Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Savaş Eğilmez, Kerkük ve Sincar gibi tarihi Türkmen bölgelerinin sözde tarihi Kürdistan bölgesi içerisine katıp ben buraları da referandum bölgesine dahil edeceğim diye ortaya atlayanlara, "Tarihi Kürdistan adı altında oluşturulmak istenen taşeron devletçik, yakın gelecekte bölge tarihi anlatılırken, kısa bir bölüm olarak bahsedilmekten öteye gidemeyecektir" dedi.
"Tarihte, tarihi Kürdistan’ı bulmak" başlığı altında açıklamalarda bulunan Savaş Eğilmez, "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), 25 Eylül'de bağımsızlık referandumu yapılmasını kararlaştırdı. Kürt bölgesinin başkanı Mesut Barzani geçen hafta, 25 Eylül'deki oylamanın Kürt bölgesinin Irak'tan ayrılıp ayrılmayacağını belirleyeceğini ifade etti. Oylama, Kürt bölgesini oluşturan üç vilayette ve Kürtler ile merkezi hükümet arasında tartışmalı olan Kerkük, Hanekin ve Sincar bölgelerini de kapsayacak. Referandum olur ya da olmaz, olursa referandumun sonuçları uluslararası kamuoyu ve özellikle de Türk Devleti başta olmak üzere bölge ülkeleri nezdinde meşrutiyet kazanır veya kazanmaz, bu ihtimaller sıcak bölgenin gelecekteki sıcak gündeminde kendisine çok sağlam bir yer edinecektir. Sonuçta bugün bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyen küresel güçler ve bu güçlerin bölgedeki taşeronları Kürdistan’ı dizayn ederken bunun adını da “Tarihi Kürdistan” diyorlar. Biz de bugün “Tarihi Kürdistan” konusunu kısaca irdeleyip, özet bir çerçeve çizelim istedik. Bin yılı aşkın bir süredir Türklerle kardeşlikten öte bir bağ içerisinde yaşayan Kürtler, özellikle günümüz Türkiye, İran, Irak, Suriye sınırındaki bölgelerde yerleşmiş Asyanik bir halktır. Kürtler bu dağlık arazide çok uzun zamandan beri ikâmet etmektedirler. İran’ın kuzeyindeki Türkmen steplerinden, İskenderun Körfezi’ne kadar uzanan ve eskiçağlardan beri çeşitli kavimlerin gelip geçtiği bu geniş bölgeler, diğer ırklar gibi muhtemelen Kürt aşiretleri tarafından da dolaşılmıştır." diye konuştu.
Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Savaş Eğilmez, tarihi süreç içerisinde, Kürtlerin ikâmet ettiği bölgede Kürdistan adının kullanılmadığı hatta bu isme rastlanmadığını belirterek şöyle konuştu:
"Çünkü Kürtler tarihi periyotta mekân olarak değişken bir yapıya sahip olmuşlardır. Dolayısıyla herhangi bir coğrafya için bu tabiri kullanmak çok zordur. Selçuklu Sultanı Sencer dönemine gelinceye kadar (1117-1157) Kürdistan adıyla anılan bir coğrafya mevcut değildir. Lakin Sultan Sencer; Hemedan, Kirmanşâh, Dinver, Sincar ve Şerhizâr şehirlerini kapsayan bölgeye Kürdistan adını vermiştir. 14. yüzyıla gelindiğinde ise Hamdullah Kazvini’nin Nüzhet’l Kulüb adlı eserinde Kürdistan diye isimlendirilen bölgenin 16 kasabadan ibaret olduğunu zikredilir.
Kürtlerin kökenleri ve Türklerle beraber tarih sahnesine çıkmadan önce yaşadıkları coğrafya hakkında sınırlı bir alanda araştırma yapan batılı araştırmacılar da Kürdistan tanımı üzerinde fikir birliğine varamamışlardır. Hatta önde gelen oryantalistlerden Basil Nikitin gibi bazı araştırmacılar böyle bir coğrafi ismin ortaya çıkarılabilmesinin imkânsızlığından bahsederler. Türkler Anadolu’ya doğru büyük göçe başladıklarında bu coğrafyada Rumlar, Ermeniler, Süryaniler bulunmaktaydı. Yani Kürtler bölgeye Türkleri takiben gelmişlerdir. Kürtlerin bugün ki coğrafya ya yerleşmelerinde, Selçukluların Bizansı geri çekilmeye mecbur etmesinin payı çok büyüktür. Bölgede kurulan Türk Beylikleri, Kürtleri kendilerinden ayrı görmüyor ve kardeş olarak tanımlıyorlardı. Birbirlerine hiçbir zaman rakip olmamaları, dindaşlık faktörü, çok kapsamlı ilişkilerin oluşturduğu bütünlük, biran için ayrı ırklar oldukları düşünülse bile Türkleri ve Kürtleri hiçbir zaman karşı kaşıya getirmemiş aksine derin bir birliktelik sağlamıştır. Nüfus yoğunluğuna ve yaşam tarzına göre zaman zaman bazı Kürt aşiretleri Türkleşmiş, bazı Türk obaları da Kürtleşmiştir.
Bugün üzerinde bulunduğumuz, dünyanın kalbinin attığı bu bölgedeki Türk hakimiyetini zayıflatmak, kesintiye uğratmak ve nihayetinde sona erdirmek adına, tarih boyunca çok defa Türk-Kürt kardeşliği bölünmek istenmiş, bu insanlar çatışma içerisine çekilmeye çalışılmış ama hiçbir zaman başarıya ulaşılamamıştır. Bu başarısızlığın tek sebebi Türklerle Kürtler arasındaki çok güçlü tarihi birlikteliktir. Özellikle batının empoze ettiği ayrımcılığın temel sebebi, bu bölgede değişik çıkarlara hizmet edecek yeni bir etnik unsur oluşturabilmektir.
Bu insanlar asırlar boyunca Selçuklu, Osmanlı nihayet Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde kardeşçe yaşadılar. Bu ilişki o kadar sağlam ve derin temellerde üzerindeydi ki yerel boyutlarda bazen Türkler Kürt bazen de Kürtler Türk oldu. Kürtler, Selçuklu-Haçlı, Selçuklu-Moğol, Osmanlı-Safevi, Osmanlı-Batı mücadelelerinde hep Türklerin yanında yer aldılar. I.Dünya savaşında beraber şehit düştüler. Yeni Türk Devleti kurulurken yine Türklerle beraberdiler. Çünkü bütün bu mücadelelerde kendi devletlerini koruyor ve yine kendi yeni devletlerini kuruyorlardı. Türk Devletlerinin en yenisi olan Türkiye Cumhuriyeti de tıpkı kendisinden önceki Türk devletleri gibi her zaman devletin asli unsuru olarak gördüğü Kürt vatandaşlarının sınır dışındaki akrabalarını bile koruması altına almıştır."
Savaş Eğilmez, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Hangi oluşum içerisinde olursan ol, Türk Devleti ile ne kadar sıkı ilişkilerin olursa olsun, kurduğun yapının adı ne olursa olsun, sen eğer Kerkük ve Sincar gibi tarihi Türkmen bölgelerini, sözde tarihi Kürdistan bölgesi içerisine katıp ben buraları da referandum bölgesine dahil edeceğim diye ortaya atlarsan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milletinden büyük bir tepki görürsün. Ve bölgede Tarihi Kürdistan adı altında oluşturulmak istenen taşeron devletçik, yakın gelecekte bölge tarihi anlatılırken, kısa bir bölüm olarak bahsedilmekten öteye gidemeyecektir."