TÜRKER BEKTAŞ
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Cumhuriyetimiz, belli bir zümrenin, belli bir çevrenin, elit bir kesimin değil, bu topraklar üzerinde yaşayan istisnasız herkesin eseridir” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Millete Hizmet Yolu” konuşmasında gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ekim ayı içerisinde idrak edilen Kurban Bayramı’nın tekrar ülkeye, millete, tüm İslam alemine ve insanlığa hayırlı olmasını niyaz eden Başbakan Erdoğan, “Rabbim’den, bizi nice Bayram-ı Şeriflere ulaştırmasını; ailemizle, sevdiklerimizle, tüm gönül dostlarımızla, huzur ve afiyet içinde nice bayramlara eriştirmesini temenni ediyorum. Sizlerden de, bayram boyunca hatırladığınız, muhabbetiniz kadar yardımlarınızı da paylaştığınız ihtiyaç sahiplerini bayram sonrasında da hatırlamanızı, her fırsatta yoksulların, yolda kalmışların halini sormanızı, kapılarını çalmanızı özellikle rica ediyorum” ifadesini kullandı.
Kurban Bayramı’nı buruk geçiren başta Suriye, Mısır, Filistin, Somali, Irak, Afaganistan, Myanmar’daki insanlar olmak üzere, yeryüzündeki tüm mazlum ve mağdurları da her daim hatırlarda tutulmasını, dualarda onlara yer verilmesini isteyen Başbakan Erdoğan, “Sizler de çok çok iyi biliyorsunuz ki, acılar, paylaştıkça azalır, sevinçler, paylaştıkça çoğalır. Türkiye’nin dost ve kardeşleri, tarih içinde bizim yaşadığımız acıları yüreklerinde hissettiler ve bizim acılarımızı paylaştılar. Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlandığında, Cumhuriyetimiz ilan edildiğinde, tüm bu coğrafyadaki kardeşlerimiz bizim sevincimizi paylaştılar ve sevincimizi çoğalttılar. Bundan yaklaşık 100 yıl önce, Erzurum, Kars, Trabzon, Gaziantep, İzmir, İstanbul işgal edildiğinde, biliniz ki, Pakistan’dan Arjantin’e kadar yeryüzündeki tüm kardeşlerimiz gözyaşı dökmüşlerdi. Bizim muzaffer olmamız, selamete erişmemiz için, yine aynı coğrafyada, eller semaya açılmış, dualar edilmiş, en yoksullar bile sofralarından artırdıklarını, gönüllerinden kopardıklarını bizlere ulaştırmışlardı. Dost ve kardeşlerimize vefa göstermek, milletçe bizim boynumuzun borcudur. Biz zor şartlar altında olduğumuzda onlar nasıl imdadımıza yetiştilerse, bugün zor şartlar altında olanlara el uzatmak da bizim milli vazifemizdir. Devlet olarak, tarihin üzerimize yüklediği bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin mücadelesini verirken, siz aziz milletimizin de en azından dualarınızda mazlum kardeşlerimizi anmanızı, onlar için kurtuluş dilemenizi özellikle rica ediyorum” diye konuştu.
“1915 ÇANAKKALE’DE KAZANDIĞIMIZ MUHTEŞEM ZAFER, CUMHURİYETİMİZİN ADETA BİR GİRİZGÂHIYDI”
Cumhuriyetin 90. yıldönümünün büyük bir coşkuyla, büyük bir heyecanla kutlandığının altını çizen Başbakan Erdoğan, Cumhuriyetin 90. yıldönümünün, 76 milyon vatandaşa, ülkeye, aziz millete kutlu olmasını gönülden temenni ettiğini söyledi. Erdoğan, “Bizlere Cumhuriyet yolunu açan Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi, Cumhuriyet tarihi boyunca verdiğimiz şehitlerimizi, tarihimizin tüm şehitlerini bu vesileyle rahmet ve minnetle yad ediyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, Cumhuriyetimizin kurucularını ve ebediyete irtihal etmiş olan gazilerimizi de minnetle anıyorum.Cumhuriyetimizin 90. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle, şu hususu burada özellikle vurgulamak istiyorum.Cumhuriyetimizin ilanına giden yol, gerçekten zor, meşakkatli, fedakarlık isteyen bir yoldu.Aslında, 1915 Çanakkale’de kazandığımız muhteşem zafer, Cumhuriyetimizin adeta bir girizgâhıydı. Çanakkale’de kazanılan zaferle, milletimiz yeniden özgüven kazanmış, bir ve beraber olduğunda nasıl büyük destanlar yazabileceğini, üzerine gelen, dönemin en güçlü ordularını göğsündeki imanla nasıl durdurabileceğini görmüş ve anlamıştı.Çanakkale’de yazdığımız kahramanlık destanı ve sergilediğimiz birlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de ruhunu ve özünü teşkil etti” şeklinde konuştu.
“HİÇ KİMSE DIŞARIDA BIRAKILMIYORDU”
23 Nisan 1920’de Ankara Ulus’taki eski Meclis binası önünde çekilen fotoğrafa dikkat çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Daha önce de bir vesileyle hatırlattığım önemli ve anlamlı bir fotoğraf karesini burada siz aziz milletimizin tekraren dikkatlerine sunmak istiyorum. 23 Nisan 1920’de, Ankara Ulus’ta, Eski Meclis binası önünde çekilen bu fotoğrafta, Meclis’imizin açılış törenleri esnasında, Gazi Mustafa Kemal ve çevresindekiler, ellerini semaya açmış, dua ediyorlar. Meclisimizin açılış tarihi, Gazi Mustafa Kemal tarafından özellikle bir Cuma gününe denk getirilmişti. Cuma günü, Hacı Bayram Veli Camii’nde Cuma namazı kılınmış, Hatm-i Şerifler, Buhari-i Şerifler okunmuş, hatmedilmiş, Mevlitler okunmuş, ardından, Sancak ve Peygamberimizin Sakal-ı Şerif’i alınarak eski Meclis binasına gidilmişti. Orada da dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş ve Meclis çalışmalarına başlamıştı. Dikkatlerinizi çekiyorum: 23 Nisan 1920’de açılan Meclisimiz, tıpkı Çanakkale Savaşımızda olduğu gibi, Türkiye’nin her bölgesinden, her vilayetinden, her etnik unsurdan, her inançtan temsilcileri ağırlıyordu. Meclisimiz, bütün renkleriyle, bütün zenginlikleriyle, tam bir Türkiye fotoğrafı arz ediyordu. Hiç kimse dışarda bırakılmıyordu. Hiç kimseye ikinci sınıf muamelesi yapılmıyordu. Kimse horlanmıyor, kimse aşağılanmıyordu. Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan herkes o Meclis’te temsil ediliyor, herkesin görüşüne, önerisine, eleştirisine kulak veriliyordu. İşte, Meclisimizin açılışından yaklaşık 3,5 yıl sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetimiz ilan edildi. Tıpkı Çanakkale Zaferimiz gibi, tıpkı Meclisimizin teşkili gibi, Cumhuriyet de, Türkiye’nin tüm renklerini ihtiva eden bir ruh ve anlayışla bina edildi.”
“CUMHURİYETİN SAHİBİ, CUMHURDUR; İSTİSNASIZ OLARAK SİZLERSİNİZ”
90 yıllık süreç içinde, zaman zaman, kimilerinin öne çıkıp, kendilerini Cumhuriyetin tek sahibi gibi göstermelerinin Cumhuriyete zarar verdiğini sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Kimilerinin, kendilerini Cumhuriyetin yegâne bekçisi gibi görüp, Cumhuriyeti korumak ve kollamak adına müdahaleler yapması, Cumhuriyet ruhumuza, birliğimize en büyük darbeleri vurmuştur.Belli kesimlerin dışlanması, horlanması, aşağılanması, belli kesimlerin hor ve hakir görülmesi, Cumhuriyetimizi özünden, ruhundan uzaklaştırmış, birlik ve kardeşlik bağlarımızı hedef almıştır. Şunu bilmenizi isterim ki, Cumhuriyetimiz, belli bir zümrenin, belli bir çevrenin, elit bir kesimin değil, bu topraklar üzerinde yaşayan istisnasız herkesin eseridir. Cumhuriyetin sahibi, herkestir, Cumhuriyetin sahibi, cumhurdur; istisnasız olarak sizlersiniz. Biz bu Cumhuriyeti hep birlikte kurduk, birlikte yücelttik ve bu Cumhuriyetin eşit sahipleri olarak da geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz. Şunu da vurgulamak isterim ki, Cumhuriyet, ancak demokrasi olduğunda anlamlıdır, ancak o zaman Cumhuriyet fazilettir. Zira, tarih boyunca ve bugün, bir çok otoriter rejim kendisine Cumhuriyet adını vermiş, ama demokrasiyle yönetilmediği için özgürlükleri kısıtlamış, halkına zulmetmiştir.Cumhuriyet demokrasiyle güçlüdür. Cumhuriyet, demokrasiyle adildir, özgürlükçüdür, eşitlikçidir, kucaklayıcıdır. Demokrasi, birilerinin yıllardır iddia ettiği gibi, Cumhuriyet’in karşıtı ve hasmı değil, Cumhuriyet’in bütünleyicisi, tamamlayıcısıdır. 11 yıldır, Cumhuriyetimizi demokrasiyle güçlendirmek, Cumhuriyetimizi demokrasiyle kucaklaştırmak için çok önemli reformlar yaptık. Bir yandan, Cumhuriyetimizin özüyle, ruhuyla, 23 Nisan ve 29 Ekim’deki kardeşlik iklimiyle yeniden buluşmasını sağlarken, diğer yandan da gecikmiş, ihmal edilmiş, ertelenmiş reformları milletimize teslim ettik” dedi.
“CUMHURİYET DAHA DA GÜÇLENDİ”
Hükümet olarak gerçekleştirilen reformların Cumhuriyeti daha da güçlü kıldığını belirterek, “Anayasamızda, yasalarımızda, temel hak ve özgürlüklerde yaptığımız her reform, Cumhuriyetimizin gücüne güç kattı. Cumhuriyetimiz güç kazandıkça, demokrasimiz daha ileri standartlara kavuştukça, ekonomimiz büyüdü, soframızdaki ekmeğimiz çoğaldı, ülkemizin, milletimizin, bayrağımızın, pasaportumuzun, paramızın itibarı daha da yükseldi. Türkiye büyüdükçe, demokrasimiz ilerledikçe, kardeşliğimiz daha da pekişti, birliğimiz, beraberliğimiz daha da kuvvetlendi” ifadelerini kullandı.