Erzurum Şehir Tiyatrosu, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla sezonun son oyunu olan Adab-ı Muaşeret adlı oyunu 21-31 mayıs tarihlerinde Devlet Tiyatroları salonunda sahneleyecek.
Oyunun Sanat Yönetmenliğini Cumhur Seval, Yönetmenliğini ise Semih Yetimoğlu yapıyor. Şehir tiyatrosu yazar kurulunun kaleme aldığı oyun İstanbul sosyetesini anlatıyor. Avrupa özentisi ile yaşayan gençlerin düştükleri durumların mesajı.
OYUNUN İÇERİĞİ
EŞT tarafından oyunla ilgili olarak verilen bilgide şunlar aktarıldı: ‘
Büyüğe saygı, küçüğe sevginin özetidir oyunun konusu. Aile yapısı güçlü olan milletin devlet yapısı da çok güçlü olacaktır; çünkü aile toplumun özüdür. Manevi değerlerini kaybeden aile yapısı çöken ülkenin manevi çöküşü de hızlı olacaktır. Başlarda yalnızca aile ortamlarında yaşanan dejenerasyon zamanla toplumun tüm kesimlerine yayılır. Sevgi saygı ve sadakat yerine kıskançlık ikiyüzlülük alay gibi kötü davranışlar ortaya çıkar. Tüm sistem çıkar ilişkileri ahlaki dejenerasyon ve maddi beklentiler üzerine kurulu hale gelir. Güven adalet şefkat ve merhamet körelince bireylerin bir arada huzur ve barış içinde yaşamaları da imkansızlaşır. Reyting uğruna ziyan edilen gençlik, evlilik programları ile insanlığımıza sunulan istikbal kapısı.
Görgü kuralları yerine eskiden adâb-ı muâşeret denirdi. Muâşeret birlikte yaşama, geçinme anlamına gelirken, adâb edeb’in çoğuludur, terbiye, yol, yöntem anlamına gelmektedir.
Sosyal hayatta düzen getiren önemli görgü kuralları; Bu kurallar “Adab-ı Muaşeret” olarak adlandırılmaktadır. Kelime anlamı olarak Adab-ı Muaşeret, toplum içinde çeşitli kesimlerin birbirlerine karşı takınmaları gereken medeni ve ahlaki davranış tarzları ile bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler olarak tarif edilmektedir.
Ben gölgesiz bozkırlar da doğdum, aslında kentlere yabancıydım. Benim köyümde yanık tezek kokusu eser. Türküler söylenir pınar başlarında. Her sabah güneş önce bana doğar. Çevremde dört mevsimin izi var. Ben bunlarla muyluydum. Ben yanık tenli, nokta benli güzelleri bilirim. Mecnun Leylasını kaybettiğin de Aşk neye yarar.
Medya Türk kadınını bir et yığınından ibaretmiş gibi takdim ve teşhir ederken, gelde aile yapısının kutsallığından bahset. Özümüzü kaybettik her gün cinnet, kadına şiddet haberleri izliyoruz. Eli öpülesi Türk kadını bu ızdırabı yıllardır çekiyor. Bizim kadınımız asırlardır en duygulu şiirlere ilham kaynağı olmuştur. Hiç olmazsa onları başka yerlere çekmeyelim.
Türk Kültür varlığımız gün geçtikçe dejenere edilmektedir. Kültür varlığımızı korumak, iyi ve doğru anlatımını sağlamak, yeni yetişen gençliğimize kendi değerlerimizi vurgulamak. Büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi, bayrağın önemi, vatanın değeri, üretkenliği, ortak paydaşları, yetimin hakkını, ahlaklı olmayı, fazileti, liyakatı anlatabilmek.