İnsanlar çok eski çağlarda bile mevsimleri, ayları, haftaları, günleri hesaplamak için kendilerine göre çeşitli takvimler yapmışlardır. En eski takvimi nerede, ne zaman kimlerin kullandığı kesin olarak bilinmiyor. Türkler’in, İsrailoğulları’nın, Romalılar’ın, Çinliler’in, Mısırlılar’ın kendilerine göre takvimleri vardı. Hemen hemen hepsinde güneş ve ay gibi gökyüzü cisimlerinin hareketleri esas alınmıştı.
ESKİ TÜRK TAKVİMİ
Eski Türk Takvimi, 12 Hayvanlı Takvim olarak bilinir. İslamiyet’ten önce, Türkler arasında kullanılan güneş yılı esasına dayanan bir takvimdir. 12 yıllık daimi bir devirden ibaret olan ve 60 yılda bir devir yapan bu takvimde, yıllar sayıyla değil, hayvan isimleriyle anılırdı. Takvimdeki hayvan isimleri sırasıyla şunlardı: 1.Sıçgan(sıçan), 2. Ud(sığır), 3. Bars(pars), 4. Tavışgan(tavşan), 5. Lu(ejder), 6. Yılan, 7. Yond(at), 8. Koy(koyun), 9. Biçin(maymun), 10 Tağuk(tavuk), 11. İt(köpek), 12. Tonguz(domuz).[1] Kimi kaynaklarda bu takvimlerde yer alan hayvan adlarının yazılışları ve türleri bazı ayrımlar göstermektedir.
Bu 12’li düzen içerisinde; saatler, günler, aylar ve hatta seneler hesaplanırdı. Bundan dolayı Türkler’de 12 sayısı, çok önemli bir birimdi. 12’nin bölümleri bütün toplum hayatını idare etmiştir.
DÖRT SAYISININ ÖNEMİ
Türkler’ de ikinci bir önemli sayı da dörttür. Bu da önemini, dört mevsim veya dört yönden alırdı. Tabii olarak 12 ay 4 mevsime ayrılmıştı. Bu bölümden ortaya çıkan 3 rakamı bir mevsimin sembolüdür. Mevsimlerin 3 ay olması bundandır.
12 hayvanlı Türk takviminde hayvanlar, bir dairenin etrafında eşit aralıklarla dizilmişlerdi. Bu eşit aralıklar; 12 saati, 12 ayı ve seneler devresini gösterirdi. Bu aralıklar aynı zamanda dünyanın ve uzayın yönlerini de göstermekte idi. Böylece zaman ve mekan anlayışı birleşmiş oluyordu.[2]
HALK TAKVİMİ
Türkiye’de “halk güneş sisteminden hareketle seneyi iki mevsime ayırmıştır. Rûz-ı Hızır denilen birinci mevsim 6 Mayıs’tan başlayıp 7 Kasım akşamına kadar devam eder. Toplam 186 gündür. Rûz-ı Kasım denilen ikinci mevsim 8 Kasım’dan başlayıp 5 Mayıs akşamına kadar devam eder. Bu, Rûz-ı Hızır’dan bir hafta daha kısadır. 179 gün olarak hesap edilir. Rûz-ı Kasım’ın kırkına gelince soğuk dönem başlar ve bazı hayvanlar kış uykusuna yatarlar. Bu döneme Arapça kırk manasına gelen erbain denir. (18 Aralık). Sonra elli manasına gelen hamsin dönemi başlar(12 Şubat). Elli günlük bu dönem de oldukça soğuktur. Rûz-ı Kasım’ın yüzüncü gününde leylek gelir(22 Şubat). Leylek için “yüzde indi ovaya, yüz elli de yuvaya” diye bir söz vardır. Leyleğin geliş tarihi milâdî 22 Şubat’a rastlamaktadır.”[3]
DOĞU ANADOLU’DA HALK TAKVİMİ
Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde uzun bir kış geçiren halk, Rumî Şubat başından itibaren baharı beklemeye başlar. Söz konusu ayın yöredeki özel adı Cücüktür. Şubat ayının içinde cemreler düşer. Cemre ateş parçası demektir. İlk olarak 7 Şubat(22 Şubat)’ta havaya düşünce hava ısınmaya başlar, 14 Şubat(27Şubat)’ta suya, 21 Şubat(5-6 Mart) tarihinde de toprağa düşer. Bu günlerde güneşli havalarda, topraktan buhar çıktığı görülür.
BERDEL ACUZ
Rumî Şubat ayının son dört günü ile Mart ayının ilk üç gününü içine alan haftaya 26 Şubat- 4 Mart(11-17 Mart) Berd-el-acûz denir. Bazı yörelerde bu, berdelacûz veya berdelegüz olarak da isimlendirilmektedir. Arapça’da berd soğuk, acûz ise kocakarı demektir. Bundan dolayı, bu tarihte görülen soğuklara ülkemizde, Kocakarı Soğukları denilmektedir.
Gagauzlar’a göre ilkbahar 9 Mart’ta gelir. Mart’ın dokuzu ; “kırk kaşık, kırk Ayos” olarak da anılır. Bu gün ne yapılırsa kırk kez yapılır. Gagauzlar 9 Mart’ta kırk değişik iş yapmayı gelenek haline getirmişlerdir. Âdet olduğu üzere çiftçiler tarlaya gidip kırk buğday tanesi, kırk ocak patates ekerler. Geçmişlerine hayır yapılması amacı ile 8’e benzeyen kırk adet ekmek pişirip bunları ikişer ikişer yoksullara dağıtırlar. Ekmek dağıtırken şu tekerlemeyi söylerler: “Mart’ın dokuzu, vurdu topuzu”
TAKVİMDE 1 MART’IN YERİ
Uğur ve bereket getirmesi amacı ile 1 Mart’ta çocukların kol ve yakalarına, kadınların baş örtüsüne, kuzuların boynuna, meyve ağaçlarına ve evlerin kapılarına bağlanan “martacık” denilen birbirine sarılmış kırmızı ve beyaz yün iplikler 22 Mart’a kadar muhafaza edilir. Bu iplik şeritleri bazı bölgelerde turnalar gelinceye kadar saklanır. Söz konusu göçmen kuşlar gelmeye başlayınca, bu şeritler ya ağaç dallarına asılır ya da taşların altına konur. Birkaç gün geçtikten sonra taşların altına bakılır, taşın altında karınca varsa kuzuların, yer solucanı varsa tayların, böcekler varsa, buzağıların çok olacağına inanılır.
11 Mart Ay Todur gününde ise, at koşuları düzenlenir. Bu koşularda birinci gelen kız veya erkek binicilere ödüller verildiği gibi, atların boynuna peşkirler bağlanır. At koşularından sonra mutlaka yağmur yağacağına inanılır. Yağmur yağınca kızlar, saçlarının gür çıkması amacı ile atların tırnaklarında birikmiş olan suları yıkanacakları ı suya katarlar.
Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan toplumların takvimleri, mevsimlerin ve her mevsim içindeki bölümlerin, yıl içindeki hava şartlarına bağlı düzeni içinde olur. Bu çevrelerde halk takvimi, güneş takviminden pek farklı değildir. Ancak ayların adlarında ve bölümlerinde, türlü etkenlerden gelme çeşitlemeler görülür. Türkiye ve Gagauz Türk çevrelerinde 12 aya verilen farklı isimler şöyledir:
Aylar
|
Türkiye
|
Gagauzlar
|
0cak
|
Zemheri
|
Büyük Ay
|
Şubat
|
Cücük (Gücük)
|
Küçük (Gücük) Ay
|
Mart
|
Tohum
|
Babu Marta
|
Nisan
|
Abrel
|
Çiçek Ayı
|
Mayıs
|
Ayların Gelini
|
Ederlez
|
Haziran
|
Haziran
|
Kirez Ayı
|
Temmuz
|
Temmuz
|
11Orak Ayı
|
Ağustos
|
Ağustos
|
Lobut (Dayak Ayı), Harman Ayı, Deli Ayı.
|
Eylül
|
Eylül
|
Ceviz Ayı
|
Ekim
|
Ekim
|
Canavar Ayı
|
Kasım
|
Koç Katımı
|
Kasım Ayı
|
Aralık
|
Karakış
|
Kırım Ayı
|
Eski takvime göre Gagauzlar, 13-14 Ocak tarihini yılbaşı kabul ederler, yılı kış ve yaz olarak ikiye bölerler. 26 Ekimde Ay Dimitri (kış günleri), 6 Mayıs’ta Georgi veya Ederlez (yaz günleri) başlar.[4] İlkbahar martta başlar, 1-9 mart tarihleri arasında çalışılmaz, bu tarihler arasında çalışanların başına uğursuzluk geleceğine inanılır.
GAGAUZ TÜRKLERİNDE HALK TAKVİMİ
Geçmişte Gagauzlar mevcut ekonomik düzenlerine bağlı olarak çeşitli bayramlar kutlarlardı. “Kırk türlü tane ek, kırk türlü iş yap”, 9 Mart’ta adet ekmeği ve yemeği yapılır, ayrıca mart ayında “ Saban İzi Bayramı” kutlanırdı.[5] 11 Mart Todur gününde at yarışları yapılır, genç kızlar, saçlarının güzel olması için nal izlerinde biriken suyla yıkarlar.[6] 1 Mayıs’ta Pipuruda Bayramı kutlanır, Bu bayramda genç kızlar, Şu tekerlemeyi söyler:
“Ver Allah’ım yağmur/ Tarlalara çamur/ Teknelere hamur/ Fırınlara kolaç/ Sergenlerde somun”[7]
HIDIRELLEZ
Ederlez(Hıdrellez) gününde ise”Allahlık” kurbanı kesilir. Georgi adını taşıyanlar ise kuzu kurban ederler. Ancak kurban edilen hayvanın kanı ve kemiği mutlaka gömülür.[8]
Her iki Türk çevrelerinde aylara verilen isimlerde tabiatta görülen değişiklikle birlikte tarım ekonomisinin etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca, Gagauz Türklerinin yaşadığı çevrelerde dini etkinlikler de ayların isimlendirilmesine yansımaktadır.
Türkiye’de bazı ayların isimlerinde bir farklılık yoktur. “Yörede, Rumî Mart ayının 10. (23 Mart) gününe “ezel bahar” 17. (30 Mart) gününe ise; “haftahamal” denilmektedir. Haftahamal’da ilkbaharın ilk yağmurları beklenir. “Köylerde yağmur yağması için eski bir süpürgenin ortasından geçirilen çubuk parçasının uçlarından tutan iki çocuk:
“Teknede hamur / Tarlada çamur/ Ver Allah’ım ver/ Bir sulu yağmur”
Tekerlemesini söyleyerek kapı kapı dolaşıp yumurta, yağ, bulgur vb. yiyecekler toplarlar. Haftahamal’ın diğer bir özelliği de o yıl fazla yağış olmasını isteyen hanımların evlerin damlarını çizmeleridir.”[9]
Türkiye’de, önemli soğuklardan biri de Nisan ayında görülür. Erzurum ve civarında Camışkıran adıyla bilinen bu soğuk Rumî 5, milâdî 18 Nisan tarihine rastlamaktadır. Bu soğuklar için yöre halkı: “Kork abrelin beşinden, camışı ayırır eşinden” atasözünü dilinden düşürmez.
Kışın bittiğini ve yazın başladığını haber veren en önemli ay mayıs ayıdır. Mayıs ayının 5. ve 6. günlerine rastlayan Rûz-ı Hızır’ın “Hıdrellez” adıyla “Bahar Bayramı” olarak kutlanması, mayıs ayına özel bir önem kazandırmaktadır. Bundan dolayı mayıs ayına “ayların gelini” denmiştir.
HALK TAKVİMİNİN KÜLTÜREL KAYNAKLARI
Hıdrellez, Türk halk kültürünün bayram olarak benimsediği önemli günlerden biridir. Kaynağını Ora Asya’dan alır ve Türklerin doğa sevgisini ortaya koyar. Türkler, XI. Asır sonları ile XII. Asır başlarında Anadolu’ya geldiklerinde kutlaya geldikleri şenlikleri beraberlerinde getirmişlerdir. Bu törenlerden biri olan Hıdrellez, asırlar içerisinde giderek zenginleşmiş, Türk’ün ruhuna sinmiş ve benliğinde yer etmiştir. Bu bakımdan Hıdrellez gerek Anadolu’da gerek Anadolu dışında yaşayan Türkler arasında özel bir gün niteliği taşımaktadır. Kışın bittiğini ve yazın başladığını haber veren bir bayramdır.
İslâmiyet öncesi dönemlerde, “Türkler arasında yapılan bahar ve yaz âyinlerinde, çok önemli bir fonksiyona sahip olan su kültü, etkisini ‘Hıdrellez Günü’ pratiklerinde de göstermiştir. Hızır’ın yeşillik ve temiz yerleri sevdiği düşüncesiyle, Hıdrellez günü daima yeşillik ve sulak yerlerde toplanılır. Bütün Türk coğrafyasındaki inanç ve uygulamaları bakıldığında, Hıdrellez’in kıştan yaza geçiş ritüeli olarak yaşadığı görülmektedir.”[10]
Gagauzlar’ın en fazla önem verdikleri yortulardan birisi Hıdrellez’dir. 23 Nisan “Gorgi-Hıdrellez” günü olarak kutlanılmaktadır. Hıdrellez günü, dünyanın dirilmesi, tabiatın yeniden canlanması olarak kabul edilmektedir
HIDRELLEZLE İLGİLİ BAZI UYGULAMA VE İNANMALAR
Gagauz Türk çevreleri ve Türkiye’de, yaşamakta olan Hıdrellez pratiklerinden (uygulamalarından) bazılarını veriyoruz: (Bunlardan Gagauz çevresinden derlenenlerin karşısına ‘G’, Türkiye’den derlenenlerin karşısına ‘T’ harfi konmuştur.)
-Hıdrellez öncesi evler sıvanır, eşyaları ile birlikte bütün ev temizlenir(G,T).
-5 mayıs’ı 6 mayıs’a bağlayın gecenin sabahında akarsudan nur aka, bu suda yıkananların o yılı sağlıklı geçireceklerine inanılır(T).
-Hıdrellez’den bir gün önce kapalı bir kova ile hiç kimseyle konuşmadan yakındaki çeşmeden su almaya gidilir ve etrafa bakınmadan geri dönülür(G.)
-Evlenmek isteyen delikanlı, özel surette yapılmış tuzlu çöreği 5 Mayıs akşamı yiyerek gece uykusuna yatarsa, rüyasında evleneceği kızı görü(T).
-Hıdrellez günü kiliseden alınan mumlar evde yakılırsa, o yıl uğurlu geçer(G).
-Kısmetinin açılmasını isteyen genç kız veya delikanlı Hıdrellez günü sabah namazından sonra kıbleye bakan yedi çeşmeden su içerse o yıl evlenir (T).
-Hıdrellez günü, fakir olanların dışında herkes kurban keser(G).
-Hıdrellez günü isteyenler kurban keser(T).
-At yarışları düzenlenir, çeşitli oyunlar oynanır, törenler düzenlenir(G,T).
-Cadıların bu gün ortaya çıkıp ineklerin sütünü bereketsiz etmemeleri için,avlulara darı serpilir. Cadılar darıyı temizlemekle uğraşacaklarından, kötülük yapmaya fırsat bulamazlar(G)
-Yağ ve ayran yapılan yayıklar(çalkanlar), Hıdrellez günü yeşil dal ve yapraklarla süslenirse, o yıl yayıkta yapılan mahsul bereketli olur. (T)
Diğer uygulama ve İnanmalar:
Halk takvimi içinde tabiat olayları önemli bir yer tutar. Yağmur ve dolu ile ilgili inanmalar bunların başında gelir. Bunlardan tespit edebildiklerimizi sunuyoruz:
Güneşli havada yağmur yağarsa , kurt doğuruyor demektir.(T)
Zararlı yağmuru kesmek için çamurdan yoğrularak yapılan kurbağa, kıbleye bakan bir duvarın deliğine konursa, yağmur kesilir. (T)
12 Temmuz (Petrov Bayramı) günü balık yenmez. Fasulye, patates, domates, salata yenir. Et yenmez. Sütlü yenmez, peynir, yumurta yenilmez. (G)
Çamurdan fare yapılıp ateş yanında kurutulursa, yağmur kesilir.(T)
Ay doğarken donuk görünürse, yağmur yağar.(T)
Uzunca bir iplik üzerine, kırk kelin adı söylenerek düğüm vurulursa, yağmur kesilir.(T)
İlk düşen dolu tanelerinden birisini, anasının ilk çocuğu olan biri alıp koynuna koyarsa, dolu kesilir.(T)
SICAK AYLARDA SERGİLENEN GELENEK
Pek sıcak aylarda yağmur yağsın diye çamurdan “Germanço” adı verilen çocuk maketi yapılır, süslenir, çiçekler konulur sonra çocuklar bir bahçede, bir derenin yanında, cenaze töreni düzenlenir. Yağmur yağsın diye dualar edilir, tıpkı bir cenaze gibi ağıtlar yakılarak suya atılır. Çocuklar bir ağızdan:
Germanço, germanço getir bize bir kara bulut
Yağmurcuk getir
Olsun bereket
Sağlık olsun , diye yalvarırlar. (G)
Hetirceğin[11] üzerine tuz serpilerek kapının önüne atılırsa, dolu kesilir.(T)
Miras olarak intikal eden bir bakır kab dışarıya konulursa, dolu kesilir.(T)
Pazartesi günü ölü defnedilmez. Evden para verilmez. Avludan bir şey verilmez, verirsen hepsi gider. Çamaşır yıkanmaz. Yıkanırsa yıkayanın başına kötü şeyler gelebilir. Pazartesi etli yenmez.(G)
Saç ayağına tuz dökülüp dışarı atılırsa dolu kesilir.(T)
Ezan okunursa dolu kesilir.(T)
Zemheride(Ocak ayında), Havalar sıcak olursa, o yıl kıtlık olacak demektir.(TG)
Tarlaya ilk tohum atıldığı zaman iki rekat namaz kılınırsa, ürün bol olur.(T)
Kar çok yağar ve erimezse, kardan bir kadın yapılarak tabut üzerine konur. Yedi dul kadın bir araya gelerek kardan yapılan bu kadını ılık su ile yıkar ve olduğu yere gömerlerse, karlar erimeye başlar.(T)
SONUÇ
Halk takvimi Türk folkloru yönünden başlı başına bir hazinedir. İnançlar, efsaneler, ümitlerle dolu, şiirlerle süslüdür. Türklerin yaşadığı her yerde halk takvimi uygulamaları vardır. Bu çizgi Balkanlar’dan Anadolu’ya, Kafkasya’dan Asya içlerine kadar uzanmaktadır. Halk takvimi ile ilgili olarak Türkiye ve Gagauz Türkleri arasında görülen ortak uygulamalar da bu halkanın bir zinciridir.
BİBLİYOGRAFYA
ARAS, Sıtkı, “Erzurum Dolaylarında Ziraî Folklor”, Türk Folkloru, İstanbul, 1985. ss 3-5.
BORATAV, P. Naili, 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul, 1973, ss. 160-168.
DİNÇ, Abdulkerim, Gagauz Halk Takvimi, (Basıma Hazır Kitap), Erzurum, 2009.
ENGİNER, Gürbüz, Uşak Halk Takvimi, Halk Meteorolojisi, Ankara, 1984, ss. 18-22.
FORUM.ARBUZ.COM/SHOWTHREAD.PHP?T=24387 - 149K (http: // forum.arbuz.com)
GÜNAY, Umay, “Ritüel ve Hıdrellez”, Milli Kültür, Sayı: 72, Mayıs 1990, s.12.
GÜNGÖR, Harun ve Diğerleri, Gagauz Türkleri(Tarih-Folklor ve Halk Edebiyatı), Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 2002.
KIRZIOĞLU, Fahreddin, “Kars İlinde Yerli Halk Deyimleri Üzerine” , Folklor postası, Sayı:9, Ankara, 1945.
“Romanya ve Gagauz Türk Edebiyatı”, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Sayı : 12, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1999.
KUROĞLU Stepan, “Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı”, Nevruz ve Renkler, (Haz. Prof.Dr.Sadık Tural-Elmas Kılıç), Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ank., 1996.
NABİ Yaşar, Balkanlar ve Türklük I,II, Cumhuriyet Gazetesi Yayınları, Gün Haber Ajansı Basın Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1999.
SEZEN, Lütfi, Erzurum Şehir Folkloru, Er-Vak Yayını, Erzurum, 1994, ss. 156-157.
----------------, “İlk Yaz Bayramı Nevruz - Hıdrellez”, İlkyaz Bayramı Nevruz Bildirileri, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 12 , Erzurum 1999.
-----------------, “Halk Takvimi”, Aziziye Dergisi, Sayı: 7, İstanbul 1997.
[1] Yeni Türk Ansiklopedisi, cilt:10,İstanbul, 1985.
[2] Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, cilt: 1 Ankara, 1993, ss. 291-293.
[3] Yard. Doç. Dr. Lütfi Sezen, Erzurum Şehir Folkloru, Erzurum, 1994, s. 156.
[4] Stepan Kuroğlu, “Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı”, Nevruz ve Renkler, (Haz. Prof.Dr.Sadık Tural-Elmas Kılıç), Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ank., 1996, s. 262.
[9] Prof. Dr. Sıtkı Aras, Erzurum Dolaylarında Ziraî Folklor, Sayı: 67, İstanbul, 1985, ss. 3-5.
[10] Prof. Dr. Umay Günay, “Ritüel ve Hıdrellez”, Millî Kültür, Sayı: 72, Mayıs 1990, s.12.
[11] Hetircek: Yemek pişirilirken tandırın üzerine konulan demir.