Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizler kesinlikle gerek Dicle’nin doğusunda, gerekse Fırat’ın doğusunda kuzularımızı kurtlara kaptırtmayacağız, yedirmeyeceğiz. Kara, deniz, hava güçlerimiz ve diğer tüm savunma unsurlarımız kalplerinde vatan sevgisi, dillerinde tekbir, eller tetikte ve gözler ufukta 24 saat görev başında" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen resepsiyonda iş, siyaset, spor, sanat dünyasından temsilcilerle bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, resepsiyona katılan İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören, İhlas Haber Ajansı Genel Müdürü Hamit Arvas, İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan, Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, TGRT Haber Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Ercan Seki ile de sohbet etti.
“KUZULARIMIZI KURTLARA KAPTIRTMAYACAĞIZ”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’nin üyelerini, kahraman Türk ordusunun tüm askerlerini rahmetle yad eden Erdoğan, her zaferde olduğu gibi 30 Ağustos’un arkasında da gözlerini kırpmadan hayatlarını feda eden kahramanların cesaretleri olduğunu söyledi. Konuşmasına tüm şehitlere rahmet dileyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan 97 yıl önce bir 30 Ağustos günü Anadolu’nun bağrına saplanmak istenen hançeri söküp atan atalarımız yeni bir ufuk açmışlardır. Biz de yürüttüğümüz mücadele ile sonraki nesillerin önünde çok daha geniş, çok daha aydınlık bir ufuk açmanın gayretindeyiz” diye konuştu.
Gençlere 2053 ve 2071 vizyonlarını miras bırakmak için gece gündüz çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, “Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 için belirlediğimiz hedefler bu büyük vizyonların alt yapısıdır. Birkaç yıllık gecikmeyle de olsa inşallah 2023 hedeflerimize mutlaka ulaşacağız. İşte o zaman Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile Türkiye’nin önünde yeni bir dönem açılmış olacak. Her zaferin gerisinde bolca ter ve gerektiğinde dökülen kanlar vardır. Bugün yürüttüğümüz mücadelede ter ve kanla yoğrularak ilerlemektedir. Kahraman güvenlik güçlerimiz ülkemiz içindeki sarp dağlardan şehirlerin karanlık dehlizlerine, yurt dışında teröristlerin yuvalandığı inlere kadar bölgemizin tamamını adeta hallaç pamuğu gibi atıyor. Haluk Dursun Hocamızın dediği gibi, bizler kesinlikle gerek Dicle’nin doğusunda, gerekse Fırat’ın doğusunda kuzularımızı kurtlara kaptırtmayacağız, yedirmeyeceğiz. Kara, deniz, hava güçlerimiz ve diğer tüm savunma unsurlarımız kalplerinde vatan sevgisi, dillerinde tekbir, eller tetikte ve gözler ufukta 24 saat görev başında” şeklinde konuştu.
“SONRAKİ NESİLLERE DE BENZER BİR MİRASI BIRAKMAYI NAMUS BORCUMUZ KABUL EDİYORUZ”
Demokraside ve ekonomide güçlü Türkiye için yürütülen mücadelenin sembolünü açıklayan ve tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet vurgusunu yineleyen Erdoğan, “Bizim kimsenin tek karış toprağında gözümüz yok. Ama bizim kendi topraklarımıza dikilen gözlere, egemenlik haklarımıza uzanan ellere, istiklalimize ve istikbalimize yönelen tehditlere de en küçük bir tahammülümüz olamaz. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve coğrafyamızın dört bir yanında verdiğimiz mücadelenin tek bir gayesi bulunuyor, bu gaye öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin haklarını savunmak, bunun yanında dost ve kardeş halkların güvenliklerini de temin etmektir. Çünkü sınırlarımız ötesinde milyonlarca insanın hayatı tehlike altındaysa bizim burada huzur içinde yaşayabilmemiz mümkün değildir. Türk milleti dostları ve kardeşleri ateş çemberi ile çevriliyken bunu sırtını dönecek, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyebilecek bir millet değildir. Dünyanın neresinde bir mazlum zulüm altındaysa, bir mağdur kendisine ulaşacak yardım eli bekliyorsa orada olmak inancımızın, kültürümüzün bir gereğidir. Bugün nasıl bir millet olarak ecdadımızın geride bıraktığı hayırlı hizmetlerle gurur duyuyorsak, sonraki nesillere de benzer bir mirası bırakmayı namus borcumuz kabul ediyoruz. Bunun için zaferlerimizi sadece savaş alanlarındaki başarılarımızla toprakların fethini değil, aynı zamanda gönüllerin fethini de ifade eden dönüm noktaları olarak görüyoruz. Zaferlerimize ne kadar sıkı sahip çıkarsak gönül kapılarını açma konusundaki başarılarımızı da o derece iyi hatırlar ve uygularız. Bayrağımızla girdiğimiz her yerde samimi bir hüsnükabul ile karşılanıyor olmamızın sebebi budur. Çünkü biz öldürmek, yıkmak, yok etmek değil, yaşatmak, inşa etmek, ihya etmek için gideriz ve gereğini de yerine getiririz. Son dönemde Afganistan’dan Kosova’ya, Somali’den Bosna’ya kadar askerlerimizin görev yaptığı her yerde inşa faaliyetlerimiz güvenlik faaliyetlerimizin katbekat üstünde olmuştur. TİKA’dan AFAD’a, Kızılay’dan Yurtdışı Türkler Başkanlığımıza kadar tüm kurumlarımız bayrağımızı dalgalandırdıkları her yerde aynı anlayışla faaliyet yürütmüştür. Herkesin sömürmek, kendine bağımlı kılmak, askeri veya ekonomik lojistik ihtiyacını gidermek için gittiği yerlerde biz insanların hayatına dokunan kalıcı projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz. Bu bazen okul, bazen hastane, bazen ibadethane, bazen yollar, alt yapı, bazen su, işte biz bunlar için varız. Bu şekilde adeta dişimizle, tırnağımızla kurup geliştirdiğimiz gönül bağları sayesinde Türkiye 82 milyon nüfusu ve 81 vilayetinin çok ötesinde bir etki alanına ve güce sahip olmuştur. İnşallah arkamızdaki bu gücün de desteği ile hedeflerimize birer birer ulaşacak, yeni zaferlerimizi hep birlikte milletimize armağan edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“BAZILARI SIRF KENDİ PASTALARINI BÜYÜTMEK İÇİN HASIMLARIMIZIN DEĞİRMENLERİNE SU TAŞIYOR”
“Hayalleri olmayan, hayallerini hedefe çeviremeyen, hedeflerini hayata geçiremeyen toplumların başka hayallerin malzemesi haline dönüşmesi kaçınılmaz” açıklamasında bulunan Erdoğan, Türk milletinin tarih boyunca hep büyük hayallerin, büyük hedeflerin peşinde koştuğunu, bunun için gece gündüz mücadele ettiğini kaydetti. Erdoğan, “Bu sayede binlerce yıldır yaşadığımız her coğrafyada hürriyetimizi korumayı, devletimizi korumayı, milletimizin onurunu en üste tutmayı başardık. Sahip olduğumuz binlerce yıllık devlet tecrübesi bize kendimizi sürekli yenilememiz, gücümüzü hep diri tutmamız gerektiğini gösteriyor. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız sürece başarıdan başarıya koştuk. Ne zaman tefrikanın, fitnenin, husumetin pençesine düştüysek kaybettik. Bunun için Türk milletinin bileğini er meydanında bükemeyeceğini bilenler hep birlik ve beraberliğimize saldırmıştır. Son 200 yıldır başımıza gelenlerin tek sebebi budur. Ülkesi ve milleti yerine kendi küçük hesapları için çalışanlar elbette hiç eksik olmamıştır. Milletimiz bu küçük hesap sahiplerini vakti saati geldiğinde dersini vermeyi bilmiştir. Dünyamız ve bölgemiz etkisi belki asırlar boyu sürecek bir yeniden yapılanma döneminden geçerken ülkemizde birileri yine aynı hesapların peşinde. Türkiye sınırları boyunca gerçekten kahramanca bir mücadele veriyor, birileri teröristlerin ve onların arkalarındaki güçlerin ağzı ile buna gölge düşürmeye çalışıyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta büyük bir siyasi ve ekonomik mücadele içinde ama buna birileri karşımızdakilerin tezleri ile karşı çıkıyor. Türkiye siyasi, ekonomik ve askeri olarak kuşatılmaya çalışıyor, bazıları sırf kendi pastalarını büyütmek için hasımlarımızın değirmenlerine su taşıyor. Gerçi biz aynı zihniyeti bir asır öncesinden de biliyoruz. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Ankara’da İstiklal Harbini yürütürken kimlerin nasıl manda peşinde koştuklarını unutmadık. Ordularımız cephede savaşırken birilerinin arkada nasıl çapulculuk, yağmacılık peşinde koştuklarını da gayet iyi hatırlıyoruz. Ama sonuçta ne mandacılar, ne çapulcular, ne yağmacılar kazanmıştır, kazanan milletimizin istiklal mücadelesi olmuştur. Bugün de kim hangi yalpayı yaparsa yapsın, kim nerede saf tutarsa tutsun kazanan milletimiz olacaktır. Milletimizle birlikte bu mücadeleyi yürütenler olacaktır. Hiç endişeniz olmasın, bir oldukça, beraber oldukça, iri oldukça, diri oldukça, kardeş oldukça, hep birlikte Türkiye oldukça Allah’ın izni ile zafer bizimle beraber olacaktır” dedi.