Güneş Vakfı’nın Geleneksel Cuma konferansında konuşan Gazeteci-Yazar Öztürk Akkök, 2011 Dünya Üniversite Kış Oyunları ve Beklentileri anlattı. Güney Vakfı Genel Merkezi’nde düzenlenen ve katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği konferansa konuşmacı olarak katılan Ekspres Gazetesi imtiyaz sahibi Öztürk Akkök, 2011 serüvenini değerlendirdi.
//ŞİMDİ BİR BAŞKA BAHARI YAŞIYORUZ BİZ
1985’li yıllarda Erzurum’da uygulanan “kırsal kalkınma projesi”ni hatırlatan Akkök, “1985’li yıllarda Erzurum’da uygulanmıştı bu proje. Adından da anlaşılacağı üzere, Erzurum kırsalını, yani köylerimizi ve ilçelerimizi kalkındırmaya yönelik olarak hazırlanan projenin bedeli 120 milyon dolardı. Bu parayla modern ahırlar yapılacak, yerli hayvan ırkı ıslah edilecek, bu arada tarımda da önemli atılımlar gerçekleşecekti.Ayrıca kırsal alanda yaşayan insanımızın da bir şekliyle eğitimi sağlanacaktı.Aradan kaç yıl geçmiş? Çok değil, 25 yıl. Peki siz bana o günlerden kalma 25 kuruşluk bir eseri bugün gösterebilir misiniz? Sanmam, gösteremezsiniz. Yok çünkü. Ne bir ahır kaldı o günlerden geriye, ne de bir başka yatırımın izi veya kalıntısı. Eğer o proje hedefine ulaşsaydı, biz bugün belki de 2011’i hiç ciddiye bile almıyor, büyük beklentiler içine girmiyor olacaktık. Aklıma geldikçe sormadan edemiyorum. Nere gitti o 120 milyon dolar? Para buhar olup uçmadığına göre... Haksız yere birilerinin cebine mi girdi? Yoksa toprağa mı gömüldü? Merak ediyor insan. Asıl önemlisi ne biliyor musunuz? Biz bir gün geldi, ortada bir şey olmadığını farkettik de... Hiç hesap sormayı aklımızdan geçirdik mi? Şimdi bir başka baharı yaşıyoruz biz. 2011 için yatırımlar yapıyor, atlama kuleleri, spor salonları inşa ediliyoruz. Peki bu yatırımların toplam bedeli ne kadar? Çok net olmasa bile 500 trilyon liradan filan bahsediliyor. İhtimaldir ki rakam, açılış ve organizasyon giderleriyle birlikte daha da kabaracak. Yok zamanda çok para. Tabi yatırımlardan beklenen faydayı sağlarsak eğer. Yoksa harcanan 500 trilyon değil, bir katrilyon lira olsa bile bir anlam ifade etmez” Dedi.
//NEREDE FUARIMIZ, NE OLDU SERBEST BÖLGEMİZ
“Her yılın 23 Temmuz günü geldiğinde, törenler düzenleyerek, oyunlar oynayarak açtığımız Doğu Fuarı’nı hatırlıyor musunuz” diyen Akkök, “Çocuklarımızın elinden tutarak götürdüğümüz, bahçesinde çay içip, sergi alanlarını dolaştığımız fuarımız nerede? Var mı akıbetinden haberi olanınız. Ama ortada fuar yok, yerinde çok kötü, izbe bir alan var şimdi. Laf aramızda, niyetim fuarı sormak, sorgulamak değil.Ben, aslında Erzurum Serbest Bölgesi’ni arıyorum. Hani milyon dolarlar kazanmayı, büyük yatırımlarla bölge ticaretine yön vermeyi hayal ettiğimiz, bu nedenle de uğruna fuarımızı kurban verdiğimiz Serbest Bölge’yi. Adını son zamanlarda duyanınız var mı? Oysa bizim için bir lütuftu Serbest Bölge. Sonuçta Erzurum ne sınır kenti, ne de denize kıyımız var. Buna rağmen geçmişin siyasetçileri, dönemin hükümetlerine baskı yaparak Erzurum’da serbest bölge kurulmasını, sağlamışlar. Yıl 1992. Bakın bizden çok çok sonraları kimler elde etmiş bu imkanı? Tekirdağ Çorlu, İzmir Menemen, Rize, Samsun, İstanbul’un Trakya kesimi, Kayseri, Gaziantep, Bursa ve Denizli. Dikkat edin, adını andığım bu illerin tamamı şimdilerde ekonomik gelişme anlamında başını almış gidiyor. Onlara yetişmemiz mümkün değil. Kiminde sanayi, kiminde ticaret, kiminde hizmet sektörü marka olmuş. Biz ise, Büyükşehir statüsünde olmamıza rağmen, ülkenin en geri kalmış illeri ile birlikte amatör kümede mücadele ediyoruz malesef. Ne büyük beceri. Aslında öfkeleniyoruz kendimize ama... Sporda da öyle değil miydik? Erzurumspor küme düşmeden ve tarih sahnesinden silinmeden önce Arsin, Araklı, Pazar gibi ilçe takımlarıyla mücadele etmiyor muydu?Alın size büyükşehir veya marka kent. Kandırmayalım kendimizi” diye konuştu.
//BİZ ANADOLU KEDİSİ BİLE DEĞİLİZ
Erzurum’da biz organize sanayi bölgesi kurduğumuzda, bugün “gelişmiş” diye tanımladığımız ve arkalarından imrenerek baktığımız birçok şehrin organize sanayi ile alakası bile olmadığını dile getiren Akkök, şunları söyledi; “Şimdi onlar çatır çatır çalışıyor ve kazanıyorlar. Her biri için Anadolu Kaplanı yakıştırması yapılıyor. Peki ya biz. Biz Anadolu Kedisi bile değiliz maalesef. Bizim organize sanayi bölgemizin durumu ortada. Üretim az, istihdam yetersiz, çevre berbat. Organize depo bölgesi gibiyiz. Kurulan çağrı merkezleri de olmasa, dönüp buraların yüzüne kimsenin bakacağı bile yok.”
//“YA AYAĞIMIZDAKİ PRANGALARI KIRACAĞIZ, YA DA BEYNİMİZİ ESARETTEN KURTARACAĞIZ”
“Ya ayağımızdaki prangaları kıracağız, yada beynimizi esaretten kurtaracağız” diyen gazeteci Akkök, daha sonra şunları ifade etti;
“Başka yolu yok bunun. O ki, hepimiz kalkınmak istiyoruz. Niyetimiz refah düzeyini yakalamak ve gelişmiş illerle aramızdaki açığı kapatmak ise. Gelin kuralına göre oynayalım oyunu. Çünkü sadece istemekle olmuyor. Önce kararlılık gerekiyor, ardından da dayanışma ve işbirliği. Ve tabi ki çalışmak, üretmek, dolayısıyla kimseye
minnet etmeden yaşamak. Son 10 yılda nüfusumuz hayli gerilemiş. Bana sorarsanız en az 250 bin Erzurumlu göç etmiş. İnsanlarımız batı illerine göçmüyor, resmen akıyor. Erzurum’dan bir kaçış var sanki. Bu nedenle de şehrin dokusu zede aldı.
Sermaye kaybı bir yandan, kültürel erozyon bir başka yandan. Bir de beyin göçü var ki, giden gidene. Farkındaysanız, farklılaşıyoruz. Hem de süratle. Bunun için gözümüzü açmalı, kafamızı kumdan çıkartmalı ve gerçeklerle bir an önce yüzleşmeliyiz. Biraz daha ihmal ve boşvercilik, bu şehrin sonu anlamına gelecektir.”
//AYLAR BOŞU BOŞUNA GEÇTİ
2011 Üniversite oyunlarının Erzurum’a verildiği günlerde büyük bir heyecan ve coşku yaşandığını ancak bugün ıo sevinç ve heycandan eser kaldığını dile getiren Öztürk Akkök, “O sevinci yaşayalı ne kadar oldu? Yani aradan ne kadar zaman geçti, üşenmedim hesap ettim. Yaklaşık 39 ay. Tam 39 aydan beri biliyoruz ki, hem ülke, hem de Erzurum olarak 25. Üniversite Oyunları’nı biz organize edeceğiz. Sürpriz yok yani. Sürpriz yoksa ne var peki? Uzun süre bu hiçliği yaşadık biz. Aylar boşu boşuna geçti, biz adım atmadık, veya atamadık. Ne bir koordinatör belirleyebildik, ne teşkilatları kurabildik. Bizi heyecanlandıran 2011’i buzluğa kaldırdık sanki. Ta ki geçen yıla kadar. Toplumdan “Niye adımlar atılmıyor, neyi bekliyorlar” seslerinin yükselmesiyle birlikte 2011 buzluktan çıkartıldı. Kış oyunlarının yapılması için ihtiyaç duyulan tesisler geçen yıl ihale edildi, kışa doğru da yapımlarına başlanıldı. Her işi son güne bırakma alışkanlığına sahip bir milletin evlatları olarak şimdi “Acaba tesisler oyunların başlayacağı 27 Ocak 2011 tarihine kadar yetişecek mi?” diye biribirimize sorup, duruyoruz” diye konuştu.
//ŞEHİR OLARAK 2011’DEN ÇOK CİDDİ GETİRİ BEKLİYORUZ
Akkök, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Oyunların alındığı günlerde yaşadığımız sevinçten eser kalmış mı içinizde? Şehirde sinerji oluşturamadık, insanımızın heyecanını kamçılayamadık. Bir tanıtımını bile yapamadık Erzurum’un. Palandöken’i kaç kişiye anlatabildik acaba? Bakar mısınız çevrenize...Ne var 2011 adına. Hani şu atlama kulelerinin ayakları da gözükmese var ya...Erzurum’a oyunlar kenti demek mümkün olmayacak. Bu olumsuzluklar bir yana... Başka sorular da takılıyor aklımıza. Mesela, açılış ve kapanış törenleri nasıl olacak… Gelecek olan konuklar ağırlanırken ortaya çıkması muhtemel sorun ve sıkıntılara nasıl müdahale edilecek…Bu insanların değişik ve farklı ihtiyaçları nasıl karşılanacak… Hiç biri yabancı dil bilmeyen esnaf ya da taksi şoförleri, yabancılarla iletişimi nasıl kuracak… Şehrin görüntüsü nasıl değişecek, ya da değişecek mi? Yollardaki çukurlar nasıl giderilecek… Binalardaki çirkin görüntüler nasıl düzeltilecek türünde akla gelebilecek sorulara ihtimaldir ki, cevap aranıyordur. Belki bu soruların bir bölümü cevap da bulmuştur. Ama tanıtım konusunda henüz adım atılmış gibi gözükmüyor. Bu yüzden 2011 Genel Koordinatörümüz Bekir Bey’in işini zor görüyorum. Oysa biz, şehir olarak 2011’den çok ciddi getiri bekliyoruz. Oyunlar bizim umudumuz. Böyle de bir hava estirildi zaten... Sanki 2011 gelecek ve bir anda tüm sorunlarımız çözülecekti. Büyük çoğunluk böyle düşünüyor. Ama çok daha gerçekçi düşünen ve “Kimse kusura bakmasın, bu bir rüya. Hem de gerçekleşmesi çok zor bir rüya” diyen kesim de var. Bu yorumu yapanlar haksız da sayılmazlar. Çünkü sorunları ağırlaşmış bu şehre 2011’in tek başına ilaç olamayacağı ortadadır. Oyunlar sayesinde şehrin kirli yüzü biraz cilalanacak... Caddesi, sokağı daha derli toplu hale gelecektir. Hatta 2011’in ilk bir, iki ayında buralarda belli bir hareketlilik de yaşanacaktır. Fazlasını beklemek inanın hayal kırıklığı yaşatır bizlere. Biz büyük hayaller kurmadan, ya da böylesi parlak bir rüyayı görmeden önce gözümüzün önüne bakmalı, kalkınmamızı çok öncelerden sağlamalı, dolayısıyla bugün de 2011’i kurtarıcı bir proje gibi değil de “çerez” gibi görmeliydik.”