Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) tarafından ABD Başkanı Joe Biden’a 24 Nisan’da sözde 'Ermeni soykırımı' hakkında destekleyici bir açıklama yapılmaması için 5 bin adet mektup gönderildi.
Tarih boyunca insanlık onuru ile yaşamış, mazluma, sıkıntıya düşene, yardım isteyene dostluk ve barış elini uzatmış Türk milletinin, dünyanın yaşadığı pandemi döneminde de tarihi misyonunu yerine getirmeye devam ettiğini belirten Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, “Tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgınında Türk devleti, başta dünyanın süper güçleri olmak üzere birçok ülkeye yardım elini uzatmış durumda. Özetle tarihin hangi periyodu olursa olsun, nerede yardıma ihtiyacı olan birileri varsa Türk devleti onların yanında olmuş ve olmaya devam etmektedir. Resmi tarihimizin başlangıcından yani M.Ö. III. yüzyıldan beri, barışın, saygının, hoşgörünün ve Amerika ve Avrupa’nın 20. yüzyılda tanıştığı demokrasinin, yaşanılan çağın şartları içerisinde en üst düzeyde uygulandığını gördük. Büyük Hun Devleti (M.Ö.209-55) sınırları içerisinde 26 ayrı millet, Avrupa Hunlarında (4. 5.6.yy) 45 ayrı millet, Akhun Devletinde (350-550) 12, Tabgaç Devleti (5.6.yy) 11, Göktürkler (550-750) 27 ayrı millet, Uygurlar (745-940) 17 ayrı kavim, Hazar Hakanlığı hüküm sürdüğü 7. ve 10. yüzyıllar içerisinde Bizans ve Arap literatürüne Hazar Barışı diye bir terim kazandırmıştır. Selçuklu Devleti (11.-14 yylar) sınırları içerisinde Araplar, Farslar, Ermeniler ve Kürtler barış ve huzur içerisinde yaşamış ve bu memnuniyetlerini tarih ve edebiyat kitaplarında Türklere dizdikleri methiye ve şükranları ile ifade etmişlerdir. Bu durum bizzat Ermeni tarihçiler tarafından da gururla dile getirilmiştir. Bunlardan Urfalı Mateos kroniğinde Selçuklu Sultanı Melikşah’a ithafen şöyle demiştir: Türklerin kalbi Hristiyanlara karşı şefkat ve iyilikle doluydu. Ermeni halkına, refah, barış ve mutluluk getirdi” dedi.
“TÜRKLERE KARŞI İFTİRA ATILIYOR”
Son yıllarda dünya kamuoyu nezdinde büyük bir iftira ve karalama kampanyası başlatıldığını kaydeden Eğilmez, “Özellikle I. Dünya Harbi'nde birçok felakete maruz bırakılan Türk insanı ne yazık ki tamamen kasıtlı, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik saldırılara maruz kalmaktadır. Uluslararası hukukun ve insan haklarının en temel hakkı olan “kendini savunma hakkı” bile Türkiye ve Türkler söz konusu olunca hiçe sayılmaktadır. Türk milleti olarak tüm istediğimiz uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler ilke ve kararlarının eşit ve adil şekilde uygulanmasıdır. Bir olayın soykırım olarak tanımlanması için hangi şartların oluşması gerektiğine dikkat etmeden, peşin hükümle hareket etmenin hukuki ve meşru dayanağı yoktur. 1915 ve sonrasında yaşananlara bakma gereği duymayanların, Ermenilere soykırım yaptığımıza ilişkin iddia ve kararlarını, haksız, ahlaksız ve iftira olarak kabul edip şiddetle reddediyoruz. Bütün devletleri ve vicdanıyla hükmeden herkesi, Ermeni komitacılarının ve saplantılarının esiri olan diasporanın, bitip tükenmeyen kin ve nefretlerine alet olmamaya, hakkaniyete, adalete ve tarafsızlığa davet ediyoruz” diye konuştu.
“500 BİNDEN FAZLA TÜRK KATLEDİLMİŞTİR”
İlk önemli Ermeni isyanının 1890'da Erzurum'da gerçekleştiğini belirten Eğilmez, “Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıâli gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20 bin Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir. Sonuç olarak bu isyanlar neticesinde katledilen Türklerin sayısı 500 bini aşmıştır. Osmanlı hükümeti, Ermenilerin çıkardığı isyan ve yaptığı katliamlar karşısında, Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni halkının ileri gelenlerine 'Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını' bildirmiştir. Ancak, olayların durmak yerine giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına yönelik saldırıların artması ve ordunun birçok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur. Bu nedenle, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticileri devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. İngiliz diplomatlar, Amerikalı temsilciler, Fransız görevliler kendi devlet merkezlerine gönderdikleri mesajlarda, tutuklananların çete liderleri olduğunu resmi olarak beyan etmişlerdir” ifadelerini kullandı.
“BİDEN’A 5 BİN MEKTUP”
Diaspora Ermenilerinin her yıl "Sözde Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan’ın, ayrılıkçı grupların ve çetelerin liderlerinin tutuklandığı tarih olduğunu ve yer değiştirme uygulamasıyla uzaktan yakından ilgilisi olmadığını ifade eden Eğilmez, “Her yıl 24 Nisan'da, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ABD'de 1915 olaylarına ilişkin sözde Ermeni soykırımı iddiaları gündeme geliyor. Bu kapsamda dernek olarak ABD Başkanı Joe Biden'a gönderdiğimiz mektupta, sözde soykırım iddialarına karşı cevap verilirken, Biden'dan 24 Nisan'da Türk milletini üzecek içerikte ve tarihi gerçekleri çarpıtan bir açıklama yapmamasını istedik. Beş bin gönderiye ulaşan mektubumuzu, Biden’dan başka ABD’nin tüm senato ve temsilciler meclisi üyelerine ve ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarının yöneticilerine de gönderdik” açıklamalarında bulundu.
ASİMED tarafından ABD Başkanı Joe Biden'a gönderilen mektupta ise şu ifadelere yer verildi:
“Bu mektubu size iyi dileklerimiz ve adaletli bir dünyaya ulaşmak adına sahip olduğumuz umut dolu yüreğimiz ile yazıyoruz. Sizin de çok iyi bildiğiniz üzere Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu tarihi ve coğrafi konumuyla, askeri ve ekonomik gücüyle, barışçıl politikası ve tarihin derinliklerinden gelen hoşgörülü yapısıyla, daha birçok sorunun çözümüne önemli katkılar sağlayacak kudret ve kabiliyettedir. Ancak belli aralıklarla parlamentonuzda gündeme gelen, sağlam ve gerçek bir temele dayanmayan sözde Ermeni soykırımı yasa tasarıları, iki ülke arasındaki derin bağları gevşetecek duruma gelmiştir. Bu kararlar bağlayıcı olmasalar da, soykırım iddialarıyla ilgili bir tasarının Amerika Birleşik Devletleri gibi etkin ve güçlü bir ülkenin parlamentosunda kabul edilmesiyle, bu yalandan rant sağlayan belli odakların güç kazanıyor olması, Türk milleti tarafından endişeyle izlenmektedir. Bu tür girişimlerin devam etmesi Afganistan, Irak, Doğu Avrupa, Kafkasya ve Ortadoğu’da çok önemli faaliyetlerde ve işbirliği içerisinde olan ülkelerimizin ilişkilerinin seyrinde, yol kazalarına sebep olacağı kaçınılmaz görülmektedir. Tarih boyunca insanlık onuru ve vakarı ile yaşamış, mazluma, sıkıntıya düşene, yardım isteyene, dostluk ve barış elini uzatmış Türk milletine karşı son yıllarda dünya kamuoyu nezdinde büyük bir iftira ve karalama kampanyası başlatılmıştır. Özellikle I. Dünya Harbinde birçok felakete maruz bırakılan Türk insanı ne yazık ki tamamen kasıtlı, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik saldırılara maruz bırakılmıştır. Uluslararası hukukun ve insan haklarının en temel hakkı olan 'kendini savunma' hakkı bile Türkiye ve Türkler söz konusu olunca hiçe sayılmakta hiçbir sakınca görülmemektedir. Bütün bu iftira ve karalama kampanyasının müsebbibi olan Ermeni diasporasının iki temel amacı vardır. Bunlardan birisi Ermeni toplumunu dünya kamuoyunun gündeminde tutmak, ikincisi de sözde soykırım masalları doğrultusunda varlıklarını devam ettiren onlarca vakıf, kilise, parti, dergi ve yayın evlerine bağışlar sağlayarak, bunlardan rant elde etmektir. Bildiğiniz gibi; Ermeniler her yıl 24 Nisan’da dünyanın dört bir yanında sözde soykırımı anan törenler düzenleyip, çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. En önemli amaçlarından biri; dünyanın önde gelen ülkelerinde 24 Nisan’ın Ermenilerin sözde soykırıma uğradıkları gün olarak kabul ve ilan edilmesidir. Sizin de Ermenilere ithafen bir konuşma yapacağınız 24 Nisan tarihinin ne yer değiştirme uygulamasıyla ne de sözde soykırımla bir ilgisi vardır. Osmanlı hükümeti, Ermenilerin çıkardığı isyan ve yaptığı katliamlar karşısında, Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni halkının ileri gelenlerine 'Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını' bildirmiştir. Ancak, olayların durmak yerine giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına yönelik saldırıların artması ve ordunun birçok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur. Bu nedenle, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 245 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır. Tutuklular Ankara ve Çankırı hapishanelerine yollanmıştır. Diaspora Ermenilerinin her yıl 'Sözde Ermeni soykırımının yıldönümü' diye andıkları 24 Nisan, işte bu komitecilerin tutuklandığı tarihtir. Kimseden özel bir muamele ya da merhamet beklemiyoruz. Türk milleti olarak tüm istediğimiz, milletimize yapılan iftira ve haksızlıkların son bulmasıdır. Uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler ilke ve kararlarının eşit ve adil şekilde uygulanmasıdır. Bir olayın soykırım olarak tanımlanması için hangi şartların oluşması gerektiğine dikkat etmeden, peşin hükümle hareket etmenin hukuki ve meşru dayanağı yoktur. 1915 ve sonrasında yaşananlara bakma gereği duymayanların, Ermenilere soykırım yaptığımıza ilişkin iddia ve kararlarını, haksız, ahlaksız ve iftira olarak kabul edip şiddetle reddediyoruz. Bütün devletleri ve vicdanıyla hükmeden herkesi, Ermeni komitacılarının ve saplantılarının esiri olan diasporanın, bitip tükenmeyen kin ve nefretlerine alet olmamaya, hakkaniyete, adalete ve tarafsızlığa davet ediyoruz. Son olarak, bu sene konuşmanızı yapmadan önce, bundan yaklaşık 950 yıl önce Ermeni tarihçi Urfalı Mateos’un eserinde yer verdiği şu cümleleri hatırlamanızı istiyoruz; 'Türklerin kalbi Hristiyanlara karşı şefkat ve iyilikle doluydu. Ermeni halkına, refah, barış ve mutluluk getirdiler.'”