Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Müslüman ülkelere çağrıda bulunarak "Yerli ve milli paramızı kullanmaktan başka çıkış yolu yok. Aksi takdirde döviz kuru altında ezileceğiz. " dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlene 34’üncü İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) Toplantısı’na katıldı. Toplantıda katılımcılara hitap eden Erdoğan, Filistin sorununa dikkat çekerek, “Hiçbir baskı, hiçbir zulüm Filistinlilerin kalplerinde hürriyet ateşini söndürmeye yetmeyecektir. Filistinliler davalarına sahip çıktıkları müddetçe işgalciler hedeflerine sala ulaşamayacaktır” ifadelerini kullandı.
“SAVAŞI ORTADOĞU VE AFRİKA’YA TAŞIYANLAR BUGÜN HUZUR VE REFAH İÇİNDE HAYATLARINI SÜRDÜRÜYOR”
Birinci dünya savaşının yüzüncü yıl dönümüne dikkat çeken Erdoğan, “Bütün savaşlara son vereceği düşünülen ancak daha kanlı mücadelelere kapı aralayan bu savaşın üzerinden bir asır geçse de sebep olduğu travmaları yakından izliyoruz. Birinci dünya savaşı sonuçları ile doğrudan bağlantılı sorunlara çözüm üretmemiz, ancak bu problemlerin kaynağını iyi tespit etmemizle mümkün. Büyük savaşın yüzüncü yıl dönümünü bir anma merasiminden ziyade, bir anlama, idrak etme, bir fırsata dönüştürmemiz gerekiyor. Geçmişte yaşadığımız her hadise biz Müslümanlar için iyi analiz edilmesi gereken bir olaylar silsilesidir. Öte yandan tarih kendini ancak samimi bir çabaya açar. Bize dayatılan bakış açıları ile tarihi okumak anlamaya değil, mevcut ön yargıları büyütmeye yarayacaktır. Kendi tarihimizi oryantalist bir anlayışla ele almak, ancak Müslümanlar arasındaki çatışmalardan beslenenlerin işini kolaylaştıracaktır. Kalıpların zihinlerimize vurduğu prangalardan kendimizi kurtararak meseleye yaklaşmalıyız. Her ne kadar 100 sene önce bitmiş olsa da bu savaşın coğrafyamızda bıraktığı enkaz henüz tam anlamıyla kaldırılamamıştır. Emperyalist niyetlerle savaşı Ortadoğu ve Afrika’ya taşıyanlar bugün huzur ve refah içinde hayatlarını sürdürürken, bizler bir asır sonra dahi onların yol açtığı çatışmaların bedelini ödüyoruz. Coğrafyamız lime lime edenler bugün farklı ortaklıklar üzerinde dayanışmaların perçinlerken, biz hala birbirimize düşüyor giderek daha çok parçalanıyoruz” diye konuştu.
“BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI İLE BATILI ÜLKELER, KENDİ BÜNYELERİNİ KEMİREN HASTALIKLARI ORTADOĞU’YA İHRAÇ ETMİŞLERDİR”
Suriye’den Irak’a, Yemen’den Filistin’e kadar tüm bölgede yaşanan krizlerin, kan ve gözyaşının temelinde birinci dünya savaşı sırasında yapılan dizaynın bulunduğuna işaret eden Erdoğan, “Bugün Yemen’de milyonlar aç açık yaşıyorsa, bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu yine biziz. Yani Müslümanlar. Yani sözde Müslümanlar. Bir deri bir kemik kalmış o çocukların hali karşısında hala biz seyirciyiz. Batı başkentlerinde kotarılan, Lawrance gibi karanlık tiplerle hayata geçirilen bu dizaynın en büyük mağduru maalesef Filistinli kardeşlerimiz olmuştur. Sadece toprakların kaybetmemiş, aynı zamanda dünyanın en ağır haksızlıklarına maruz bırakılmışlardır. İşte 1948’in Filistin’i ve 2018 Filistin’i. İşte 1948 İsrail’i ve 2018 İsrail’i. Tam tersi bir yüz ölçümü görüyorsunuz şu anda. Buralara nasıl geldi, tüm insanlık bunlar karşısında ne yaptı. Bölgemizin tarihi ile bağdaşmayan politikalar elbette sadece Filistin’de değil, diğer yerlerde de acıya, yıkıma sebebiyet vermiştir. Birinci dünya savaşı ile beraber batılı ülkeler, asırlardır kendi bünyelerini kemiren hastalıkları Ortadoğu’ya ihraç etmişlerdir. Bu alışverişte onların payına güvenlik ve refah düşerken, öteki tarafa çatışma ve sefalet kalmıştır” şeklinde konuştu.
“KİŞİNİN MEZHEBİNİ DİNLEŞTİRMESİ OLARAK TEZAHÜR EDEN BU FİTNENİN İSLAM’DA YERİ YOKTUR”
“Müslümanlar olarak tarihten ders almalıyız” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bize düşen maziden ilham alarak, çok daha aydınlık bir geleceği inşa etmektir. Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir mantığı ile hareket edenlerin kurduğu tuzaklara artık düşmemeliyiz. Sınırları kanla çizilmiş bu coğrafyada gönüllerimize yeni hudutlar örmemeliyiz. Farklılıklarımız kaşıyarak bizleri birbirimize kırdırmaya çalışanların oyunlarına gelmemeliyiz. Senelerce batı toplumlarını esir alan, Avrupa’da çok büyük katliamlara sebep olan ve 1. Dünya savaşı ile coğrafyamıza zerk edilen hastalıkların başında ırkçılık ve mezhepçilik bulunuyor. Mezhepçilik, bugün bir çok yerde İslam toplumlarını içeriden zayıflatan, dış müdahalelere açık hale getiren en büyük sorun. Kişinin meşrebini dininin önüne koyması, mezhebini dinleştirmesi olarak tezahür eden bu fitneni İslam’da yeri yoktur. Bizim inancımıza göre aynı kıbleye yönelen herkes, bizim din kardeşimizdir. Rabbimizin ve Peygamber efendimizin çizdiği İslam kardeşliğinin sınırlarını daraltmak kimsenin haddi de hakkı da değildir. Bir müminin yüreğinde sadece 1.7 milyarlı İslam ümmetinin fertlerine değil, tüm insanlığa yer vardır”
“ONLAR BİZİM HAYRIMIZA HİÇBİR ZAMAN ÇALIŞMAYACAKTIR”
İslam ülkelerine birlik ve beraberlik çağrısı yapan Erdoğan, “Toplu vuran yüreklerin önünde kimse duramaz. Kardeşlik hukukumuzu gözettiğimiz, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimiz sürece hiçbir sorunumuz aşılmaz değildir. Çözümü başkalarında değil bu topluluğun içinde arayacağız. Başka yere gitmeye gerek yok. Meselelerimizin halli için yardımı başkalarından değil, öncelikle kardeşlerimizden, birbirimizden bekleyeceğiz. Sorunun bizzat müsebbiplerinden deva ummak beyhudedir. Son bir asırda içimiz yakan pek çok hadisede yabancı devletlerden medet ummanın faydasızlığını gördük. Filistin meselesinden, iç savaşlara kadar her konuda çözüm için kapısını çaldığımız uluslararası kurulular bizi hayal kırıklığına uğratmadı mı. Daha biz oralardan ne bekliyoruz. Onlar bizim hayrımıza hiçbir zaman çalışmayacaktır” açıklamalarında bulundu.
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİNİN REFORME EDİLMESİ ŞART”
Birleşmiş Milletler’in yapısını eleştiren ve reforme edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan,
“Bir ülkenin iki dudakları arasına mahkum bir dünyayı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda görüyoruz. Bütün dünya 194 ülke oraya bağlı. 5 tane daimi üye ve onların bir tanesi ne derse herkes onu yapmaya mahkum. Bu kuruluşlardan sözüm ona büyük devletlerden bölgesinde barışa katkı beklediğimiz her krizden elimiz boş döndük. Kutuplardaki balina sayılarını düşündükleri kadar Somali’de ölen çocukları düşünmediklerine bizzat şahit odum. Demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramların sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece anlamlı olduğunu gördük. Akdeniz’de, Ege’de, göç esnasında ölen insanlarla ilgili bunların derdi var mı. Türkiye olarak sık sık dile getirdiğimiz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ itirazımızın gerisinde işte bu acı tecrübeler bulunuyor. Artık yeni bir dünya var. BM’nin ne kadar üyesi varsa bunların dönerli olarak hepsinin daimi üye olma hakkı tanınmalıdır. 5 daimi üye, 15 geçici üye ile kusura bakmayın kimse kimseyi aldatmasın. 15 geçici üyenin bir kıymeti harbiyesi var mı yok. Her şey o 5 üye, hatta onların içinde 1 üyenin iki dudağı arasında. Böyle bir dünyada adalet beklemeyin. Hep bunları yaşadık. Değişmedikçe bu böyle olacak. BM sisteminin reforme edilmesi şart” dedi.
“ZİYARETLERİ TEŞVİK EDEREK İŞGALCİLERİN KUDÜS’ÜN KANDİLLERİNİ SÖNDÜRMESİNE ÖNCE BİZ ENGEL OLACAĞIZ”
Müslüman ülkelerin uluslararası yapıların acziyeti karşısında kapsamlı bir politika belirlemesi gerektiğini savunan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Suriye’deki krizi başkaları değil biz hal yoluna koyacağız. Yemen’de binlerce çocuğu açlığa mahkum eden çatışmaları insiyatif alarak bizzat biz bitireceğiz. Afganistan’da camide namaz kılanlara yönelik eylemleri önce biz lanetleyeceğiz. Berlin’den Paris’e kadar nerede olursa olsun teröristin kimliğine bakmadan masumların öldürülmelerine önce biz karşı çıkacağız. Filistinli sivilleri dünyanın gözleri önünde katletmekten çekinmeyen devlet terörüne önce biz tepki göstereceğiz. Vatandaşlarımızın Kudüs ziyaretlerini teşvik ederek işgalcilerin Kudüs’ün kandillerini söndürmesine önce biz engel olacağız. İslam medeniyet kadim şehirlerinin yok edilmesine, DEAŞ bahanesiyle yeni terör örgütleri oluşturulmasına önce biz itiraz edeceğiz. FETÖ, PKK, El Kaide gibi proje örgütler üzerinden geleceğimizin karartılmasına önce biz hayır diyeceğiz. Suriyeli sığınmacılar önce biz sahip çıkacağız. Yargısız infazlara, vahşi cinayetlere başkalarından önce biz itiraz edeceğiz”
"Yerli ve milli paramızı kullanmaktan başka çıkış yolu yok"
Ticarette yerli ve milli para önerisini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aramızdaki ticarette milli para birimleri kullanmamız, kollarımıza vurulan emperyalist prangaları parçalamamız bakımından son derece önemli. İSEDAK üye ülkeler olarak birbirimize ne kadar çok yatırım yaparsak o kadar güçlü oluruz. Yerli ve milli paramızı kullanmaktan başka çıkış yolu yok. Aksi takdirde döviz kuru altında ezilmeye devam edeceğiz. Amerika’daki mevcut yönetimin gümrük vergilerini yükseltmesi dünya ticaretinde korumacı eğilimleri attırmıştır. Küresel savaşların üretim ve refaha ciddi zararları olacağı aşikardır. Gümrük işlemlerinin kolaylaştırılması, dünya ticaretine yen bir açılım sağlayacaktır. Bunun yanında gümrüklerimizdeki altyapıları acilen modernleştirmemiz, gümrük işlemlerini daha da basitleştirmemiz gerekiyor” dedi.