğine dayalı idi. İnsanların el emeği ile yaptığı işlerde estetik bir kaygı oluşturmak istemesi ise el sanatlarını ortaya çıkarmıştır. Hat sanatı diğer el sanatlarının merkezinde olan kapsamlı bir sanat dalıdır. Hat sanatı insanların beğenisine hitap eden ve insanlara huzur veren bir sanattır. Bu sanat insanların kendilerini çok daha iyi hissetmelerine neden olur. Estetik bir kaygı ile hazırlanan bu yazılar, insanlar üzerinde tıpkı bir terapi gibi etki gösterir. Bu yazılara bakmak insana huzur verir. İnsanlar kendi isimlerinin hat sanatı ile yazılması onların kendilerini çok ayrıcalıklı hissetmesine sebep olur” dedi.
HAT SANATININ TARİHİ GELİŞİMİ
Sezer, hattatlık ve hat sanatının tarihi gelişimi hakkında şu bilgileri verdi; “Hat sanatı ve hattatlık İslamiyet’in doğuşu ile başlamıştır. Zaman içinde gelişip olgunlaşan bu sanat Osmanlı Devleti zamanında en güzel halini almıştır. Hatta bu konuda “Kur’an Hicaz’da inmiş Kahire’de okunmuş, İstanbul’da yazılmıştır” şeklinde güzel bir söz de vardır. Bilinen ilk Hattat Hz. Ali’dir. Hz. Ali’nin “Evlatlarınıza hüsnü hat öğretiniz, çünkü o işlerin en önemlisi, sevinçlerin en büyüğüdür” sözü ise hat sanatının önemine işaret etmektedir”
Latin Harfleriyle yapılan hat işlemesinin Hat Sanatına hak ettiği değeri yeniden kazandırdığını ileten Sezer“Cumhuriyetin ilanı ile genç Türkiye Latin Alfabesine geçmiş, yetişen yeni neslin Arap Alfabesini bilmemesinden dolayı da bu sanat ve hattatlık unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak bazı hattatlar bu sanatı Latin harfleriyle yeniden keşfetmiş ve geleneksel bir el sanatımız yok olması engellenmiştir” diye konuştu.