Tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlanan Kutlu Doğum Haftası için Şanlıurfa İl Müftülüğü de özel bir program tertip etti.
GAP Arena Stadı'nda düzenlenen programa Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı. Sabah saatlerinde Urfa'ya gelen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Harran Üniversitesi Camiin açılışını gerçekleştirdi. Açılışın ardından Harran Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerine "Hz. Peygamber, Din Samimiyettir" başlıklı bir konferans verdi.
Üniversite kampüsü içerisine kurulan "Kutsal Emanetler Sergisi"nin de açılışını yapan Başkan Görmez, daha sonra Kutlu Doğum Programı’nın düzenlendiği GAP Arena Stadı'na geçti.
Stadı dolduran Urfalılara seslenen Başkan Görmez, Şanlıurfa’nın sıradan bir şehir, sıradan bir mekan olmadığını belirterek, “Urfa'da Efendimizi yad ediyorsak, Peygamberimizin kutlu doğumunu idrak ediyorsak Resulü Ekrem’in her fırsatta ‘Ben İbrahim’in zürriyetindenim’ sözünü hatırlamak zorundayız. O, bu topraklarda nemrutlara karşı mücadele verdi. Putları yok etti. Yüreklerdeki putları silmek için çaba gösterdi. Ateşe atılmakla imtihan edildi. Samimiyetle bu imtihandan geçti” diye konuştu.
Hz. Peygamber’in İbrahim’in soyundan geldiğini söyleyen Başkan Görmez, “İbrahim’in hiç bir zaman üç dini olmadı. Onun tek bir dini oldu, o da İslam’dı. Çünkü Kur'an ‘İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan’dı. İbrahim Hanif bir Müslümandı’ buyuruyor. Bugün de onun getirdiği Hanif İslamiyet’i kıyamet sabahına kadar yeniden yaşatan efendimizin kutlu doğumunu idrak ediyoruz” dedi.
Kutlu doğumun bu seneki konusunun Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet olduğunu kaydeden Başkan Görmez, konuşmasında şu hususlara değindi;
“YÜREKLERİMİZİ BİRLEŞTİRMEYE GELEN DİNİMİZİ, BİZ TEFRİKA ARACI HALİNE GETİRDİK…”
Neden Samimiyet? Çünkü biz kendi dünyamızı bozduk. İslam dünyasından ateşler yükseliyor. Mümin kardeşlerin arasına şeytanlar, fitneler girdi. Samimiyetimizi kaybettik. Samimiyetimizi yeniden gözden geçirmek zorundayız. Allah Resulü bize imanı getirdi. İman beldeleri kurduk, iman beldeleri eman beldeleri demektir. Bugünlerde iman beldelerinde eman yok. Güveni kaybettik. Allah Resulü bize İslam’ı getirdi. İslam yurdu barışın selamın yurdudur. İslam’ın yurtlarında bugünlerde barış yok. Yüreklerimizi birleştirmeye gelen dinimizi, biz tefrika aracı haline getirdik. Dünyaya kul köle olmaktan, güce tapmaktan kurtarmaya gelen İslam’ı biz dünyalıklarımızın metaı haline getirdik. Bizi gücün kulu kölesi olmaktan kurtarmaya gelen dini istismar aracı haline getirdik. ‘Din samimiyettir’ sözünü yeniden hatırlatmak istedik.
HAKK’IN HATIRI ÂLİDİR, HİÇBİR HATIRA FEDA EDİLMEZ…”
Din önce Allah'a karşı samimi olmaktır. Müminin ancak Allah ile ilişkisi samimiyetle olur. Asla menfaat ilişkisine dönüştürülmez. Urfa'nın manevi, çok büyük zenginlikleri var. Bedenen Urfa'da metfun olmasa da ruhen Urfa’da metfun olduğuna inandığımız Bediüzzaman, Allah ile ilişkimizi tarif ederken, ‘Hakk’ın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez’ diyor. Biz yeryüzünde ilişkilerimizi tanzim ederken başkasının değil, Hakk’ın hatırını âli tutmak zorundayız. Hakk’ın hatırını herkesin hatırının üstünde tutarsak herkesin hatırına değer veririz aynı zamanda.
“DİN PEYGAMBERE KARŞI SAMİMİ OLMAKTIR…”
Biz kitabı cenazelerde okunan bir kitaba dönüştürdük. Sadece nazmı celili okunan hale dönüştürdük. Bu kitabın müminleri birbirine küs kalamaz. Komşusu akçen tok yatamaz. Bu kitabın müminleri insana değer verir. İnsanlarla ilişkileri güzeldir. Din peygambere karşı samimi olmaktır. Bugün onunla olan ilişkilerimizi gözden geçirmek zorundayız. Örnek hayatının hayatımızdaki yerini gözden geçirmek zorundayız. Sözümüze sadık olabiliyor muyuz? Ahde vefa gösteriyor muyuz? Emanete riayet edebiliyor muyuz? Anne babaya ‘öf’ bile demekten uzak kalabiliyor muyuz?
“DİN MÜMİNLERİN YÖNETİCİLERİNE, YÖNETİCİLERİN DE MÜMİNLERE KARŞI SAMİMİ OLMASIDIR…”
Din müminlerin yöneticilerine, yöneticilerin de müminlere karşı samimi olmasıdır. Müminleri yöneten insanlar makamı ne olursa olsun bütün toplumu samimiyetle kuşatmak zorundadır. Onlara karşı samimi olmak zorundadır. Kimseyi kandırmamalı, ikiyüzlü davranmamalıdır. Resulü Ekrem şöyle buyuruyor; ‘Allah bir kulunu bir topluluğa yönetici yapar da o yönetici toplumu samimiyetle kuşatmazsa, onları samimiyetle kucaklamazsa cennetin kokusu ona haram olur’ Aynı şekilde yönetilenlerin de yönetenlere karşı samimi olması gerekir.
“MÜMİN BİR KALBİ KIRMAK KÂBE’Yİ YIKMAKTAN DAHA AĞIRDIR…”
Din müminlerin birbirine karşı samimi olmasıdır. İşte en çok kaybettiğimiz nokta burası. Birbirimize karşı samimi olmak yüreklerimizi sonuna kadar açmak gerekir. Birbirimizin hakkına riayet etmek, asla tecavüz etmemek, birbirimizin kalbini hiç kırmamak gerekir. Mümin bir kalbi kırmak nazargahı ilahi olan gönlü kırmak Kâbe’yi yıkmaktan daha ağırdır.
“GÖNÜL DÜNYAMIZI İŞGAL EDEN KÖTÜLÜKLER, GÖNÜL DÜNYAMIZDAKİ SAMİMİYETİ ORTADAN KALDIRAN KARA DELİKLER VAR…”
Gönül dünyamızı işgal eden kötülükler var. Gönül dünyamızdaki samimiyeti ortadan kaldıran kara delikler var. Yüreğimizin rikkatini, inceliğini ortadan kaldıran ‘kin…’ Mümin mümine karşı kindar olamaz. Dindar kindar olamaz. Dindar insan eğer dini yaşıyorsa hiçbir kardeşine karşı kalbinde kin besleyemez. Kalbin arılığını, duruluğunu, safiyetini ortadan kaldıran ‘öfke…’ Mümin mümine öfkelenmez. Öfkesi onu zalim yapmaz, adaletsizliğe sevk etmez. Yürekleri işgal eden ‘intikam duygusu…’ Mümin mümine karşı intikam duygusu içinde olamaz. Yüreği işgal eden yüreğin arılığını, duruluğunu söküp alıp götüren bir diğer kötülük, ‘kibir ve gurur…’Mümine kibir yakışmaz. Müminin kibri olmaz. Mümin gururlu değil, mütevazıdır. Samimiyetin ortadan kalkmasının sebeplerinden biri de, kibirli davranmamızdır.
DEVRİNDE KUDRET TANIMAYAN ‘GÜÇ TUTKUSU…’
Yeryüzünde en büyük hastalık, dünyadaki bütün savaşlar, kavgalar insanın beyninde ve kalbinde taşıdığı güç tutkusu yüzündendir.
Hâlbuki her birimiz anne rahmiyle mezar arasında kısa bir hayat yaşamaya geldik.İnsanoğlu ne kadar zayıf yaratılmıştır. Yığınla mal biriktirmek, para biriktirmeyi marifet sayan servet tutkusu… Hâlbuki Allah her şeyi emanet vermiştir. Her şeyin gerçek sahibini unutup servet tutkusu içinde olmak müminin samimiyetini ortadan kaldıran hastalıktır. Her şeyi mübah gören acımasız rekabetler… İnsanlar arasında hem servet bakımından hem makam bakımından rekabetler var. Bu da insanoğlunun yeryüzündeki en büyük zaafı kötülüklerin sebeplerinden biridir. Bir tarafta açlıktan ölen çocuklar varken diğer tarafta o çocukların sahip olduğu servetleri başka yerde harcayanlar… Bütün bunlarla birlikte bencillik, nifak, çok yüzlülük, riya, gösteriş… Bütün bunlar yüreklerimizdeki samimiyeti söküp alıp götürüyor.
“SAMİMİ MÜMİN, GÜCÜN AHLAKINA DEĞİL, AHLAKIN GÜCÜNE İNANIR…”
Mümin samimidir. Mümin kula kul olmaz. Samimi mümin güce boyun eğmez. Samimi mümin heva ve arzusuna teslim olmaz. Samimi mümin kardeşine karşı samimidir. Samimi mümin gücün ahlakına teslim olmaz. Gücün ahlakına değil, ahlakın gücüne inanır. Gösteriş, imaj, reklam ve propagandanın hayatımızı nasıl kuşattığını görüyoruz. Bilgi yok oldu. Algılarla insanlar idare edilmeye başladı. Hakikate perdeler gerdik. Hakikatle aramıza gösteriş, reklam, imaj girdi. Hakikatin dilini kaybettik. En kötüsü dünyamızın bu yapaylığını dinimize ve dindarlığımıza da bulaştırdık. Belki de dünyada ilk defa ‘gösterişli dindarlık’ diye bir kavram doğdu. Biz bunu ibadetlerimize de bulaştırdık. Hep birlikte din ile olan ilişkimizi, Allah ile olan ilişkimizi, Peygamberle, Kur’an’la ve mümin kardeşlerimize olan ilişkilerimizi yeniden gözden geçirelim.
Program gül takdiminin ardından Başkan Görmez’in tribünleri selamlamasıyla sona erdi.