//”ERZURUM FIKRALARI” İSİMLİ KİTAPTAN NAİM HOCA FIKRALARI…
“Naim Hoca, fanatik taraftarı olduğu Erzurumspor maçını seyretmeye gider. Naim Hoca’yı protokol tribününde farkeden seyirciler taşkınlık yapamazlar. Hakem bir yanlış karar verince sinirlenen Naim Hoca, yanındakini dirseğiyle uyarır ve der ki: “Mümin, hakeme küfret! Mümin, hakeme küfret!’
DEFANSI SIKI TUTUN
Naim Hoca, futbola ve Erzurumspor’a o kadar düşkündür ki, bazen camideki vazifesiyle stattaki vazifesini birbirine karıştırırdı. Öyle ki maç sırasında: “Safları sıkı tutun” der, camide de seyrek olan saflara “Defansı sıkı tutun” diye bağırdığına rastlanırdı.
//TEYO PEHLİVAN’IN TOZPEMBE YORUMLARI
Teyyo Pehlivan, kendisinin de katıldığını iddia ettiği Sarıkamış Harekatı ile ilgili anısını çevresindekilere yöresel ağzıyla anlatıyor: “Enver Paşa işareti verdi. Sarıkamış’a vurdu, cidirih... Nasıl olduysa bi gaflet geldi, uyumuşam ben. Bele bi daşın dibinde uyumuş kalmışam. Bi uyandım ki bütün sehsen bin esger gitmiş, ben kalmışam tek. O sırada kalktım gidim esgere yetişim derken bir ayı çıktı önüme. Ele nasıl olduysa kulaklarından duttum, ayının sırtına bindim. Ayı getti, ben gettim. Ayı getdi, ben getdim...” Dinleyenler diyorlar ki: “Ula Teyo tamam, annadık, ayi getdi sen getdin. Sonra ne oldi” Teyo uyduracak yalan bulamıyor, diyor ki: “Gine ayi getdi ben getdim, ayi getdi ben getdim” “Ula sora ne oldi” “Ula ayı beni yedi” Dinleyicilerden biri diyor ki: “Ula Teyo, ayi seni yediyse sen nasi yaşıyorsun şimdi” Teyo Pehlivan, gayet sakin cevap verir: “Ula uşak, siz de buna yaşamak mı diyirsiz”
//KİTAPTA YER ALAN FIKRALARDAN BAZI ÖRNEKLER
Erzurum’dan İstanbul’a göç eden aile, bir müddet sonra geri döner. Komşular sorar: “Nuran Hanım, heyirdir, niye geri geldin” Nuran Hanım yüzünü ekşiterek cevap verir: “Anam oranın yeşili çoh koyi”
//YA BİZİM İNEKLER
TİP Genel Başkanı Behice Boran, Aşkale’de bir kahvehanede konuşma yapar. Behice Boran, “Herkese eşitlik, ağalığa son” gibi şeylerden bahseder. Bu sırada toplantıyı izleyen Mutahhar Ağa bağırır: “Hanım kızım, hanım kızım! Sen ağa, ben ağa. Ya bizim inekleri kim sağa”
//MARİFETİN BÖYLESİ
‘Fizo Baba’ diye çağrılan fizik öğretmeni, çok tembel bir talebesini tahtaya kaldırır: “Oğlum, kırılma kanununu anlat bakalım.” Talebe kem küm etmeye başlar. Fizo Baba yardımcı olmak için: “Yavrum, şurada bir kova olsa, içine yirmibeş kuruş atsak ne görürsün?” Talebe hemen atılır: “Elli kuruş hocam” Bu cevaba sinirlenen Fizo Baba: “Evladım, maden ki böyle hünerin vardı, sen daha neye okudun. Git evine, al önüne bir kova su, at yirmibeş kuruş al elli kuruş, at yirmibeş kuruş, al elli kuruş”
//ZATEN ÖLMÜŞEM
İstanbul Radyosu’nda görev yapan Gürkan Peker, Kullebi Turan’a, “Sen bu kadar içiyorsun, dilin büyüyor. Ölünce Münker-Nekir gelip (Rabbin kim?) diye soranda ne’deceksin” diye sorar. Kullebi Turan, biraz düşündükten sonra şöyle der: “Oğlum bişe demirem de; Bilsem ne bilmesem ne? Zaten ben ölmüşem, bene ne yapacaklar”
//ANBELE EDİRSİZ
Erzurumlunun biri ölür. Öbü tarafta terazi de günahları tartılır, günahları sevabından çok olunca, cehenneme atarlar. Tabi zebaniler başlar bunu dövmeye. Canı çok yanan Erzurumlu, zebanilere der ki: “Gardaş, enbele edirsiz diye kimse buraya gelmek istemir”
//NEYİ VAR Kİ?
Öğretmen, tembel grubundan bir öğrenciyi kaldırıp sorar: “Oğlum, Doğu Anadolu’nun bitki örtüsünün özelliklerini söyle bakalım.” Öğrenci hemen cevap verir: “Canım çıhsın Doği Anadoli, neyi varki çali çırpi.”