26 Ağustos 1071’de Alparslan komutasındaki Türk ordusuyla karşı karşıya gelen Bizanslılar, Malazgirt Ovası’nda hezimete uğratılırken, Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) ise, yaralanarak Türk ordusuna esir düştü. Sultan Alparslan’ın, esir komutan Diogenes’in sağlığıyla yakından ilgilenmesi ve bizzat kendi özel muhafızlarıyla iyileştikten sonra Erzurum’a sağ-salim geri göndermesi, Türk’ün hoşgörü ve merhametinin bir ifadesi olarak kabul edilirken, bu durum, birçok Grek tarihçisi tarafından da tarih kayıtlarına geçirildi. Ünlü Grek tarihçisi ve yazar Ioannes Zonaras, esir düştüğü için hayatından ümit kesilen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in, Erzurum’a eski sağlığına kavuşturulmuş biçimde geri gönderilişinin, Bizans dünyasında hayret ve şaşkınlık uyandırdığına vurgu yaparak, hadiseye ilişkin şu bilgileri aktarıyor: “Romanos Diogenes, Erzurum’a döndüğünde, üzerinde Sultan Alparslan’a ait Türk elbisesi vardı. Alparslan, Diogenes’i kendi elbiseleriyle adeta donatmıştı. Diogenes, Erzurum’a geldiğinde eski sağlığına kavuşmuş biçimdeydi, fakat elindeki yara henüz tam olarak iyileşmemişti. İmparator, elindeki yara tam olarak iyileşene kadar Erzurum’da kaldı. Daha sonra üzerindeki Türk elbiselerini çıkararak, Rumlara özgü olanları tekrar giyindi, oradan da dönüş yolunu tuttu.”
//MALAZGİRT ZAFERİNDE ERZURUM’UN YERİ
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enver Konukçu ise, Malazgirt Meydan Muharebesi ile ilgili olarak, şunları aktardı: “Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, 1070 ile 1071 yılı kışında, Türkleri imparatorluk topraklarından tamamen atmak üzere bir ordu topladı. Bu ordu, Britanya, Kapadokya, Kilikya ve Trabzon gibi bölgelerden temin edilmiş; Bulgar, Slav, Alman, Frenk, Gürcü, Ermeni, Hazar, Peçenek, Uz ve Kıpçak asıllı askerlerden oluşuyordu. 200 bin kişilik bu ordu ile Diogenes, Selçukluların üzerine yürüdü. Bizans imparatoru Türklerin sık sık Anadolu şehirlerine akınlar düzenlemesini önlemek istiyordu. Selçukluları tam anlamı ile yenilgiye uğratmak, Orta Asya içlerine kadar sürüp atmak amacını taşıyordu. Alparslan’ın bu savaştaki amacı ise, Anadolu’nun kapılarını bir daha kapanmamak üzere açmak, kesin biçimde Anadolu’yu ele geçirmek idi. Bu savaşta Türkler yenilirse yeniden Orta Asya içlerine çekilecekler, Bizanslıları yendikleri takdirde ise, Anadolu’yu yurt edinmiş olacaklardı.”
//“TARİHİMİZ BU VE BUNUN GİBİ ASALET ÖRNEKLERİYLE DOLUDUR”
26 Ağustos 1071 Cuma günü yapılan Malazgirt Meydan Muharebesinin, Türk-İslam ordularının zaferiyle sonuçlandığını kaydeden Konukçu, savaşta Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in, yaralı olarak esir düştüğünü dile getirdi. Konukçu, Sultan Alparslan’ın, Diogenes’e karşı gösterdiği Türk hoşgörüsü ve merhametini ise, şu cümlelerle dile getirdi: “Alparslan, bir Türk olarak o devirde pek geçerli olmayan büyük bir davranışta bulunmuştur. İmparatoru muhafaza altında Erzurum’a, Selçuklu korumalarıyla göndermiştir. Bu bakımdan Malazgirt Zaferi’nin tarih açısından önemi çok büyüktür. Çünkü Sultan Alparslan’ın, en büyük düşmanını affetmiş olması ve onu sağlığına kavuşturduktan sonra ülkesine geri göndermesi, yolda başına Gürcü ya da Ermenilerden bir zarar gelmesin diye, refakatine kendi özel muhafızlarını tahsis etmesi, Türk’ün yüceliğini ve büyüklüğünü göstermesi açısından kayda değerdir. Tarihimiz, bu ve bunun gibi büyük asalet örnekleriyle doludur. Tarihçilerimizin bu konuları da gündeme getirmeleri gerekmektedir.”