Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör olayların artmasının ardından Abdullah Öcalan'la hükümetin, devletin bir teması olup olmadığına ilişkin, "Bu teröre karşı verdiğimiz mücadele, kendi doğası içinde ve Türkiye'nin güvenliğini temin etmek üzere sürdürülen tutarlılık barındıran bir faaliyettir. Herhangi bir yerden öyle veya böyle bu çalışmanın, mücavir alanların temizlenmesi bizim için kamu borcudur. Kamuya olan bu sorumluluğun yerine getirilmesi için İmralı'yla görüşmemizi gerektiren bir durum yoktur" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, A Haber televizyonunun canlı yayınında Murat Akgün'ün sorularını cevapladı. Davutoğlu, 81 ile gönderilen genelgeye ilişkin olarak, "(Tugaylardaki asker çağırmalarını öngören genelge) Her şeyden önce şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine, sabrı cemil niyaz ediyorum. Zor mekanlarda bulunan ülkelerin, toplumların sınavları da daha zor oluyor. Türkiye, son dönemlerde ciddi terör saldırılarına muhatap oldu. Biz buna karşı iki aracı aynı anda kullanmaya özen gösterdik. Bir demokrasi, hiçbir şekilde demokrasiden taviz vermedik. İkinci de güvenlik için kamu düzeni. Zaten güvenlikle kamu düzeni birbirini tamamlar. Çevremizdeki ülkelerde ya otoriter ya da demokrasinin de yaşatılamadığı kaotik ortamlar var, Suriye ve Mısır'da olduğu gibi. Hepimize düşen görev, bütün siyasi partilerin bütün sivil toplum kesimlerinin, demokrasimizi en güçlü şekilde yaşatmak ve kamu düzeni konusunda aynı hassasiyeti sürdürmek. Son dönemde PKK'nın yürüttüğü faaliyetlere bakıldığında kamu düzenini yıkmak ya da alternatif bir düzen algısı oluşturarak meşru kamu düzenini yok saymak gibi birtakım faaliyetleri yoğunlaştırdığını görüyoruz. Şehir içinde meşru polis emniyet güçleri var bir de kendisinden menkul ortaya çıkartılmaya çalışılan bazı silahlı unsurlar var, yani 1990'lı yıllarda kırsal kesimlerde yoğunlaşan terör faaliyetleri şehre indirilmesi çabasıyla karşı karşıyayız. O zaman şehir mücavir alan ve kırsla bölge arasındaki terör irtibat bağlarının kesilmesi gerekiyor. Şimdi, 20 Temmuz'daki üç terör örgütünün baskılarından sonra 23 Temmuz'da başlattığımız operasyonların dört ayağı var, birbirinden irtibatlı hepsi. Birisi bütün bu terörün hem karargahını oluşturan hem de lojistik merkezini oluşturan Kandil ve Kuzey Irak'taki kampların bu kapasitesini yitirmesi. Yani, eğer Türkiye içinde bir terör varsa bunun karargahı da arka plan da mühimmat depoları da birçok lojistik faaliyet alanları da Kandil ve Kuzey Irak'ta. Dikkat ederseniz, operasyonlara biz oradan başladık, çünkü nihai ölçüde orada bu bağlar kırılmazsa ve orada bir zaafiyet ortaya çıkmazsa, Türkiye içinde alacağınız her tedbir yetersiz kalır" ifadelerini kullandı.
“CAN GÜVENLİKLERİNİN SAĞLANMASI DEVLETİN EN ASLİ GÖREVİDİR”
İkincisinin 'şehirler' olduğunu belirten Davutoğlu, "Şehirlerde zaaf söz konusu olduğunda Türkiye'yi başka ülkelerde görülen manzaralarla muhatap kılma çabası olur. Onun için aynı gece bütün şehirlerimizde DHKP-C, DEAŞ, PKK'ya eşzamanlı operasyon yaptık. Bununla yaptığımız şey şu, tüm vatandaşlarımıza söylüyorum, Kürt, Sünni, Alevi vatandaş ayrımı olmadan bütün vatandaşlarımızın can güvenliklerinin ilçeler köyler, bütün yerleşim merkezlerindeki can güvenliklerinin sağlanması devletin en asli görevidir. Kim bunu tehdit ederse sadece devlete karşı değil kamuya karşı da suç işlemiş olur. Bir yerde hendekler kazılmışsa, mayınlar döşenmişse ve bir sokaktan diğer sokağa geçmek mümkün olmuyorsa bu sadece devlete değil aynı zamanda halka karşı da bir tavırdır. O tavırla o halkın normal hayat şartları bozulmak istenmektedir" şeklinde konuştu.
“O GÖRÜNTÜLERİN ÇOĞUNUN ASLI YOK”
"Cizre'de yaşanan bu" diyerek konuşmasını sürdüren Davutoğlu, "Silvan'da yapılmak istenen buydu. Nusaybin, Şemdinli'de, Yüksekova'da bunlar yapılmak istendi. Bunu gördüğümüz için, bugün istismar eden HDP'liler, eğer gerçekten özgürlükleri savunuyorlarsa önce kamunun haklarını savunmaları lazım. Şunu söylüyorsa onlarla problemimiz var ve olacak, 'Bir tarfta polis ama öbür tarafta hendekler olsun, damlarda uzun namlulu tüfeklerle bekleyen eşkıya olsun ama onlara dokunulmasın', dokunulacak çünkü aksi takdirde orada düzen kurmak mümkün olmaz. (HDP heyetinin şehri girmesine müsaade edilecek mi) Şu anda AK Parti'den de heyet gitse oradaki kamu düzeni bağlamında alınan tedbirlere uymak zorunda. HDP eğer bu konuda iyi niyetliyse, geçmişte Cizre'yi neredeyse iç savaş başlatmak gibi tabirlerle belediye başkanı, bu tabirleri kullandıktan sonra neyin barışına çağrıda bulunuyorlar. O görüntülerin çoğunun aslı yok, bir panik havası oluşturmaya çalışıyorlar. Güvenlik güçlerine talimatımız açık ve nettir, her türlü tedbiri alın sivil halka rahatsızlık vermeyin ama hendekleri kapatacaksınız. Mayınları temizleyeceksiniz. Kimse sokaklarda, damlarda değişik yerlerde, kendisine göre mevziler oluşturup şurası benim etki alanım gibi çağrıda bulunamayacak" diye konuştu.
"81 İLE GENELGE GÖNDERİLDİ"
"Niye sokağa çıkma yasağı uzun sürüyor?" diye soran Başbakan Davutoğlu, "Çünkü adım adım ilerliyorlar. 800 kilogram patlayıcı orada imha edildi. Dikkatli çalışın, sivillere hiç zarar vermeyeceksiniz, adım adım, bir sokağa geçerken metre metre ilerleniyor. HDP heyeti dönüp eşkıyalar ne işiniz var, hedefiniz ne ki 800 kilogram mayınlar ve patlayıcılar döşeniyor, bunu sormaları lazım. Kamu düzeni dedik mi herkes uyacak. Bu böyle devam edilecek değil tabii. Silahlar teslim edilir, mayınlar temizlenir, hendekler kapanır. Cizre ahalisinin her mahalleye rahatlıkla güven içinde girip çıkabileceği şartlar olur o zaman bu tedbirlere gerek kalmaz. Sokağa çıkma yasağı, ne zaman bitmesi gerekiyorsa o zaman bitecek. Bu arada fırınlar çalışıyor, gıda tedariki yapılıyor. Sokağa çıkma yasağının sebebi, teröristle halkın karışması suretiyle herhangi bir sivil kayba sebebiyet verilmemesi. Bu genelge bu anlamda, şehirlerde ilçelerde bu kontrolü sağlayacağız onun için tedbirler alıyoruz. Öyle kafasına göre herkes kanton falan ilan edemez. Demokratik sistemde yönetim sisteminin ne olduğu, nasıl yürüyeceği belli. Şehirlerin yanında önce legal görünümlü binalar yapılıyor ama daha sonra şehrin ahalisinin baskıyla haraç vermek zorunda bırakıldığı ve kamu düzenini yok sayan yaklaşımların sergilendiği yerler tasviye edilecek. Kandil, şehirler ve kırsal alan. Daha doğrusu Kuzey Irak kırsal, mesela Dağlıca, Cudi, Tendürek, sonra şehirlerin mücavir alanları ve daha ileri şehirler. Dört ayaklı operasyonda her araç gerektiği yerde gerektiği şekilde kullanılacak. Bazı yerlerde özel hareket timleri, bazı yerlerde jandarma özel hareket birlikleri bazı yerlerde özel kuvvetler. Burada şu ayrımı yapayım kesinlikle bunun kullanım yetkisi valilerde. Türkiye'de olağanüstü hal şöyle böyle, kara propaganda içindeler, bütün operasyonun yetkisi valilerdedir. Halka güven verecek şekilde bunun yayılması önemli. O bakımdan bu koordinasyonu sağlamak için 81 ile bu genelge gönderildi. Halkımızın huzuru için gereken her türlü tedbir alınacak" ifadelerine yer verdi.
"HALKA ZULMEDEN ŞEHRİ DE TAHRİP EDEN EŞKIYAYA GÖZ YUMULMAYACAK"
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: "Fırınlar açılıyor, güvenlik birimleri, ihtiyaç gıda eksiği yaşanmaması için gerekli tedbirler alınıyor. Metre metre yavaş ilerlemek lazım. Şu ana kadar da bu anlamda sivil kayıp olmadı. PKK'nın kayıpları, 7 terörist etkisiz hale getirildi. 20'nin üzerinde teröristin ayrıca etkisiz hale getirildiği istihbaratımız var, gözaltına alınanlar var. 800 kilogram patlayıcı imha edildi, birçok silah ve mühimmat ele geçirildi. Cizre'ye doğru yürüyüş yapma iradesini göstererek, açıkçası şov yapmak peşinde olanlar, öncelikle Cizre halkının sukut halinde günlük hayatını idame ettirmeleri için önce bu silahlı grupların veya eşkıyaların oradan çıkmasını sağlamaları lazım. Cizre halkı bizim halkımızdır. Cizre halkının güvenliği için ne gerekiyorsa biz yaparız. Demokrasinin kılıcı gibi bir terör örgütünün hegemonya kurmasına izin vermeyiz. Cizre ile bizim için Keşan ya da Bergama, Taşkent arasında fark yok. Cizre bu anlamda çok köklü bir tarihi olarak gözümüzün bebeğidir. Halka da zulmeden şehri de tahrip eden eşkıyaya göz yumulmayacak."
İSTİHBARAT ZAAFİYETİ OLDUĞU İDDİALARI
İstihbarat zaafiyeti olduğu iddialarına cevap veren Başbakan Davutoğlu, "Aksine, güvenlik güçlerimiz alan hakimiyetini kaybetmiyor. Kırsal alanda, mesela Dağlıca'nın önemi şudur, Kuzey Irak'la kırsal kesim arasındaki en önemli koridor. Onun için sürekli Dağlıca'da saldırılar yapılır, çünkü orası bütün dünyadaki en kırılgan kontrolü en zor, doğal olmayan sınır Türkiye ırak sınırıdır. Dağın üzerinden geçiyor sınır. Orada kontrolü sağlayamazsanız sınırın o tarafından burasına teröristlerini de engelleme imkanınız olmaz. Yolların ulaşımın kesilmesinin hedefi, halkın hayatından bezdirilmesi ve sanki bölgede böyle bir hakimiyet varmış gibi, yol kesmeler, mayın yerleştirmeler. Karşılıklı bir çatışmadan bahsetmiyoruz, sürekli bu tür yöntemlerle, pusu ve tuzak kurarak mayın yerleştirme suretiyle yapılan saldırılardan bahsediyoruz. Yol emniyetini sağlamak için kırsal alanda yürüttüğümüz çalışmalar bizi derinden üzen kayıplarla karşılaşmamıza sebebiyet veriyor" dedi.
"CİDDİ ŞEKLİDE TERÖRİSTLERİN KARARGAH VE MÜHİMMATLARINA DÖNÜK DÜN GECE OPERASYON YAPILDI"
"Dağlıca'ya baktığımızda Yeşiltaş, Gürkavak, Kamışlı, Yüksekova. Yüksekova daha düz, Gürkavak'tan Kamışlı'ya geçen yolda az işleyen vatandaşlarımızın ulaşımını sağlayan yol" diyen Başbakan Davutoğlu, "Oralara da mayınlar yerleştiriliyor, bu mayınlar temizleniyor. Dağlıca bu yolun Kuzey, Türkiye kısmı. Güney kısmı sınıra mücavir alansa operasyonlar devam ediyor. Bugün dahi Kuzey Irak'a hava operasyonu yapıldı, hava, önemli neticeler elde edildi. Gerektiğinde kara unsurları da dahil olmak üzere her türlü çaba gösterilir, bu dağlardan bu teröristler temizlenecek. Ciddi şekilde teröristlerin karargah ve mühimmatlarına dönük dün gece operasyon yapıldı, bu devam eden bir şey. Vatandaşlarımız şöyle bir algıya kapılmasın, üzücü şehit haberleri geliyor, onlar saldırıyor da güvenlik güçlerimiz istihbarat zaafiyeti içinde mi, değil. Şu anda Türkiye'de her yerde güvenliği sağlayacak, gerekli istihbaratı temin edecek olağanüstü bir faaliyet sergileniyor. Dağlıca'ya orada 50 tane mayın döşenmişse, 49 tanesi temizleniyor, birinde bir olay olunca biz onu duyuyoruz. İstihbarat her zaman tümüyle kontrol edilebilir bir alan değil emniyet, ama istihbaratın belli alanlarda, milli istihbarat hepsinin koordineli şekilde yürütüldüğü çalışmalar zaten yürütülüyor. Ama bir olay olduğunda, Dağlıca, orada mayın olduğu istihbaratını veriyor milli istihbarat askere. Zaten onun için asker temizlemek için gidiyor, görevi o. MİT'ten şu bölgeler mayınlanmış diye bilgi geldiğinde asker o yolları açmak için çıkıyor, ama mayının hangi bölgede olduğuna dair harita önlerinde yok" açıklamasında bulundu.
Başbakan Davutoğlu, "(Mayın) Dün şurada oluyor, bugün burada olabiliyor, el yapımı denmesinin de sebebi o. Bir yerden bir yere konulabiliyor, önemli olan o yol mayınlanmış bilgisinin ve oradaki terörist mevcudiyetinin istihbarat bilgisine sahip olmak. Operasyona başladığınız andan itibaren Dağlıca'dan Yeşiltaş'tan inen zırhlı birlik temizleyerek geliyor. Orada mayın olduğu biliniyor onun için temizlik yapılıyor ama o esnada öyle bir şey oluyor ki mayının, biz de bunlardan brifing alıyoruz. Van'a gittiğimde detaylı brifing aldım. Eksik bir şey olursa tabii ki gerekli tahkikat yapılır. Güvenlik güçlerimiz zor coğrafyada son derece titiz bir görev yürütüyorlar. Tek bir sivil kayıp verilmemesi gerekiyor. 23 Temmuz'dan bu yana Türkiye'nin her yerinde çok yoğun bir teröre karşı operasyon yapılıyor. Sivil kayıp yok. Güvenlik güçlerimizin ihmali nedeniyle bir sivil kayıp yok" diye konuştu.
"91 ŞAHIS İÇİN ARAMA EMRİ ÇIKARTILDI, İSTİHBARATI VAR"
Silahların Türkiye sınırları içine nasıl sokulduğuna ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu patlayıcıların yapım süreci, gübreden daha kolay yöntemlerle yapılan patlayıcılar var. Suriye ve Irak'taki belirsizliklerden dolayı Türkiye'ye kaçak sokulanlar var. Dağlarda sürekli yapılan çalışmalar var, tabii ki bu zor coğrafyada demokratik hukuk devleti içinde bunu birtakım tedbirlerle çözme zorunluluğu. Bu zayiatı vermemize sebep olan şeyler, gübre, çivi, mutfak tüpü, mazotla yapılan bir şey, üretilen alanların bir kısmı Türkiye'de. Önemli olan demokratik hukuk devleti içinde bu faaliyetleri sürdürmek. Faaliyet alanları basılıyor. Bir bölgede çok yoğun bir, Cizre'de silah olduğu belli, istihbarat var, 91 şahıs için arama emri çıkartıldı, istihbaratı var. O istihbaratı gereği olan yapılırken daha önce hazırlanmış terör tuzaklarıyla karşı karşıya kalınabiliyor. Özellikle Cizre'de 1980'li yıllardan karşı karşıya kalınan bir şey bu. Bu sefer kararlı bir şekilde bu faaliyetleri durdurmaya kararlıyız" açıklamasında bulundu.
DAVUTOĞLU'NUN DAĞLICA SALDIRISINDAN GEÇ HABERİ OLDUĞU İDDİALARI
Dağlıca saldırısında kendisinin geç haberi olduğu iddialarına açıklık getiren Davutoğlu, "Bir kere şunu ifade edeyim, şehitlerimiz konusundaki hassasiyetimi herkes bilir. Herhangi bir şekilde bu anlamda bir haber aldığımda, eğlence gibi görülen faaliyetin içinde olmayacağımı da herkes bilir. Her gün Türkiye'de, Dağlıca'dan Tunceli'ye kadar geniş bir operasyon yürütülüyor, şu anda da. Daha önce şehit haberleri olduğu için Letonya maçına gitmemiştik ama bu olayın olduğu gün operasyonlar sürüyordu. O gün yapılacak Genelkurmay, MİT raporu önümdedir ama bu operasyonlarda bir şehit haberi olup olmadığı ancak olduğu zaman ortaya çıkan bir durum. Yani ben Konya'da bu maça giderken ki daha önce Letonya maçını iptal ettiğim için tekrar iptal ederek sanki Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış görüntüsü olmaması açısından da bu sefer gittik. Maç başlarken bu operasyon sürerken gayet iyi başarılı şekilde devam ettiği intiba etti. Kulağım Cizre'de, Ağrı'da. Bu operasyon biz maça gittiğimizde, maçtan önce de iki şehit ailesini ziyaret ettim. Şehit ailemizi ziyaretimizde bizde sizinle maça gelebilir miyiz dediler, buyurun dedim. Onlara teklif yaptığımız için ikinci şehit ailesine gittiğimizde küçük bir çocuk vardı dayısıyla birlikte biz de gelebilir miyiz, dediler, 20'ye yakın şehit ailesiyle maçı izledik. Çocuk da yanımdan ayrılmadı zaten, yol boyu beraber gittik. Annesinden ayrıldı ama huzursuzluğu olmadı çünkü muhabbetle yaklaşıyorum. Maçın ikinci yarısında İçişleri Bakanımız Hakkari'de bazı gelişmeler var dedi, teyit edin bana bildirin dedim. Teyit etmek 15-20 dakika aldı o sırada ben stattan kalkış olsam ne oldu da başbakan stattan ayrıldı, teyit edildiği andan stattan çıktım. Ne şehit haberleri gelmişken sırf bir zevk almak için zevk alacağımızı herhalde düşünülemez, bir maç seyretmem söz konusu ne de operasyondan bihaber olmamız. Operasyon devam ederken, teyit edildiği andan stattan çıktık" diye konuştu.
Davutoğlu, Kandil'i direkt hedef alan operasyonların olup olmadığına ilişkin, "Her an yapılıyor. Nerede gerekirse yapılıyor. İçeride kara operasyonları sürekli yapılan bir şey. Kuzey Irak'ta, tabii, kara operasyonu, gerektiğinde giriliyor. ihtiyaç olursa da başlar. Bu konuda askerlerimiz de ne tedbir alınıyorsa alınacak ama Türkiye'nin güvenliğini zora sokacak hiçbir faaliyete izin verilmeyecek talimatını verdik" dedi.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani ile temas halinde olduklarını belirten Davutoğlu, Kuzey Irak'ın da PKK'yı tehdit olarak nitelediğini ifade etti.
AMERİKA İLE TERÖRE KARŞI MÜCADELE BAĞLAMINDA İSTİHBARAT ALIŞVERİŞİ
Amerika'yla teröre karşı mücadele bağlamında her zaman istihbarat alışverişinin olduğunu anlatan Davutoğlu, "Hem PKK hem DEAŞ'a karşı, daha fazlası Kuzey Irak bağlamında yapılacak hususlar var, bunlar zamanı geldiğinde devreye sokulur. Bugün Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk'la bunları detaylı konuştuk. Avrupa Birliği, ABD'nin sadece DEAŞ değil, bazen yöntem olarak onu da geçen yönetmelerle halkı cezalandıran, terör uygulayan bütün terör örgütlerini, PKK'yı da aynı şekilde mücadele etme konusunda da ortak yaklaşım içinde olmaya davet ettik" diye konuştu.
“İMRALI'YLA GÖRÜŞMEMİZİ GEREKTİREN BİR DURUM YOKTUR”
Davutoğlu, Abdullah Öcalan'la terör olaylarının artmasının ardından devletin, hükümetin bir teması olup olmadığına ilişkin, "Bu teröre karşı verdiğimiz mücadele, kendi doğası içinde ve Türkiye'nin güvenliğini temin etmek üzere sürdürülen tutarlılık barındıran bir faaliyettir. Herhangi bir yerden öyle veya böyle bu çalışmanın, mücavir alanların temizlenmesi bizim için kamu borcudur. Kamuya olan bu sorumluluğun yerine getirilmesi için İmralı'yla görüşmemizi gerektiren bir durum yoktur. İmralı'yla geçmişteki görüşmelerin ana nedeni ise silahsızlanmaydı. Silahları terk, Türkiye'yi terk bu çerçevede yapılan görüşmelerdi. Şu anda böyle bir irade, yaklaşım oluşmadan görüşmenin anlamı yok. Önce Türkiye'nin her santimetrekaresinde sadece meşru güvenlik güçlerinin kamu düzenini sağladığı bir durum ortaya çıkacak ve silahsızlanma etrafında silahları terk, silahları bırakma anlamında bir süreç başlayacak o zaman yürütülen bütün faaliyetler o bağlamda yürür" dedi.