Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, '8. Uluslararası Teoloji Konferansı' için gittiği Moskova'da din görevlileriyle bir araya geldi.
Moskova merkez camiinde halka hutbe irat eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ziyaretinin ikinci gününde Rusya’da görev yapan din görevlileriyle bir araya geldi.
Aerostar Otel’de gerçekleşen buluşmada Başkan Görmez, sözlerine "Rusya'nın muhtelif yerlerinde hizmet eden çok kıymetli din gönüllüleri, hocalarım! Sizleri Allah'ın selamıyla selamlıyorum" diyerek başladı.
Rusya Müslümanlarının tarihte çeşitli zorluklarla karşılaştığını, ancak yüz yıllık mahrumiyetin ardından bugün tekrar İslam kimliğini muhafaza ederek ilimde, hikmette çalışmaya başladığını söyleyen Başkan Görmez, Rusya Müslümanlarını bir tehlikeye karşı uyardı.
İslam coğrafyasının bazı dini akımların tehlikesi altında olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, “Benim sizden istirhamım; İslam coğrafyasında ortaya çıkan ihtilafları asla bu topraklara taşımayınız. Dünya'daki Müslüman kardeşlerinizden haberdar olun. Onlara dua edin. Ama ihtilaflarını bu topraklara taşımayın” şeklinde konuştu.
Başkan Görmez’in Moskova’da din görevlilerine hitaben yaptığı konuşmadan bazı başlıklar şöyle;
“SİZLER MAVERAÜNNEHİR İSLAM MEDENİYETİNİN ÇOCUKLARISINIZ…”
Allah, bizleri yeryüzünde Peygamberlerin makamında istihdam ediyor. Mihrap, minber, kürsü Peygamberlerin makamıdır. Biz bu makamda görev yapıyoruz. İnsanlara Allah'ın kitabını öğretiyoruz. İnsanlara hidayetin yollarını öğretiyoruz. Onun için Allah'a ne kadar şükretsek azdır. Her birinizi gönülden tebrik ediyorum. Her biriniz bu topraklarda çok büyük görevler yapıyorsunuz. Rusya’daki Müslümanların çok kıymetli bir tarihi var. İslam dini bu topraklara geldikten sonra İslam medeniyetine çok büyük katkıları oldu. Sizler Maveraünnehir İslam medeniyetinin çocuklarısınız. En büyük alimler bu topraklarda yetişti. İslam ilim ve medeniyeti bu nehri geçtikten sonra çok başka bir medeniyet kurdu. Ben hep İslam medeniyetini büyük bir nehre benzetirim. Bu nehir Medine'den çıktı ve buraya doğru akmaya başladı. Bu topraklardan büyük hadis alimleri çıktı. İslam ilimleri bir metodolojiye kavuştu.
“KOMŞUMUZ HANGİ DİNDEN OLURSA OLSUN BİZE BAKTIĞINDA PEYGAMBER EFENDİMİZİN AHLAKINI, FAZİLETİNİ GÖRMELİDİR…”
Tarih içinde zaman zaman inişler, çıkışlar oldu. 1917 Bolşevik ihtilâliyle birlikte 100 sene mahrumiyet dönemi yaşandı. Şimdi o dönemden sonra her biriniz kendi mahallenizde, camilerinizde o Müslüman kimliği tekrar ayağa kaldırmak için çalışıyorsunuz. Müslüman kimliği cehaletle ayakta tutulmaz. İlimle, hikmetle, ahlakla ayakta tutulur. Müslüman kimliği Muhammedi ahlakı hayatımızda tatbik etmekle ayakta kalır. Müslüman kimliği birlikte yaşama ahlakıyla, birlikte yaşama hukukuyla, barışla ayakta tutulur. Biz hem kimliğimizi koruyacağız hem de içinde yaşadığımız toplumla barış içinde yaşamanın yollarını arayacağız. Komşumuz hangi dinden olursa olsun bize baktığında Peygamber efendimizin ahlakını, faziletini görmelidir.
“İSLAM COĞRAFYASINDA ORTAYA ÇIKAN İHTİLAFLARI ASLA BU TOPRAKLARA TAŞIMAYINIZ…”
İslam dini tarihin en zor süreçlerinden geçiyor. Ben bu dönemi dördüncü zor dönem olarak tarif ediyorum. Birinci dönem, Hz Osman'ın katliyle başlayan fitne dönemleridir. İkinci dönem, Moğol istilası ve Haçlı seferlerinin birlikte İslam dünyasının üstüne geldiği dönemlerdir. Üçüncü dönem, Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı dönemdir. Dördüncü zor dönem ise bugün Şam'da, Bağdat'ta, Yemen’de gördüğümüz üzücü hadiselerdir. Benim sizden istirhamım İslam coğrafyasında ortaya çıkan ihtilafları asla bu topraklara taşımayınız.
Dünyadaki Müslüman kardeşlerinizden haberdar olun, onlara dua edin. Ama ihtilaflarını bu topraklara taşımayın.
“MÜSLÜMANIN MÜSLÜMANI TEKFİR ETMESİ EN BÜYÜK HASTALIKTIR…”
Bugün Müslümanları beş illet sarmış vaziyette. Birincisi, inanç konularını tartışma konusu yapmak. Halbuki İslam’ın inanç esasları bellidir. On dört asır önce Efendimiz bu esasları ortaya koydu. Bizim yeniden inanç esaslarımızı tartışma konusu yapmamız mümkün değil. Müslümanın Müslümanı tekfir etmesi en büyük hastalıktır. Ehli Kıble tekfir edilemez. Namazı kılan, kıbleye yönelen bizim kardeşimizdir. Müslümanları saran ikinci hastalık; Fıkıh ilmini zahir üzerine bina etmek. Halbuki hiçbir hüküm hikmetsiz değildir. Fıkıh hikmetsiz hükümler bilgisinden ibaret değildir. Bugün, İslam dünyasında hikmetsiz bir hüküm bilgisini Fıkıh zanneden ekoller ortaya çıktı. Maveraünnehir uleması, bunları bütün insanlığa öğrettiler. Üçüncü illet; ibadetleri şekle indirgemek. İbadetler şekilden ibaret değildir. Namaz bizi kötülüklerden alıkoymak için vardır. Oruç, bizi takvaya erdirmek için vardır. İbadetlerimiz bizi ahlaklı kılmak için vardır. İbadetlerimiz, bizi şefkatli ve merhametli kılmak için vardır. Biz bütün kâinata, insanlığa merhametimizi artırmak için ibadet ediyoruz. Dördüncü illet, önceliklerimizi değiştirmeye kalkışmak. İslam, bir günde nazil olmadı. 23 yıl efendimiz tarafından tatbik edildi. İslam’ın bir öncelikler sırası vardır. Biz o sırayı değiştiremeyiz. Beşinci illet; daveti kaba bir çağrıya dönüştürmek. Allah bize, hikmetle, güzel öğütle daveti emretti.
“CİHAT AHLAK VE HUKUK TANIYAN BİR HAREKETTİR…”
Ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşa cihat adı verilemez. Cihat, ahlak ve hukuk tanıyan bir harekettir. Allah, ‘Ben bu Kuran'ı eşkıyalık yapasınız diye göndermedim’ buyuruyor. Kur'an şakavet kitabı değil, ahlak ve merhamet kitabıdır. Bugün insanlığın bu merhamete ihtiyacı var. İslam Peygamberinin bütün savaşlarında iki taraftan da ölenlerin sayısı 450‘dır. Bedir'de, Uhud'da, Hendek’te, Tebük’te, Mute’de ölen insan sayısı 450’dir. Şimdi bir günde bin Müslümanı Müslümanlar öldürüyor. Biz neden bu hale geldik? İslam coğrafyasındaki hastalıklar inşallah kısa zamanda sona erecektir. Bundan endişeniz olmasın. Ama siz bu hastalıkları aman bu topraklara taşımayınız. Bunun üstesinden ancak ilimle, hikmetle, irfanla gelirsiniz.
“BURADA TARİH BOYUNCA İNŞA ETTİĞİNİZ BİRLİKTE YAŞAMA AHLAKI VE HUKUKUNU ASLA TERK ETMEYİN…”
Her imam, âlim olmalıdır. Kuran'ı ve Sünnet'i çok iyi bilmelidir. Bu çağı çok iyi öğrenmelidir. Sizler böyle bir tarihe, kültüre, medeniyete sahipsiniz. Ayrıca burada tarih boyunca inşa ettiğiniz birlikte yaşama ahlakı ve hukukunu asla terk etmeyin. Bir kişinin hayat bulması, bütün insanlığı hayata kavuşturmak kadar değerlidir. İlim, hikmet ve marifet… Bu üç kavramı birlikte değerlendirin. Zira bu üç kavram birbirinden ayrılamaz. Müslüman hem alimdir, hem ariftir hem hakimdir. Bilhassa kendi camilerinizde çocukları, gençleri, aileleri, kadınları ihmal etmeyiniz. Biz de Diyanet İşleri Başkanlığı olarak daima hizmetinizdeyiz.
Allah yolunuzu açık eylesin. Allah bizleri yarın huzurunda mahcup etmesin. Peygamberlerin mirası olan o büyük yükü omuzlarımızda hakkıyla taşımayı bizlere nasip etsin. Allah sizleri muvaffak eylesin. Gittiğinizde camilerinize cemaatinize selamımızı iletiniz. Allah sizden razı olsun.